Kanada’ya bu gidişimizde, Wilfrid Laurier Üniversitesi’nde Doç. Dr. Gavin D. Brockette ile tanıştık. Kendisi Ortadoğu ve İslâm tarihi üzerine uzman ve Tarih Bölümü kürsüsünde.
Ayrıca Fransa’da Beşeri Bilimler ve Akdeniz Merkezi Aix-en Provence’de Arap ve İslâm Dünyası Çalışmaları ve Araştırmaları Enstitüsü ile irtibatlı bir bilim adamı… 1945-1954 yılları arasında çıkan Türkçe dergileri tek tek inceleyerek “How Happy to Call Oneself A TURK” isimli bir kitap yazmış. Yani “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” Biraz ironik… Arka kapakta her şey özetlenmiş… Netice itibarıyla yazar:
“1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne, ulusçuluk anlayışı ve Türklükle, laiklik yerleştirilmiş. Ama Büyük Dava, Vicdan Sesi, Büyük Cihad, Müslüman Sesi, Büyük Doğu, Ehl-i Sünnet, Gündüz, Hilâl, Hür Adam, Hürriyet, Cumhuriyet, İslâm Yolu, Karagöz, Köroğlu, Meşale, Millet, Milliyet, Orhun, Orkun, Sebilürreşad, Selamet, Serdengeçti, Varlık, Vatan, Volkan, Akbaba, Yeni Kalem, Resimli Ay, Hareket, İkdam, Yarın, Son Posta, Yeni Büyük Doğu, Yeni Yol, Yeşil Bursa, Yeşil Nur, Yurt, Zafer ve Zonguldak gibi gazete ve dergileri incelediğimde, İslâmî; faaliyetlerin hareketliliğinin de, laiklikle İslâmî; muhafazakarlığın arasında anlaşma ve uyuma zemin hazırladığını tespit ettim.” demek istiyor… Gerçekten güzel bir Türkçe öğrenmiş… Osmanlıcası okuma ve yazma olarak daha ileri…
Kendisini evinde ziyaret ettik. Son derece mütevazı ve sade bir hayatı var. Şehrin dışında, tabiatın içinde fıtrî; bir hayat yaşıyor. Evi ahşap… Kendi emeğiyle yapılmış. Kapıları kendisinin yaptığını söylüyor. Eşi de kendisi gibi mütevazı, sade ve muhafazakâr giyimli… Bu hanımefendi, Türkiye’de kaldıkları için Türk yemeklerini ve tatlılarını yapmasını biliyor. Bize kendi yaptığı börek ve çörekleri ikram etti. Evin içi bizim çinilerle dolu. Türkiye’den getirdikleri bardaklar içinde kendi yaptığı elma sularını takdim etti.
Biz Avrupa’dan (bilhassa Almanya, İsviçre ve Hollanda’dan) gitmiş olan Amish’leri bildiğimiz ve onlar iki yüz sene önceki yaşayışı sürdürdükleri için aklımıza önce onlar geldi. Ama onlar modern toplumlara hiç karışmazlar. Bir de Amish’lerden ayrılan fakat sade bir hayat süren Mennonite’ler var; Gavin’i onlardan zannettik. Sorunca, “Hayır onlardan değilim ama onlar gibi yaşıyorum. Babam da tarihçi. Ben Kenya-Nairobi’de doğmuşum… Eşim simple (sade) yaşayan hippi felsefesi yapan bir babanın kızı… İkimiz, Mennonite-Hippi felsefesini birleştirip işte böyle tabiî;-fıtrî;, dindar, sade bir yaşayışı seçtik. Doğa ve dua ile iç içeyiz.” dedi.
Evde televizyon, internet yok. Üç çocuklarının eğitimlerini evlerinde veriyorlar. Eşi zaten öğretmen… Amerika’da ve Kanada’da Home School (Ev-Okul) denilen bir sistem de var. Bir kimse, kendi çocuklarını veya mahallenin çocuklarını kendi evinde toplayıp okutabilir ve diploma verebilir. Arkadaşımız Murat Güzel Bey, meşhur bir Amerikan artisti ile beraber çektirdikleri fotoğrafı gösterdi, liseli olan bu çocuklar onu tanımadılar. Demek ki film seyretmiyorlar…
Tavukları var, onların yumurtalarını yiyorlar.. Bahçeleri de var. a.aymaz@zaman.com.tr