Uygun müdahalenin yapılmadığını ve eksikliklerin olduğunu kabul eden savcılık, “Sonuç değişmeyecekti” diyerek takipsizlik verdi. Deniz Hakan Şen, Cemaat soruşturmaları kapsamında 1 Ekim 2017 tarihinde gözaltına alındı. Üç gün sonra da tutuklanarak Silivri Cezaevine gönderildi. Ancak cezaevine girdikten çok kısa süre sonra ani rahatsızlıkları başladı. Yaklaşık 10 sene tıbbi mümessillik yapan Şen, kanser olabileceğinden şüphelendi. Ocak 2018’den itibaren cezaevi yönetimine, hasta olduğuna dair onlarca dilekçe yazdı. Kendisini muayene eden cezaevi doktoruna da kanser olabileceğini söyledi. Ancak doktordan, “Çok biliyorsan kendini tedavi et” cevabını aldı. Şen tüm ısrarına rağmen bir dahiliye polikliniğine gönderilmedi. Hastalığı ile hiç alakası olmadığı halde beyin cerrahi polikliniğine sevk edildi.
“BİR AYDIR AÇIM VE YEMEK YİYEMİYORUM”
Dilekçelerinde sürekli, “Bir aydır açım, yemek yiyemiyorum. Tıbbi yardıma ihtiyacım var” diyerek durumun ciddiyetini yazan Hakan Şen’in hastalığı, çok hızlı bir şekilde ilerledi. Ağrılarından oturamaz hatta yatamaz hale gelen Hakan Şen, sabah ve akşam yapılan sayımlara bile çıkamadı. Bir gün koğuşta fenalaşıp bayılınca önce Silivri Devlet Hastanesine, ardından Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesine sonra da Okmeydanı Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. İleri derece mide kanseri olduğu teşhisi konuldu. Ancak çok geçti artık ve tedaviye cevap vermiyordu. Vefatından sadece 15 gün önce tahliye edilen Şen, hemen yoğun bakıma alındı.
TAKİPSİZLİK KARARI: TEDAVİDE EKSİKLİK VAR AMA SONUÇ DEĞİŞMEYECEKTİ
Hakan Şen’in eşi Hüsna Şen, eşinin tedavisinde ihmalleri olan Silivri 3 No’lu Ceza İnfaz Kurumu personeli ve Silivri Devlet Hastanesine suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusuna bakan Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı skandal bir karara imza attı.Kararda şikayetleri dayanılmaz noktaya gelen Hakan Şen’in dahiliye polikliniğine sevk edilmesi gerektiği ancak yapılmadığı belirtilerek bunun bir eksiklik olduğunun altı çizildi. Eksiklikleri teyit etmesine karşın savcılık kararında, Hakan Şen’in ileri seviyede kanser olduğu, beyin cerrahi polikliniğine değil de dahiliye polikliniğine gönderilmiş olsa ve tedavisi yapılsa bile sonucun değişmeyeceği ifade edildi. Bu gerekçe ile savcılık soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Hakan Şen’in yazdığı onlarca dilekçeden de sadece 2 tanesi esas alındı.
Kararda “Kişinin 10/01/2018 tarihli dilekçesinde belirttiği karın ağrısı ve son 100 günde 8-9 kilogramlık kilo kaybı şikayetleri nedeniyle dahiliye polikliniğine sevk edilmesi gerekirken bunun yapılmamasın eksiklik olduğu ancak tanı anında ileri evre mide kanseri teşhisinin konulması ve hastalığın seyri ve mortalitesi dikkate alındığında eksik eylemin yapılmaması halinde de sonucun değişmeyeceği, Silivri Devlet Hastanesi, Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Özel Medikana Hastanesinde kişiye uygulanan tedavilerin ve yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu oybirliği ile mütalaa olunur” denildi.
HÜSNA ŞEN: BU DAVA BENİM İÇİN BİR ONUR MESELESİ
Savcılığın takipsizlik kararına itiraz edilirken durumu değerlendiren Hüsna Şen, “Eşim tahliye edildiğinde bana ilk söylediği, ‘Sakın kimseye kızma. Onlar emir kuluydu.’ Bu kadar vicdanlı, temiz kalpli bir insanın davasının takibi benim için gerçekten bir onur meselesi. Açıklanan karar beni çok yaraladı. Karar çelişkilerle dolu. Hem orada bir takım aksaklıklar olduğu söyleniyor, hem de takipsizlik kararı çıkıyor” ifadelerini kullandı.
“TEDAVİ VE YAŞAM HAKKI ELİNDEN ALINDI”
Eşinin yaşam ve tedavi hakkının elinden alındığını vurgulayan Şen, “Bu hastalık belki daha önceden vardı. Ya da cezaevinde yakalandı ve ilerledi. Bilemiyorum. Ben bu davayı, ‘Siz benim eşimi kanser ettiniz’ diye açmadım. Bunu özellikle belirtiyorum. Ben şunu soruyorum. Her insanın yaşama hakkı varsa bu kişinin de bu hakkı vardı. Tedavi hakkı vardı. Neden izin vermediniz? Ben kesinlikle davanın takipçisi olacağım. Elbette bu eşimi geri getirmeyecek. Fakat insan hakları ihlalinin göz göre göre bu kadar ihlalini ben sindiremiyorum” dedi.
Eşine yaşatılan acıyı unutamadığının altını çizen Hüsna Şen, eşinin ölümünden sonra Silivri Cezaevi Müdürlüğü’nü de ziyaret ettiğini anlattı. Şen, “Cezaevi müdürünün yanına da gittim. Hamza Bey… Gayet insani bir şekilde şunu sordum. ‘Neden doktorunuzun tedavisine izin vermediniz’ dedim. O da bana doktorun ihmalkar olduğunu görevini iyiye kullanmadığını ifade etti. Ben de ona şunu söyledim. ‘Burası bir kamu binası, kamu yeri, görevini yapamıyorsa neden siz bir idareci olarak onu tutuyorsunuz’ dedim” diyerek anlattı.
DENİZ HAKAN ŞEN’İN SON ANLARI
Eşinin son anlarını da anlatan Şen, “ ‘Beni yoğun bakıma gönderme…Gökyüzüne bakmayı çok özledim’ diyordu. Ama bakamadı. Sürekli ‘Mevsimlerden hangisindeyiz. Hava çok soğuk’ diye soruyordu. Çünkü soğuk havaları hiç sevmiyordu” ifadelerini kullandı.Eşinin “Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız” şeklinde başlayan Bakara suresinin 214. ayetini sürekli tekrar edip okuduğunu söyleyen Şen, “Son zamanlarında okuyamadığı için bu ayeti, dinliyor ve bize dinlettiriyordu” dedi. BOLD ÖZEL –