AKP hükümetinin darbe girişimi sonrası hiçbir kriter gözetmeksizin kapattığı üniversitelerde çalışan altı bin akademisyen ve çalışan üç aydır çözüm bekliyor.
OHAL’in ilk KHK’sı ile kapatılan 15 vakıf üniversitesinin altı bin çalışanı bir gecede işsiz kaldı. Haklarında tek bir soruşturma olmayan akademisyenler ‘darbeci’ diye damgalanıyor, iş bulamıyor. Gazeteduvar.com’un haberine göre 15 Temmuz darbe girişiminden bir hafta sonra çıkartılan 667 sayılı kanun hükmünde kararname ile kapatılan 15 üniversitenin akademik ve idari personeli üç aydır çözüm bekliyor. Öğrenciler vakıf ve devlet üniversitelerine yerleştirildi ama işsiz kalan hocalar ve idari personel büyük sıkıntı içinde ve kimse seslerini duymuyor. Kuruluşundan bu yana İzmir Üniversitesi’nde çalışan, Yabancı Diller Yüksekokulu’nun müdürlüğünü de yapmış olan ve okulun kapatılmasıyla işsiz kalan öğretim görevlisi Nihat Koçyiğit yaşadıkları sorunları Duvar’a anlattı:
‘OHAL/KHK’YI GÖREN BİZE İŞ VERMİYOR’
HİÇBİR DÜZENLEME YAPILMADI: Kuruluşundan beri 8 yıldır çalıştığım İzmir Üniversitesi kapatılana kadar 15 yıllık devlet memuriyetim vardı. İstifa edip üniversitenin yabancı diller yüksekokuluna geldim. Üniversitenin kapatıldığı günden bu yana şafak sayıyoruz. 83 gün oldu ve öğretim elemanlarıyla idari personel açısından hiçbir yasal düzenleme yapılmadı. Devlet üniversitelerine baktığınızda yüzlerce soruşturma, gözaltı var. İzmir Üniversitesi örneğindeyse tek bir soruşturma da yok tutuklama da.
BİR ÇEŞİT FİŞLEME: SGK çıkışlarımızda 36 OHAL/KHK kodu var. Bu, bir çeşit fişleme! İş başvurusu yapan arkadaşlarımızın büyük bir kısmı yalnızca bu kod yüzünden geri çevrildi. Kimse kapatılan üniversitelerin çalışanlarına iş vermiyor. Bazı arkadaşlarımız kolejlere başvurdu. Sözleşme imzaladılar. Milli Eğitim’den onay almaları gerekiyordu işe başlamaları için. Milli Eğitim, ‘hayır, bunları çalıştıramazsınız’ dedi.
MAAŞIMIZI, TAZMİNATIMIZI ALAMADIK: Bu üniversitelerde yıllardır çalışıyoruz. Yasal anlamda kazanılmış haklarımız var. Kıdem ve ihbar tazminatımız, izin kullanmadığımız günlerin ücretleri, yaz okulu ücretleri, idari çalışanların mesai ücretleri gibi. Ancak içerideki 23 günlük maaşımız dahil olmak üzere haklarımızın hiçbirini alamadık. Hepsine el konulmuş durumda. 670 sayılı KHK’nın 5’inci maddesinde 60 günlük süre içinde başvurulması durumunda bunun ileride değerlendirileceğine dair bir ifade var. Biz de gidip başvurularımızı yaptık ama ne zaman sonuç alınabilir, bir fikrimiz yok.
İŞSİZ KALAN HOCALAR EKONOMİK SIKINTI İÇİNDE: Özellikle vakıf üniversitelerinin çalışan profiline baktığınızda genç insanlar olduğunu görürsünüz. Yani kirada yaşayan, ev almayı planlasa bile krediyle almayı düşünen bir kitle bu. 3 aydır maaş almıyoruz ve ev kiramızı ödeyemeyecek duruma geldik. Genç arkadaşlardan evini kapatıp ailesinin yanına taşınanlar var. Kredi kartlarını ödeyemiyorlar, çoğu yasal takibe girmiş durumda. Çalışmamıza izin verilmediği için bunu telafi de edemiyoruz.
DOKUNAMADIĞINA DA SALDIRIYOR:
1 Eylül’de yayınlanan 672 sayılı KHK ile 2346 üniversite hocası ihraç edildi. Bunların arasında söz konusu örgütle ilgisi olmayan barış akademisyenleri de var. İktidar bu süreci bir fırsata çevirmiş görünüyor ve kendisine muhalif olan bir şekilde bu güne kadar yasal zeminini yaratamadığı için dokunamadığı kişilere de saldırıyor.
YÖK BAŞKANI, ‘BU KİŞİLERİ ALMAYIN’ DEDİ Mİ?:
36 OHAL/KHK fişlemesi gibi bizi zor durumda bırakan bir başka durum daha var. YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın, darbeden hemen sonra rektörlerle bir araya geldiği toplantıda, ‘kapatılan üniversitelerden gelen başvuruların 2 yıl boyunca dikkate alınmaması’ yönünde sözlü telkinde bulunduğu söyleniyor. YÖK Başkanı’ndan bunun aksi bir açıklama yapmasını talep ettik, şu ana kadar yapmadı. Bu algı üniversitelerin bize bakışını da etkiliyor. Bu da bir başka fişlemedir.
