CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Cizre’de bodrumlarda yaşanan vahşetin Nusaybin ve Yüksekova’da yaşanmayacağına dair bir garanti olmadığını söyledi.Cizre’de incelemelerde bulunan CHP heyetinde yer alan Tanrıkulu, karşılaştıkları manzarayı Demokrat Haber’den Gökhan Soylu‘ya anlattı.Cizre’de hiçbir hukuka, hiçbir kurala uymayan bir durum yürütüldüğünü kaydeden Tanrıkulu, aynı yönetmin sokağa çıkma yasağı ilan edilen Yüksekova ve Nusaybinde de yaşanabileceğine dikkat çekti.Kürt sorununun hendek ve barikatlarla çözülmeyeceğini ifade eden Tanrıkulu bu durumun demokratik siyaset zeminini ortadan kaldırıp AKP’nin elini güçlendirdiğini kaydetti.Gökhan Soylu’nun Sezgin Tanrıkulu ile ropörtajının bir bölümü şöyle:Cizre’de büyük bir insanlık dramı, bir katliam yaşandı. Siz CHP’nin Cizre’yi incelemek için gönderdiği heyetteydiniz, orada nasıl bir manzara ile karşılaştınız?
Cizre’de sokağa çıkma yasağının sürdüğü günler boyunca her gün bilgi aldım. Telefonum bütün Cizreliler tarafından paylaşıldı sosyal paylaşım sitelerinde. Olayları en yakından takip ettim. İnsanların, polisin paylaştığı görüntülerden az çok Cizre’de neler yaşandığını anlamıştık ama kendi gözlemlerimizden sonra bir yazıya, bir fotoğrafa sığmayan, çok daha farklı ve ağır bir tablo ile karşı karşıya kaldığımızı gördük. Siz şimdi bir fotoğraf karesinde bir binayı yıkılmış görebilirsiniz fakat bütün Cizre böyle… 4-5 mahallesi tamamen yıkılmış, sanki bir savaştan çıkmış gibi. Boşaltılmış binaların tepelerine bayraklar asılmış. Düşman ceza hukukunun uygulandığı, oradaki yurttaşları vatandaş olarak görmeyen bir anlayışın yürüttüğü ağır bir tablo olmuş. 70 yaşında bir kadın “biz düşman mıydık, neden bunu bize yaptılar” dedi bize.
Bodrumları da gördünüz değil mi?
Evet, 2 bodruma gittik, 3.’ye gidemedik. Bodrum dediğimiz, apartmanın zemin katı. Cizre’ye sokağa çıkma yasağından 1 gün öncesinde gelen gençlerin girip çıkamadığı yer. Ana caddeye 200 metre mesafede bir bina. Yani anlatmak istediğim oradaki gençler çok rahatlıkla sağ çıkartılabilirdi. Ama öldürmeyi tercih ettiler. Şebnem Fincancı’nın raporunu mecliste okudum, kayıtlara geçmesi açısından. O raporda 10-12 yaşında olduğu tahmin edilen bir çocuğun çene kemiğinden bahsediliyor. Bununla birlikte insan kemikleri var kömürleşmiş bir halde ama bunun yanında yanmamış yün var.
HDP heyeti “kimyasal silah kullanılmış olabilir” diyordu. Böyle bir durum mu var?
Yanmamış yün var yani… Dolayısıyla sadece insanlara yönelik bir silah kullanılmış olabilme ihtimali çıkıyor. Bilemiyorum, fakat bu tablo bize çok ağır bir fotoğrafla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.Hiçbir hukuka, hiçbir kurala uymayan bir durum yürütülmüş Cizre’de. Yürütülmüş diyorum ama şimdi Nusaybin’de, Yüksekova’da, Şırnak’ta yeniden yürütülmeyecek diye bir güvence yok. Maalesef aynı yöntem orada da sürebilir. Şunu da söyleyeyim bana göre hendekle, barikatla Kürt meselesi çözülmez, demokratik siyasetin zeminini ortadan kaldırıp AKP’nin elini güçlendirdi bunlar. Fakat hendek ve barikat var diye de böyle insanlık dışı bir anlayış olamaz. Dediğim gibi Cizre’de korkunç bir tablo vardı ve bu tablodan asla uzlaşma ve barış çıkmaz. …………………..
Hep 90’lar örnek verilirdi en kötü günler için. Sürekli o günlerin kötü hatıraları hatırlatılarak büyütüldük. Siz 90’larda da aktivistlik yaptınız, Diyarbakır’daydınız. Sizce bu günlerin 90’lardan bir farkı var mı?
Ben 80’lerde, 90’larda avukatlık yaptım Diyarbakır’da. Şimdi 90’larla kıyaslanamayacak bambaşka bir tablo var. 90’ların travması üzerine bugünler yaşanıyor. 90’larda, 90’lı yılların devraldığı bir travma yoktu, o ilkti. Ama şimdi 80’lerin 90’ların ağır yükü üzerinden bugünler yaşanıyor. Dolayısıyla o travmayı yaşamış 2-3 kuşak şimdi sokaklarda. Veya barış umudu kalmamış, barış görmemiş, çatışma ile büyümüş, devlet ve cumhuriyetle bağı pamuk ipliğine dönüşmüş bir kuşak üzerinden bu dönemi yaşıyoruz. Bir de iletişim çağındayız, herkesin her şeyden haberi oluyor. Yani 90’lı yıllarda bir faili meçhul yada bir köy yakması olduğu zaman sınırlı bir çevre bundan haberdardı. Ama şimdi Cizre’de, Sur’da yaşananları görmek isteyen herkes canlı yayında izliyor. Şimdi bu nedenle bu iktidarın yarattığı ağır tahribatı 90’larla karşılaştırmak mümkün değil.
Yani bugünkü tablo daha ağır diyorsunuz, doğru mu?
Yüzde yüz 90’lardan çok daha kötü. Yüzde yüz daha ağır bir tablo var ve bu bugün bitse bile bunun telafisi 10 yıllar alacak. O kuşaklarda bıraktığı izi bir barış projesiyle kapatmak yıllarımızı alacak.
Köy yakmaları konuşuyorduk ama şimdi koskoca ilçeleri yakıp yıkıyorlar?
Beş bin yıllık Sur, binlerce savaşa şahit olmuş Sur, o ortamlarda bile yakıp yıkılmıyorken işte 100 günde yerle bir edildi. Sevgili Tahir bu mirası korumak isterken gitti sonuçta.