Anayasa Mahkemesi (AYM), 06.01.2022 tarihinde Ayşe Ortak’ın bireysel başvurusunda verdiği karar ile KHK mağdurları lehine bugüne kadarki (aradan nerede ise 6 yıl geçse de) en önemli kararına imza attı.
Kararda daha önce Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan özel okulda çalışmış bir öğretmenin çalışma ruhsatının iptal edilmesi nedeni ile özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ve 20.000 TL manevi tazminat ödemesine hükmedildi. Karar Ocak ayında AYM Genel Kurulu tarafından verilmesine rağmen, Resmi Gazete’de yeni yayımlandı.
Bilindiği gibi Olağanüstü Hal döneminde çıkarılan 20.07.2016 tarihli 667 sayılı KHK ile yüzlerce okul, yurt, üniversite, dernek, vakıf, sağlık kuruluşu ve sendika haklarında bir yargı kararı olmaksızın ve her biri için özel bir gerekçe açıklanmaksızın topluca kapatıldı.
Hukuk dışına çıkmış iktidarın haksız uygulamaları bu kurumları kapatmak ve çalışanlarını işsiz bırakmakla da kalmadı. İktidar bu kurumların eski çalışanlarını adeta ‘ağaç kökü yemeye’ muhtaç edebilmek için çeşitli düzenleme ve uygulamalar ile mesleklerini yapabilmelerini de engelledi.
BİR GENELGE İLE ÖĞRETMENLERİN ÇALIŞMA İZİNLERİ İPTAL EDİLDİ
Bunlardan öğretmen olanların çalışma izinleri Millî Eğitim Bakanlığının 21.07.2016 tarihli ve 7783529 sayılı Genelge’si ile Valiliklerce iptal edilerek bu durum Bakanlığın internet portalı MEBBİS’e “Cezası:667 sayılı KHK ile kurumu kapatıldı ve … sayılı yazı” şeklinde işlenerek başka öğretim kurumlarında öğretmen olarak çalışmaları (çalışma izni almaları), yani mesleklerini icra etmeleri tamamen engellenmiş oldu.
Aslında bahsedilen Genelge kurumları kapatan 667 sayılı KHK’dan sonra yayınlanmış olup, asıl amacı kayyım atanan kurumların yönetici ve öğretmenlerinin çalışma izinlerini iptal etmek idi. Ancak iktidarın bu cezalandırma aracı kapatılan özel kurum öğretmenlerinin tamamına uygulandı.
Başvuruya konu olayda Ayşe ORTAK, Valilik tarafından kendisine özel okulda çalışma izninin 29.07.2016 tarihinde iptal edildiği ve başka bir kurum için yeniden izin düzenlenemeyeceği şeklinde yapılan bildirime itiraz etmiş, daha sonra idari yargıda dava açmış, davasının reddi üzerine 2018 yılında AYM’ye bireysel başvuru yapmıştır. Anlaşıldığı kadarı ile başvurucu hakkında açılmış bir ceza soruşturması bulunmamaktadır.
Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünün 11.10.2016 tarihli Genelgesi ile çalışma izni iptal edilen personelin Valilikler tarafından kurulacak komisyon tarafından yeniden değerlendirilmesi, terör örgütlerine üyeliği, iltisakı/irtibatı olmadıklarının tespiti halinde ise durumun Genel Müdürlüğe bildirilmesi istenmiştir. Bu şekilde bildirilen kişilerin durumlarının ise 13.12.2016 tarihinde kurulan ve bakan yardımcısının başkanlığında çalışacak kurul tarafından değerlendirileceği belirtilmiştir.
KOMİSYON MANİDAR BİR ŞEKİLDE ÇALIŞMA İZNİNİ İPTAL KARARINI KALDIRDI
Öngörülen bu sürecin genel olarak mağduriyetleri giderecek şekilde işletilmediği bilinmekte ve görülmektedir. Ancak zamanlaması manidar bir şekilde Ayşe ORTAK AYM’ye başvurusu görülmekte iken, 28.05.2020 tarihli komisyon kararı ile çalışma izni iptal kararının kaldırıldığı ve öğretim kurumlarında çalışmasına engel bir durumun olmadığı kendisine bildirilmiştir.
