HDP’li Mehmet Rüştü Tiryaki, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya “Bu tacizciler, tecavüzcüler niye idol olarak sizi görüyorlar sayın Bakan? Şahsınızla ilgili birçok iddia var. Neden hakkınızda soruşturma açılmıyor?” sorularını yöneltti.Plan ve Bütçe Komisyonu’na verilen ara ardından devam edildi. HDP grubu adına söz alan Batman Milletvekili Rüştü Tiryaki, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sunumunun geçen yılla aynı olduğunu belirtti. Tiryaki, Soylu’nun imza attığı hukuksuzluklara dair söz aldığını belirtti.
Konya’da Dedeoğulları ailesinin katledilmesiyle konuşmasına başlayan Tiryaki, katliama giden süreci ve sonrasında yaşanan hukuksuzlukları anlattı. Tiryaki, “Konya Miletvekili Abdullah Ağirali geldi, ‘hükümet aydınlatacak’ dedi. Adalet Bakanı Sayın Gül onlarca AKP’li milletvekiliyle cenaze törenine katıldı. Katledilen aile aylarca önce tehdit edilmiş, kalaslarla saldırıya uğramıştı. Saldırı sonrasında gözaltına alınanlar teker teker serbest bırakıldı. Peki siz ne yaptınız. Bu ülkenin iç güvenliğinden sorumlu bakan olarak size bağlı valiler ve güvenlik güçleriyle ne yaptınız? Hiçbir şey yapmadınız. Dedeoğulları ailesi ve avukatları Valiliğe başvurdu. Gerekli önlemleri alın dediler, aldınız mı almadınız. Seyrettiniz. Aile örgütlü bir şekilde katliam gerçekleştirdi. Sizden Fırat’ın kıyısındaki kuzunun hesabını sormuyoruz. Konya’nın göbeğinde göz göre göre gelen bir katliama seyirci kaldığınız için bu suça ortaksınız çünkü tetikçi dışında katliama ortaklık eden herkes serbest bırakıldı. Irkçı bir saldırı değil dediniz, şimdi de tetikçinin işbirlikçilerini serbest bıraktınız” dedi.
DENİZ POYRAZ KATLİAMI
HDP İzmir İl Örgütü’nde Deniz Poyraz’ın katledilmesi sürecinde de yaşananları anlatan Tiryaki, “İfadesinde Deniz Poyraz’ı tanımadığını, partide kim olursa öldürmeyi planladığını anlatıyor. Bundan daha net bir siyasi cinayet olabilir mi? Hiç mi sorumluluğunuz yok Sayın Bakan. Hergün HDP’yi hedef göstererek, sorumluluğunuz yok mu? Siz hedef gösterdiğiniz için katil ‘HDP’lileri öldürdüm, içimi soğuttum’ diyebiliyor. Katliamı gerçekleştirmeden önce 27 kez emniyeti aramış. Avukatlar emniyete yazı yazdı. Emniyet müdürlüğünün verdiği cevap, ‘kayıtlar elimizde yok’ dedi. Parti binasının karşısında polis noktası var ama 30 dakika boyunca müdahale edilmiyor. 18 saat içerisinde ilişkisi araştırılmadan, katil hakkında tutuklama kararı verildi. Sosyal medyadan aldığınız kişileri 4 gün içeride tutuyorsunuz. Behçet Yıldırım’ı sosyal medya paylaşımları nedeniyle 8 gün gözaltında tuttunuz. Katili neden araştırmadan 18 saatte tutukladınız. Ucu kamu görevlilerine dokunur diye mi, SADAT’a dokunur diye mi? Düşündünüz. Bunu yaparak, katliamın üzerini örtmeye çalışıyorsunuz. Katil HDP il binasında çıkarılırken, polis memuru ‘Abicim adın ne’ diyor. İşte sizin bugün burada yaptığınız gibi açıklamalardan cesaret alan bir polis memuru HDP’ye katliam için gelen bir caniyi kucaklayabiliyor. Siz bu görüntüler ortaya çıkmasın diye genelge yayınlıyorsunuz. Kılıf olarak da polisimizin güvenliği diyorsunuz. Allah’tan Danıştay karar verdi ama eminim siz onun içinde bir kılıf hazırlıyorsunuzdur” sözlerini sarf etti.
