Siyahi
ülkenin reisi Kunta başdanışmanına “Kinte rüya mı görüyorum. Türkiye’den
beyazlar ülkeme sığınmış” Rüya değil
gerçek efendim. Reis Kunta “Sebebi ne?” Kinte “dedikodulara göre bunlar
yüzbinlermiş. Aylarca on binlerce kişi ihtilal için planlar yapmış. İki yüz
elli bin “kepçe kulaklı” da duymamış. Sonra ihtilal olmuş. Kırk iki bin kadın
erkek, yaşlı, genç iki- üç günde yakalayıp zindana atmışlar. Bunlar da canını zor kurtarmış. ”Reis Kunta sığınmacılara
dönerek“ Halkımın çoğu aç. Bizden size ekmek yok. Ne istiyorsunuz?” Sığınmacılar;
“Biz ezelden beri hür yaşadık” marşı ile
büyüdük. Pirimiz Bediüzzaman’dan ekmeksiz yaşarız ama hürriyetsiz yaşamayız
dersini aldık. Gönül sultanımızdan isyan değil, müsbet hareket terbiyesini
aldık. Hürriyet istiyoruz”
Reis
Kunta “Vah vah. Dünya insanlığı dedeleriniz Osmanlı’dan öğrendi. Bizim
dedelerimiz Amerika’da ayağı zincirli köle idi fakat beyinleri hürdü. Hürriyet,
hava kadar herkesin hakkı. Ben insanım. Ülkeme hoş
geldiniz.” Konuşma hayali, fakat vakıa gerçek. Suriyeliler 40-50 ülkeye mülteci
olarak giderken, Türkiye’den insanlar Afrika ülkeleri dahil 170 ülkeye sığınmak
zorunda bırakıldı. Böylece dünya tarihinde ilki başardık ve Esad’ın da rekorunu
elinden aldık.
Para
Arabistan’dan mı, Amerika’dan mı?
Ehli
dünya tam kırk yıl ‘Hizmet Gönüllüleri’nin paraları Araplardan geliyor’ dedi. Şimdi
ehli haset bunlar Amerika’dan besleniyor diyorlar. Çok iyi bildiğim Avustralya’dan
başlayayım. Hizmet Gönüllüleri’ne son yirmi beş yılda bu günkü değerle iki
milyon dolar bağış yapan kırk, bir milyon bağış yapan yüz, beş yüz bin veren
iki yüz kişi sayabilirim. Fakat onlar, adları açıklansın diye vermediler. Büyük
bir kısmı hayatta. Onlar verdikçe Allah da
onlara verdi. Endonezya’da uluslararası bir konferansa tebliğ sunmak için Victoria’da
eski adı ile Işık yeni ismi Sirius Kolejleri’nde çalışan 20 öğretmeni kapsayan
bir anket yaptım.
Sonuç:
Öğretmenler yıllık gelirlerinin ortalama yüzde onunu (beş bin dolar) okula bağışlıyorlar.
Ayrıca her hafta, hafta sonu, akşam ve tatillerde ortalama 15-20 saat gönüllü
çalışıyorlar. Parayla çalıştırsanız mesai dışındaki vakitlerde olduğu için saat
başı 80 dolar ödemeniz lazım. Buda ayda kişi başına 64 bin dolar yapar. Sayısını bilmiyorum. Şayet hizmet okullarında böyle
yüz kişi çalışıyorsa yıllık katkı 6 milyon küsür dolar olur.
Şimdi sıkı durun. Akademisyenlik merakı. 2008
yılında Türkiye’yi idare eden partiye yapılan resmi bağış
830 küsur bin lira. Yaklaşık beş milyon üye ve o
zaman on altı milyon oy alan bir parti. Aynı yıl
Atatürkçüler Derneği Başkanı emekli bir ordu komutanının kendi derneğine
yaptığı bağış 35 lira. Aynı yıl, sıila-i rahim
için Adıyaman’a gitmiş ve orada beş yüz kadar Hizmet Gönüllüsünün ise yaklaşık
eğitim hizmetine bir buçuk milyon lira bağış yaptığını öğrenmiştim.
Böldüğümüzde partinin her üyesi yıllık ortalama 18 kuruş, gönüllüler
hizmetindeki her kişi de üç bin lira bağış yapmış oluyor. Mevlana’ya seni nasıl
anlarız, diye sorana “Benim gibi olunca” demiş. Ne ehli dünya, ne de ehli haset,
Hizmet Gönüllüleri gibi olamayınca komplo teorilerine dayalı yalan ve iftira
üretip bunlar; Arabistan’dan, Amerika’dan besleniyor diyorlar. Yıllık 18 kuruş
veren üç bin lira vereni nasıl anlasın.
Deli mi
Veli mi?
Melbourne’den
Ahmet Veli tam bir gönül eri idi. Hayatını iman ve Kur’an hizmetine vakfetmişti.
1994’te yaklaşık bir yıl boyunca Queensland eyaletinin Bundaberg ilçesinde
20-30 aileye cuma namazı kıldırmak ve çocuklarını okutmak için 1976 model
Holden ile bir yıl boyunca her hafta 1851 km yol kat edip gidip, geldi. Uçak
ile gitse o gün hem çok pahalı hem de maddi olarak imkansızdı… Ayrıca Brisbane
şehrine uçacak. Oradan araba ile birinin götürüp getirmesi nerdeyse sekiz saat
vakit alacaktı. Ayrıca orda da sürekli kalamıyordu. Çünkü her hafta Melbourne’de
olması gerekiyordu. İşte böylelerine ehli dünya
ve ehli haset; beyni yıkanmış ‘deli ve terörist’ diyor. Ama hepimiz şehadet
ediyoruz ki, o Peygamber Sahabesi gibi yaşadı. O haşa
deli’ değil, soyadıyla müsemma tam bir “veli” idi.
Hicret
diyarı Kıta Ülkesi’nde hizmet etti, Anadolu’da ise trafik kazası sonucu şahadet
şerbetini içerek, vuslata erdi. Bildiğiniz gibi Sadaka-i Cariye; cami, okul, çeşme, yol yapmak, ağaç
dikmek, faydalı ilmi eser bırakmak gibi insanlara faydası dokunan her çeşit iyi
işlerdir. Yani öldükten sonra da, amel
defterimize sevap yazdıran sadaka çeşidi. İşte Ahmet Veli’nin yetiştirdiği
evlatları da, aynı duygularla Avustralya’daki Wisdom Koleji gibi eğitim
kurumlarının kuruculuğunu yaparak, babalarının gittiği yolda hem hizmet
ediyorlar, hem de onun sevap hanesine sürekli dualarıyla mukabelede
bulunuyorlar. Nur içinde yat Ahmet Veli.