AYM başvurucunun mesleki hayatına yönelik müdahalenin (çalışma izninin iptali) başvurucunun başkaları ile ilişki kurabilme ve geliştirebilme imkânını önemli ölçüde zayıflattığı, sosyal ve mesleki itibarını koruyabilmesi ile mesleğini icra edebilmesi açısından ciddi sonuçlar doğurduğunu tespit ederek başvuruyu AİHM içtihatları ile de uyumlu bir şekilde özel hayata saygı hakkı kapsamında incelemiştir.
Devamında AYM 11.10.2016 tarihli Genelge ile oluşturulan Komisyonun üyelik, iltisak/irtibat olmadığını tespit ederek Bakanlığı bildirmek şeklinde sınırlı bir işlevi bulunduğu; komisyonun kuruluşu, yapısı, çalışma usulü ve kararlarına karşı başvuru yolları ile kararlarının niteliğine ilişkin bir düzenleme olmadığı; nasıl ve hangi belgelere göre bir inceleme yapacağı ve doğabilecek zararların giderimine ilişkin karar alma yetkisine ilişkin de bir açıklık mevcut olmadığı; dolayısı ile hak ihlali iddialarını esastan incelemek suretiyle gerektiğinde giderim sağlayabilecek nitelikte, tüketilmesi gereken etkili bir yol olmadığı sonucuna varmıştır.
AYM: ÇALIŞMA İZNİNİ İPTAL KARARI KALDIRILSA BİLE MAĞDUR OLDU
Adalet Bakanlığının komisyon kararı ile çalışma izni iptal kararının kaldırıldığı ve dolayısı ile başvurucunun artık mağdur olmadığı yönündeki savunmasına karşı AYM, başvurucu hakkında 29.07.2016 tarihinde getirilen çalışma yasağının 28.05.2020 tarihinde kaldırıldığını, bu süreçte başvurucunun mesleğini icra edemediğini, dolayısı ile başvurucunun halen mağdur olduğunu tespit ederek esastan incelemeye geçmiştir.
Esas incelemede AYM, çalışma izni iptalinin bir Genelge ile düzenlendiğini, mevzuatta (667 sayılı KHK ve 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanununda) özel öğretim kurumunun kapatılması hâlinde çalışma iznine tabi olarak mesleğini ifa eden bir kişiye diğer özel kurumlarda çalışma yasağı getirilmesine ve böyle bir yasağın uygulanma şartlarına ilişkin bir hükmün olmadığı, çalışma yasağı getiren Genelge incelendiğinde iptalin şartları, kapsamı ile idarenin takdir alanının sınırlarının da yeterli açıklıkta belirlenmediği ve kuralın öngörülebilirliği sağlayacak şekilde asgari bir kesinlik içermediği, ayrıca bu hükümlerin somut olayda nasıl uygulanabilir olduğu konusunda derece mahkemelerince de herhangi bir belirleme yapılamadığını belirtilerek düzenlemenin Anayasada öngörülen kanunilik şartını taşımadığı sonucuna varmış ve ihlal kararı vermiştir.
BAVURUCUNUN MADDİ TAZMİNAT İÇİN TAM YARGI DAVASI AÇMASI DA MÜMKÜN
AYM ihlalin tespiti ile yetinmemiş, ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine de karar vermiştir. Başvurucunun maddi tazminata ilişkin talebi ise AYM’nin maddi tazminata hükmedebilmesi için iddia edilen maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunması gerektiği, başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmadığı gerekçesiyle reddedilmiş, ancak tam yargı davasının işlevsel olduğu, başvurucunun anılan idari işlemlerden kaynaklı zararları oluşmuşsa doğrudan tam yargı davası açmasında hukuki bir engel bulunmadığı da belirtilmiştir.
Kararda başvurucunun masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin şikayeti ise somut olayda başvurucu hakkında herhangi bir ceza yargılamasının bulunmadığı ve terör örgütü ile irtibatı ve iltisakı olduğuna ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı, dolayısı ile bir suç ithamı bulunmadığı, kararda kullanılan dilin başvurucunun masumiyetini sorgulamadığı değerlendirilerek kabul edilemez bulunmuştur.
