31 Mart yerel seçimlerine bir ay gibi kısa bir zaman kala partiler arası yarış tüm absürtlükleriyle devam ediyor. Vaatler havada uçuşurken seçmeni ayartmak için de her türlü rüşvet dağıtılıyor. Zamanında kömür, makarna ve bulgurla başlayan bu dağıtım işi, gün geçtikçe profesyonel bir hal aldı ve şimdi 200 gramlık bedava çay dağıtımına kadar vardı.
Ürün tanıtımı bizzat Çamurreis tarafından yapılan çaylar, başta millet bahçeleri olmak üzere tüm otlak ve meralarda bir kısım sığırlar tarafından tüketilmeye ve ardından keyifle yerlerde yuvarlanılmaya başlandı bile. “Hem zaten devlet niye var, işte bunun için var.” diyen Reis’in de böylece sözü yerde kalmamış oldu.
Absürt vaatler demişken gözüme geçenlerde AKP Denizli Belediye Başkanının sözleri takıldı. Denizli’nin telefon kodundan yola çıkarak 258 proje vaad eden başkan hızını alamamış olacak ki Denizli’ye halk plajı da yapacağını vadetmiş.
Şehrin adına bakıp deniz kıyısında olduğunu mu zannediyor bilmiyorum ama biri bu mala plaj yapmak için önce deniz getirmesi gerektiğini söylese iyi olur. Yok ciddiyse yani deniz getireceğini de vadediyorsa daha önce o espri yapıldı aslanım, git zamanın Yozgat ve Kayseri milletvekillerine sor onlar anlatsın. Gerçi reklamın iyisi kötüsü olmaz, bak ben bile senin hakkında yazıyorum yani amaç hasıl olmuş.
Bir başka AKP adayı ise kuyumcu olmasından mütevellit seçilirse Tekirdağ’ın Muratlı ilçesinde altını %30 indirimli satacağını söylemiş. Artık evlenecek gençlerin altın almak için nereye gidecekleri belli oldu. Sonucu merakla bekliyoruz.
Zamanında da benzer vaatlerde bulunanlar olmuştu, mesela rahmetli Demirel bir seçim öncesi “Onlar ne verirlerse 5 fazlası benden!” diyerek rakiplerini dumura uğratmış, Çiller her eve bir araba bir de ev anahtarı vadetmiş, Haydar Baş denen tencereciyse “İş, aş, Haydar Baş!” sloganları eşliğinde her ev hanımına 500 TL vereceğini söylemişti.
Bence bunların içinde en etkileyici olan ise Besim Tibuk’un vaatleriydi. Tibuk hızını alamayıp futbola da el atmış, ofsayt kuralını kaldırıp kale direklerinin arasını büyüteceğinin sözünü verirken aslında mantıklı bir izah da getirmişti. “Madem futbolda önemli olan gol atmak, öyleyse gol atılabilmesi için zorlukları ortadan kaldırmak gerekiyor.”
Yıllardır yönettikleri şehirleri mahvettikleri yetmiyormuş gibi şimdi de tarihi eserlere el atmaya başladılar. Olmayan beyinlerinden ürettikleri projelerden biri de “Tarihi yapıları yıkıp yeniden yapmak.”
Önce bunun ne anlama geldiğini idrak etmeleri gerekiyor. Yani tarihi bir eseri mesela Süleymaniye Camiini önce yıkacaksınız, sonra da yerine yenisini yapacaksınız! Tabi yerine yenisini yaparken de TOKİ marifetiyle yanına AVM, çok katlı binalar, villalar falan da konduracaksınız. Bunu söyleyen adam ülkenin en tepesindeki zerzevat. Artık smothyli ejderi içe içe kafalar öyle bir olmuş ki adamın ağzından çıkanı hiçbir organı duyamaz hale gelmiş.
Bir Allah’ın kulu da çıkıp “Ya Reis, ne diyorsun, saçmalama, el aleme bizi madara ettin.” demiyor, diyemiyor.
Elbette balık baştan kokunca marabalarının vaatleri de farklı olmuyor. İzmir adayı Nihat Zevzekçi’nin İzmir için en büyük vaadi şarap içenlere karışılmayacağı ve çöp toplama merkezi kurulacağı. Adamın kokuşmuşluğu vaatlerine kadar yansımış.
Milyonali ise İstanbul’un trafiğini çözeceğini söylemiş. Ulaşım benden sorulur, diyor. Sanki şehri 25 yıldır başkası yönetiyor da bu sorunu kucağında bulmuş gibi konuşuyor.
Hani zamanında İsviçre’ye giden bir adalet bakanımız adamlara espri olsun diye “Sizde deniz yokken niye Deniz Kuvvetleriniz var?” diye sorunca onlar da “Ona bakarsanız sizde de Adalet bakanlığı var ama adalet yok!” deyip kapağı geçirmiş ya bizim ki de o misal, olmasa da vadet, ne de olsa bu halkı kandırmak kolay. Hem ne demişti zamanında Ağlak Bülent? “Siyaset dediğin ütme işidir, söylersin, kandırırsın, oyu alır, unutursun!” Siz siz olun ütülmeyin.yilmazhepcakar@gmail.com