Arkadaşımız Nevzat Savaş Bey’le Detroit seyahatimiz sırasında beraber iken bana anlattığı bir hatırayı nakletmek istiyorum:
Süleyman Aşratî;, Cezayir Vahran Üniversitesi’nde profesör. Arapça Hira dergisinin yazarlarından. M. Fethullah Gülen Hocaefendi’yi üç sene önce tanımış; düşünce dünyasına Arapçaya çevrilen eserlerinden muttali olmuş; aksiyonuna da Türkiye’ye yaptığı ziyaretler vesilesiyle vâkıf olmuş ve vurulmuş. Süleyman Aşratî;’nin uzmanlık alanı metin analizi. Metinler üzerinden yazarın karakterini, sergüzeşt-i hayatını, ideal ve tasavvurlar dünyasını okuyabiliyor. Bir ay önce merkezi Mısır’da bulunan Darunnil, yani Nil Yayınları onun iki yeni kitabını bastı. Birincisinin ismi “Hendesütü’l Hadara” “Medeniyet Mühendisliği”… İkincisinin ismi “el-İnbiasü’l-Hadari” “Medeniyetin Dirilişi”. Her iki kitap da M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin tasavvurlar dünyasında insan, kainat, hayat, tarih ve gelecek kavramlarıyla ilgili derin analizler içeriyor. Her kitap ortalama 250 sayfa civarında.
Süleyman Aşratî;, Hocaefendi’nin metinleri üzerinde okumalar yaparken, onun, düşüncelerini mimarinin kavramlarıyla ifade ettiğini görüyor. “Gelecek tasavvurlarını, diriliş projelerini, yeniden yapılanmamızı, kendimizi yeniden inşa etmemizi mimarinin kavramlarıyla seslendiriyor Gülen.” diyor. Ona göre Hocaefendi bir mühendis, bir medeniyet mühendisi. Kubbe, mihrap, kıble, sütun, desen, nakış, ahenk… gibi kavramlar, düşüncelerini, söz kalıbına dökerken kullandığı malzemeler. Aşratî;’ye göre Hocaefendi’nin iç dünyasında mabedin önemli bir yeri var ve deyim yerindeyse onun aksiyon dünyasının çıkış noktası da mabettir. Mabedin ledünniliği, onun iç dünyasında farklı bir derinlik olarak tecelli etmiştir. Mabetteki mimari ahenk, estetik, nizam onun düşünce ve aksiyonuna yansımıştır… Aşratî;’ye göre Hocaefendi, ideler dünyasında yaşayan düşünür değildir, aksine onun düşünceleri aksiyondur, yapıcı projelerdir, gözle görülür faaliyetlerdir.
Aşratî;, Hocaefendi’ye yazdığı mektupta ona “asrın rehberi” sıfatıyla sesleniyor. “Allah’a içten ve samimi bir edayla çağıran, fildişi kulelerde değil meydanda göğüs göğse kahramanca mücadele eden, Kur’an’ın mesajıyla bir kez daha buluşsun diye Müslüman halklara önderlik yapan, yeni doğuşların ve aydınlık geleceğin müjdecisi…” nitelemelerini de sıralıyor. Aşratî; “Öncülüğünü yaptığınız mübarek hizmetler karşısında takdir hislerimizi ifade ediyoruz. Bu hizmetlerle siz, her asrın başında gelen nadide şahsiyetler ve büyük mücedditlerin teşkil ettiği harika silsilede, elmastan bir halka suretinde layık olduğunuz yeri aldınız ve gönlümüze taht kurdunuz.” ifadeleriyle de mektubuna devam ediyor.
Süleyman Aşratî;, Hocaefendi’nin eserlerini analiz ederken şu itirafta bulunuyor. “Hocaefendi’nin metinleri karşısında hissettiğim çaresizliği, başka hiçbir yazarın metinleri önünde hissetmedim. Hocaefendi’nin metinleri çok zengin anlamlar dünyasına sahip. İhata etmeniz çok zor. Fikir, duygu, fizik, metafizik, musiki, felsefe… Kısaca pek çok alanı tek cümlede, tek paragrafta harika bir surette yan yana ahenkle dizilmiş vaziyette görüyorsunuz. Ben umumiyetle, bir kartal gibi avımın üzerine atılırım ve mücadeleden zaferle çıkarım. Hocaefendi’nin metinleri hariç. Her tahlil girişimim, her ihata etme çabam hezimetle sonuçlanmıştır.” Aşratî; şöyle devam ediyor: “Umumiyetle mütefekkir, bir düşünceyi üretirken boşluklar bırakır, siz gelir tamamlarsınız. Düşüncenin ucunu gösterir, arkasını siz getirirsiniz. Düşüncenin bir kısmını keşfeder, siz gelir düşüncenin başka boyutları olabileceğini de gösterirsiniz ona. Kısacası, metinle etkileşime girdiğinizde sizin de inisiyatif kullanacağınız bir alan mutlaka vardır. Ancak Hocaefendi’de durum farklı. Düşünceyi o kadar güzel, duygusal ve mantıki yönleriyle mükemmel, bütünlük içinde ifade ediyor ki, size bir şey bırakmıyor. İşte falan noktayı boş bırakmış, şu hususu görememiş dediğiniz anda, peşi sıra gelen cümleyle hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Çünkü o cümleyle sizin henüz görmediğiniz pek çok boşluğu tamamlamış oluyor. Bu sefer siz, onun düşüncesini yeniden kurgulamaya çalışıyorsunuz ki, onun kadar güzel ifade etmeniz mümkün olmadığı için hezimetle geriye dönüyorsunuz. Hocaefendi böyle biri işte…” Aşratî; diyor ki: “Hocaefendi’nin düşünce ve aksiyon dünyasını incelemek için insan bütün bir hayatı tahsis etse değer… çünkü o kadar zengin ve yeni…”
Gerçekten öyle… İnşaallah Süleyman Aşratî;, kendi ilim adamlarımıza da bir örnek teşkil eder de bizimkiler kendi içlerinden çıkmış muhteşem bir ilim ve hikmet hazinesinin farkına varırlar…