GÖRÜNMEYEN MAĞDURİYETLER VAR: Kamuda ilan edilen başvurularda idari personel açısından görünmeyen bir mağduriyet yaşanıyor. Bir KPSS puanına ihtiyaçları var ama kimsenin böyle bir hazırlığı yok. Uzman, okutman, araştırma görevlisi arkadaşlar açısından da şöyle bir mağduriyet var: Bir üniversite ilan açtığında son 3 yıla ait ALES, son 5 yıla ait YDS puanı talep ediyor. İş değiştirmek veya devlete geçmek gibi niyeti olmayanların hiçbirinde bunlar yok. Kapatılan vakıf üniversite çalışanlarıyla ilgili yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekiyor ama devletin hükümetin önceliği şu an biz değiliz. Bu süreç uzadıkça gündelik hayatta da ekonomik hayatta da yaşanan mağduriyetler giderek artacak.
BİZİ BU ÜNİVERSİTELERE AKTARIN, SORUN ÇÖZÜLSÜN: CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, 4 Ekim 2016 tarihinde, ‘kapatılan vakıf üniversitelerinin akademik ve idari personelinin kapatmaya gerekçe oluşturacak herhangi bir eylemi bulunmaması koşuluyla devlet üniversitelerine atanması için’ kanun teklifi verdi Meclis’e. Tam olarak talebimizi karşılayan bir teklif. Bu süreçte İzmir’de iki yeni üniversite kuruldu. Biri, İzmir Üniversitesi’nin olanaklarını kullanarak kurulan İzmir Demokrasi Üniversitesi, diğeri ise Gediz Üniversitesi’nin olanaklarını kullanarak kurulan Bakırçay Üniversitesi. Bunlar, kapısından girip derse başlayacağınız kadar donanımlı üniversiteler. Madem açtınız, bizim suçumuz da yok, bu kadroları buraya aktarın, bizim sorunlarımız da çözülsün diyoruz.
DİPLOMALARIMIZ, KİTAPLARIMIZ OKULDA KALDI: İzmir Üniversitesi’nde yetkililer sayım yapıp malları mühürleyip çıkarken kapıları kapatıp gittiler. Bir çoğumuzun diplomaları, tez verileri, çalışmaları okulda kaldı. Eşyamızı teslim alabilmek için defalarca valiliğe dilekçe verdik, alamadık. 2 ay sonra jüriye gireceğim ama tüm araştırmam, makalelerim okuldaki odamda. Evde oturuyoruz, hiç olmazsa tezimizi yazalım ama tüm verilerimiz okulda kaldı. Bir doçent arkadaşımızın diplomalarının tamamı okuldaki odasında. Bırakın doçentliği, lisans mezunu olduğunu bile ispat edemiyor. Araştırmalarımıza da ket vuruldu. Böyle garip bir durumdayız.
HUKUKİ YOLLARA BAŞVURMAK GEREKİYOR: İşin hukuki boyutuyla ilgili de başka bir tartışma var. Ben 667 sayılı KHK’nın iptali için dava açtım. Bildiğimiz kadarıyla şu anda bu yönde açılan 6 dava var. İç hukuk yollarını tüketmek adına açtım davayı. Orada reddedilirse Anayasa Mahkemesi (AYM)’ne, orada reddedilirse de AİHM’e gideceğim. Bu süreçte yürütülen bir algı operasyonuyla akıllar karıştırıldı. İnsanlar hukuki haklarını nasıl arayacaklarını bilemediler. Çağdaş Hukukçular Derneği avukatları bu konuda çok donanımlılar ve bizler için gönüllü avukatlık yapıyorlar. Birçok arkadaşımız hukuki başvuruyu nasıl yapacağını bilmiyor. İdari Mahkeme, Danıştay, AYM, AİHM için örnek dilekçeler hazırlamak, bunu herkesle paylaşmak ve ısrarla tüm hukuksal yollara başvurmak gerekiyor.
ÇÖZÜM: ORTAK AKIL, ORTAK MÜCADELE… Aklı başında herkesin farkında olduğu gibi karanlık bir süreçten geçiyoruz. Dış politikada izlenen yol bizi Ortadoğu’da bir savaşa sürüklüyor. İç politikayı söylemek bile istemem ki iç savaş kapımıza dayandı. Tüm bunlar karşısında çaresiz olduğumuzu düşünmüyorum. İnadına ortak akıl, ortak mücadele ve dayanışmadır bizim yolumuz. Bugün birçok dayanışma akademisinin kurulduğuna tanıklık ediyoruz. Bilimi ve bilimsel üretimi dört duvar arasına, amfilere, sınıflara, kampüslere sığdırmaya çalışan ve projeciliğe indirgeyenlere karşı yeni mevziler kurmamız gerekiyor. Kocaeli Dayanışma Akademisi, MSGSÜ Çarşamba Seminerleri, Vakıf Dayanışma Platformu, Praksis Dayanışma Akademisi, Karaburun Bilim Kongresi, İzmir’de kurulmaya çalışılan dayanışma akademisi bizler için umuttur. Bu tür bilim üretme örgütlenmelerine ihtiyacımız var. Bilimin insan, doğa ve toplum için üretildiği alanları yaratmalıyız, yaratabiliriz de. Bunun koşulları bizlerin elinde. Bu bağlamda, dayanışma bizim elimizde kalan yegane koz bence.
