Bugün hadis-i şerifte “Şehrullahi’l-Muharrem” olarak meşhur olan, yani “Allah’ın ayı Muharrem” diye isimlendirilen Muharrem ayının ilk günü. Rabbimizin rahmet, mağfiret, lütuf, feyiz ve bereketinin sağanak sağanak yağdığı aylardan biri olan Muharrem’in onuncu günü ise Aşure Günü diye meşhur olmuş bir gündür.
Aşure Gününün Allah katında ayrı bir yeri olduğu gibi tarihî hadiseler bakımından da önemlidir. Bugünde Cenâb-ı Hak on peygamberinin on çeşit derdine deva ihsan etmiş ve on çeşit ikramda bulunmuştur.
Rabbimize sonsuz şükürler olsun ki, yıl içinde birtakım avantajların sunulduğu fuarlar, festivaller, bayramlar olduğu gibi, manevî âlemimiz için de bizlere böylesi mübarek ve feyizli aylar, günler, geceler ihsan etmiştir.
Geçtiğimiz ay Zilhicce’nin ilk on gününü oruçla ve gecelerini ibadetle geçirmek için sizlere Kur’an ve hadislere dayanarak tavsiyelerde bulunmuş, çevrenizle paylaşmanızı istirham etmiştik. Rabbim sizlerden ebeden razı olsun ki, sizlerden gelen müjdeli haberlerle şu acılı günlerde yanan yüreklerimiz bir nebze ferahladı, huzur buldu, müteselli oldu ve ümidimiz, şevkimiz arttı hamdolsun.
Kardeşlerimizin yaşadığı binlerce güzel olaydan sadece birkaçını paylaşmak istiyorum. İngiltere’den bir ağabeyimiz telefonla arayarak, “Zilhicce’nin ilk on gününü ailece bir Ramazan gibi heyecan ve huzurla ihya ettik” dedi. Kanada’dan bir kardeşimiz, “İki arkadaş hiç farkında değildik. Bir ağabeyimiz iftara davet edince günde 12 saat çalıştığımız halde biz de oruç tutmaya başladık” müjdesini verdi. Yunanistan’dan bir hocamız, “İmam hatip ve ilahiyat okudum, ama Zilhicce’nin faziletini bu yıl fark ederek oruç ve ibadetle geçirdim” ifadesini kullandı. Kırgızistan’dan bir dostumuz, komşusunu Zilhicce iftarına davet edip bize sofranın fotoğrafını göndermiş, Allah razı olsun.
Binlerce hamdolsun ki böyle ibadet ve dua kahramanı milyonlarca kardeşimiz var. İnşallah bu gayretler dua okyanusunu coşturacak ve üzerimize rahmetin çağıl çağıl yağmasına vesile olacak.İşte bugün de manevî fırsatlar zincirinin Muharrem halkasındayız. Böyle fırsatları değerlendirirsek hem manevî bir dayanak ve ümit noktası bulmuş oluruz, hem de dünyadaki bütün mağdurlara kurtuluş kapısının açılması için Rabbimizin rahmet ve inayetinin celbine vesile olmuş oluruz.
10 peygambere 10 ihsan
Hicrî senenin ilk ayı olan Muharrem Ayının onuncu günü Aşure Günüdür. Muharrem’in başından Aşure Gününe kadar olan ilk on günün Allah katında çok özel bir yeri vardır. Çünkü Fecr Sûresinin ikinci âyeti olan “On geceye yemin olsun” ifâdesinden kasıt, bazı tefsircilere göre bu ayın ilk on günüdür. (Hak Dini Kur an Dili, c. 8, s. 5793)
Cenâb-ı Hak bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve faziletini bildirmektedir.Bugüne “Aşure” denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu günü olduğu içindir. Hadislerde ifade edildiğine göre, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberini on değişik sıkıntıdan kurtarıp on farklı ikram ve ihsanda bulunduğundan dolayıdır. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:
- Allah, Hz. Musa’ya (a.s.) bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu o gün sulara gömmüştür.
- Hz. Nuh (a.s.) gemisini o gün Cûdi Dağının üzerine demirlemiştir.
- Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından o gün kurtulmuştur.
- Hz. Âdem’in (a.s.) tövbesi o gün kabul edilmiştir.
- Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan o gün çıkarılmıştır.
- Hz. İsa (a.s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semaya yükseltilmiştir.
- Hz. Davud’un (a.s.) tövbesi o gün kabul edilmiştir.
- Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
- Hz. Yakub’un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
- Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur. (Sahih-i Müslim Şerhi, 6:140)
Yukarıda saydığımız ibretli ve kudsî ikramların yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saadet Asrından beri Müslümanlarca hep anılmış ve ihya edilmiştir. Bugünlerde ibadet için daha çok zaman ayırmışlar, daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır. Çünkü Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tövbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur.
Oruç tutmak çok faziletli
Aşure Gününde tavsiye edilen ibadetlerin başında ise oruç gelmektedir. Günümüzde çok ihmal edilen orucu, böylesi vesilelerle hatırlamak ve çevremize teşvikçi olmak büyük sevaptır.Eski asırlarda Muharrem ayı ve Aşure Günü, ehl-i kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine’ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi. “Bu ne orucudur?” diye sordu.Yahudiler, “Bugün Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı Firavun’u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur” dediler.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, “Biz, Musa’nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz” buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti. (İbni Mâce. Sıyam: 31)
Aşure günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslâm öncesi cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak kabul ediliyor ve oruç tutuluyordu.
