Gözyaşı ve
dualarla Ensar’a yazdığınız mektup dünyanın en ücra köşesine ulaştı.
Mektubunuzda şehit kızı olduğunuzu, kırk iki ameliyat geçirdikten sonra iyileşip
evlendiğinizi ve çocuk sahibi olduğunuzu belirtmişsiniz. Ehli dalalet babanızı şehit
etmiş, ehli haset de kocanızı haksız yere zindana atınca çocuklarıma ne
yedireceğim diye göz yaşı akıtırken, Ensar yardımınıza koşmuş. Siz de göz
yaşlarınızı tutamayarak Hz.Mun’im’e şükretmiş, sevincinizi dualarla bir kaç parağraflık
yazıya dökmüşsünüz. Dışarının da siz ve sizin gibiler için zindana çevrildiği
bir dönemde, bu satırlarım acaba kardeşlerime ulaşabilir mi? diye endişe etmişsiniz.
Müjdeler olsun size. Yazdıklarınız dünyanın en uzaktaki ülkesine dahi ulaştı.
Göz yaşları ile okuduk ihlas, ızdırap ve kalpten göze akıtılan damlalarla yazılan
mektubunuzun her satırını. Yazdıklarınız dua hükmüne geçti. Ramazan ayındaki himmette
kimisi Hz.Ebubekir, kimisi Hz.Ömer, kimisi de gün bugündür deyip başka sahabiler gibi olmaya
çalıştı.
Mugire oğullarının
zulmünden dolayı kocası ile hicret edemeyip Mekke’de her gün ağlayan ve daha
sonra kocası vefat edince Efendilerin
Efendisi ile evlenip annemiz şerefine yükselen Ümmü Seleme gibi yaklaşık bir yıldır
ağlıyorsunuz, ağlatıyorlar. İkinci dirilişin Billalleri, Selmanları, Caferi
Tayyarları, Haticeleri, Fatımaları birinci dirilişe benzer zor, çetin ve sarp
yollardan geçiyorlar. Küfür devam eder ama zulüm devam etmez kaidesi ilk
insandan beri hükmediyor ve hükmedecek. Size
zulmedenler, yaklaşık üç yüz bin Suriyeli’nin şehit edildiği, şehit Ramazan
el-Buti gibi büyük bir alimin “etmeyin eylemeyin, ülkemdeki yangına benzin döküp
alevlendirmeyin” sözlerini kulak ardı ettiler. Komşudaki zalimlerin zulmünü
alevlendirdiler. Netice ise, ülke dört atom bombası yemiş gibi harab oldu. Yüzbinlerce
dul ve yetimin ahını Hz.Semi’ duydu
duyuyor. Siz, sizin gibiler ve Suriyeli yetimlerin ahları gün gelecek sadece
bir değil, dünyadaki bütün zulüm saraylarını yerle bir edecektir inşallah.
Evet, şairin dediği gibi “sanmayın bu tekerlek kalır tümsekte.”
Ey Göz Yaşları dinmeyen bacılarım,
Sakın ha sanmayın
size ve ailenize yapılan zulümlerin intikamı alınmıyor. Çevrenize dikkatli
bakarsanız ilahi adaleti görürsünüz. Çevreme bir baktım, küçük bir araştırma
yaptım. İsim vermeyeceğim için gıybet olmaz. Yanıbaşımızdaki bir ülkede bizi
cok iyi bilmesine rağmen, Hizmet erlerini terörist gibi göstermeye çalışan ve
eşinin milletvekili olması icin zulme çanak tutan resmi bir yetkili, eşi
milletvekili yapılmadığı gibi, makamını da kaybetti. Başka resmi yetkililerin
ve alim postuna oturmuş dinini dünyaya satmış bedbahtların başına da benzer şeyler
geldi. Yine bilmesine rağmen Hizmet
erlerine düşmanlık yapan kaç kişinin zecr tokatı yediğini müşahede ettim. Çok
sevdikleri dünya ve saray gibi evleri zindana dönüştü. Hocaefendi yılbaşına
yetişmeyecek, kahrından ölecek diyenin kendisi yılbaşı gecesi öldü. Adalet
dağıtması gerekirken onları sinek gibi ezeceğim diyen adalet yetkilisi trafik
kazasında sinek gibi ezildi. Buna benzer yüzlerce, belki de binlerce olay var. İnanın
yaşadıkları saraylar, villalar manen bir zindan, kalpleri de tastan da katı ve de
çok huzursuz. Çünkü çok iyi biliyorlar ki sevdikleri dünya bir gün ellerinden
çıkacak. Hz. Peygamber “Din kardeşine iftira atan, aynı iftirayla muhatab
olmadan ölmez” buyuruyor. Muntekim olan Hz.Allah, yaptıkları zulümden dolayı
onlardan kat kat intikam alacak. Bunu bildikleri için vijdanları hiç rahat değil ve tirtir
titriyolar.
Ülkeye bakın son
iki yılda ne hale geldi. Ülkenin beyninde, kalbinde bombalar patladı, yüzlerce
insan teröre kurban edildi. Ehli haset haramdan kazandıkları mallarını ve
mevkilerini kaybetmemek için Hizmeti İmaniyye ve Kur’aniyye hadimlerine terörist
dedikçe ülke terör cennetine dönüştü. Cumhuriyet tarihinde en çok kişi son iki
yolda teröre kurban edildi ve hala ediliyor. Bediüzzaman, küfür altta anarşiye üstde
de zulme dönüşur diyor. İman ise, altta sulh ve selamet, üste de adalete dönüşür.
Bize düşen ise,
imanımız müsade etmez ama Bediüzzaman’ın ifade buyurduğu gibi bir insan olarak onlara acımak. Aynı zaman da sabredip hanemizi
bir medreseyi nuriye çevirmek olmalı. Çünkü nurdan mahrum olan, fırsat eline geçtiğinde
zulmeder. Öyle ise, zulmün azalması, kalplerin sevgi ve muhabbetle dolması için
insanın her hücresinin dahi nurdan nasibini alması lazım. Bizler için
Nemrutvari ateş hazırlayanlar için biz de İbrahim’vari “ hasbunallahu ve nimel
vekil” deyip Hz.Kadir bize kafidir diyelim. Evet İbrahimvari tevekkül edenleri
ateş yakmaz. Yine Bediüzzaman “Hakiki İmanı elde eden adam zindanda da olsa
bahtiyardır” buyuruyor. Öyle ise asıl vazifemiz hakiki imanı elde etmektir. Çünkü
hakiki iman tevhide, tevhid teslime, teslim tevekküle, tevekkül de iki cihan
saadetine yol açar. yucelsalih@yahoo.com