MAĞDDURLARIN TAKİP ETMELERİ GEREKEN SÜREÇLER
Öncelikle darbe girişimi sonrasında verilen kararlar ve KHK’lılara karşı tüm ülkede uygulanan ayrımcı muamele gözetildiğinde ilk defa bir AYM kararının beni olumlu anlamda şaşırttığını ifade etmem gerekiyor. Esasen böylesi bir başvurunun ihlal ile sonuçlanması kuvvetle muhtemel olduğundan, ihlal kararı şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan kararın inceleme yöntemi, vardığı net sonuçlar ve AYM’nin başvurucu özelinde mağduriyet tespitine yönelik olumlu yorumudur. Bugüne kadar AYM tarafından KHK mağdurları lehine verilen ihlal kararları ya olumlu bir netice doğurmayacak şekilde formüle edilmekte idi veya çok sınırlı bir etkisi olacak şekilde kurgulanmakta idi. Söz konusu karar ise doğrudan ve dolaylı sonuçları ile gerçekten mağduriyetleri giderecek bir hüviyete sahip. Umarız ki bu karar, Anayasa Mahkemesi’nin gerçek misyonunu hatırlayıp, tekrar kendisine yakışan kararlar almaya başlayacağının işaret fişeği olsun.
Bu kararın arkasında muhtemelen konjonktür değişimine bağlı bir yargı (hukuk) politikası değişikliğinin de olduğunu tahmin edebiliyoruz. İktidar ile muhalefet arasındaki oy oranın yakınlaşması, küçük yüzdelerin belirleyici olma ihtimali, yıllardır devam eden mağduriyetlerin artık halk tarafında görünür hale gelmesi ve muhalefetin ‘ceza almamış tüm KHK’lıları mesleklerine iade edeceğiz’ söylemini boşa çıkarma vb. etmenlerden bahsediyoruz.
ON BİNLERE UMUT: ÇALIŞMA RUHSATLARI GENELGE İLE İPTAL EDİLEMEZ,
Karara geri dönersek, kararın daire yerine genel kurulda ve oy birliği ile (bir arkadaşın esprisi ile İrfan Fidan da ihlal yönünde oy kullanmış) alındığının altını çizmek gerekiyor. Yani benzer başvurular için aynı kararın verilmesinin dışında bir ihtimal AYM açısından bulunmadığı gibi, kararları bağlayıcı olduğu için idare ve diğer mahkemelerin de bu kararı takip etmeleri gerekecektir. Muhtemelen on binlerce eski özel kurum çalışanı öğretmen bu kararın olumlu etkilerinden yararlanabilecektir.
İkinci olarak, özel hayata saygı hakkının ihlali kanunilikten verilmiştir. Yani AYM’ye göre Genelge ile çalışma ruhsatlarının iptali ve yenisinin verilmesini engellemek kanunilik şartını taşımamaktadır. Dolayısı ile aynı genelge ile çalışma ruhsatı alması engellenmiş benzer durumdaki (örgüt üyeliğinden hakkında verilen cezalar kesinleşenler hariç) tüm mağdurların lehine sonuç doğuracaktır. Yani başvurmaları halinde benzer durumdaki tüm KHK mağduru (KHK ile kapatılan özel kurumalarda çalışmış) öğretmenler tekrar çalışma ruhsatı alma hakkına kavuşabilecekler ve geçen süredeki mağduriyetleri için manevi tazminat almaları mümkün olacaktır.
Üçüncü olarak, AYM valilikler bünyesinde kurulan ve çalışma izinleri iptal edilen öğretmenlerin durumunu değerlendirecek komisyonları etkin olmayan bir yol olarak tanımlamıştır.
YILLARDIR MESLEKLERİNİ İCRA EDEMEYENLER İÇİN MANEVİ TAZMİNAT HAKKI
Dördüncü olarak, başvurucunun çalışmasının önündeki engel 2020 yılında kaldırıldığı halde mağdur statüsünün devam ettiği tespit edilerek, bu şekilde mağdur edilen ve yaklaşık 6 yıldır mesleklerini icra edemeyen öğretmenler için bu mağduriyetlerinin giderilmesi anlamında manevi tazminat almalarının önü açılmıştır. Maddi tazminata ilişkin olarak ise AYM başvurucu özelinde talebi reddetse de bu kapıyı tamamen kapatmamış, tespit edilen ihlal ile oluştuğu iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı kurulması halinde bunu da olumlu karşılayabileceğini, aynı zamanda bu konuda tam yargı davası açılabileceğini belirterek kapıyı açık bırakmıştır.
