• ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
No Result
View All Result
Home KONUK YORUM

Gurbette bayram

Ağustos 16, 2019
in KONUK YORUM
0
Görüntüleme
Share on FacebookShare on Twitter

BU HABERLER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Simurgu arayanlara!

Asrın Mazlumu ve Düşünce Mimarı-2

Dumankaya Holding muhbirinin hazin sonunu yazan Uğur Dumankaya: “O kayboldu, biz hayatta kaldık.”

 HARUN TOKAK – SHABER3.COM
 
Gurbette bir bayram daha geride kaldı. 
Arife günü gurbet diyarlarında vefat etmiş kardeşlerimizin kabirlerine uğradık. Onlar üzerinden memleketimizdeki anne babalarımıza, Fatihalar, Yasinler uçurduk. 
Süleymaniye’deki gibi olmasa da mütevazı kültür merkezinde oldukça coşkulu bir bayram sabahı yaşadık.
Bayram boyunca evimiz doldu taştı.
Çocukluğumdaki bayramları yeniden yaşamanın sevinci doldu içime.
Eski hatıralar yeniden canlandı…
Rahmetli babamın elimizden tutarak bizi şehre götürüşünü, o yoksul haliyle ne yapıp edip, birkaç parça bayramlık, birkaç çeşit zerzevat aldığı, baharın güzelliği karşısında sarhoşa dönen bir kelebeğin daldan dala konuşu, bir oraya bir buraya uçuşu gibi elimizde bayramlıklarla köye döndüğümüz günler…
Bir bayramlık elbiseyle, bir ayakkabıyla, küçük bir harçlıkla, jelatinli bir şekerle sonsuz sevinçlere gark olduğumuz günler artık unutulmaya yüz tutmuş rüyalar gibi…
Bayramlarda köy odaları dolar taşardı.
Sinilerde yemekler gelir, pilavlar, keşkekler, bamyalar, baklavalar sıra sıra sofradaki yerini alırdı.
Çorbaların dumanı, yokuş tırmanan bir tatar treni gibi tüterdi.
Yüzlerine bayram sevinci vurmuş çocuklar, birer ikişer gelirdi.
El öpen, şekerini alan giderdi.
“Ülkemin ufkuna gün doğa bayram o bayram ola” diyen gönül sultanları, bayram ufkumuzu değiştirmeseydi, ben her bayram hep bu tanıdık yüzlerle o köy odasında olacaktım.
Bayramın biraz da “gitmek” olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.
Bu hazin gurbet diyarında köy bayramlarından uzak kaldığım iklimlerde yaşadığım bayram sahneleri geliyor gözlerimin önüne…
“Bunlar talebenin hakkıdır” diyen Hocaefendi ile İzmir’de aynı arabada deri topladığımız bayram sabahları…
Doktorların, asistanların bağırsak düğümlediği, deri tuzladığı bayramlar…
Güneyin sahillerinde, şarkın yalçın kayalıkları arasında satın aldığımız kurbanlıkları “ho ha”larla kesim yerine götürdüğümüz bayram sabahları…
Sonra Ankara ve İstanbul bayramları…
Ve tabii ki Beşinci Kat’taki bayramlaşmalar…
O mütevazı mekân bayram boyunca dolar boşalırdı.
Hocaefendi’nin Amerika’ya gitmeden önceki son ramazan bayramında, Barış Manço, Halit Refiğ, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Ahmet Kabaklı, Üzeyir Garih, Ekrem Bora, Yılmaz Köksal, Cüneyt Arkın, Musevi Cemaati Başkanı Rıfat Saban, Hahambaşı İshak Haleva, Vatikan İstanbul temsilcisi Monsenyör George Marovich gibi seçkin simaların katıldığı bayramlaşma merasimi unutulur gibi değil.
Herkes orada duygularını dile getirmişti.
Vatikan İstanbul temsilcisi George Marovich’in her zamanki gibi yine sözleri hikmet doluydu;
“Nedir bizleri burada toplayan? Demek ki bizi bir mıknatıs gibi çeken bir şey var. Nasıl ki Mevlâna insanları Konya’ya çağırdı; burada da bir şahıs var ki bizi Mevlâna gibi sevgiye, hoşgörüye çağırıyor. Sevgi nedir; Allah’ın kendisidir. Hepinizi bu mücadelede Hocaefendi’ye dua etmeye çağırıyorum”
Sanırım bayramdan sonraki günlerden birinde idi. Süryani Kadim Cemaati’nin Beyoğlu’ndaki merkezlerine gitmiştik. Dışkapıdan itibaren kırmızı halı döşenmiş, etraf da çiçeklerle süslenmişti. Öyle bir hazırlık yapmışlar ki sanki devlet töreni. Merhum Cemal Bey kardeşim dayanamadı ve yaşlı patrik vekili Samuel Akdemir’e ‘niye zahmet ettiniz?’ dedi.
Cevap çok etkileyiciydi:
‘Cemal Bey! Bugün bizim bayramımızdır’.
“Öyle mi efendim! Biz bilmiyorduk bugün bayramınızın olduğunu”