Özlem Akarsu Çelik / Gazete Duvar
AKP hükümetinin darbe girişimi sonrası hiçbir kriter gözetmeksizin kapattığı üniversitelerde çalışan altı bin akademisyen ve çalışan üç aydır çözüm bekliyor.
OHAL’in ilk KHK’sı ile kapatılan 15 vakıf üniversitesinin altı bin çalışanı bir gecede işsiz kaldı. Haklarında tek bir soruşturma olmayan akademisyenler ‘darbeci’ diye damgalanıyor, iş bulamıyor. Gazeteduvar.com’un haberine göre 15 Temmuz darbe girişiminden bir hafta sonra çıkartılan 667 sayılı kanun hükmünde kararname ile kapatılan 15 üniversitenin akademik ve idari personeli üç aydır çözüm bekliyor. Öğrenciler vakıf ve devlet üniversitelerine yerleştirildi ama işsiz kalan hocalar ve idari personel büyük sıkıntı içinde ve kimse seslerini duymuyor. Kuruluşundan bu yana İzmir Üniversitesi’nde çalışan, Yabancı Diller Yüksekokulu’nun müdürlüğünü de yapmış olan ve okulun kapatılmasıyla işsiz kalan öğretim görevlisi Nihat Koçyiğit yaşadıkları sorunları Duvar’a anlattı:
‘OHAL/KHK’YI GÖREN BİZE İŞ VERMİYOR’
HİÇBİR DÜZENLEME YAPILMADI: Kuruluşundan beri 8 yıldır çalıştığım İzmir Üniversitesi kapatılana kadar 15 yıllık devlet memuriyetim vardı. İstifa edip üniversitenin yabancı diller yüksekokuluna geldim. Üniversitenin kapatıldığı günden bu yana şafak sayıyoruz. 83 gün oldu ve öğretim elemanlarıyla idari personel açısından hiçbir yasal düzenleme yapılmadı. Devlet üniversitelerine baktığınızda yüzlerce soruşturma, gözaltı var. İzmir Üniversitesi örneğindeyse tek bir soruşturma da yok tutuklama da.
BİR ÇEŞİT FİŞLEME: SGK çıkışlarımızda 36 OHAL/KHK kodu var. Bu, bir çeşit fişleme! İş başvurusu yapan arkadaşlarımızın büyük bir kısmı yalnızca bu kod yüzünden geri çevrildi. Kimse kapatılan üniversitelerin çalışanlarına iş vermiyor. Bazı arkadaşlarımız kolejlere başvurdu. Sözleşme imzaladılar. Milli Eğitim’den onay almaları gerekiyordu işe başlamaları için. Milli Eğitim, ‘hayır, bunları çalıştıramazsınız’ dedi.
MAAŞIMIZI, TAZMİNATIMIZI ALAMADIK: Bu üniversitelerde yıllardır çalışıyoruz. Yasal anlamda kazanılmış haklarımız var. Kıdem ve ihbar tazminatımız, izin kullanmadığımız günlerin ücretleri, yaz okulu ücretleri, idari çalışanların mesai ücretleri gibi. Ancak içerideki 23 günlük maaşımız dahil olmak üzere haklarımızın hiçbirini alamadık. Hepsine el konulmuş durumda. 670 sayılı KHK’nın 5’inci maddesinde 60 günlük süre içinde başvurulması durumunda bunun ileride değerlendirileceğine dair bir ifade var. Biz de gidip başvurularımızı yaptık ama ne zaman sonuç alınabilir, bir fikrimiz yok.
İŞSİZ KALAN HOCALAR EKONOMİK SIKINTI İÇİNDE: Özellikle vakıf üniversitelerinin çalışan profiline baktığınızda genç insanlar olduğunu görürsünüz. Yani kirada yaşayan, ev almayı planlasa bile krediyle almayı düşünen bir kitle bu. 3 aydır maaş almıyoruz ve ev kiramızı ödeyemeyecek duruma geldik. Genç arkadaşlardan evini kapatıp ailesinin yanına taşınanlar var. Kredi kartlarını ödeyemiyorlar, çoğu yasal takibe girmiş durumda. Çalışmamıza izin verilmediği için bunu telafi de edemiyoruz.
DOKUNAMADIĞINA DA SALDIRIYOR:
1 Eylül’de yayınlanan 672 sayılı KHK ile 2346 üniversite hocası ihraç edildi. Bunların arasında söz konusu örgütle ilgisi olmayan barış akademisyenleri de var. İktidar bu süreci bir fırsata çevirmiş görünüyor ve kendisine muhalif olan bir şekilde bu güne kadar yasal zeminini yaratamadığı için dokunamadığı kişilere de saldırıyor.
YÖK BAŞKANI, ‘BU KİŞİLERİ ALMAYIN’ DEDİ Mİ?:
36 OHAL/KHK fişlemesi gibi bizi zor durumda bırakan bir başka durum daha var. YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın, darbeden hemen sonra rektörlerle bir araya geldiği toplantıda, ‘kapatılan üniversitelerden gelen başvuruların 2 yıl boyunca dikkate alınmaması’ yönünde sözlü telkinde bulunduğu söyleniyor. YÖK Başkanı’ndan bunun aksi bir açıklama yapmasını talep ettik, şu ana kadar yapmadı. Bu algı üniversitelerin bize bakışını da etkiliyor. Bu da bir başka fişlemedir.