Bu hususta Hazret-i Âişe Validemiz şöyle demektedir:
“Aşure, Kureyş kabilesinin cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine’ye hicret edince bu orucu devam ettirdi ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Aşure gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı.” (Buharî, Savm: 69)
O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz (s.a.v.) ve Sahabeleri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz (s.a.v.) herkesi serbest bıraktı. “İsteyen tutar, isteyen terk edebilir” buyurdu. (Müslim, Sıyam: 117)
Bir yıllık günaha keffaret olabilir
Böylece Aşure orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu. Muharrem ayı ve Aşure orucunun fazileti hakkında birçok hadis vardır.Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:
“Ramazan’dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?”
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, “Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir” buyurdu. (Tirmizî, Savm: 40)
Bu kavim, üzerlerine afet gelmek üzereyken topluca tövbe edip dua eden ve afetten kurtulan Hz. Yunus Aleyhisselâmın kavmidir.
Yine Tirmizî’de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Aşure Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önceki bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.” (Tirmizî, Savm: 47)
“Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur” (İbni Mâce, Sıyam: 43) hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.
İmam-ı Gazali bu hadisi şöyle açıklamıştır: “Muharrem ayı Hicrî senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayandırmak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir.” (İhya, c.1, s. 238)
Mazereti olan sadece Aşure Günü oruç tutabilir
Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Aşura Gününe denk getirmemek için, Muharrem’in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.Bu mânâdaki bir hadisi Abdullah ibni Abbas (r.a.) rivayet etmektedir. Bunun için müstehap olan, Aşure Gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra da oruç tutmaktır. Mazereti olan iki gün, ona da imkan bulamıyorsa hiç değilse Aşure Günü olmak üzere bir gün oruç tutmaya gayret etmelidir. Çünkü oruç tutulması tenzihen (helâle yakın) mekruh olan günlerde bazı sebeplerden dolayı oruç tutulmasında bir sakınca yoktur. Yani iki veya üç gün oruç tutmaya yolculuk, misafirlik, toplantı, hastalık gibi mazereti olan kimseler sadece bir gün tutabileceklerse o gün tutmaları mümkündür ve sevaplıdır. Zaten hiçbir mazeret olmadan bile böyle davransa sadece tenzihen yani helale yakın bir mekruh işlemiş olur. Mazereti varsa inşallah o mekruhluk da ortadan kalkar.
Peygamber dualarını içselleştirelim
Bu günde oruçtan başka ibadet, dua, hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel ameller de yapılabilir. Özellikle Aşure Günü kurtuluşa eren veya ikrama mazhar olan peygamberlerin durumunu hatırlayarak, onların dualarını içselleştirip kendisini onlar gibi çaresiz kabul edip Cenab-ı Hakka ıztırar (çaresizlik) diliyle dua ederse inşallah kurtuluşa erer ve ekstra ikramlara kavuşabilir.Peygamber Efendimiz, mü’minin aile efradına Aşure Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.Bir hadiste şöyle buyurular: “Her kim Aşure Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenâb-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder.” (Tergîb ve’t-Terhîb, 2:116) Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Bu müjdeye nail olmak için herkes imkânı ölçüsünde ailesine, çevresine ikramda bulunur, bilhassa muhtaç ve mağdurlara muavenet ederse çok güzel olur.
Aşure tatlısı üzerine iki husus
Bu arada Aşure Günü vesilesiyle yapılan aşure tatlısıyla ilgili birkaç hususu hatırlatmak istiyoruz. Öncelikle herkesin severek yediği bu tatlı, sadece Muharrem ve Aşureye mahsus olmayıp bütün yılda yenebilmelidir. Ayrıca sadece Aşure Günü ikram edilmesinin iki sakıncası vardır:
Birincisi, o gün oruç tutma günüdür. İnsanları oruca teşvik etmek gerekirken tam Aşure Günü aşure ikram programları yapmak doğru değildir, oruç tutulmasını olumsuz etkilemektedir.İkincisi, Muharrem ayının onuncu gününde, 14 asırdır bütün Müslümanların yüreğini yakan Hz. Hüseyin Efendimiz (r.a.) ve ailesinin şehit edilmesi olayı vuku bulduğu için o gün bu tatlıyı yemek ehl-i beyt sevgisini esas tutan kardeşlerimiz tarafından da sevimsiz karşılanmaktadır. Bunun için mümkün mertebe 13. Gün veya sonrası ikram edilirse daha isabetli olur. Elbette ki hiçbir Müslüman o acı olayın olduğu günü tatlıyla kutlamak gibi bir düşünceyi aklından bile geçirmez. Tabiî ki bu tavsiyemiz, o gün yapmak ve yemek haramdır anlamına gelmez, sadece bir anlayış ve nezaketi hatırlatmak içindir.Muharrem ayının ve Aşure Gününün faziletini ailemizle ve çevremizle paylaşalım, farkında olmayan kardeşlerimize hatırlatalım, bilhassa Whatsapp ve sosyal medya yoluyla herkese duyurup vesile olalım ki, “Sebep olan yapan gibidir” hadisindeki müjdeye kavuşalım.