‘İŞKENCEYİ SAVUNDUNUZ’
Emniyette işkence iddialarına dair de konuşan Tiryaki, şöyle devam etti: “İki yurttaş helikopterden atıldı. Evlerinden gözaltına alındıklarında sapasağlamdılar. Aile peşlerine düştü. Alay komutanlığına getirildiğinde kemikleri kırılmıştı. Hastaneye güvenlik güçleri tarafından götürüldü. Servet Turgut yaşamını yitirdi, Osman Şiban ağır yaralandı. Siz açıklama yaptınız; Onlar PKK’nin milisleriydi’ dediniz. ‘Evet, işkence yaptık çünkü onlar PKK’liydi’ dediniz. Siz işkenceyi savundunuz.
AKADEMİSYENLER
Anayasa Mahkemesi tarafından ‘Bu suça ortak olmayacağız’ diyen akademisyenlerle ilgili verdiği karar ardından hukuka saygılı hükümetin yapması gereken bir şey vardır. Çıkıp, dediniz ki; ‘Anayasa Mahkemesi kararı beni bağlamaz, başlatmak zorunda mıyım? ‘ dediniz. Görevi mahkeme kararını uygulamak zorunda olan bir İçişleri Bakanını mahkeme kararı bağlamıyorsa kimi bağlıyor. Vatandaşı mı bağlıyor. Görevi hukuk kararı uygulamak derken, bakanlığınızdan bahsetmiyorum. Emniyet, Jandarma emrinizde.
‘Metruk binalar uyuşturucu kullananların merkezi oldu’ dediniz. Sizde muhtarlara, ‘Size İçişleri Bakanı olarak yıkın, karar sonra gelsin’ diyorum. Şaka gibi. Demokratik bir ülkede hukukun egemen olduğu bir ülkede bir bakan bunu söyleyebilir mi? söyleyemez. Söylerse ne olur; Bir devletten hukuku çıkarırsanız ne olursa o olur. Hukuk değil çeteler, mafya egemen olur.
ÜLKEYİ UYUŞTURUCU MERKEZİ HALİNE GETİRDİNİZ
Sanırsınız Bakanlığı’nız uyuşturucu ile mücadele ediyor. Bu ülkenin Dışişleri Bakanlığı’nca kullanılan uçağıyla tonlarca uyuşturucu taşınmak istendi. Bunla ilgili yeterli bir soruşturma yaptınız mı yok. Hala Kolombiya’ya yazı yazdık, bekliyoruz, diyorsunuz. Kolombiya’dan Atlas Okyanusu geçince Portekiz 7 bin 600 km. Akdeniz’in bir ucundan öbür ucuna 3 bin 550 kilometre. Bir uyuşturucu baronu 7 bin 600 kilometreden sonra neden 3 bin 550 kilometreden gelip, Türkiye’den sokar. Kolombiya ile sizin ilişkileriniz var. Askeri araçlarda, polisin karıştığı uyuşturucu ticaretinden bahsetmiyorum. Bu ülkeyi uyuşturucu ticaretinin merkezi haline getiren yönetim olarak anılacaksınız. Neden Afganistan’dan, Kolombiya’dan gelen uyuşturucu buradan Avrupa’ya gidiyor. Bu sizin döneminizde oldu.
NEDEN SİZİN HAKKINIZDA SORUŞTURMA AÇILMIYOR?
Şahısınızla ilgili birçok iddia var. Bu iddiaların bir kısmı ya da tamamı gerçek dışı iftiradır. ‘Erdoğan öldü mü’ diyenlere soruşturma açıyorsunuz. Neden sizin hakkınızdaki iddialarla ilgili soruşturma yürütülmüyor? Neden istifa etmiyorsunuz? Savcılığa başvuracağım, dediniz. Başvurdunuz mu? Bir kişi kendisiyle ilgili başvurduğunda itirafçı olur. Ne demiş olur bilir misiniz sayın Bakan, ‘Evet ben uyuşturucu baronlarını koruyorum, benim hakkımda soruşturma açın. Evet, kara para aklıyorum, benim hakkımda soruşturma açın’ dersiniz. Sorun bir hukukçuya size anlatsın. Öyle başvuracağım, diyerek, hiçbir şey yapmazsanız ancak ve ancak soruşturmayı engellemiş olursunuz.
TECAVÜZCÜLER NEDEN SİZİNLE FOTOĞRAF ÇEKİYOR?
