Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanı, emekli emniyet müdürü Ercan Taştekin, PKK, IŞİD, DHKP-C gibi birbirine benzemeyen örgütlere eş zamanlı operasyon yapılmasının doğru olmadığını söyledi. Çok büyük stratejik hatalar yapıldığını vurgulayan Taştekin, “Öncelikle siyasi iradenin talimatı üzerine yapıldığı için suçla mücadele değil siyasi operasyonlardır. Operasyonun konseptini başsavcılık, hukuk belirler. Zaten bu tür siyasi operasyonlar sonuç vermez.” dedi.
Terör operasyonu örtüsünün altında ne var ?
Tam Kürt sorunu çözülmüş, bölgenin oyun kurucusu AK Parti Ortadoğu’ya barış getirmişken beklenmedik bir şey oldu ve -Bombacı Parmenides’in çok sevdiği tabirle- pis bir gerçek güzelim teoriyi mahvetti. Evet, bölgenin kadim sorunları o kadar kolay çözülmüyordu. Bu nedenle eski günlere döndük. Bugün sadece Kuzey Irak’ı değil Kuzey Suriye’yi de bombalıyoruz. Üstelik içeride de terör örgütlerine karşı seferberlik ilan ettik. Kimse gücümüzü test etmesin. Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanı emekli emniyet müdürü Ercan Taştekin ile son operasyonlarla gözümüze çekilen teröre karşı mücadele seferberliği örtüsünün altında nelerin yattığını konuştuk.
PKK, IŞİD, DHKP-C gibi birbirine hiç benzemeyen örgütlere eşzamanlı operasyon terörle mücadele tekniği açısından doğru mu? Yoksa başka hesaplar mı var?
Kesinlikle doğru ve anlaşılabilir bir şey değil. Üstelik çok büyük de stratejik hatalar içeriyor. Öncelikle siyasî; iradenin talimatı üzerine yapıldığı için bu operasyonlar suçla mücadele değil, siyasî; operasyonlardır. Cumhurbaşkanı ya da Başbakan terörle mücadele için yapılacak operasyonlarının konseptini belirleyemez. Bunu belirleyecek olan başsavcılıktır, hukuktur. Zaten siyaset öyle istediği için başlatılan suçla, terörle mücadele operasyonları sonuç da vermez.
Öyleyse başlatılan bu seferberlik görüntüsünün hedefi ne?
Çok açık olarak, bu operasyonların arkasında 7 Haziran sonuçlarından memnun olmayan iktidarın terörle mücadele ediyor görüntüsü altında milliyetçi oylara mesaj verme amacı var. Operasyonlar bir erken seçimde tek başına iktidar planının parçası… Çünkü çok olumlu yönleri olan çözüm süreci yürürlükteyken siyasî; irade, sırf kendi hesapları yüzünden çok fazla taviz verdi ve hukuk dışı yollara saptı. Bu da ciddi oy kaybına neden oldu. Şimdi telafi yolları aranıyor.
İktidar oy kaybını telafi etmek için neden IŞİD’e PKK’ya karşı terörle mücadele operasyonları başlatsın ki? Bunun siyasî; iktidara getirisi ne olabilir?
Çünkü kamuoyunda bu iktidarın hem IŞİD hem de PKK ile mücadele etmediği, bu alanda zafiyet olduğu şeklinde güçlü bir algı var. Suruç saldırısı bu algıyı iyice pekiştirdi. İktidar, bu saldırıdan sonra, ‘öfkeli çocuklar’ olarak nitelediği IŞİD gibi gruplara yakın görünmenin baskısı altında ezildi. Uluslararası kamuoyunda eylemin kesinlikle iktidarın bu alandaki zaafından kaynaklandığına dair kanaat var. Siyasî; iktidar bu algıyı yıkmak için adım atmak zorunda kaldı. Bakın düne kadar iktidara yakın medyanın çarşaf çarşaf haber yaptığı hatta kahraman ettiği bir kişi zorunluluktan gözaltına alındı. Hatta ilk gün kelepçesizdi ikinci gün kelepçeli olarak gördük. Bunun nedeni kamuoyu baskısıdır. İktidar, işte üzerindeki bu kamuoyu baskısını azaltmak için adım atmak zorunda hissediyor.
Peki IŞİD neden harekete geçti? Önce Suruç saldırısı sonra askerlere ateş açtı?
IŞİD özellikle Kobani’den sonra o bölgede PKK’ya karşı psikolojik üstünlüğünü kaybetmişi. Terör örgütleri için psikolojik üstünlük hem savaşılan tarafa korku salma hem de kendi tabanına güven verme açısından çok önemlidir. Suruç’taki eylemin hedefi PKK unsurlarına karşı psikolojik üstünlüğünü tekrar kazanmaktı.
