Koza İpek Holding’in eski Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek, son dönemde yaşadıklarını ‘organize bir soygun’ olarak tanımlıyor. Sözde yargılama süreçlerinde mahkemelere sundukları lehte hiçbir delilin kabul edilmediğini anlatan İpek, MASAK’ın resmi raporunun bile dikkate alınmadığını söylüyor.
Akın İpek, “Kendi üniversitemize yaptığımız yasal bağış bile suç sayıldı. Mallarımız yandaşlara peşkeş çekildi. Yaklaşık 6 Milyar USD büyüklüğünde bir varlık, kayyımlar döneminde yok edilmiş. TMSF, el konulmuş olan İpek ailesine ait hisselerin yetkisi ile, İpek ailesinin varlıklarını korumak için yani, İpek ailesini temsilen, İpek ailesine ticaret davaları açıyorlar. Bu ticaret davalarının bedellerini tahsil etmek için de, İpek ailesinin varlıklarına haciz ve tedbir koyuyorlar, bu alacaklarını tahsil için İpek ailesine ait hisseleri ve varlıkları satacaklar. Bu organize bir soygun faaliyetidir.” diyor.
SABAH YAZARI, YARGITAY KARARINI MAHKEMEDEN ÖNCE DUYURDU!
İktidarı yayın organlarından Sabah gazetesinin ekonomi yazarı Dilek Göngür, gasp edilen Koza İpek Holding ve Naksan Holding’le ilgili davanın Yargıtay sürecinde olduğunu yazdı. Güngör, Yargıtay’da olan dosyayla ilgili kararı da mahkemeden önce açıkladı: “Koza-İpek Holding ve Naksan Holding’in mülkiyeti artık devlete geçiyor. Kararlar kesinleştikten sonra mülkiyet devlete geçtiğinde TMSF’nin de eli rahatlamış olacak. Bu şirketleri ister satarlar, ister halka arz ederler, ister işletirler.”
AKIN İPEK: OLDU BİTTİYE GETİRMEK İSTİYORLAR
Akın İpek’in Dilek Güngör’ün yazısı sonrası 4 sayfalık bir açıklama yaptı. “TMSF’nin bu yazıyı yazdırmış olmasının sebebi çok net. Felaket derecesindeki yolsuzlukların bir an önce üstünün kapatılması için ‘yargı eli ile’ oldu bittiye getirilmesi isteniyor…” diyen İpek, “Yıllardır söylüyorum; Gasp, yağma ağır suçlar… Fakat; yağma için, insanların hayatlarına kıymak başka bir şey. Parası için katlettikleri insanlar bu kadar acı çekerken, arkalarından bir de, onlar şucu bucu diye propaganda yapmak tek kelime ile alçaklıktır…” yazdı.
Akın İpek’in, söz konusu köşe yazısı ve muhtemel ‘el koyma’ kararı sonrası yaptığı 4 sayfalık açıklama şöyle:
HİÇ BİR DEVLET İMTİYAZI KULLANMADIM
- Koza Altın’ın satın alımı ve büyütülmesinde hiçbir devlet imtiyazı kullanmadım. Devlet bankaları ile çalışmadım. Devletten hiçbir altın madeni veya rezervi satın almadım. Tüm kanun ve yönetmeliklere harfiyen uydum vergilerimi tam ve zamanında ödedim. Koza İpek grubunda hiçbir zaman kamu ortaklığı da olmadı.
- Altın madenciliğinde olduğu gibi grubumuzun girdiği diğer sektörlerde de hiçbir devlet imtiyazı kullanmadık, hiçbirisinde kamu ortaklığı yoktur.
- 2011 yılında İpek Enerji ünvanı ile petrol arama faaliyetlerine başladım. 2013 yılında yüksek kaliteli petrol keşfettik. 2014 yılında ikinci kuyuda da yüksek kaliteli petrol keşfettik, bu kuyular üretime geçtiler.
OTELİMİZ YANDAŞLARA VERİLDİ
- Grubumuzun maden sektöründen gelen karının bir kısmı ile farklı sektörlere de girdik. Örneğin otel sektörü. İnşa ettiğimiz ‘Angel’s Peninsula’ Oteli, açılışında itibaren her yıl ‘travellers awards’ tarafından farklı katogorilerde ‘Dünyanın en iyi oteli’ seçildi. Kayyım atanmasından sonra, TMSFnin bu oteli yandaşlarına verdi.