“Onu demek istemedim, mademki siz buraya teşrif ettiniz siz bize bayram yaşatıyorsunuz. Ben, otuz beş senedir İstanbul’da ruhani olarak vazife yapıyorum. Her Ramazan ve Kurban Bayramında İstanbul müftüsüne yazarım. Bayramlarını kutlarım. Hani beklemiyorum Hazreti İsa Mesih’in Kurtuluş Bayramında veya Paskalya’da yazsın ki “Sizin de bayramınız mübarek olsun.” Ama şunu bekliyorum müftü efendiden, sizin tebrik mektubunuzu aldım, teşekkür ederim, sağ olasın. Otuz beş senedir her bayram yazarım, hiç cevap almam. Sizinle yeni tanıştık, bir sene olmadı, sizin hocanız bize sofrasında yemek verdi ve siz bizim mekânımıza kalkıp geldiniz, teşrif ettiniz, bugün bizim için bayramdır.”
Gurbetteki bu buruk bayramda, bayramları evrensel bir besteye dönüştürmenin yolunun biraz da “gitmek” olduğunu daha bir derinden hissediyor yüreğim…
Tarihi vefa borcunu ödemek, mazlum milletlere bayram yaşatmak için Asya’nın uçsuz bucaksız bozkırlarına, Afrika’nın kızgın çöllerine koşan kahramanlar geliyor gözlerimin önüne.
Yıl 1990…
Soğuk bir kış günü…
Işık süvarileri, bir gün batımında Sarp sınır kapısından geçiyorlar…
Batum’daki Tatar mescidinin paslı kilidini açıp ezan okuyor, namaz kılıyorlar.
Gül esintisi doluyor yüreklerine.
Namaz sonrası avluda bir kalabalık karşılıyor onları. Gözyaşları içinde bir adam dikiliyor karşılarına;
“Rahmetli dedem, ‘günün birinde buralara Türkler gelecekler, onlar geldikten sonra ülkemizde çok şeyler değişecek’ derdi. O günlerde o sözleri kabullenmek imkânsızdı ama dedem doğru söylüyormuş. Biz onu anlayamamışız, siz geldiniz ya bugün bizim için bayramdır”
Yaşlı bir kadın koşarak geliyor yanlarına;
“Evlatlarım, okuduğunuz ezanı tâ çocukluk yıllarımda duyardım. Bu minare bir gün bütün bütün sustu. Ama ben ne zaman önünden geçsem içimden bir ses ‘Saime, bu sesi bir gün yeniden duyacaksın, o mutlu huzurlu günleri yine göreceksin’ diyordu. Ölmeden önce o sesi bana duyurdunuz ya artık ölsem de gam değil, bu gün benim için bayramdır.”
Batum’dan sonraki durak, Tiflis…
Önce Sanan Tepesi’ne çıkıyorlar…
Burada bütün ruhuyla; hep önden giden bir kandil gibi, yıllar önce önündeki bereketli ovaya bakarak, “Medresemin planını çiziyorum” diyen zâtın sesine kulak kabartıyorlar.
Sonra yolları, ovanın ortasında bir başına üşüyen Karacalar köyüne düşüyor.
Kışın sert sillelerinden bîtab düşmüş bir köy…
Ortalıkta hiç kimsecikler yok… Uzakta bir başına duran bir adamı fark ediyorlar… Yanına varıp selam veriyorlar.
“Biz Molla Ahmet’in evini arıyoruz.”
“Ben oğluyum, babam sizi bekliyor.”
Önden Giden Atlılar, hiçbir şey söylemeden adamın rehberliğine bırakıyorlar kendilerini.
Dar ve çamurlu sokaklar geçiliyor.
Evin bulunduğu sokağa geldiklerinde, mahalleye yayılmış olan yemek kokularını fark ediyorlar. Düğün ya da mevlit olmalı diye düşünüyorlar.
Avluya açılan koca kapı açılıyor, buhar buhar kaynayan yemek kazanları ile karşılaşıyorlar.
Avlu ana baba günü…
“Konuklar geldi” sesiyle birlikte gözler sokak kapısına çevriliyor.
Kazanların başındaki iri yapılı, buhara kalpağının kendisini daha bir heybetli kıldığı bir adam konuklara doğru birkaç adım atıyor, ayakları titriyor, sendeliyor ve kazanların dibine yığılıyor. Yüzünden vakar dökülen doksanındaki bu adam, daha konuklara “Hoş geldiniz” demeye fırsat bulamadan bayılıyor.
Herkeste bir telaş.
Su, kolonya koşuşturuyorlar.
Derin bir uykudan uyanır gibi nice zaman sonra kendine geldiğinde her bir şeyi aşikâr kılıyor;
“Evlatlarım, benim adım Molla Ahmet, bu gece rüyamda Peygamberimizi (s.a.v) gördüm. Yanlarında sizler de vardınız. Kapıdan girer girmez tanıdım, onlar sizdiniz.
‘Molla Ahmet, yarın Türkiye’den evlatlarım gelecek, bunlara ikram et ve iyi davran’ buyurdular, ben de oğlum Orhan’ı köyün girişine sizi karşılamaya gönderdim, biz de burada sizlere yemek yapıyorduk.”
Işığa uzanan kirpiklerinde irileşiyor Molla Ahmet’in gözyaşları…
Asyabaharını kışkırtan ilk ışıklar, bu mütevazı köydeki evden fışkırmaya başlıyor.
Zamanın alnına altın harflerle asılan şu sözler dökülüyor Molla Ahmet’in dudaklarından;
“Evlatlarım! Bugünü kaydedin, bugün Asya’nın bayramıdır.”
Gurbetteki bu bayramda, Ege minarelerinin gölgelerinde başlayan bu diriliş bestesini evrensel bir bayrama dönüştürmenin yolunun “gitmekten” geçtiğini anlıyorum.
Tags: Harun Tokak
PAYLAŞTweet
ÖNCEKİ HABER