GÖRÜNMEYEN MAĞDURİYETLER VAR: Kamuda ilan edilen başvurularda idari personel açısından görünmeyen bir mağduriyet yaşanıyor. Bir KPSS puanına ihtiyaçları var ama kimsenin böyle bir hazırlığı yok. Uzman, okutman, araştırma görevlisi arkadaşlar açısından da şöyle bir mağduriyet var: Bir üniversite ilan açtığında son 3 yıla ait ALES, son 5 yıla ait YDS puanı talep ediyor. İş değiştirmek veya devlete geçmek gibi niyeti olmayanların hiçbirinde bunlar yok. Kapatılan vakıf üniversite çalışanlarıyla ilgili yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekiyor ama devletin hükümetin önceliği şu an biz değiliz. Bu süreç uzadıkça gündelik hayatta da ekonomik hayatta da yaşanan mağduriyetler giderek artacak.
BİZİ BU ÜNİVERSİTELERE AKTARIN, SORUN ÇÖZÜLSÜN: CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, 4 Ekim 2016 tarihinde, ‘kapatılan vakıf üniversitelerinin akademik ve idari personelinin kapatmaya gerekçe oluşturacak herhangi bir eylemi bulunmaması koşuluyla devlet üniversitelerine atanması için’ kanun teklifi verdi Meclis’e. Tam olarak talebimizi karşılayan bir teklif. Bu süreçte İzmir’de iki yeni üniversite kuruldu. Biri, İzmir Üniversitesi’nin olanaklarını kullanarak kurulan İzmir Demokrasi Üniversitesi, diğeri ise Gediz Üniversitesi’nin olanaklarını kullanarak kurulan Bakırçay Üniversitesi. Bunlar, kapısından girip derse başlayacağınız kadar donanımlı üniversiteler. Madem açtınız, bizim suçumuz da yok, bu kadroları buraya aktarın, bizim sorunlarımız da çözülsün diyoruz.
DİPLOMALARIMIZ, KİTAPLARIMIZ OKULDA KALDI: İzmir Üniversitesi’nde yetkililer sayım yapıp malları mühürleyip çıkarken kapıları kapatıp gittiler. Bir çoğumuzun diplomaları, tez verileri, çalışmaları okulda kaldı. Eşyamızı teslim alabilmek için defalarca valiliğe dilekçe verdik, alamadık. 2 ay sonra jüriye gireceğim ama tüm araştırmam, makalelerim okuldaki odamda. Evde oturuyoruz, hiç olmazsa tezimizi yazalım ama tüm verilerimiz okulda kaldı. Bir doçent arkadaşımızın diplomalarının tamamı okuldaki odasında. Bırakın doçentliği, lisans mezunu olduğunu bile ispat edemiyor. Araştırmalarımıza da ket vuruldu. Böyle garip bir durumdayız.
HUKUKİ YOLLARA BAŞVURMAK GEREKİYOR: İşin hukuki boyutuyla ilgili de başka bir tartışma var. Ben 667 sayılı KHK’nın iptali için dava açtım. Bildiğimiz kadarıyla şu anda bu yönde açılan 6 dava var. İç hukuk yollarını tüketmek adına açtım davayı. Orada reddedilirse Anayasa Mahkemesi (AYM)’ne, orada reddedilirse de AİHM’e gideceğim. Bu süreçte yürütülen bir algı operasyonuyla akıllar karıştırıldı. İnsanlar hukuki haklarını nasıl arayacaklarını bilemediler. Çağdaş Hukukçular Derneği avukatları bu konuda çok donanımlılar ve bizler için gönüllü avukatlık yapıyorlar. Birçok arkadaşımız hukuki başvuruyu nasıl yapacağını bilmiyor. İdari Mahkeme, Danıştay, AYM, AİHM için örnek dilekçeler hazırlamak, bunu herkesle paylaşmak ve ısrarla tüm hukuksal yollara başvurmak gerekiyor.
ÇÖZÜM: ORTAK AKIL, ORTAK MÜCADELE… Aklı başında herkesin farkında olduğu gibi karanlık bir süreçten geçiyoruz. Dış politikada izlenen yol bizi Ortadoğu’da bir savaşa sürüklüyor. İç politikayı söylemek bile istemem ki iç savaş kapımıza dayandı. Tüm bunlar karşısında çaresiz olduğumuzu düşünmüyorum. İnadına ortak akıl, ortak mücadele ve dayanışmadır bizim yolumuz. Bugün birçok dayanışma akademisinin kurulduğuna tanıklık ediyoruz. Bilimi ve bilimsel üretimi dört duvar arasına, amfilere, sınıflara, kampüslere sığdırmaya çalışan ve projeciliğe indirgeyenlere karşı yeni mevziler kurmamız gerekiyor. Kocaeli Dayanışma Akademisi, MSGSÜ Çarşamba Seminerleri, Vakıf Dayanışma Platformu, Praksis Dayanışma Akademisi, Karaburun Bilim Kongresi, İzmir’de kurulmaya çalışılan dayanışma akademisi bizler için umuttur. Bu tür bilim üretme örgütlenmelerine ihtiyacımız var. Bilimin insan, doğa ve toplum için üretildiği alanları yaratmalıyız, yaratabiliriz de. Bunun koşulları bizlerin elinde. Bu bağlamda, dayanışma bizim elimizde kalan yegane koz bence.
