Gözaltında intihar ettiği iddia edilen Murat Araç’a ilişkin açıklama yapan Urfa Barosu, ‘Hakkında terörist iddiasında bulunulan birinin tek başına, gözetimsiz bırakılması çelişkili’ dedi.
Urfa Barosu, Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde yol denetimi sırasında gözaltına alınan ve Antalya Emniyet Müdürlüğü binasından atlayarak intihar ettiği ileri sürülen 19 yaşındaki Murat Araç’a ilişkin yazılı açıklama yaptı. Baro, devletin somut delillerin aksini ispatlamadıkça yaşam hakkının ihlalinden sorumlu olduğunu belirtti. TBMM İnsan Hakları Komisyonu ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nu (TİHEK) acilen göreve davet eden Urfa Barosu, kardeş ve babanın anlatımlarının vahim iddialar olduğunu, olayın yaşandığı yerin emniyet olmasının bile ‘intihar iddiasına’ şüpheyle bakılması için yeterli olduğunu vurguladı.
‘OLAYA İLİŞKİN TATMİN EDİCİ BİLGİLER PAYLAŞILMALI’
Baro açıklamasında, “En basit suç şüphesiyle gözaltına alınan kişilerin dahi kemerinden ayakkabı bağcığına kadar tüm eşyalarından arındırılarak kelepçelendiği, tüm emniyet birimlerinde yer alan ve şüpheli-avukat görüşmesinin dahi kayda alındığı kamera kayıtlarının varlığı dikkate alındığında, hukuk camiasında ağır bir insan hakkı ihlali olduğu yönünde ciddi şüphe ile karşılanmıştır. Bu nedenle ‘intihar iddiasına’ konu olayın nasıl gerçekleştiği hakkında görevli ve yetkili kamu makamlarının toplumu aydınlatan ve tatmin edici bilgileri paylaşmak zorunluluğu bulunuyor.
Olayın ciddiyeti ve vahameti de bunu gerektirmektedir. Devlet, kontrolü altındaki, hukuken kendisine emanet edilen şüpheliyi, işlediği suç ne olursa olsun OHAL koşullarında bile olsa onun yaşamını ve vücut bütünlüğünü korumakla yükümlüdür. Cevaplandırılması gereken ve şüphe uyandıran sorulardan biri, Emniyet tarafından hem hakkında ‘terörist’ iddiasında bulunulan, hem de böyle bir kişinin karakolda tek başına, gözetim unsuru olmaksızın bırakılmasının yarattığı çelişkili durumun aydınlatılmasıdır. Gözaltında ‘intihar’ olayının yapılacak etkin soruşturma ile aydınlatılması halinde, ister doğrudan kolluk güçlerinin kasti müdahalesiyle, ister ihmal ve sorumsuzluğu sonucu kişinin yaşamını kaybetmesi neticesi asla kabul edilemez ve devletin her halükarda bundan sorumlu olacağı kuşkusuzdur” ifadelerine yer verildi.
Urfa Barosu Araç’ın ölümünün aydınlatılması için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
– Devletin en güvenli yeri olması gereken emniyet binasında gözaltındaki bir gencin ölümüyle ilgili ailesi tarafından dile getirilen vahim iddiaların etkin bir soruşturmayla ve Birleşmiş Milletler Hukuk Dışı, Keyfi ve Yargısız İnfazların Önlenmesine ve Soruşturulmasına İlişkin Minnesota Protokolü’ne uygun adli işlemlerle aydınlatılması ve olayda sorumluluğu bulunanların tespitiyle cezalandırılması,
– Alıkonulma yerlerini denetlemekle görevli TBMM İnsan Hakları Komisyonu ve konuyla ilgili web sitesinde maalesef henüz aydınlatıcı bir girişim veya açıklamasına rastlamadığımız TİHEK Kurumunun derhal incelemelerde bulunarak kamuoyunu tatmin edici denetleme raporlarını açıklamaya davet ediyoruz. TİHEK kendisine yasayla verilen ulusal önleme mekanizması sorumluluğunu bu olayda da yerine getirmeyecekse ne zaman harekete geçecek?
– 1990’lı yıllarda kaldığını düşündüğümüz gözaltı birimlerinde şüpheli ölümlere dönüşün kapısını aralayacak uygulamaların önüne geçilmesi için yapılacak soruşturmanın cezasızlık politikasına yol açmamasını, en üst düzeyde bir hassasiyetle yürütülüp sonuçlandırılmasının önemini hatırlatmak istiyoruz.
– Cenazenin Antalya’dan Urfa’nın Ceylanpınar ilçesine getirilmesi ve defni için cenaze nakil aracının dahi verilmemiş olmasını da gayri insani, toplumumuzun gelenek ve görenekleri ile örtüşmeyen son derece kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı ve tehlikeli bulduğumuzu herkesten ama istisnasız herkesten bu tür yaklaşımlardan ve söylemlerden uzak, toplumun tüm kesimlerini yapıcı, onarıcı ve birleştirici bir tasarrufa ve dile davet ettiğimizi kamuoyu ile paylaşırız. (Haber: Mezopotamya Ajansı-Fotoğraf: Özgürüz)