MEB’E ÇOK SAYIDA OKUL BAĞIŞLADIM
- Grubun ticari faaliyetleri yanında sosyal sorumluluk projelerine de önem verdim Türk Mlli Eğitim Bakanlığına birçok Okul bağışladım, öğrenciler için yurtlar yaptırdım, İpek Üniversitesini kurdum. Sosyal sorumluluk projeleri ile 2015 yılına kadar topluma 153 Milyon USD katkı sağladım.
KAYYIMLARIN İLK İŞİ MULAHİF GAZETECİLERİ İŞTEN ÇIKARMAK OLDU
- 2015 yılında fabrikasyon olduğu daha sonra anlaşılan bir sözde bilirkişi raporu ile grubumuza kayyım atandı. Gizli bir ceza soruşturmasının başladığı söylendi. Dosya içeriği hakkında hiçbir bilgi verilmedi.
- Atanan kayyımlar ilk iş olarak medya grubumuzdaki muhalif gazetecileri işten çıkarıp, hükümeti destekleyen gazeteciler ile değiştirdiler ve yayınlara hiçbir şey olmamış gibi devam ettiler. İzlenme payları sıfırlanınca İpek medya grubu kapatılmak zorunda kalındı. Bu olayın Türk medya tarihinde başka bir örneği yoktur.
MASAK RAPORU SÖZDE İDDİALARI YALANLADI
- 2014 yılında başladığı söylenen ceza soruşturmasında şirketlerde arama yapılmasına ve şirketlere kayyım atanmasına sebep gösterilen sözde gerekçelerin doğru olmadığı 04 05 2016 tarihli MASAK (mali suçları inceleme kurumu) raporu ile ortaya çıktı.
- 2016 yılında yaklaşık bir yıldır kayyım yönetiminde olan Koza İpek grubunda İpek Medya ve İpek Üniversitesi ‘idari bir karar’ olan hükümet tarafından çıkarılan kararname ile herhangi bir yargı kararı olmadan, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin terörle iltisaklı kurumlar olarak ilan edildi ve müsadere edildi.
İPEK ÜNİVERSİTESİ’NE YAPTIĞIMIZ YASAL BAĞIŞLAR SUÇ SAYILDI
- İpek Üniversitesine o zamana kadar yaptığımız yasal bağışlar ve Medya grubumuza geçmişte yapılmış resmi sermaye artırımları ‘teröre finansman suçu sayıldı’. Hakkımızdaki ceza davasının özü budur.
- Bu ceza davası sebebi ile, Türkiye’de bulunan 75 yaşındaki anneme 12 yıl, kardeşim Tekin İpek’e 80 yıl, yani hapiste ölme cezaları verildi. Emekli maaşları dahil tüm varlık ve birikimlerine el konuldu. Türkiye’de muhalif görülenlere reva görülen cezalandırma anlayışı budur.
ÇOCUKLARIM BİLE TERÖRİST İLAN EDİLDİ
- Ceza davalarının yanında yargısız iki bakanın imzası ile hiçbir gerekçe ve delil olmaksızın ‘idari kararla’, yıllardır İngiltere’de öğrenci olan haklarında soruşturma dahi olmayan çocuklarıma kadar ‘terörist’ ilan edilip tüm malvarlıklarının dondurulmasına karar verdiler. Bu ilan resmi gazetede yayınlandı. Sözde mahkemelere yaptığımız tüm itirazlar gerekçesiz olarak reddedildi.
KAYYIMLAR, YANDAŞLARA ‘İŞ’ KAPISI OLDU!
- TMSF’nin, Koza İpek grubundaki fiili görevi, uydurulmuş ceza davasına paralel olarak şirketin sahiplerini cezalandırmak, yok etmek, kayyımlar vasıtası ile Koza Altın işletmelerinden yandaşlara iş ve maddi imkan sağlamaktır.
