HDP İzmir Milletvekili Müslüm Doğan, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesine yönelik olarak düzenlenen saldırıya ilişkin “O mezar bir utanç abidesi olarak kalacak. Her vatandaşın Dersim’de de gömülme hakkı var, Çanakkale’de de. Burası bizim ortak vatanımız” dedi.
“Mezarlıkta ilk başta sorun yoktu” diyen Doğan, yaşananları şöyle anlattı:
“Sırlama işlemi bittikten sonra can suyu verildi. Bu sırada 5-6 kişi geldi ve ‘Burası bizim aile mezarlığımız, bunu kabul etmiyoruz’ dediler. Daha sonra sayı arttı. Sloganlar atılmaya başlandı. ‘Teröristin annesi teröristtir’ sözleri vardı. Ermeni yurttaşları hedef alan çirkin sözler vardı.”
Müslüm Doğan’ın Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın sorularına verdiği yanıtların bir bölümü şöyle:
Hatun Tuğluk’un cenazesi sırasında yaşananları günlerdir konuşuyoruz. Siz her anına şahitlik ettiniz, o gün neler yaşandı?
Hatun Tuğluk’un “Beni Aysel’in oturduğu en yakın yere sırlayın” vasiyeti doğrultusunda cenaze işlemleriyle ilgilendik. Aysel Tuğluk cezaevinden geç getirildiği için cenazeyi kaldırmak gecikti. Mezarlıkta ilk başta sorun yoktu. Sırlama işlemi bittikten sonra can suyu verildi. Bu sırada 5-6 kişi geldi ve “Burası bizim aile mezarlığımız, bunu kabul etmiyoruz” dediler. Daha sonra sayı arttı. Sloganlar atılmaya başlandı. “Teröristin annesi teröristtir” sözleri vardı. Ermeni yurttaşları hedef alan çirkin sözler vardı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, görüntüleri izlediğini ama Ermenilerle ilgili sözler olmadığını söyledi.
Var, kulağımla duydum. Sayın Bakan tamamını izlemeli. Polis kayıtlarında vardır. Bizim kayıtlarımızda da var. Çeken arkadaşlar oldu.
“Naaşı çıkardıktan sonra polis mezarı kontrol etti”
Cenazenin çıkarılmasına nasıl karar verildi?
Zifiri bir karanlık vardı, bir şey görünmüyordu. Sağdan soldan taşlar atılıyordu. “Bu mezar buradan gidecek” diyorlardı. Organizeydiler. O işi orada bırakmazlardı. Provokasyona devam edeceklerdi. Biz kendi aramızda toplanıp cenazeyi alıp gitmeye karar verdik. Naaşı çıkarıp tekrar cenaze arabasına koyduk. Bu arada polislerin gelip mezarı kontrol etmeleri dikkat çekiciydi. Polis o ırkçı grubu uzaklaştırması gerekirken onlarla rahatsız edici bir diyalog ve ilişki içindeydi. Orantısız bir güç istemeyiz ama o grup oradan uzaklaştırılmalıydı. Bunu yapmadı, cenazenin çıkarılıp çıkarılmadığını kontrol etti. Yani o çete grubuyla polis pazarlık etti.
Sizce organize bir grup muydu?
Bence organizeydi. Düşünün cenazeyi çıkartmak için bir traktör getirmişlerdi. Yine bizim oradan çıkmamızı engellemek için araçlarla yollar kapatılmıştı. Polis tüm bunlara da müdahale etmedi. Takviye ekipler biz oradan çıktıktan sonra geldi.
“Demokratik bir ulusun ortak değerleriyiz”
Sonrasında neler yaşandı?
Cenazeyi alıp giderken de sorun yaşadık. Silah kullanılsa çok insan ölebilirdi orada. Çünkü etrafı göremiyorsunuz. Ateş edilse nereden geldiğini bilemiyorsunuz. Taş atılıyor kendinizi koruyamıyorsunuz. Son derece üzücü bir durum. Bu ülke gerçeği bunu kaldıramaz. Bin yıldır bir arada yaşıyoruz. Biz farklı inançtan da olabiliriz. Farklı etnik yapılardan da olabiliriz, ama bir demokratik ulusun değerleriyiz. Birlikte yaşamışız. İnanç, etnik farklılığımızla bir mezara uzak tutulmamız kabul edilemez. Hiç bu kadar kırılma yaşamadım. Bu olumsuz ruh halinden derhal toplumun çıkarılması gerek. “3-5 kişi” diye geçiştirilemeyecek bir olay.
Peki ne yapılmalı?
Şimdi o mezar bir utanç abidesi olarak kalacak. Halkımızın her değerinin, her vatandaşın Dersim-Tunceli’de de gömülme hakkı var, Çanakkale’de de. Burası bizim ortak vatanımız. 3-5 çapulcuya burayı bırakmamalıyız. Bunlara rağmen kardeşlik duygularını öne çıkarmamız lazım. Güçlü, kuvvetli bağları öne çıkarmadığımız sürece bu güruhla yine karşılaşırız.