Ramazan ayının o sımsıcak, engin ve samimi
atmosferi içinde iftar programları devam ediyor. Avustralya’nın dört bir
yanındaki farklı kurum ve kuruluşlar tarafından verilen iftar programlarının
haberleri ile seviniyoruz.
Ramazan ayı gibi rahmet ve bereket mevsimini nasıl
daha verimli değerlendirebiliriz diyerek, bu zaman dilimini büyük bir fırsat
bilme yolunda adımlar atan kültürlerarası diyalog kuruluşları, faaliyet
gösterdikleri şehirlerin en prestijli salonlarında farklı din, kültür ve
toplumdan seçkin davetlileri ağırlamaya devam ediyor.
Parlamento salonlarındaki
kalabalık davetli topluluğu ile gerçekleştirilen iftar programlarında verilen
barış, dostluk ve sevgi mesajları ise İslam’ın aydınlık çehresini karartmaya ve
terörle yan yana gibi göstermeye çalışan gruplara karşı tokat gibi bir cevap
niteliğindeydi. Verilen mesajların sayısını çoğaltmak mümkün.
Kendi seçim
bölgesindeki bir derneğin iftar davetine katılan Fowler Federal Milletvekili
Chris Hayes, vahşi bir terör örgütü olarak nitelediği IŞİD’in ve
gerçekleştirdiği saldırılarda ölenlerin çoğunluğunun Müslüman ve masum insanlar
olduğunu söyledi. Ramazan ayının İslam Dini’ni daha derin öğrenme açısından
önemli bir fırsat olduğunu vurgulayan Chris Hayes ‘Sizden rica etsem Ramazan da
vereceğiniz iftar davatlerine başka bir dine mensup kişileri çağırsanız ve
sofranızdaki yemeklerinizi onlarla paylaşsanız. Çünkü bu şekilde sizler
İslam’ın bir barış dini olduğunu bu bir araya geldiğiniz sofralarınız da daha
rahat anlatabilir ve yanlış anlaşılmaları bu şekilde izale edersiniz’ demişti.
Evet, Federal Milletvekilinin dediğini doğrularcasına katıldığı davetlerden izlenimlerini
ifade eden Affinity Vakfı danışmanlarından Dr. Elizabeth Coombs ‘Öğrenmek, daha
iyi anlamaya götürür. Korkuyu ve endişeyi ortadan kaldırır’ diyerek iftar
sofralarında bir araya gelmenin önemini vurgulamıştı.
Bu hafta ki sayımızda bir
kısmını yayınladığımız iftar haberlerinde de okuyacağınız gibi, çok anlamlı ve
güzel ifadelerle iftar programlarının toplumun farklı kesimlerinden bir çok
insanı bir araya getirmesi, sosyalleşmeye, yeni dostluklar kurulmasına,
insanların birbirlerini karşılıklı olarak daha iyi anlamalarına, kültür ve
fikir alışverişi açısından meydana getirdiği katkılarından bahsedildi.
Başbakan
Malcolm Turnbull’un Irak’ta 12 yaşında bir Avustralya’lı kız öğrencinin de
hayatını kaybettiği terör saldırısından sonra Federal Parlamento da ‘Dünyanın
en büyük dinlerinden birini yolundan çıkarmaya çalışan’ diyerek tanımladığı
IŞİD ne Ramazan, ne iftar ne sahur diyor. En insafsız şekilde zaman ve zemini
karartarak gerçekleştirdikleri eylemlerle ortamı cehenneme çevirdikleri
günümüzde, masum insanların hayatına kastetmeye devam ediyor.
Ramazanın ilk günlerinde Irak’ta iftar
sonrası başlayan terör saldırıları, daha sonra Afganistan ve Londra’da kanlı
yüzünü gösterdi. Aynı örgüt adına hareket eden Somali kökenli bir genç, geçen
hafta da Melbourne’de terör estirdi. Yacqub Khayre adlı eylemci, Çin kökenli
bir otel çalışanını silahla öldürmüş, bir kadını rehin alarak kendisini otel
odasına kapatmış, daha sonra gerçekleştirilen polis operasyonunda öldürülmüştü.
Artık terör saldırıları Avustralya’nın bir numaralı gündemi haline gelmiş
durumda. Geçtiğimiz hafta Tazmanya’da bir araya gelen eyalet Başbakanları
toplantısının ana gündeminde de terör ve bu konu ile ilgili alınacak önlemler
masaya yatırıldı.
Sonuçta başta Sydney ve Melbourne şehirleri olmak üzere, bir
dizi önlemler alınması kararlaştırıldı. Federal Hükümet, terör bağlantılı
suçlarla ilgili kişilerin kefalet ve şartlı tahliyesi ile ilgili daha güçlü
yaptırımlar uygulanması kararı aldı. Başbakan Malcolm Turnbull İngiltere ve
ardından Melbourne’deki saldırılardan sonra yaptığı açıklamada, İngiltere
Başbakanı Terase May gibi ‘artık yeter’ diyerek radikal gruplara karşı yeteri
kadar tolerans verildiğini ve bunların durdurulması gerektiğini söyledi. Terör
tehdidine yönelik önlemler kapsamında, Melbourne kent merkezinin en kalabalık
noktalarına geçici bariyerler yerleştirilecek. NSW’de ise sadece radikal
eylemler ile suçlanan mahkumların kalacağı maksimum güvenlikli bir hapishanenin
yapılması planlanıyor.
Yazıyı Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Londra ve
Manchester’da işlenen kanlı terör saldırıları üzerine kaleme aldığı ‘Müslüman
gençlerin teröristlerin ağına düşmemesi için bağışıklık sistemini
güçlendirmeliyiz’ başlıklı yazısından kısa bir alıntı ile bitirmek istiyorum.
Yapılabilecek şeylerin önemli bir tanesi şiddeti meşru gören radikalleri fikir
savaşında yenmektir’ diyen Hocaefendi, ‘Şu anda Müslümanlar olarak en kritik
vazifemiz şiddet ve terör virüsüne karşı, toplumumuzun, özellikle de
gençliğimizin bağışıklık sistemini güçlendirmektir ve onlara Efendimizin
(s.a.v) kavmini nasıl vahşilikten İbrahimi dinlerin paylaştığı ahlaki
prensipleri benimsemiş bir topluma dönüştürdüğünü öğretmemiz lazım’ diyor. z.polat@zamanaustralia.com.au