Özlem Akarsu Çelik / Gazete Duvar
AKP hükümetinin darbe girişimi sonrası hiçbir kriter gözetmeksizin kapattığı üniversitelerde çalışan altı bin akademisyen ve çalışan üç aydır çözüm bekliyor.
OHAL’in ilk KHK’sı ile kapatılan 15 vakıf üniversitesinin altı bin çalışanı bir gecede işsiz kaldı. Haklarında tek bir soruşturma olmayan akademisyenler ‘darbeci’ diye damgalanıyor, iş bulamıyor. Gazeteduvar.com’un haberine göre 15 Temmuz darbe girişiminden bir hafta sonra çıkartılan 667 sayılı kanun hükmünde kararname ile kapatılan 15 üniversitenin akademik ve idari personeli üç aydır çözüm bekliyor. Öğrenciler vakıf ve devlet üniversitelerine yerleştirildi ama işsiz kalan hocalar ve idari personel büyük sıkıntı içinde ve kimse seslerini duymuyor. Kuruluşundan bu yana İzmir Üniversitesi’nde çalışan, Yabancı Diller Yüksekokulu’nun müdürlüğünü de yapmış olan ve okulun kapatılmasıyla işsiz kalan öğretim görevlisi Nihat Koçyiğit yaşadıkları sorunları Duvar’a anlattı:
‘OHAL/KHK’YI GÖREN BİZE İŞ VERMİYOR’
HİÇBİR DÜZENLEME YAPILMADI: Kuruluşundan beri 8 yıldır çalıştığım İzmir Üniversitesi kapatılana kadar 15 yıllık devlet memuriyetim vardı. İstifa edip üniversitenin yabancı diller yüksekokuluna geldim. Üniversitenin kapatıldığı günden bu yana şafak sayıyoruz. 83 gün oldu ve öğretim elemanlarıyla idari personel açısından hiçbir yasal düzenleme yapılmadı. Devlet üniversitelerine baktığınızda yüzlerce soruşturma, gözaltı var. İzmir Üniversitesi örneğindeyse tek bir soruşturma da yok tutuklama da.
BİR ÇEŞİT FİŞLEME: SGK çıkışlarımızda 36 OHAL/KHK kodu var. Bu, bir çeşit fişleme! İş başvurusu yapan arkadaşlarımızın büyük bir kısmı yalnızca bu kod yüzünden geri çevrildi. Kimse kapatılan üniversitelerin çalışanlarına iş vermiyor. Bazı arkadaşlarımız kolejlere başvurdu. Sözleşme imzaladılar. Milli Eğitim’den onay almaları gerekiyordu işe başlamaları için. Milli Eğitim, ‘hayır, bunları çalıştıramazsınız’ dedi.
MAAŞIMIZI, TAZMİNATIMIZI ALAMADIK: Bu üniversitelerde yıllardır çalışıyoruz. Yasal anlamda kazanılmış haklarımız var. Kıdem ve ihbar tazminatımız, izin kullanmadığımız günlerin ücretleri, yaz okulu ücretleri, idari çalışanların mesai ücretleri gibi. Ancak içerideki 23 günlük maaşımız dahil olmak üzere haklarımızın hiçbirini alamadık. Hepsine el konulmuş durumda. 670 sayılı KHK’nın 5’inci maddesinde 60 günlük süre içinde başvurulması durumunda bunun ileride değerlendirileceğine dair bir ifade var. Biz de gidip başvurularımızı yaptık ama ne zaman sonuç alınabilir, bir fikrimiz yok.
İŞSİZ KALAN HOCALAR EKONOMİK SIKINTI İÇİNDE: Özellikle vakıf üniversitelerinin çalışan profiline baktığınızda genç insanlar olduğunu görürsünüz. Yani kirada yaşayan, ev almayı planlasa bile krediyle almayı düşünen bir kitle bu. 3 aydır maaş almıyoruz ve ev kiramızı ödeyemeyecek duruma geldik. Genç arkadaşlardan evini kapatıp ailesinin yanına taşınanlar var. Kredi kartlarını ödeyemiyorlar, çoğu yasal takibe girmiş durumda. Çalışmamıza izin verilmediği için bunu telafi de edemiyoruz.
DOKUNAMADIĞINA DA SALDIRIYOR:
1 Eylül’de yayınlanan 672 sayılı KHK ile 2346 üniversite hocası ihraç edildi. Bunların arasında söz konusu örgütle ilgisi olmayan barış akademisyenleri de var. İktidar bu süreci bir fırsata çevirmiş görünüyor ve kendisine muhalif olan bir şekilde bu güne kadar yasal zeminini yaratamadığı için dokunamadığı kişilere de saldırıyor.
YÖK BAŞKANI, ‘BU KİŞİLERİ ALMAYIN’ DEDİ Mİ?:
36 OHAL/KHK fişlemesi gibi bizi zor durumda bırakan bir başka durum daha var. YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın, darbeden hemen sonra rektörlerle bir araya geldiği toplantıda, ‘kapatılan üniversitelerden gelen başvuruların 2 yıl boyunca dikkate alınmaması’ yönünde sözlü telkinde bulunduğu söyleniyor. YÖK Başkanı’ndan bunun aksi bir açıklama yapmasını talep ettik, şu ana kadar yapmadı. Bu algı üniversitelerin bize bakışını da etkiliyor. Bu da bir başka fişlemedir.