- Koza Altın’ın hiçbir menfaati olmamasına rağmen, havuz medyasına reklam adı altında milyonlarca TL para aktarması, İpek ailesinin isminin şirket unvanından, websitesi dahil her yerden silmeleri başka türlü izah edilemez.
A GRUBU HİSSELERİN TAMAMI İPEK ALESİNE AİTTİR
- Koza Altın, 2010 yılından beri, B grup hisseleri Borsa İstanbul’da işlem gören halka açık bir şirkettir. Kamu ortağı veya kamu ortaklığı yoktur. Yönetimi belirleyen A grup hisseler hiçbir zaman halka arz edilmedi, borsada işlem görmedi. A grup hisselerin tamamı İpek ailesine aittir.
SON 5 YILDIR GENEL KURUL YAPILMIYOR
- Kayyım atanmasından sonra ise; SPK, kayyımlara, Koza Altın’ın faaliyet ve denetim raporlarını iki yıl boyunca yayınlamama izni verdi. Bu uygulamanın SPK tarihinde örneği yoktur. Dahası her yıl yapılması gereken genel kurul da son 5 yıldır yapılmıyor. SPK hissedarların menfaatini koruyor olsa idi, Kayyımlar Koza Altın’da bu kadar pervasız davranamazlardı.
- Kayyımlar 5 yıldır kanuna ve ana sözleşmeye aykırı olarak genel kurul toplamadığı gibi 1 USD dahi kar payı dağıtmadılar. Buna rağmen milyonlarca USD ‘bağış’ yapıyorlar.
MASAK RAPORUYLA AKLANDIK, ANCAK KAYYIM KARARI KALDIRILMADI
- Koza Altın’ın İstanbul borsasında dolaşımda olan yüzde 30 kısımdaki hisseler, kayyımlar dahil hiç kimseye yönetim hakkı vermez. Koza Altın’ın yönetim hakkı hukuken yüzde 100 İpek ailesine aittir.
- Koza Altın, 2015 yılında sahte bilirkişi raporuna dayanılarak kayyım atanmasından sonra kayyımların yönetiminde iken 04 05 2016 tarihinde sonuçlanan MASAK raporu ile aklanmış, faaliyetlerinde hiçbir kanunsuzluk olmadığı ortaya çıkmıştı. Fakat bu sonuç raporuna rağmen kayyım kaldırılmadı.
- Temmuz 2016’daki darbe iddiası sonrasında çıkarılan Olağanüstü Hal Kararları ile devlet tarafından incelemesi tamamlanmış aklanmış bir şirket olmasına rağmen tamamen keyfi, hükümetin çıkardığı bir kararname olan idari bir kararla TMSF’ye devredildi.
ORGANİZE SOYGUN FAALİYETİ
- TMSF, el konulmuş olan İpek ailesine ait hisselerin yetkisi ile, İpek ailesinin varlıklarını korumak için yani, İpek ailesini temsilen, İpek ailesine ticaret davaları açıyorlar. Bu ticaret davalarının bedellerini tahsil etmek için de, İpek ailesinin varlıklarına haciz ve tedbir koyuyorlar, bu alacaklarını tahsil için İpek ailesine ait hisseleri ve varlıkları satacaklar. Bu organize bir soygun faaliyetidir.
KAYYIM DÖNEMİNDE 6 MİLYA DOLARLIK BİR VARLIK YOK EDİLDİ
- Kayyımların, Altın ve USD olarak yapılan satışları TL’ye çevirerek, yaklaşık 10 kat değer kazandırmış kur farkları ile şirketin büyüdüğünü iddia etmeleri ise manipülasyondur.
- Koza Altın’ın rezervleri kayyım gelmeden evvel her yıl artarak USD bazında 13.2 Milyon onsa, bugünkü değerle yaklaşık 23 Milyar USD ye çıkmıştı. Kayyımlar ilave bir tesis kurmadılar. Mevcut üretim tesislerinde 2015 yılından 2021 yılına kadar 1.35 Milyon ons üretim yapılmış olmasına rağmen Koza Altın’ın varlıkları 8.4. Milyon ons a düşmüş durumda. Yani, yaklaşık 6 Milyar USD büyüklüğünde bir varlık, kayyımlar döneminde yok edilmiş. Başarılı bir şirkete girip, tüm tecrübeli kadroları işten çıkarıp, yandaş yerleştirilmesinin sonucu budur.