Eylemsizlik içindeki PKK neden saldırı sonrası polis katletti? Bunun mantığı ne?
Çünkü PKK Suruç’ta IŞİD’den büyük bir darbe yedi. IŞİD, HDP ile birlikte hareket eden sol ve sosyalist grupları hedef aldı katliam yaptı. PKK unsurları da gitti IŞİD ile birlikte hareket ettikleri iddiasıyla Ceylanpınar’da iki polisimizi şehit etti. PKK bu eylemle Türkiye’ye, ‘Devlet bu bölgede polisini bile koruyamayacak durumda. Gider evinde onları öldürürüm’ mesajı verdi. Bu çok büyük bir mesajdı. Tamam PKK’nın kırsalda eylemi var, şehirde bir kısım karakol basmak gibi eylemleri var ama iki polisi evinde şehit etmesi, -ki 3. polis muhtemelen kaçırıldı- diğer eylemlere benzemeyen ve bölgenin tüm istihbaratına hâkimim mesajıydı.
PKK gerçekten Ceylanpınar’da iki polisin evine girip infaz edecek kadar güçlü bir istihbarat ağına mı sahip, yoksa orada da başka şeyler mi var?
Terör örgütleri ne kadar çaba gösterirse gözetsin tek parça değildir. Onların içinde de farklı gruplar vardır. Farklı yapılardan eleman alabilirler ya da istihbari birimler bu elemanlara tesir edebilir. Şimdi eğer o eylemi gerçekleştiren failler yakalanır, sorgulanırsa daha iyi bir analiz yaparız.
Son dönemde faili meçhuller bu kadar artmışken sizce yakalanır mı?
İnisiyatif almaya bağlı. Olayı aydınlatmak için çay ocağı işletenleri ya da kendi sorumluluğunu gizlemek içim şehit cenazesinde başkalarını suçlayanları görürseniz, çözüm kolay olur. İktidar 1 ay sonra ne yapacağını bilmiyor. 1 ay önce de bugün ne yapacağını bilmiyordu. Siz birilerini barajda boğmak isterken olanlara bakın… Operasyonları idare eden irade bile ne yapacağını bilmiyor.
Eylemin niteliği nedeniyle PKK olmayabileceği yorumlarına ne diyorsunuz?
Ama PKK bu eylemi üstlendi. Hatta çok vahim başka bir şey de oldu. Eylemi PKK’nın yeni bir yapılanması, yeni bir birimi gerçekleştirdi ve amaçlardan biri adını duyurmaktı. Çıktı başbakan yardımcısı (Arınç) milyonların karşısında bu örgütün adını verdi, onu tanıttı. Açıkça o örgütün propagandasına alet oldu. Çünkü ne iktidar ne muhalefet terörle mücadele için profesyonel yardım almıyor. Örgüt adını duyurmak için eylem yapıyor siz de örgütün adını en tepeden Türkiye’ye duyuruyorsunuz. Sonra da bu eylem PKK ile mücadele ediyorum algısı oluşturmak isteyen yapının sınır ötesi müdahale başlatıyorsunuz.
Bir eski emniyet müdürüne bunu söylemek ilginç ama son dönemde olaylar güvenlik birimleri ve devletin değil PKK’nın siyasî; aklı doğrultusunda gelişiyor.
Bazı konularda konuşmakta o kadar zorlanıyorum ki… Evet, bu söylediğiniz nokta, yani mücadele edilen örgütün siyasî; aklı ve söylemi bazı konularda daha doğruya yakın dururken siyasî; sorumluluğu olan insanların daha yanlış bir söylem ve siyasî; aklı göstermeleri bizi zorluyor. Bakın, devlet terörle suçla mücadele aygıtı. Devletin içinde gerçekten teröre karşı demokratik ve profesyonel bir mücadele enerjisi ortaya konursa sorun çözülür. Yok terör üzerinden politik ve bürokratik çıkar düşünceniz varsa terör daha da azar. Buna dikkat çektiğiniz zaman linç ediliyorsunuz. Can güvenliğiniz tehdit ediliyor.
Sizce bugün devlet aklı terörle mücadeleyi öncelemiş değil mi?
Öyle görünüyor. Devletin içinde antidemokratik dar bir yapılanma diyelim ki silahla antidemokratik yollarla ben bunları çözeceğim diyorsa terörü bitiremezsiniz. Terör üzerinden siyasi hesap olmaz. Devlet terörle mücadeleyi hiçbir politik hesapla yapamaz, yapmamalıdır. Geriye doru bir bakın 17-25 Aralık, 7 Şubat bir bahaneydi. Bu yapılanmanın siyasî; hesapları için bahaneydi.
İstihbaratın göz yumması ya da fiilen destek vermesi söz konusu olabilir mi?