GÖRÜNMEYEN MAĞDURİYETLER VAR: Kamuda ilan edilen başvurularda idari personel açısından görünmeyen bir mağduriyet yaşanıyor. Bir KPSS puanına ihtiyaçları var ama kimsenin böyle bir hazırlığı yok. Uzman, okutman, araştırma görevlisi arkadaşlar açısından da şöyle bir mağduriyet var: Bir üniversite ilan açtığında son 3 yıla ait ALES, son 5 yıla ait YDS puanı talep ediyor. İş değiştirmek veya devlete geçmek gibi niyeti olmayanların hiçbirinde bunlar yok. Kapatılan vakıf üniversite çalışanlarıyla ilgili yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekiyor ama devletin hükümetin önceliği şu an biz değiliz. Bu süreç uzadıkça gündelik hayatta da ekonomik hayatta da yaşanan mağduriyetler giderek artacak.
BİZİ BU ÜNİVERSİTELERE AKTARIN, SORUN ÇÖZÜLSÜN: CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, 4 Ekim 2016 tarihinde, ‘kapatılan vakıf üniversitelerinin akademik ve idari personelinin kapatmaya gerekçe oluşturacak herhangi bir eylemi bulunmaması koşuluyla devlet üniversitelerine atanması için’ kanun teklifi verdi Meclis’e. Tam olarak talebimizi karşılayan bir teklif. Bu süreçte İzmir’de iki yeni üniversite kuruldu. Biri, İzmir Üniversitesi’nin olanaklarını kullanarak kurulan İzmir Demokrasi Üniversitesi, diğeri ise Gediz Üniversitesi’nin olanaklarını kullanarak kurulan Bakırçay Üniversitesi. Bunlar, kapısından girip derse başlayacağınız kadar donanımlı üniversiteler. Madem açtınız, bizim suçumuz da yok, bu kadroları buraya aktarın, bizim sorunlarımız da çözülsün diyoruz.
DİPLOMALARIMIZ, KİTAPLARIMIZ OKULDA KALDI: İzmir Üniversitesi’nde yetkililer sayım yapıp malları mühürleyip çıkarken kapıları kapatıp gittiler. Bir çoğumuzun diplomaları, tez verileri, çalışmaları okulda kaldı. Eşyamızı teslim alabilmek için defalarca valiliğe dilekçe verdik, alamadık. 2 ay sonra jüriye gireceğim ama tüm araştırmam, makalelerim okuldaki odamda. Evde oturuyoruz, hiç olmazsa tezimizi yazalım ama tüm verilerimiz okulda kaldı. Bir doçent arkadaşımızın diplomalarının tamamı okuldaki odasında. Bırakın doçentliği, lisans mezunu olduğunu bile ispat edemiyor. Araştırmalarımıza da ket vuruldu. Böyle garip bir durumdayız.
HUKUKİ YOLLARA BAŞVURMAK GEREKİYOR: İşin hukuki boyutuyla ilgili de başka bir tartışma var. Ben 667 sayılı KHK’nın iptali için dava açtım. Bildiğimiz kadarıyla şu anda bu yönde açılan 6 dava var. İç hukuk yollarını tüketmek adına açtım davayı. Orada reddedilirse Anayasa Mahkemesi (AYM)’ne, orada reddedilirse de AİHM’e gideceğim. Bu süreçte yürütülen bir algı operasyonuyla akıllar karıştırıldı. İnsanlar hukuki haklarını nasıl arayacaklarını bilemediler. Çağdaş Hukukçular Derneği avukatları bu konuda çok donanımlılar ve bizler için gönüllü avukatlık yapıyorlar. Birçok arkadaşımız hukuki başvuruyu nasıl yapacağını bilmiyor. İdari Mahkeme, Danıştay, AYM, AİHM için örnek dilekçeler hazırlamak, bunu herkesle paylaşmak ve ısrarla tüm hukuksal yollara başvurmak gerekiyor.
ÇÖZÜM: ORTAK AKIL, ORTAK MÜCADELE… Aklı başında herkesin farkında olduğu gibi karanlık bir süreçten geçiyoruz. Dış politikada izlenen yol bizi Ortadoğu’da bir savaşa sürüklüyor. İç politikayı söylemek bile istemem ki iç savaş kapımıza dayandı. Tüm bunlar karşısında çaresiz olduğumuzu düşünmüyorum. İnadına ortak akıl, ortak mücadele ve dayanışmadır bizim yolumuz. Bugün birçok dayanışma akademisinin kurulduğuna tanıklık ediyoruz. Bilimi ve bilimsel üretimi dört duvar arasına, amfilere, sınıflara, kampüslere sığdırmaya çalışan ve projeciliğe indirgeyenlere karşı yeni mevziler kurmamız gerekiyor. Kocaeli Dayanışma Akademisi, MSGSÜ Çarşamba Seminerleri, Vakıf Dayanışma Platformu, Praksis Dayanışma Akademisi, Karaburun Bilim Kongresi, İzmir’de kurulmaya çalışılan dayanışma akademisi bizler için umuttur. Bu tür bilim üretme örgütlenmelerine ihtiyacımız var. Bilimin insan, doğa ve toplum için üretildiği alanları yaratmalıyız, yaratabiliriz de. Bunun koşulları bizlerin elinde. Bu bağlamda, dayanışma bizim elimizde kalan yegane koz bence.