6 eğitimcinin kaçırılmasında MİT’e yardım eden 22 Kosovalı polis hakkında soruşturma başlatıldı

SONRAKİ HABER

Hacıyatmaz Demokrasi

BENZER HABERLER

Belçika’nın önemli gazetesi De Morgen: İslam’da biz Batılıların kucaklayabileceği bir akım varsa, o da Fethullah Gülen’in akımıdır
KONUK YORUM

Simurgu arayanlara!

Aralık 3, 2025
Gıyabi cenaze namazı kılındı: Hocaefendi, vefat eden kadim dostu Erdoğan Tüzün ile kamp hayatını anlattı
KONUK YORUM

Asrın Mazlumu ve Düşünce Mimarı-2

Ekim 30, 2025
Dumankaya: ‘Malınızın yüzde 50’sini verirseniz şirketler iade edilebilir’ dediler
KONUK YORUM

Dumankaya Holding muhbirinin hazin sonunu yazan Uğur Dumankaya: “O kayboldu, biz hayatta kaldık.”

Ekim 16, 2025
Kemal Gülen, ‘Asuda Mekan’ı ziyaret etti : Mukaddes yük ve güçlü omuzlar
KONUK YORUM

Asrın Mazlumu ve Düşünce Mimarı 1

Ekim 15, 2025
Liderlerin vefatı, diktatörlerin ölümü!
KONUK YORUM

Liderlerin vefatı, diktatörlerin ölümü!

Eylül 23, 2025
Cemaat bitirilebilir mi?
KONUK YORUM

Cemaat bitirilebilir mi?

Ağustos 16, 2025

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • All
  • Manşet
NSW ve Queensland’dan uyarı: Isı dalgası ve kavurucu sıcaklar tehlikeli boyutta
Avustralya

NSW ve Queensland’dan uyarı: Isı dalgası ve kavurucu sıcaklar tehlikeli boyutta

by adminzaman
Aralık 8, 2025
0

NSW ve Queensland’ın geniş bir bölümünde sıcaklıkların 45°C’ye yaklaşması bekleniyor. Sağlık ve itfaiye yetkilileri halkı uyarıyor: “Risk yüksek, önlemleri artırın.”...

Avustralya’dan göçmen reformuna neşter: Daha adil, daha hızlı, doğru kapıları doğru insanlara açılacak

Avustralya’dan göçmen reformuna neşter: Daha adil, daha hızlı, doğru kapıları doğru insanlara açılacak

Aralık 8, 2025
Açıkyörük’ün aşı ve işi gasp edildi: Limon satarak geçinen KHK’lı vefat etti

Açıkyörük’ün aşı ve işi gasp edildi: Limon satarak geçinen KHK’lı vefat etti

Aralık 7, 2025
Sınırsız kontenjan

Kore, Açe ve dünden bugüne dostluklar!

Aralık 7, 2025
88 yaşındaki Öztaş felç geçirince ancak tahliye edildi: El ve ayağını kullanamıyor

88 yaşındaki Öztaş felç geçirince ancak tahliye edildi: El ve ayağını kullanamıyor

Aralık 7, 2025
İşçi Partisi’nden Göçmen toplumuna vize sözü: Ebeveyn vizesi kolaylaştıralacak, ücretler indirilecek

Avustralya’dan radikal göç reformu: “Amaç kapıları kapatmak değil, doğru kapıları doğru insanlara açmak”

Aralık 8, 2025

İLETİŞİM

info@zamanaustralia.com.au australiazaman@hotmail.com

Sydney Ofisi telefonu

+61 02 96496006

27 Queen Street Auburn NSW 2144 Australia

AVUSTRALYA REHBERİ

 

    • Yurtdışında yaşam şartları ve göçmen alan 8 ülke
    • Ücretsiz tercüme hizmetinden nasıl faydalanabilirim?
    • Avustralya Hakkında Genel Bilgi
    • Avustralya’daki Kutsal Kaya: Uluru
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM