Beş yıldır Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan Harbiyeli Selahattin Kılıç’ın babası Veysel Kılıç ile annesi Makbule Kılıç, Alman devlet televizyonu ARD-das Erste‘ye konuk oldu. Oğlunun 15 Temmuz’da komutanlarının emirlerini yerine getirdiğini söyleyen Veysel Kılıç, “Benim çocuğumun ne suçu vardı. Askerlikte emre itaat mutlaktır. Erdoğan, Gülen Hareketi’ni suçluyor ancak ispatı yok.” dedi.
OĞLU İÇİN SİLİVRİ’YE TAŞINDI
ARD’nin İstanbul muhabiri Oliver Mayer-Rüth‘in hazırladığı 6 dakikalık video haberde, oğullarını uzaktan da olsa görebilmek için İstanbul’dan Silivri’nin Çeltik Köyü’ne taşınan Kılıç ailesinin yaşamları anlatılıyor.Her Anadolu insanı gibi bahçelerinde meyve sebze yetiştiren Veysel-Makbule Kılıç, cezaevini tepeden gören evlerinde cezaevine bakıp bakıp gün geçiriyor. Haftada bir de Türk bayrağı astıkları motorsikletleriyle oğullarını ziyarete gidiyor.
“Burada olmak bana çok iyi geldi. Ham bahçeyle uğraşıyorum hem de oğlumun kokusu bana geliyor” diyen Makbule Kılıç, oğullarının da aynı şekilde teselli olduğunu belirtiyor. Veysel Kılıç ise “Çocuğum bizim burada olduğumuzu biliyor. Yani böyle beraber burada yaşıyormuşuz gibi hissediyoruz. Sabah namaza giderim. Dönüşte o tepede Yasin okumadan eve girmem” diyor.
KILIÇDAROĞLU’NUN ADALET YÜRÜYÜŞÜNE KATILMIŞTI
Veysel Kılıç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, milletvekili Enis Berberoğlu’nun 25 yıl hapis cezasına çarptırılması kararını protesto etmek için 2017’de Ankara Güvenpark’tan İstanbul’a başlattığı ‘Adalet Yürüyüşü’ne katılmıştı. Kılıçdaroğlu, kendisiyle birlikte 420 kilometre yol yürüyen 71 yaşındaki Veysel Kılıç’ı geçtiğimiz mart ayında da Silivri’deki evinde ziyaret etmişti.
SELAHATTİN KILIÇ: “BİR EL BİLE ATEŞ ETMEDİM”
15 Temmuz’da 18 yaşında olan Selahattin Kılıç o gece Yalova’daki kamp yerinden Boğaziçi Köprüsü’ne götürülen askeri öğrencilerden biri. İkisi polis, 34 kişinin şehit olduğu Boğaziçi Köprüsü Davası’nda yargılanan Kılıç’a “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs”ten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Kılıç ayrıca, 14 kişiye karşı, “kasten öldürmeye teşebbüs”ten ise 198 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Selahattin Kılıç’ın iddianamede yer verilen ifadesinde ise bir kez bile ateş etmediğini ve emir komuta zinciri içerisinde ne olduğunu bilmeden tatbikat zannıyla komutanların verdiği emirleri uyguladığını söylemişti. Kılıç’ın ifadesi şöyle:
“Metin Kazancı yüzbaşımızın elinde bir liste vardı. O listeden isimlerimizi okudu, ellilik, onluk, otuzluk gruplar oluşturdu. Ben ellilik ilk gruptaydım. Diğer arkadaşları yatmaya gönderdi. Kampta bulunan otobüsler geldi, bizi otobüslere bindirdiler, Yüzbaşı Mesut Metin Kazancı bizim bulunduğumuz araca geldi, ‘Her zaman eğitimler haberli olur, bu eğitim habersiz olacak, askeriyeye olan itaatinizi ölçeceğiz, kimse araçtan inmesin’ dedi.
Herkese iki şarjör olacak şekilde kırkar adet mermi dağıtıldı. Yalova’dan yola çıktık, Osmangazi Köprüsü’nden para ödeyerek geçtik. İstanbul girişine geldiğimizde biraz ilerledikten sonra insan grupları görmeye başladık. Normalde araçlarla şehirden geçerken bizi gören insanlar alkışlıyordu, ancak bu kez karşılaştığımız insanlar bize taş atmaya başladılar. Köprüyü gördüğümüzde atılan taşlarla camların hepsini kırdılar. Köprüye geldiğimizde önümüze bir araç geldi, otobüs bir şeye çarpıp durdu. İnsanlar aşağıya inmemizi istiyordu. Aracı yumrukluyorlardı. Halktan insanlar aracın içine girmeye başladı. Komutanlar ve arkadaşlarım ön taraftan inmeye başladılar altı yedinci sırada ben de indim.
Önden inen komutanlardan ikisini halk darp etti, ben indiğimde beni de tuttular. Ben öğrenci olduğumu söyledim. Yan tarafta açılan boşluktan koşarak köprüye gittim. Arkamızdan komutanlar da geldi. Gazi Binbaşı, ‘Buradaki toplanan insanlar terörist. Bundan sonra Turgay yarbayın komutasındasınız’ dedi. Turgay yarbay benim de bulunduğum on kişiyi Anadolu yakasına doğru gönderdi. Koşarak ilerideki tankın arkasına geçtik.
Köprünün üstünde ikisi önde birisi arkada üç tank vardı. Ben öndeki iki tanktan birinin arkasında yere yatarak bekledim. Üzerimize çok sayıda kurşun gelmeye başlayınca ben köprüdeki yolun yan tarafındaki refüje indim. Tankın arkasında kaldım. Sabaha kadar orada bekledim. Yanımda iki öğrenci asker daha vardı. Sabah 07.30’a kadar burada bekledik. Komutanlarımız bizi görmediği için bize herhangi bir talimat vermediler.
Ben olay sırasında bana zimmetli G3 piyade tüfeğimle bir el bile ateş etmedim. Sabah yakalandığımızda el swaplarımız ve silahlarımız alındı. Hiçbir şekilde ateş etmediğimin tespit edileceğine inanıyorum. Köprü kameralarından da bulunduğum yer görülebilir. Emir komuta zinciri içerisinde ne olduğunu bilmeden tatbikat zannıyla komutanların verdiği emri uyguladım.”