Özlem Akarsu Çelik / Gazete Duvar
AKP hükümetinin darbe girişimi sonrası hiçbir kriter gözetmeksizin kapattığı üniversitelerde çalışan altı bin akademisyen ve çalışan üç aydır çözüm bekliyor.
OHAL’in ilk KHK’sı ile kapatılan 15 vakıf üniversitesinin altı bin çalışanı bir gecede işsiz kaldı. Haklarında tek bir soruşturma olmayan akademisyenler ‘darbeci’ diye damgalanıyor, iş bulamıyor. Gazeteduvar.com’un haberine göre 15 Temmuz darbe girişiminden bir hafta sonra çıkartılan 667 sayılı kanun hükmünde kararname ile kapatılan 15 üniversitenin akademik ve idari personeli üç aydır çözüm bekliyor. Öğrenciler vakıf ve devlet üniversitelerine yerleştirildi ama işsiz kalan hocalar ve idari personel büyük sıkıntı içinde ve kimse seslerini duymuyor. Kuruluşundan bu yana İzmir Üniversitesi’nde çalışan, Yabancı Diller Yüksekokulu’nun müdürlüğünü de yapmış olan ve okulun kapatılmasıyla işsiz kalan öğretim görevlisi Nihat Koçyiğit yaşadıkları sorunları Duvar’a anlattı:
‘OHAL/KHK’YI GÖREN BİZE İŞ VERMİYOR’
HİÇBİR DÜZENLEME YAPILMADI: Kuruluşundan beri 8 yıldır çalıştığım İzmir Üniversitesi kapatılana kadar 15 yıllık devlet memuriyetim vardı. İstifa edip üniversitenin yabancı diller yüksekokuluna geldim. Üniversitenin kapatıldığı günden bu yana şafak sayıyoruz. 83 gün oldu ve öğretim elemanlarıyla idari personel açısından hiçbir yasal düzenleme yapılmadı. Devlet üniversitelerine baktığınızda yüzlerce soruşturma, gözaltı var. İzmir Üniversitesi örneğindeyse tek bir soruşturma da yok tutuklama da.
BİR ÇEŞİT FİŞLEME: SGK çıkışlarımızda 36 OHAL/KHK kodu var. Bu, bir çeşit fişleme! İş başvurusu yapan arkadaşlarımızın büyük bir kısmı yalnızca bu kod yüzünden geri çevrildi. Kimse kapatılan üniversitelerin çalışanlarına iş vermiyor. Bazı arkadaşlarımız kolejlere başvurdu. Sözleşme imzaladılar. Milli Eğitim’den onay almaları gerekiyordu işe başlamaları için. Milli Eğitim, ‘hayır, bunları çalıştıramazsınız’ dedi.
MAAŞIMIZI, TAZMİNATIMIZI ALAMADIK: Bu üniversitelerde yıllardır çalışıyoruz. Yasal anlamda kazanılmış haklarımız var. Kıdem ve ihbar tazminatımız, izin kullanmadığımız günlerin ücretleri, yaz okulu ücretleri, idari çalışanların mesai ücretleri gibi. Ancak içerideki 23 günlük maaşımız dahil olmak üzere haklarımızın hiçbirini alamadık. Hepsine el konulmuş durumda. 670 sayılı KHK’nın 5’inci maddesinde 60 günlük süre içinde başvurulması durumunda bunun ileride değerlendirileceğine dair bir ifade var. Biz de gidip başvurularımızı yaptık ama ne zaman sonuç alınabilir, bir fikrimiz yok.
İŞSİZ KALAN HOCALAR EKONOMİK SIKINTI İÇİNDE: Özellikle vakıf üniversitelerinin çalışan profiline baktığınızda genç insanlar olduğunu görürsünüz. Yani kirada yaşayan, ev almayı planlasa bile krediyle almayı düşünen bir kitle bu. 3 aydır maaş almıyoruz ve ev kiramızı ödeyemeyecek duruma geldik. Genç arkadaşlardan evini kapatıp ailesinin yanına taşınanlar var. Kredi kartlarını ödeyemiyorlar, çoğu yasal takibe girmiş durumda. Çalışmamıza izin verilmediği için bunu telafi de edemiyoruz.
DOKUNAMADIĞINA DA SALDIRIYOR:
1 Eylül’de yayınlanan 672 sayılı KHK ile 2346 üniversite hocası ihraç edildi. Bunların arasında söz konusu örgütle ilgisi olmayan barış akademisyenleri de var. İktidar bu süreci bir fırsata çevirmiş görünüyor ve kendisine muhalif olan bir şekilde bu güne kadar yasal zeminini yaratamadığı için dokunamadığı kişilere de saldırıyor.
YÖK BAŞKANI, ‘BU KİŞİLERİ ALMAYIN’ DEDİ Mİ?:
36 OHAL/KHK fişlemesi gibi bizi zor durumda bırakan bir başka durum daha var. YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın, darbeden hemen sonra rektörlerle bir araya geldiği toplantıda, ‘kapatılan üniversitelerden gelen başvuruların 2 yıl boyunca dikkate alınmaması’ yönünde sözlü telkinde bulunduğu söyleniyor. YÖK Başkanı’ndan bunun aksi bir açıklama yapmasını talep ettik, şu ana kadar yapmadı. Bu algı üniversitelerin bize bakışını da etkiliyor. Bu da bir başka fişlemedir.
