M. NEDİM HAZAR-TR724.COM
Sizi bilmem ama bana hep aynı hissi uyandırır; bebekler ve kediler. Yavru kediler mi bebeklere benzer, yoksa bebekler mi kedileri çağrıştırır zihnime, tam olarak emin değilim.
Ne zaman bir kedi yavrusu görsem içim titrer.
Hele hele zaman zaman gazetelerde kedi yavrusu kurtarma haberleri, görselleri görsem dakikalarca takılırım. Bebek gördüğümde de aynı titreme gelir yerleşir içimde bir yerlere…
Hayvanlara, özellikle kedilere zulmedenler her türlü kötülüğü işler diye düşünürüm.
Keza bebeklere acımayanlarda merhametin artık zerresi kalmamıştır demektir!
Bugünlerde en çok bebek resmi (hadi fotoğraf diyelim hassas olanlar kızmasın) görüyorum her yerde. Her yer dediğime bakmayın, ülke medyasının çoğunda yok tabii. Bahsini ettiğim alternatif ve tek tük ayakta kalabilmiş birkaç istisna yayın mecraları. Yoksa iktidarın yönetimindeki gazete ve televizyonların yayınladığı ülke ile algıladığımız ülke kesinlikle aynı değil artık.
Başımızı nereye çevirsek bir bebek yüzü çıkıyor karşımıza. Çoğu da annesinin koynunda.
Bölge fark etmiyor, annesinin kim olduğu da…
Bakınız “suçlu ya da suçsuz” bile demiyorum.
Bir bebeğin suçu olabileceğine inanan zalim bir zihniyet yaşamamış tarih boyunca.
Firavun hariç elbette.
O, tüm bebekleri öldürünce bir Musa’nın gelmeyeceğine inandığı için katletmiş tüm bebekleri ama nafile.
Bilirsiniz, Adetullah’tandır; tüm bebekleri öldürseniz de doğuyor bir şekilde Musalar. Musa gelmesin diye bebekleri öldürmek ile bahar gelmesin diye çiçekleri yok etmek aynı nefretin ve zorbalığın çaresiz çabasından başka bir şey değil. Bebekleri yok ederseniz zalim ve katil olursunuz, Musa’nın gelişini engellemeyi bırak, geciktiremezsiniz bile!
Her gün ama her gün bir bebek resmi görüyorum annesinin koynunda. Masum, günahsız tertemiz bebek yüzü bir tonluk bir ağırlık gibi gelip oturuyor vicdanımın üzerine.
Ezim ezim eziyor beni.
İzmir’de, Diyarbakır’da, Ordu’da, Zonguldak’ta, Denizli’de ya da başka bir yerde.
Bir polis ekibi bekliyor doğumhanenin önünde.
İçeride yeni bir anne ve kollarında masum yavrusu.
Anneyi alıp götürüyor polisler hapishaneye…
Suç nedir, “birinin suçunu başkası üstlenir mi, cezayı başkası nasıl çeker?” gibi konulara hiç girmiyorum ayrıca, buna da dikkat.
Annesiyle beraber bebeği de götürüyorlar hapishaneye.
Resmi raporlara göre 900’e yaklaşmış hapishanede olan bebek sayısı…
Yüzlerce, binlerce acı dolu öykü kaynıyor yurdun her yerinden.
Urfa’lı Betül Solmaz’ın öyküsü bunlardan sadece biri. Sonuncusu değil ne yazık ki…
Kendi halinde bir ev hanımı.
Bir katil gibi gece yarısından sonra saat 02:00’da evini basıyor çevik kuvvet ekipleri.
Nefretin kolonistleri bitmeyen kinlerini uç uca ekleyerek taşıyorlar akşamı geceye, geceyi sabaha.
Betül Hanım emzirdiği 16 aylık kızından çekilip alınıyor.
Minik yavru bir şey yemiyor içmiyor, sadece ağlıyor.
Nasıl bir zalimlik, nasıl bir vicdan, nasıl bir nefret buna rıza gösterebilir?
Fatma Şahin hanımefendi.
Kendisi Gaziantep Belediye başkanı.
Bir video paylaşmış sosyal medya hesabında. Kuzuların koyunlarla buluşma anını paylaşmış ve gözünün yaşardığını, hislendiği yazmış.
Bir ehli vicdan buna inanabilir mi?
Binden fazla masum yavru, onbinlerce ev hanımı haksız yere hapishanelerde işkenceye, tecavüze uğrarken, zulüm edilirken, esir tutulurken, bunları görmeyip, gördüğünde de vicdanen hiç rahatsız olmayıp koyunlara kuzulara ağlamak nasıl bir ikiyüzlülüktür!
Filistin’deki çocuk için ağlayarak yardım istiyor simsiyah yüzlü, içi dışına vurmuş yardım derneğinin başkanı.
Utanmıyor, sıkılmıyor duyguyu sömürdükçe sömürüyor.
Sırtını dönüyor sonra buraya, kendi ülkesindeki bu vahşete.
İktidarın devşirdiği ya da yeni peydahlattığı sivil dernekler Filistin’e bilmem kaç bin kilometre uzağa merhamet uzatırken, kendi ülkelerinde yaşanan vahşet ve soykırım boyutundaki bu canavarlığı görmezden gelmesi, hatta tam tersi tasdik etmesi nasıl bir zalimliktir!
Bu cümlelerle sadece iktidara ya da siyasi yelpazenin bir bölümüne yüklendiğim, diğerlerin akça pakça ilan ettiğim düşünülmesin.
CHP’liler, HDP’liler, MHP’liler, solcular, ülkücüler, nurcular, laikler de bir cemaate ve toplumun bir kesimine da bir kesime duydukları haset ve nefretin savrulmuşluğuyla ‘oh’ demiyor belki ama görmezden gelebiliyor vicdanları.
Akşam olunca evlerine gidip ‘karıcığım ben geldim, çocuklar nasıl’ deyip sofraya da oturabiliyorlar utanmadan, sıkılmadan.
Ertesi gün gazetelerinde çatı katına sıkışan kedi yavrusunu kurtarma operasyonunu manşetten veriyorlar.
Kedi yavruları da masum, tüm kediler gibi.
Kediler elbette masum, tüm hayvanlar gibi.
Ve alkışlanmalı bir kedinin hayatını kurtaranlar.
Fakat; ideolojileri yüzünden insanları, hele hele bebekleri sevmeyenlerin, sevgilerini ideolojilerine göre istif edenlerin hayvan sevgisinde samimiyet arayanın insanlığından şüphe ederim.
Kedileri sevin elbette.
Bebekleri de…
Büyüklerin kavgasında acı çeken bebeklere acımayan insan değildir.
Sizden bizden ondan bundan olması fark etmez zira…
Şunu da unutmayın, bebeklerine acımayan kavimlere Allah hiç acımaz!