Tıpkı yazımızın başlığında olduğu gibi bütün dostlarımızı davet ederek büyük bir salonda binlerce kişiyle Zilhicce iftarı yapmayı hayal ediyorum.
İftar vesilesiyle binlerce gönül dostuyla görüşmek, konuşmak, dertleşmek, namaz kılmak, dua etmek ne güzel olurdu. Tabiî ki, ülkeler, mesafeler, imkânlar açısından baktığımızda bunun olamayacağı açık. O zaman hiç değilse bulunduğumuz şehirde, mahallede, aileler veya dostlar arası pekâlâ iftarlar yapabiliriz. Evlerimizde veya dernek merkezlerimizde ailece iftar programları düzenleyebiliriz. Çünkü çok mübarek ve mukaddes olan Zilhicce ayına 2 Ağustos Cuma günü giriyoruz.
Önümüzdeki Perşembeyi Cuma’ya bağlayan akşam Zilhicce ayının ilk gecesi, Cuma günü ise ilk gündüzüdür. Mümkün oldukça duaya, namaza, oruca daha fazla zaman ayırıp topluca ihya programları yapabiliriz. Hatta birbirimizi oruç tutmaya teşvik için dost, arkadaş ve akrabalarımızı iftara davet edebiliriz. Böylece hem hatırlatıp teşvik etmiş oluruz, hem iftar sevabı kazanırız.
Daha bir hafta olduğu halde niçin yazıyı erken yazıyorum? Önceden hazırlanalım, çevremize duyuralım, dua okyanusunu coşturalım diye. Haydi, hepimiz Zilhicce ayının faziletini başta Whatsapp olmak üzere sosyal medya hesaplarımızdan paylaşalım, genel bir dua ve ibadet seferberliğine vesile olalım.
Diyebilirsiniz ki, “Yaz mevsimindeyiz. Havalar çok sıcak ve günler çok uzun. Oruç tutmak çok zor.”
Haklısınız, söyledikleriniz de doğru. Ancak zor günlerde tutulan oruç kısa ve serin günlerde tutulan oruçtan birkaç kat daha faziletli ve sevaplı. Biraz sabredip ahiretimiz için bire binler veren manevî bir yatırım yapmak, makbul dualara çok ihtiyacımız olan şu günlerde mağdur ve mazlumlara manen yardım etmek için biraz sıkıntı çekmeye değmez mi?
Bir güne bir yıllık oruç sevabı
İsterseniz, Zilhicce’nin faziletiyle ilgili ayet ve hadislere geçelim de, aşkımızı, şevkimizi, motivasyonumuzu ateşleyelim. Kur’an-ı Kerim’de Fecr Suresinin başında, “On geceye yemin olsun ki…” ifadeleriyle bahsedilen bu on gecenin ne muazzam bir hazine olduğunu ne yazık ki hakkıyla bilemiyoruz. Abdullah bin Abbas (r.a.), Hac Suresinin 28. Ayetindeki eyyâm-ı ma’lûmât ile Bakara Suresinin 203. Ayetinde geçen eyyâm-ı m’adûdâtı da Zilhicce’nin ilk on günü ve eyyâm-ı teşrik (kurban bayramı günleri) olarak açıklamıştır.
Kamerî ayların 12’ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm’ın beş esasından biri olan hac ibadetinin yerine getirildiği umumi af ve bağışlanma ayıdır. İşte bu mübarek ayın yukarıda da ifade ettiğimiz birinden onuna kadar olan zaman dilimi “leyâl-i aşere”, yani on mübarek gecedir. 10. gün de Kurban Bayramı’nın ilk günüdür.
Bu günlerin kıymetini anlatan Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) muhteşem müjdesi şöyledir:
“Allah’a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesine denktir.” (Tirmizi, Savm: 52; İbn-i Mâce, Sıyam: 39)
Demek ki bugünlerde tutulan bir oruç, 354 gün (kamerî yılın gün sayısı) oruca bedeldir. Rabbimizin rahmet ve bereketi o kadar coşmaktadır ki, bir günlük oruca bir yıllık oruç sevabı vermektedir. Böyle güzel ve tatlı bir müjdeye ilgisiz kalmak mümkün mü? Bu gecelerin Kadir Gecesine benzetilmesi ise ayrı bir güzelliktir. Çünkü Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır ve 83 yıllık ibadete bedeldir.
