“İslâmiyet güneş gibidir; üflemekle sönmez. Gündüz gibidir; göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.” diyordu Bediüzzaman Hazretleri, 1911’de basılan Münazarat isimli eserinde…
İngilizlerin başbakanlarından William Ewart Gladstone, 1894 yılı sonlarında Avam Kamarası’nda Sason isyanlarının konuşulduğu bir ortamda Türklerin medenî; bir ırkı yok ettiği düşüncesine saplanıp kaldığı için, eline aldığı Kur’an-ı Kerim’e işaret ederek: “Bu lânet (hâşâ) kitabın takipçileri oldukça Avrupa’ya barış gelmeyecektir.” (As long as there were the followers of that accuserd book, Europe would know no peace) ifadelerini kullanmıştı. (Mayewski’nin Doğu Anadolu Raporu, s. 33-34)
Gladstone’un Kur’an-ı Kerim’i çok açık ifadelerle lânetlemesi, Sultan ll. Abdülhamid ve hükümet tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Babıâli, Gladstone’un hakaretlerini 8 Ocak 1895 tarihinde yaptığı açıklamayla kınadı. Dönemin basınında da bunlar yer aldı.
1809 doğumlu Gladstone, 19 Mayıs 1898 tarihinde öldü. 28 Mayıs 1898 günü göz kamaştırıcı bir merasimle defnedildi. Avrupa ileri gelenleri katıldı. Bu cenaze merasimi Osmanlı idaresi tarafından da en ince detayına kadar takip edildi. Sultan ll. Abdülhamid, iki ülke münasebetlerindeki hassas dengelere ve diplomasi kaidelerine rağmen bu cenazeye, Osmanlı temsilcilerinin kesinlikle katılmamasını emretmişti. Bu hassas ve dâhî; hükümdarı böyle bir icraata mecbur eden sebeplerin başında elbette Gladstone’un Kur’an-ı Kerim’in yok edilmesini istemesi gelir. Osmanlı’yı parçalama gayretleri ve bir haçlı savaşçısı ruhuyla yaptıkları kışkırtmalar da mühim sebeplerdendir.
Bediüzzaman Hazretleri, onun bu sözlerini 1899 yılında Van Vâlisi Tahir Paşa’dan işitince, “Kur’an’ın söndürülemez bir Güneş olduğunu bütün dünyaya isbat edeceğim.” diye karşılık vermişti. Verdiği bu sözü yerine getiren Bediüzzaman Hazretleri, Kur’an-ı Kerim’in kırk cihetten mucize olduğunu Yirmi Beşinci Söz isimli risalesinde isbatlamıştır.
Fakat bu meseleyi kısaca bildiğimiz halde Gladstone hakkında fazla bir bilgiye sahip değildik. Prof. Dr. Taha Niyazi Karaca Bey’in “İngiltere Başbakanı Gladstone’un Osmanlı’yı Yıkma Planı, BÜYÜK OYUN” isimli 528 sayfalık kitabında genişçe bilgilere yer verilmiş…
Bu “Büyük Oyun”un günümüzde de devam ettiğini görüyoruz. Bu bakımdan kitap, büyük bir boşluğu dolduruyor.
Gladstone’un başını çektiği bir anlayışı, James Bryce, Francis Stevenson, Edwin Pears ve Arnold Toynbee devam ettirdi. “Avrupalılık ruhu” denilen bu anlayış, Avrupa Birliği ve “Avrupa Uyumu” projelerini doğurdu. Bu anlayış günümüzde büyük değişim geçirmesine rağmen maalesef tenasühe uğramışçasına bazen İslâm düşmanlığı şeklinde hortlayabiliyor. Karikatürlerle, Efendimiz’e (sas) hakaret filmleriyle krizlere sebep olabiliyor… Bütün bunlara akıllıca ve uygun şekilde karşılık verilirse, mağduriyetimiz ve mazlumiyetimiz ön plana geçer ve bundan İslâmiyet kazançlı çıkar. Aksi takdirde yanlış tepkiler Müslümanları haksız duruma düşürür ve Müslümanlık kaybeder…
Kur’an-ı Kerim “Kime hikmet verilmişse, ona çok büyük bir hayır verilmiştir.” (Bakara Sûresi, 2/269) buyuruyor. Akıl ve hikmet yolundan ayrılmayalım…