1 MİLYAR DOLARLIK KAR ORTADA YOK!
- 2015 yılında kayyım atandığında Koza Altın’ın 420 Milyon USD nakdi vardı, 2015 yılından 2021 yılına kadar yaklaşık 2 Milyar USD üretim yapılmış olmasına rağmen elde edilen nakit varlıkları 372 Milyon artmış. Bu artışın 266 Milyon USD si faaliyet geliri değil, faiz ve kambiyo gelirlerinden kaynaklanıyor. Ortaklara her yıl dağıtılan kâr payı dağıtılmış olsa idi nakit varlıklar 2015 yılından 144 Milyon USD aşağıya düşecekti. Kayyım atanmadan önceki karlılık oranlarıyla elde edilmesi gereken yaklaşık 1.Milyar USD kar ortada yok.
- Kayyımlar atandıklarında hiçbir şey yapmayarak koza Altının büyümesine engel dahi olsalardı, fakat, değerli kadroları işten çıkartmasalardı, bugün Koza Altın’ın 6 milyar USD fazla varlığı,1.5 Milyar USD den fazla Nakdi olacaktı ve hissedarlarına 250 Milyon USD kâr payı dağıtmış olacaktı.
KAYYIMLARIN PERVASIZLIĞININ SEBEBİ, KORUMA ZIRHI
- Kayyımlara atandıkları şirketlerde suç işleseler dahi, yasal sorumluluklarının olmaması için giydirilen yasal zırhın bir sebebi budur. Kayyımlar kendilerine görev veren siyasi iradenin koruması altında hareket ediyorlar.
- Hakkımdaki uydurulan ‘terör ve ceza’ suçlamaları aynı zamanda grubumuza kayyım atama gerekçeleridir. Bu suçlamaların doğru olmadığı, gerçekte ortada hiçbir suç olmadığı MASAK inceleme sonuç raporları ile ortaya çıktı.
- Hakkımızda uydurulan silahlı terör örgütüne üye olmak, terörün finansmanı gibi saçma suçlamalarının, bir güzel sanatlar Üniversitesi olan İpek Üniversitesine yaptığımız yasal bağışlar ve İpek medyaya yapılan resmi sermaye artırımlarıdır.
- Bana suç olarak atfedilen, Üniversite kurup, masraflarını karşılamak, Kamusal görevi olan medyayı tarafsız tutmak, Dünyanın her medeni ülkesinde takdir vesilesidir.
DEVLET, BİREYLERİN MALINI ÇALAMAZ; ÇALARSA ÇETE OLUR
- Hakkımızda uydurulan bu ‘terör’ suçlamaları ne kadar saçma ise, hakkımızda uydurulan vergi, görevi suiistimal gibi diğer suçlamalar da o kadar saçmadır. Bunların tamamı siyasetçilerin talimatı ile yapılan fabrikasyonlardır.
- Bir devlet dahi bireylerin malını çalamaz. Çalarsa bir çete haline gelir. Devlet ile çete arasındaki tek fark Hukuktur. Bir kamu görevlisinin endişe duyması gereken bir şey varsa, o da hukukun gereğinin yerine getirilmemesi olmalıdır.
İNSANLIĞA KARŞI SUÇ İŞLİYORLAR
- Türkiye’de bu dönem yaşananlar insanlığa karşı işlenen ağır suçlar olarak tarihe geçecektir. Yargı ve tüm kamu kurumları, siyaseten muhalif görünenler etrafında görülmez bir duvar ördü ve hukuken hiçbir suç işlememiş insanları yavaş yavaş öldürüyorlar. Kadın, çocuk, yaşlı, hasta ayırımı dahi yapılmıyor.
- İpek ailesi olarak siyasetçi değiliz, bugüne kadar siyasi bir açıklamamız dahi olmadı. Herhangi bir cemaat veya siyasi parti üyesi de değiliz, buna rağmen ailece yaşadıklarımızın bir kısmını yukarıda anlattım. Bize yapılanların hukuki veya ticari bir temeli yoktur.