Yine Efendimizden (s.a.v.) harika bir teşvik cümlesi:
“Allah indinde Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!” (Abd b. Humeyd, Müsned: 1/257)
Tesbih, sübhânallah; tahmid, elhamdülillah; tehlil, lâilâheillâllah; tekbir ise Allahüekber demektir. Bunları birleştiren ifade, “Sübhanallahi velhamdülillâhi ve lâilâheillâllahü vellahüekber” şeklindedir ki, tesbih namazında 300 defa tekrar ettiğimiz cümledir. Tesbih, tahmid ve tekbirin namazın çekirdekleri hükmünde olduğunu düşünürsek, bugünlerde nafile namazları arttırmanın ne kadar büyük sevap olduğunu anlayabiliriz.
Cihattan daha faziletli
Abdullah ibn-i Abbas’ın şu rivayeti ise, bugünlerdeki ibadetin cihattan bile faziletli olduğunu gösteriyor:
Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyurdu:
— Allah katında içinde bulunduğumuz şu günler (Zilhicce’nin ilk on günün)deki salih amelden daha sevimli (salih amelin bulunacağı) başka günler yoktur.
Sahabeler, sordular:
— Yâ Resûlallah, Allah yolunda cihat da mı?
Resûlullah (s.a.v.) cevap verdi:
— Evet, Allah yolunda cihat da. Meğer ki bir adam canıyla ve malıyla cihada çıkıp da kendisine ait mal ve candan hiçbir şeyi geri getiremez olursa, o başka. (İbn-i Mâce, Sıyam: 39; İbni Hâcer, 5: 119)
Buna göre, ancak cihada çıkıp malını feda edip kendisi de şehit olan kimsenin ameli bu on gündeki amelden faziletlidir.
Bugünlerde oruç tutup, gündüzünü ve gecelerini de ibadetle geçirmek hem affa, hem de büyük sevaplar elde etmeye vesile olur.
Bu on gün içinde Arefe gününün yeri ise bambaşkadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Arefe günü tutulan oruç hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Arefe günü tutulan oruç, geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına kefaret olur.” (Müslim, Sıyam:196-197)
Hadisteki geçmiş senenin günahlarına kefaretten af ve mağfireti, gelecek senenin günahlarına kefaretten ise günahlardan korunmayı anlayabiliriz.
Hz. Ebu Bekir’in oğlu Abdurrahman Arefe günü kardeşi Hz. Âişe’nin (r.a.) huzuruna girdi. Hz. Âişe oruçlu olduğu için hararetten dolayı üzerine su dökülüyordu. Abdurrahman ona:
- Orucunu boz, dedi. Hz. Âişe:
— Resûlullahın (s.a.v.) “Arefe günü oruç tutmak, kendisinden önceki senenin günahlarına kefaret olur” dediğini işittiğim hâlde iftar mı edeyim, dedi. (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 458)
“Kefaret olur”, günahları örter, affettirir demektir. Bizim gibi neredeyse bir günah denizinde yüzen ahir zaman Müslümanları için bundan daha büyük bir müjde olabilir mi? İşte af ve mağfiret fırsatı!
Arefe orucu, bin oruç gibidir
Başka bir rivayette ise Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle demiştir:
— Arefe gününün orucu bin gün oruç tutmak gibidir. (Tergîb ve Terhîb Trc., 2. 460)
Demek ki, bir günlük arefe orucu, üç yıllık normal günlerde tutulan oruç sevabına denktir.
Efendimiz (s.a.v.) bugünün faziletini şöyle anlatır:
— Arefe günü gelince, Yüce Allah rahmetini saçar. Hiçbir gün o günde olduğu kadar insan cehennemden azat olunmaz. Kim Arefe günü gerek dünya ve gerekse ahiret ile ilgili olarak Allâh’tan bir şey isterse, Allâh onun dileğini karşılar.
Yine konuyla ilgili bir hadis şöyledir:
“Arefe gününden daha faziletli bir gün yoktur. Allahü Teâlâ o gün, yer ehli ile meleklere karşı övünür ve (Arafat’taki hacıları kast ederek) şöyle buyurur:
— Kullarıma bir bakın. Saçları başları dağınık, toz toprak içinde her uzak ilden bana geldiler. Bu hâlleri ile onlar, rahmetimi ümit etmekteler, azabımdan dahi korkmaktalar. Şahit olunuz, onları bağışladım. Onların yerlerini cennet eyledim.
