Yusuf Suresinde “Hani kardeşleri, ‘Yusuf ile öz kardeşi babamıza daha sevimli (babamız onları bizden daha çok seviyor) Halbuki biz daha güçlü bir grubuz. Pek belli ki, babamız bu hususta apaçık yanılıyor. Yusuf’u öldürün yahut atın onu uzak bir yere ki, babanız sevgi ve teveccühü yalnız size kalsın. Ondan sonra da tövbe ederek salih kimseler olursunuz, babanızla münasebetleriniz düzelir, işiniz yoluna girer.” (Yusuf Suresi, 12/ 8-9)
Bu sözleri söyleyenler kim? Peygamber Yakup Aleyhisselam’ın evlatları İshak Peygamberin torunları ve büyük dedeleri ise Hz. İbrahim Aleyhisselam’ın… Öldürmek istedikleri veya uzaklara, hiç görülmeyecek, bilinmez yerlere gidip gözden kaybolmalarını istedikleri Hz. Yusuf Aleyhisselam ise babalarının oğlu ve kendi kardeşleri… Onlara, bunları söylettiren haset duygusu idi. Bakınız bunlar inkârcı kâfirlerden değildi. İmanları vardı. Çünkü sonra tövbe ederiz, zamanla iyi insanlar oluruz, diyorlar. Vicdanlarını rahatlatmak için olsa gerek. Ama demek ki, bunların imanları var.
Bu süreçte, bazıları, “Nerede bu İslamî cemaatler ve gruplar? Niye bizi bildikleri halde yanımızda değiller. Bırakın yanımızda olmayı bazıları, bizim canımızın, malımızın hatta namusumuzun kendilerine helâl olduğunu söylediler; böyle bir şey olabilir mi?” dediler. “Kardeşim ne biz Hz. Yusuf’uz, ne de bu iğrenç lafları söyleyenler Hz. Yakub’un oğulları ve Hz. Yusuf’un kardeşleri… Onlar arasında bile böyle kıskançlıklar, haksızlıklar, iftiralar zulümler ve gadirler olmuşsa, niye hayret ediyoruz. Evet Yusuf Suresini çok okuyor ve çeşitli meşhur hâfızlardan dinliyorduk ama bize ifade ettiği mesajları anlamıyormuşuz. Zaman ihtiyarladıkça, Kur’an gençleşiyor, rumuzlu, imalı işaretleri daha apaçık hale geliyor…” diyerek hatırlatmalar yaptım.
Yusuf Suresinin başındaki beşinci âyetinde Yakup Aleyhisselam, Hz. Yusuf’a “Evladım! Dedi, sakın bu rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra seni kıskandıklarından sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan besbelli insanın düşmanıdır.” (12/5)
İslamiyet ve diğer semavî dinler insandaki gıbta duygusuna iyilikte yarışma şeklinde tasvip etse de ama hem-hudut olan hased ve kıskançlık duygularının gemlenmesini ister. İşte Hz. Yakup Aleyhisselam bu gerçeğe işaret ediyor. Onun için mürşidler bu noktalara çok dikkat eder ve alarm şeklinde uyarılarda bulunurlar.
M. Fethullah Gülen Hocaefendi kendisini bildiğimiz bileli, diğer cemaatlere ve başlarındaki zâtlara çok mütevâzi davranmakta, onlara ve hizmetlerine takdirkar sözler söylemekteydi. Ben kendim defalarca onlara ismen dua ettiğine şâhidim. Şöyle diyeyim, mesela sizin 15 tane evladınız olsa isimlerini saymak isteseniz yavaş yavaş ve düşüne taşına söyleyebilirsiniz. Ama Hocaefendi’nin “Dualarımda isimlerini şöyle sıralıyorum” dedikten sonra çok hızlı biçimde düğmeye basmış gibi sayıp dökmesi, insana, her namazdan sonra bu isimleri tekrarladığı kanaatini veriyor. Aslında bununla Hocaefendi bizlere de siz de böyle yapmalısınız mesajını veriyordu.
Ayrıca M. Fethullah Gülen Hocaefendi, herhangi bir ihtilaf çıktığında, bizlere hep onlar lehine geri çekilmemizi söylüyordu…
Bayramlarda ve mübarek gecelerde mutlaka onlara, hem de hizmetlerini takdir eden ifadelerle dolu mektuplar gönderirdi. Bu hususlardaki Hocaefendi hassasiyetine dikkat ederdi.
Ama bir seferinde maalesef üzüntüyle, “Pek karşılık görmedim. Sadece Süleyman Efendi Hazretlerinin damadı Kemâl Kaçar’dan ‘Bilmukabele, Fethullah Efendi’nin bayramını tebrik ederim’ mealinde bir karşılık aldım” demişti. Daha sonra, Ali Açıl Ağabeyimiz bana “Bir de Mahmut Hocaefendi Hazretleri kendi el yazısı ile güzel bir mektup yazıp benim vasıtamla Hocaefendi’ye gönderdi. Hatta Hocaefendi yazısının güzelliğini takdirle karşıladı” dedi.
Bütün bunlara rağmen Hocaefendi kapı ve köprüleri hep açık tuttu. Her zaman için gerginlikleri giderecek ve hüsnüzanları besleyecek ifadelerle arkadaşları itidal-i dem ile hareket etme yollarını gösteriyordu.
Kinlerini din hâline getirenlerin, Türkiye’yi nefret ve düşmanlık kazanı gibi kaynatmalarına karşılık Hocaefendi huzur ve sükun limanı hâline getirecek davranışlar sergiliyordu.