Devlet içinde antidemokratik mücadeleyi benimsemiş yapılanmalar eylemlerin ardında olur. Terörle mücadelenin antidemokratik yollarla da olabileceği iddiasıyla, zaten onların amacı terörle mücadele filan da değil iktidarlarını korumaktır hareket edenler birimler hep vardır. Terör örgütlerinin içine istihbari sızma bir başarıdır ama bu elemanların katkısıyla önlenen olaylar nedir? Tatmin edici bir cevap yok.
IŞİD’le PKK arasında sınırın bu tarafında çatışma ihtimali görüyor musunuz?
Olmaması mümkün değil. Çünkü aynı ortak alanda taban buluyor ve eleman devşiriyorlar. Daha vahimi iktidar bölgede PKK ile IŞİD arasında çatışmadan medet umuyor. Bu olursa iki örgüt de çok büyür. Çünkü bu çatışma dindar ve milliyetçi Kürtler arasında ikisine de alan açar. İki terör örgütünün çatışmasından menfaat umularak terörle mücadele edilemez.
İktidar bu riskleri neden göze alıyor? Tüm süreci kontrol altında tutabilir mi?
Hayır. Şöyle izah edeyim. Birtakım suçlar işlediniz ve bunların hesabını vermek istemiyorsunuz. O zaman çok daha büyük suç işliyorsunuz. Mesela hırsızlık yaptınız, polisin sizi yakalayacağını anlayınca cinayet işleyip polisi öldürdünüz. Polis yine de peşinize düştü, o zaman kurtulmak için çok büyük bir mafyaya sığındınız. Onlara şunu söyleyecek birileri olmalıydı. Hey dur. Sen yakalandın polislere ateş etme. Sırtındaki malları yere bırak. Ellerini yukarıya kaldır. Bunun bedelini ödeyeceksin, diyen birileri olsaydı. Keşke. Çünkü ödeyecekler.
Suruç saldırısı ve polis cinayetleri aydınlanacak mı ben ona bakarım
İŞİD ve PKK’ya nokta atışı gözaltılar yapıldı. Siyasi çıkar hesabıyla bile olsa hükümet gerçekten İŞİD ile mücadelede konsept değişikliğine gitmiş olabilir mi?
Öyle olsaydı suçla mücadele, terörle mücadele için hazırlanan bir yol haritasının olması gerekirdi. Böyle bir şey yok… Bakın terörle mücadele masumla teröristi ayırt etmek için en önemli meseledir. Bunu da ancak ciddi bir istihbarat analizi ile yapabilirsiniz. Gözaltına alınanların bu örgütlerle ilişkilerinin ne olduğunu, hangi eylemleri yaptıklarını bilmiyoruz. Elde hangi delillerin olduğu ortaya konmadan konsept değişikliği var mı yok mu anlayamayız. Belki sadece sempatizanlar gözaltına alındı. Belki de bir telefon geldi ve ne kadar çok kişiyi gözaltına alırsanız o kadar iyi olur dendi. Bu insanlar hangi suçları işledi. Mesela gözaltına alınanlar Yüksekova’da öldürülen polisin katilleri mi? Diyarbakır’da emniyet müdür yardımcısının katilleri mi? Aralarında Suruç saldırısının failleri ya da destekçileri mi? Yüksekova’da 3 asker katledildi. Birkaç gün sonra Hakkâri Valiliği yazılı açıklama yaptı failler yakalandı diye. Sayın Başbakan failler yakalandı açıklaması yaptı. Ama fail olduğu iddia edilenler tutuklanmadı bile.
Son görev yeriniz Bingöl’de de polis saldırısı faili meçhul kaldı…
Tabii.. Bingöl’de görevi de devrettiğim emniyet müdürüne saldırı oldu. Müdür yardımcısı ve bir baş komiser şehit oldu. Faillerin ölü ele geçirildiği açıklandı ama hazırlanan iddianamede olayla ilişkilerinin olmadığı var. Van’da bir HÜDA-PAR üyesi öldürüldü. İstanbul’da bir kişi IŞİD’ci diye öldürüldü. Bunların hangisi aydınlatıldı.? İnsanlar algı diyor ben de edebimden algı diyorum, bu açıklamalar yalan. Ben aydınlatılan olaylara bakarım. Hangi olaylar aydınlatıldı.? Eğer failler yakalanıyorsa ben derim ki işte bu bir suçla ve terörle mücadele operasyonudur. Yoksa bu bir algı operasyonudur. Suruç’ta 32 kişi katledilmese, ardından Ceylanpınar’da iki polisimiz katledilmese bu operasyonları yine de yapar mıydınız? Suç soruşturması ve terörle mücadele delile bakar. Kamuoyu bu operasyonlardan sonra şunu soracak. Peki, bu operasyonlarla hangi olayları aydınlattınız? Algı operasyonu olmadığının ispatı ancak böyle olabilir.