Ne kadar tacizci, tecavüzcü, uyuşturucu taciri, kadına yönelik şiddet faili varsa önce sizinle bir fotoğraf çekilmiş oluyor. Bu fotoğraflar sizi bu kişilerin suçlarına ortak yapmaz. Bizler de siyasetçiyiz, yüzlerce kişi bizimle de fotoğraf çekiyor. Ama bir tanesini istisna tutuyoruz. Sevgili Aysel Tuğluk’un annesini yaşadığı mahallede gömülmesini engelleyen, ırkçı faşistlerle karakol da fotoğraf çektiniz. Bu sizin bilinçli tercihinizdi. Bu tacizciler, tecavüzcüler niye benle, Garo Paylan’la, Erol Katırcıoğlu’yla, Adalet Bakanıyla, Dışişleri Bakanıyla fotoğraf çekmiyor. Niye idol olarak sizi görüyorlar sayın Bakan. Bence bunu sağlık bir şekilde düşünün.
TEK BİR SUÇLAMA YOK
Bir ülkede asgari demokrasiden söz edebilmek için gizli oy, açık sayım gereğince seçim yapılmasından söz edilir. Bir ülkede halk temsilcilerini seçemiyorsa, seçtiği temsilciler bir başka güç tarafından görevden alınıyorsa asgari demokrasiden söz edilemez. Halkın oylarıyla seçilmiş, Hakkari, Van, Diyarbakır, Mardin belediye başkanlıklarının da aralarında bulunduğu 48 belediyeye sivil bir darbe yaptınız. Siz sivilsiniz, emrinizdeki jandarma ve polis sivil değil. ‘Belediyenin kaynaklarını örgüte gönderiyorlar, görevden aldık’ dediniz. Çok açık söyleyeyim, bir hukukçu olarak belediye eşbaşkanlarının dosyalarını yakından takip ediyorum. Ne Selçuk Mızraklı, Bedia Özgökçe, Ayhan Bilgen, Ahmet Türk, Helin Işık hakkında ‘örgüte para gönderdiklerine’ dair tek bir iddia yok. Bunların hepsi propagandadır. Belediye başkanlarına ceza verildiği doğru. ‘Örgüt üyeliği, propaganda’ ile cezalandırıldı ama sizin söylediğiniz gibi değil. Tek bir tane para gönderildiğine dair iddia yok. Bir tane belediye görevine dair suç yok, bunlar hepsi propaganda. Soruşturmaların hepsinde ‘eşbaşkanlık’ var. Kadın ve erkeklerin birlikte yönetmesinde rahatsız olmalısınız, değilse neden arkadaşlarımızdan rahatsız olasınız. Eşbaşkanlık sıfatının kullanılmasını mahkeme suç olmadığını tespit etti ve arkadaşlarımız beraat etti.
BELEDİYE KAYNAKLARI
Sizin kayyımlarınız ne yaptı sayın Bakan? Hırsızlıklarının belgeleri buradan Mardin’e yol olur. 2016-2019’da göreve getirdiğiniz Mustafa Yaman ve göreve getirdiği 72 bürokrat hakkında 539 milyon 738 bin 587 TL’lik yolsuzluk, soruşturması açıldı. Çok direndiniz, sayın Bakan Yaman’ı görevden almamak için çok direndiniz. Raporlar sunduk ama direndiniz. Mızrak çuvala sığmayınca görevden aldınız. Ama o da şüpheli hala bakanlığınızda mülkiye müfettişi olarak görev yapıyor. Peki yolsuzluk raporunda neler var? Resmi belgelerde 36 ayrı ihalede yolsuzluk, alınmayana malzemeler alınmış gibi, yapılmayan binalar yapılmış gibi gösterilmiş. Diyarbakır kayyımı milyarca liralık banyo yapmış. Makam ikramı olarak 2 ton kadayıf almış. Siirt belediyesi kayyımı 199 ihaleden 96’sını pazarlık usulüyle yapmış. Taziye evini iktidara yakın bir derneğe teslim etmiş, Celadet Ali Bedirhan kütüphanesi yıkılmış. TÜGVA’yı unutmamı. TÜGVA Mardin temsilcisi de Nusaybin Belediyesi’ye hukuk işleri müşaviri olmuş. TÜGVA’sız olmaz tabii.. Sabaha kadar yolsuzluklarını anlatabilirim. Belediyenin, halkın parasının örgüte gitmediği çok açık çünkü somut iddia yok. Yaptığınız propaganda sadece ve halkı atmadır. yani neymiş ‘Oh oh paralar örgüte gitmiyor’ diyordunuz ya örgüte gitmiyor ama kimlere gittiğini her gün böyle görüyoruz.” (MA)