GÖRÜNMEYEN MAĞDURİYETLER VAR: Kamuda ilan edilen başvurularda idari personel açısından görünmeyen bir mağduriyet yaşanıyor. Bir KPSS puanına ihtiyaçları var ama kimsenin böyle bir hazırlığı yok. Uzman, okutman, araştırma görevlisi arkadaşlar açısından da şöyle bir mağduriyet var: Bir üniversite ilan açtığında son 3 yıla ait ALES, son 5 yıla ait YDS puanı talep ediyor. İş değiştirmek veya devlete geçmek gibi niyeti olmayanların hiçbirinde bunlar yok. Kapatılan vakıf üniversite çalışanlarıyla ilgili yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekiyor ama devletin hükümetin önceliği şu an biz değiliz. Bu süreç uzadıkça gündelik hayatta da ekonomik hayatta da yaşanan mağduriyetler giderek artacak.
BİZİ BU ÜNİVERSİTELERE AKTARIN, SORUN ÇÖZÜLSÜN: CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, 4 Ekim 2016 tarihinde, ‘kapatılan vakıf üniversitelerinin akademik ve idari personelinin kapatmaya gerekçe oluşturacak herhangi bir eylemi bulunmaması koşuluyla devlet üniversitelerine atanması için’ kanun teklifi verdi Meclis’e. Tam olarak talebimizi karşılayan bir teklif. Bu süreçte İzmir’de iki yeni üniversite kuruldu. Biri, İzmir Üniversitesi’nin olanaklarını kullanarak kurulan İzmir Demokrasi Üniversitesi, diğeri ise Gediz Üniversitesi’nin olanaklarını kullanarak kurulan Bakırçay Üniversitesi. Bunlar, kapısından girip derse başlayacağınız kadar donanımlı üniversiteler. Madem açtınız, bizim suçumuz da yok, bu kadroları buraya aktarın, bizim sorunlarımız da çözülsün diyoruz.
DİPLOMALARIMIZ, KİTAPLARIMIZ OKULDA KALDI: İzmir Üniversitesi’nde yetkililer sayım yapıp malları mühürleyip çıkarken kapıları kapatıp gittiler. Bir çoğumuzun diplomaları, tez verileri, çalışmaları okulda kaldı. Eşyamızı teslim alabilmek için defalarca valiliğe dilekçe verdik, alamadık. 2 ay sonra jüriye gireceğim ama tüm araştırmam, makalelerim okuldaki odamda. Evde oturuyoruz, hiç olmazsa tezimizi yazalım ama tüm verilerimiz okulda kaldı. Bir doçent arkadaşımızın diplomalarının tamamı okuldaki odasında. Bırakın doçentliği, lisans mezunu olduğunu bile ispat edemiyor. Araştırmalarımıza da ket vuruldu. Böyle garip bir durumdayız.
HUKUKİ YOLLARA BAŞVURMAK GEREKİYOR: İşin hukuki boyutuyla ilgili de başka bir tartışma var. Ben 667 sayılı KHK’nın iptali için dava açtım. Bildiğimiz kadarıyla şu anda bu yönde açılan 6 dava var. İç hukuk yollarını tüketmek adına açtım davayı. Orada reddedilirse Anayasa Mahkemesi (AYM)’ne, orada reddedilirse de AİHM’e gideceğim. Bu süreçte yürütülen bir algı operasyonuyla akıllar karıştırıldı. İnsanlar hukuki haklarını nasıl arayacaklarını bilemediler. Çağdaş Hukukçular Derneği avukatları bu konuda çok donanımlılar ve bizler için gönüllü avukatlık yapıyorlar. Birçok arkadaşımız hukuki başvuruyu nasıl yapacağını bilmiyor. İdari Mahkeme, Danıştay, AYM, AİHM için örnek dilekçeler hazırlamak, bunu herkesle paylaşmak ve ısrarla tüm hukuksal yollara başvurmak gerekiyor.
ÇÖZÜM: ORTAK AKIL, ORTAK MÜCADELE… Aklı başında herkesin farkında olduğu gibi karanlık bir süreçten geçiyoruz. Dış politikada izlenen yol bizi Ortadoğu’da bir savaşa sürüklüyor. İç politikayı söylemek bile istemem ki iç savaş kapımıza dayandı. Tüm bunlar karşısında çaresiz olduğumuzu düşünmüyorum. İnadına ortak akıl, ortak mücadele ve dayanışmadır bizim yolumuz. Bugün birçok dayanışma akademisinin kurulduğuna tanıklık ediyoruz. Bilimi ve bilimsel üretimi dört duvar arasına, amfilere, sınıflara, kampüslere sığdırmaya çalışan ve projeciliğe indirgeyenlere karşı yeni mevziler kurmamız gerekiyor. Kocaeli Dayanışma Akademisi, MSGSÜ Çarşamba Seminerleri, Vakıf Dayanışma Platformu, Praksis Dayanışma Akademisi, Karaburun Bilim Kongresi, İzmir’de kurulmaya çalışılan dayanışma akademisi bizler için umuttur. Bu tür bilim üretme örgütlenmelerine ihtiyacımız var. Bilimin insan, doğa ve toplum için üretildiği alanları yaratmalıyız, yaratabiliriz de. Bunun koşulları bizlerin elinde. Bu bağlamda, dayanışma bizim elimizde kalan yegane koz bence.
Özlem Akarsu Çelik / Gazete Duvar