Kararın eleştirilecek iki yönü bulunmaktadır. Bunlardan ilki bu kadar net bir konuda kararın yaklaşık 6 yıl geçtikten sonra ve başvurucu özelinde neredeyse AYM’ye başvurduktan 4 sene sonra verilmiş olması. Keşke karar daha önce verilse ve bu insanlar eğitimini aldıkları ve yıllarını verdikleri mesleklerini geçen süre zarfında da icra edebilselerdi. İkinci olarak ise, masumiyet karinesi yönünden yapılan incelemenin reddedilmiş olmasıdır. Her ne kadar AYM bir ceza davası olmadığını ve çalışma izinlerini iptal eden Genelge ve kararların dilinin suçlayıcı olmadığını ifade etse de KHK’lıların adeta toplumda şeytanlaştırılmaları ve yaşanan pratik tam da suçlayıcı anlamda bir anlayışı ve uygulamayı yansıtmaktadır. En azından MEBBİS’te kişiler hakkında düşülen ‘ceza’ kelimesi ile başlayan şerh sanki bu kişiler bir suçtan cezalandırıldıkları için mesleklerini yapmaları engellenmiş izlenimi vermektedir.
ÇALIŞMA İZİNLERİ İPTAL EDİLEN ÖĞRETMENLER ŞİMDİ NE YAPMALI?
KHK ile kapatılan özel eğitim kurumlarında öğretmenlik yapmış ve çalışma izinleri iptal edilmiş ve terör örgütü üyeliği veya başka bir suçtan haklarında hüküm kesinleşmemiş ve 5580 sayılı Kanuna göre öğretmenlik yapma şartlarını kaybetmemiş öğretmenlerin karar sonrasında takip etmeleri gereken süreçler şu şekilde sıralanabilir:
Öncelikle ilgili Özel Eğitim Kurumu Genel Müdürlüğü ve valiliklere dilekçe vererek haklarında MEBBİS üzerinde çalışma izni verilmeyeceğine dair karar/şerh olup olmadığını, var ise AYM kararına dayanarak bunun kaldırılmasını talep etmeleri gerekmektedir. Bunu yapmaları halinde özel kurumlarda tekrar öğretmenlik yapabilecekleri gibi özel eğitim kurumu kurabilmeleri/yönetici olarak çalışabilmeleri de mümkün olacaktır. Hatta ilgili kamu kurumları farklı yorumlamaz ise bu kişilerin memur omalarının da önünde de Genelge kaynaklı bir engel kalmamış olacaktır.
Bu şekilde daha öce dava açanların da mevcut dava dosyalarına yeni AYM kararını sunarak mahkemelerden bu doğrultuda karar vermelerini talep etmeleri yerinde olacaktır. Taleplerinin reddi halinde idari yargıda iptal davası açılması gerekecektir.
İDARİ YARGI TALEPLERİ REDDEDERSE AYM’DEN TAZMİNAT TALEP EDİLEBİLİR
Benzer durumda olanlar çalışma izinleri tekrar verilse ve haklarındaki şerh kalksa bile bu geçen sürede doğan mağduriyetler nedeni ile idari yargıda maddi ve manevi tazminat davası açabilirler. Manevi tazminat konusunda AYM kararı çok net olduğundan idari yargıda sonuç alınacağı tahmin edilebilir. İdari yargının bu talepleri reddetmesi halinde ise bireysel başvuru yolu ile AYM’den tazminat talep edilmesi gerekecektir.
Maddi tazminat konusunda AYM somut illiyet bağı kuracak belge gerektiğini ifade ettiğinden özellikle daha önce öğretmen olarak çalışmak konusunda yapılan girişimler var ise buna ilişkin evraklar, sözleşme, valiliğe başvuru vs. dava dosyalarına ilave edilmeli ve maddi tazminat talepleri delillendirilmeldir.
Sonuç olarak karar, Türkiye’de son dönemde yaşanan kitlesel insan hakları ihlallerinden doğan mağduriyetlerin giderilmesi anlamında çok önemli ve olumludur. Umarız bu karar şüpheli darbe girişimi sonrasında meydan gelen diğer kitlesel mağduriyetlerin de giderilmesinin ilk adımı olur ve devamı gelir. Daha önce de sıklıkla ifade ettiğimiz gibi ağır işleyen yargısal süreçlerin sabırla takip edilmesi halinde bu süreçlerin er ya da geç mağduriyetleri giderme potansiyeli vardır. Bu nedenle bu süreçlerin usulüne uygun olarak takip edilmesi elzemdir.