Ağır hastalıklarına rağmen tahliye edilmediği cezaevinde hayatını kaybeden Yusuf Bekmezci’nin avukatı ve aynı zamanda torunu olan Saadet Aytekin, “Geçtiğimiz yıl bana ‘ben artık buradan tabutta tahliye olurum’ dediğini hatırlıyorum. Son dönemde ziyaretlerimde sürekli nasihat veriyordu. Beddua etmeyin, namazınızı aksatmayın, kimse hakkında kötü söz söylemeyin diyordu. Bazen aynı şeyleri 5 defa söylerdi.” dedi.
Gazeteci Ertuğrul Erbaş’ın ‘Sormak Lazım’ YouTube kanalında konuşan Yusuf Bekmezci’nin avukatı (aynı zamanda torunu) Saadet Aytekin, dedesinin ilk olarak 2020 yılı ocak ayında gözaltına alındığını anlattı. ‘Anayasal düzene karşı çıkmakla’ suçlandığını söyledi. Tanık beyanları ve Bank Asya hesabı olmasının ‘delil’ olarak gösterildiğini anlattı.
ANAYASAL DÜZENİ DEĞİŞTİRMEKLE SUÇLANDI, ÖRGÜT YÖNETİCİLİĞİNDEN CEZA ALDI
Saadet Aytekin, “Yargılama sonunda ‘örgüt yöneticiliği’nden 17 yıl 4 ay ceza verildi. İstinaf kısa sürede onadı. Yargıtay’a götürdük. 2. Ağır Ceza’da yargılandı. Yargılamada da dile getirdik. Dedem alzheimer hastasıydı. Ancak cezaevinde kalabilir raporu verildi. Demek ne olduğunu da anlamadan yargılandı.” dedi.
ALZHEİMER’DI, NEDEN MAHKEMEDE OLDUĞUNU BİLE BİLMİYORDU
Dedesinin mahkemeye ilk çıktığında nerede olduğunu bile anlamadığı diyen Saadet Aytekin, “İlk duruşmaya getirildiğinde ‘neden buradayım’ diye sordu. Beni göstererek, ‘bakın torunum burada’ dedi. Cezaevinde halüsünasyonlar görüyordu sürekli. Vefat eden akrabaların gelip gittiğini görüyordu. Normalde hukuken bu şekilde hastalıkları olan bir insan yargılanamaz. Ancak yargılandı ve ceza verildi.” ifadelerini kullandı.
ENTÜBE HASTAYA, ‘KAÇMA ŞÜPHESİ’ VAR DEDİLER
Saadet Aytekin, Yusuf Bekmezci’nin yoğun bakım sürecinin usule aykırı bir şekilde yürütüldüğünü anlattı. Aytekin, şunları anlattı:
“Dedem hükümlü değildi. Yargıtay cezasını onamamıştı henüz. Yargıtay’ın tahliye vermesi gerekiyordu. 50 günde 4 kez Yargıtay’a başvurdum. 2. Ağır Ceza’nın heyetiyle görüştüm. Duruşmanın olduğu gün derdimi aktarmaya çalıştım. Hakimlerin tavrı insanlık dışıydı. Üye hakimlerden birisi bana, ‘ya tahliye etsek ne olacak ki, zaten yoğun bakımda’ dedi. Ağır ceza karar gerekçelerinde kaçma şüphesinden bahsedildi. Entübe edilmiş bir insanın kaçma şüphesi olduğunu söylediler.
DEDEM HÜKÜMLÜ DEĞİL, TUTUKLUYDU
En son Adli Tıp Raporu’nda hastanede infaz kararı çıktı. Ancak buna rağmen, ‘hükümlü’ statüsünde olmamasına rağmen mahkeme ‘infazın devamına’ karar verdi. Hukuken mümkün değil bu karar. ‘Yusuf Bekmezci tahliye oldu’ demesinler diye böyle bir karar verdiler. Yoğun bakımda, hayati riski olan bir insanı Adli Tıp raporu olmadan da tahliye edebilirlerdi.
ZATEN HASTANEDEN ÇIKAMAYACAKTI, TEK İSTEĞİMİZ SON DÖNEMİNDE ONU GÖRMEKTİ
Vefat etme ihtimali çok yüksekti. En azından biz son günlerinde yanına gidip görmek istedik. Zaten eve çıkaramayacaktık muhtemelen. Savcılık ‘olur’ vermesine rağmen hastane yönetimi görüş izni vermedi. Bütün bunların sebebi dedemin isminin Yusuf Bekmezci olması. Adli Tıp Kurumu siyasi karar veriyor.
SÜREKLİ ‘NAMAZLARINIZI AKSATMAYIN’ DİYORDU
Son dönemde dedem ve babam tecrit edilmiş gibiydiler. Ben gittiğim zaman çok mutlu oluyordu. Hastalığından ötürü ekstra bir iletişim kuramıyorduk. Genel olarak bize nasihat veriyordu. Beddua etmeyin, namazınızı aksatmayın, kimse hakkında kötü söz söylemeyin. Bazen aynı şeyleri 5 defa söylerdi.
ADINI VERENLERİN YÜZDE 95’İNİ TANIMIYORDU
Geçtiğimiz yıl bana ‘ben artık buradan tabutta tahliye olurum’ dediğini hatırlıyorum. Çok tahliye olmak gibi bir düşüncesi yoktu. Aksine tahliye olmadığında rahatlamıştı. Mahkeme süreci bittiği için rahatlamıştı. Çok iyiyiz diyordu. Yemek veriyorlar bize diyordu. Son iki senesini böyle geçirdi. Mahkemeye çıkan tanıkların yüzde 95’ini tanımıyordu zaten. Diğerleri hakkında da kötü konuşmuyordu. ‘Burası dünya, hepimiz ölüp gideceğiz. Boş verin’ diyordu. Hiç şikayet etmedi.tr724