İsviçre merkezli “Ulusötesi Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim” adlı uluslararası sivil toplum örgütü, Birleşmiş Milletler’e üye tüm ülkelerin organize suçlarla ilişkisine dair bir rapor yayınladı. Avrupa Birliği, ABD Dışişleri Bakanlığı ve INTERPOL tarafından fonlanan raporda, Türkiye 193 ülke arasında organize suç oranlarının yüksek olduğu 12. ülke olarak yer aldı. Aynı listede Venezuela’nın 18., Brezilya’nın 22., Rusya’nın 32. sırada yer aldığı görüldü.
Raporda Türkiye’nin bir süredir bir mafya devleti olarak bilinmeye başladığı belirtilerek “bu durumun bugün her zamankinden daha fazla geçerli olduğu” kaydedildi. Raporda şu bilgi ve değerlendirmelere yer verildi:
TÜRK HÜKÜMETİ ORGANİZE SUÇU SİYASİ AMAÇLARI İÇİN KULLANIYOR
“Türk hükümeti, altın ve petrol ticareti, insan kaçakçılığı ve silah kaçakçılığı gibi belirli suç pazarlarını sık sık kendi çıkarları ve siyasi amaçları için kullanıyor. Siyasi koşullara ve diğer ülkelerle jeopolitik ilişkilere bağlı olarak, Türk hükümeti organize suç faaliyetleri üzerindeki kontrolünü sıkılaştırmayı ya da gevşetmeyi seçiyor. Devlete mensup kişilerin, Suriye ve Libya’da savaşan Selefi-Cihatçı gruplara yasadışı yollardan silah aktarmanın yanı sıra Türkiye’deki paramiliter gruplara silah sağlamaya karıştığı da düşünülmektedir. Organize suç örgütleri ile devlete mensup kişiler, onlarca yıl öncesine dayanan ve bugüne kadar devam eden son derece güçlü ve karmaşık bağlara sahiptir.”
“Adana, İzmir, Diyarbakır, Reyhanlı, Gaziantep ve İstanbul gibi ağırlıklı olarak Türkiye’nin deniz ve kara sınırlarına yakın bölgelerde çok sayıda suç şebekesi bulunuyor. Bu ağlar, uyuşturucudan göçmen kaçakçılığına kadar bir dizi sınır ötesi kaçakçılık faaliyeti yürütmektedir. Bu suç şebekelerinin kapasitesi ve etkisi, komşu ülkelerdeki ve ötesindeki suç şebekeleriyle olan bağlantıları son yıllarda artmıştır.”
“Türkiye’de üst düzey politikacıların IŞİD’dan milyonlarca dolar değerinde petrol satın aldığı, Türkiye ve Irak petrolü kisvesi altında bu petrolün yasadışı satışını gerçekleştirdiklerini gösteren yeterli kanıt vardır.”
ÜLKEDE DENETİM MEKANİZMALARININ TÜMÜ HÜKÜMETİN KONTROLÜNDE
“Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın giderek artan otoriterlik eğilimi, 2016’daki darbe girişiminin ardından zirveye ulaştı. 2017’de rejim, gücü cumhurbaşkanının elinde toplayan anayasa değişikliklerini kabul etti. Türk hükümeti kamuoyuna organize suçlara karşı tavır aldığını söylese de, bu sadece siyasi amaçları için kullanılan bir retoriktir. Şeffaflık ve hesap verebilirlik çok sınırlıdır ve giderek daha da bozulmaktadır. Ülkedeki tüm denetim mekanizmaları doğrudan hükümet tarafından atanmakta, kontrol edilmekte ve genellikle muhalefeti bastırmak için siyasi bir araç olarak kullanılmaktadır.”
CEZASIZLIK KÜLTÜRÜ OLUŞTU
“Ülkedeki yolsuzlukla mücadele kurumlarının yolsuzlukla mücadele yasalarını tutarsız uygulaması nedeniyle bu suç devlet aygıtının tüm seviyelerinde yaygındır. Tüm bunlar bir cezasızlık kültürü yaratmak üzere bir araya gelmektedir. Hükümet yalnızca organize suça yataklık etmekle kalmayıp, endüstriyel ölçekte organize suçların failidir.”
MEVZUAT GÜÇLÜ AMA UYGULANMIYOR
“Türkiye’de organize suçlara ilişkin mevzuat güçlü olmasına rağmen, bu kanunların uygulanmaması büyük bir sorun teşkil etmektedir. Türkiye’deki sorun, organize suç karşıtı politikaların ve mevzuatın olmaması değil, tüm hükümet sistemi onları baltalayacak şekilde hareket ettiğinde bu tür araçların fiilen gereksiz hale gelmesidir. Kağıt üzerinde Türkiye, organize suçla ilgili tüm ilgili uluslararası anlaşmaları ve sözleşmeleri onaylamış olmak da dahil olmak üzere güçlü ikili ve çok taraflı işbirliği çerçevelerine sahip görünüyor, ancak bunlar büyük ölçüde ülkenin Batı dünyasının bir müttefiki olarak tarihinin bir kalıntısı. Örneğin, Türkiye ile ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi arasındaki işbirliği, 2016’dan bu yana önemli ölçüde zayıfladı ve bu da Türk Emniyet teşkilatının uyuşturucu kaçakçılığıyla başa çıkma kabiliyetine zarar verdi.”
“Benzer şekilde, birçok ülke ile iade anlaşmaları yürürlükte olmasına rağmen, Türk hükümetinin iade süreçlerini ve taleplerini istismar ettiğine ilişkin ciddi endişeler bulunmaktadır. Türk hükümetinin, gazetecileri, aktivistleri ve yurt dışında yaşayan siyasi muhalifleri haksız yere hedef almak için INTERPOL’ün kırmızı bülten sistemini aşırı şekilde kötüye kullanması endişelere yol açmaktadır.”
YARGI TAMAMEN ERDOĞAN’IN KONTROLÜNDE
“Hükümet, 2016’daki başarısız darbe girişiminin ardından yargı sisteminin tasfiye edilmesi sonrası, Türkiye’de yargı bağımsızlığını ciddi şekilde zayıflatacak şekilde rejime sadık binlerce yargıç atadı. Yerel mahkemelerden anayasa mahkemelerine kadar siyasi muhaliflere karşı en etkin kullanılan araç olan Türk yargı sistemi, Erdoğan’ın kontrolünde bulunmaktadır.”
“ULUSÖTESİ ORGANİZE SUÇLARA KARŞI KÜRESEL GİRİŞİM” NEDİR?
Ulusötesi Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim, merkezi Cenevre’de bulunan uluslararası bir sivil toplum kuruluşudur. Küresel Girişim, 2011–12’de New York’ta hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerdeki kanun uygulayıcı yetkililer arasındaki bir dizi üst düzey, kayıt dışı tartışma sonucu doğdu. Bu toplantılarda, birçoğu organize suç, kaçakçılık ve ticaretle mücadelenin ön saflarında yer alan Küresel Girişim’in kurucu üyeleri, sorunun ve etkilerinin iyi analiz edilmediği sonucuna vardılar. Sonuç, organize suça karşı kapsayıcı bir küresel stratejinin yapı taşları olarak hizmet eden daha fazla tartışma ve yenilikçi yaklaşımları teşvik etmek için bir platform sağlayan Ulusötesi Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim’in yaratılması oldu.