Melekler derler ki:
— Onların arasında biri var ki; yalancıktan bu işi yapar. Falan kadın da öyle.
Allahü Teâlâ şöyle buyurur:
— Onları da bağışladım.
Arefe günü olduğu kadar, hiçbir gün cehennemden daha çok azat edilen olmaz.”
Bu arada şunu hatırlatalım: Hadislerde zikredilen Zilhicce’nin ilk on gününden maksat ilk dokuz günüdür. Çünkü Zilhicce’nin onuncu günü Kurban Bayramının birinci günüdür. Bugün oruçlu olmak caiz değildir; ancak o gün de ibadet günüdür. Müstehap olan oruç, Kurban Bayramından önceki ilk dokuz gündür. On geceye ise, Kurban Bayramının gecesi dâhildir. Çünkü geceler önce gelmektedir.
Ayrıca Zilhicce’nin sekizinci gününe “terviye günü” dokuzuncusuna “Arefe günü”; Kurban bayramı gününe (onuncu güne) “nahr” yani kurban günü, ondan sonraki üç güne de “teşrik günleri” denilmiştir.
Bu on günü nasıl ihya etmeliyiz?
Her şeyden önce her zaman ve zeminde en vazgeçilmez ibadet olan beş vakit namazı asla ihmal etmemeliyiz. Çünkü hiçbir nafile ibadet farzların yerini tutamaz. Namazlarda cemaate katılmak için gayret etmeli, daha bir dikkat ve huşû ile eda etmeliyiz. Mümkünse bugünlerde oruç tutup zamanımızı Kur’an, istiğfar, salâvat, zikir ve dua ile geçirmeliyiz. Her zaman yapamayanlar bile hiç değilse bugünlerde kuşluk, evvâbîn, teheccüd, hacet gibi namazları kılmalı, affa nail olmak için çırpınmalıdır.
Hatta affa ve rızaya nail olmayı hedef kabul ederek, bu on günü sanki Ramazanın son on günüymüş gibi geçirmeliyiz. Buna güç yetiremeyenler, hiç değilse arefe gününü ve bir gün öncesini oruçla ve ibadetle geçirmelidirler. On gece içinde, bilhassa terviye, arefe ve bayram gecelerini ihya etmenin özel bir yeri vardır.
Arefe günü bin İhlâs Suresi okumak çok faziletlidir. Çünkü arefe, tevhidin, azamet ve kibriyanın tam hissedilip ilan edildiği gündür. Bunun için Arefe gününün sabah namazında başlayıp bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar 23 vakit farzlardan sonra teşrik tekbirlerini getirmek vaciptir. Hatta bu tekbirleri on gün içinde müsait oldukça söylemek büyük sevaptır.
Kadir, Berat ve Mîraç geceleri gibi faziletli
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri de, Zilhicce’nin ilk on günüyle ilgili hadislerden hareketle bu günlerin fazileti hakkında şöyle demektedir:
“Bu on gece, Kur’an-ı Azimüşşan’ın “Ve’l-fecri veleyâlin aşrin” (Fecr: 1) kasemi ile, onlara verdiği ehemmiyete binaen o geceler Leyle-i Kadir ve Beraat ve Mi’rac nev’inde büyük kıymetleri var. Çünkü: Hac sırrıyla bütün âlem-i İslâm namına her taraftan gelen binler hacıların bütün kâinatla alâkadarane bir tarzdaki makbul hasenatlarına ve ümmet-i Muhammed (s.a.v.) hakkında ettikleri dualarına, o gecelerde amâl-i sâliha ile meşgul olan mü’minler hissedâr oluyorlar.”
Bugünlerin faziletini eşimize ve çocuklarımıza anlatıp ibadete teşvik edelim. Gerekirse imkânımız nispetinde ödüller vaat edelim. Çünkü masum çocukların ve gençlerin duaları kabul edilir. Dualarımızın külliyet kazanması için onlara çok ihtiyacımız var.
Rabbim hepimize bu faziletli günleri ailemizle hakkıyla değerlendirmeyi nasip etsin.