BÜLENT KORUCU-TR724.COM
Hizmet Hareketine mensup insanlar eşine az rastlanır bir süreçten geçiyor. Kabataslak bir tasnif yaptığımızda; KHK’lılar, tutuklular, arananlar, yurt dışına çıkabilenler ve hepsinin toplamından daha fazla ‘yakınlar’ kategorisi var. Acıyı doğrudan yaşayanlar ve bu ateşte onlarla birlikte pişen, eş, çocuk, anne-baba ve kardeşler diye liste uzuyor. Kategorilerin maruz kaldığı imtihanlar farklı olduğu gibi neredeyse her aileye özgü bir kader senaryosu gözlemliyoruz.
Büyük bir travma yaşanıyor. Belki istisnası vardır ama çoğumuz aslında profesyonel desteğe ihtiyaç duyuyor. Bu realitenin kabulü hem bizim için hem de muhataplarımızla iletişimimiz açısından önemli. Hastalığın/hasarın kabulü tedavinin yarısı olduğu tespitini şuraya bırakıp muhataplarımız meselesine odalanmak istiyorum. Birbirimizin yaralı olduğunu ve bunun hafifletici önemli bir mazeret teşkil ettiğini kabullenerek işe başlamalıyız. Küçük meselelerden büyük tartışmalar yaşandığına şahit oluyoruz.
Arkadaşımızın kolunu incitmesini ev taşımamızda yardım etmemesi için haklı bir gerekçe görüyoruz. Ama aynı kişinin kalbinin kırıklığını, travma kaynaklı patlamalarını hoşgörü ile karşılamıyoruz. Psikolojik hastalıkları ve sosyal yaraları kendimize konduramadığımız gibi karşımızdakiler için hafifletici sebep olarak görmüyoruz. Fiziki gözümüzde oluşan kayıpları normal karşılayıp, gönül gözümüzdeki travma kataraktlarını yok farzediyoruz. Buzda ayağı kayıp üzerimize düşen arkadaşımızı rahatlatıp, kalkması için elini tutuyoruz. Ama mülteciliğin sıkıntısı ile yüz ekşitene tokat vurmaya hakkımız var sanıyoruz.
Başta söylemiştim; herkesin hikayesi dolayısıyla travması farklı. Doğal olarak çözümler de kişi sayısınca olabilir. Kimsenin ceketi kimseye tam tamına oturmuyor. Haliyle talepler ve beklentiler de çeşitliklik arzediyor. Aynı meslekte yanyana çalışan iki kişi cezaevine düşüyor. Biri görüşlerde çocuklarına medyayı kullanmalarını tembihliyor, hakkında yazılan çizilen şeyleri soruyor. Diğeri tam tersine kimsenin yazıp çizmesini istemiyor; teşebbüs edenlerin engellenmesini arzu ediyor. Hangisi haklı? Bence ikisi de haklı ya da haksız olabilir. Bunu ayırt edecek bir ölçüye sahip değiliz. O halde haklarındaki kararı kendisine bırakmak ve saygı duymak tek yol. Bana danışılırsa yazılmasını tavsiye ederim. Zira bazen yazılan beraat ediyor, sessizliği tercih eden ceza alıyor. Bazen tersi mümkün. ‘O halde kamuoyu oluşturmak için konuşmak en iyisi derim’, ancak kararı kendisine bırakırım. Bu ayrıntıyı bilmeyenler şöyle düşünebiliyor: Ali’yi üç kere yazdılar, Veli için tek satır yok. O halde bla bla bla… Halbuki hüsn-ü zan etse problem kalmayacak.
Travma ve fitne zamanının en büyük imtihanlarından biri ‘fasıkların haberi’. Hucurat Suresi 6. Ayeti şöyle diyor: “Ey iman edenler! Bir fasık size bir haber getirdiğinde, doğru olup olmadığını tesbit etmek için onu iyice araştırın. Aksi halde, hiçbir gerçeğe dayanmadan bir topluluğa zararınız dokunur da, sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” Ayet kafir demiyor; fasık yani günaha girmesi muhtemel hepimiz bu kapsamdayız. Duyduğunu, gördüğünü teyit etmeden, muhatabın savunmasını dinlemeden; nakleden ve yayan kişi buradaki fasık tanımına tıpatıp uyar. Yoksa bu kişinin hırsız, ayyaş ya da katil olması gerekmez. O halde birbirimize dair haber ve dedikoduları; doğruluk terazisinde tartmadan inanıp muhatabımızı linç etmeye hakkımız yok. Güvendiğimiz insanlar hakkında hayal kırıklığı yaşayıp kendimize gadr etmemiz de cabası… Hele havuz medyasının ya da o zihniyetteki insanların tezviratlarına inananlara hayret ediyorum. Yalanı böylesine rahat söyleyebilenlere inanmak umarım travmanın bir sonucudur; yoksa ciddi bir karakter zaafı var demektir.
Travmanın ilacı bazen zannettiğimiz kadar uzakta olmayabilir. Bir kadının, evine aldığı ve eski günlerini hatırlatan bir süs eşyası normalleşme için yetebilir. Çok maliyetli olmayan bir seyahat bizde ve çocuklarımızdaki sıkışmışlık duygusunun telafisini sağlayabilir. Ayakta kalabilmek için normalleşmek zorundayız. Bunu acı çekenleri unutmak, onları görmezden gelmek olarak yorumlamak doğru değil. Psikolojik olarak güçlü olduğumuzda geride bıraktıklarımıza daha fazla faydamız dokunacaktır. Bu çabaları vefasızlık olarak yaftalamak travmayı büyütebilir. Kolu incinmiş olanın tedavisini desteklerken psikolojik hasarların telafisine karşı çıkmak travmanın varlığını red çabasının sonucu.