TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nu eleştirerek genel kurula gidilmesini isteyen 12 baro, gerekçelerini anlatan bir açıklama yayınlamış, Türkiye’nin en büyük üç barosu olan İstanbul, Ankara ve İzmir barolarının da bulunduğu açıklamadan sonra TBB, olağanüstü genel kurul çağrısını oy çokluğuyla reddetmişti.
Konu hakkında konuşan Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan, TBB’nin Avukatlık Kanunu’nu çiğnediğini söyleyerek, “Bu aşamadan sonra Metin Feyzioğlu da meşru değildir, o kararın altında oyu olan yönetim kurulu üyeleri de meşru değildir. İşgalci pozisyonundadırlar” dedi.
Gazete Duvar’ın haberine göre “Kent Hukuku ve Kenti Birlikte Yönetmek” konulu çalıştayda konuşan Başkan Balkan, 12 baro başkanıyla en kısa sürede bir araya gelip bir yol haritesı çizeceklerini kaydetti. Polat Balkan soruları şöyle cevaplandırdı:
Çalıştayda yaptığınız konuşmada, Türkiye Barolar Birliği’nde yaşanan sorun hakkında bazı bilgiler verdiniz. Bunları yeniden özetleyebilir misiniz?
Konuşmamda da söylediğim gibi Türkiye Barolar Birliği’ne egemen olan anlayışla çok ciddi problemlerimiz var. Bu yüzden geçtiğimiz Şubat’ta meşruiyetlerini ve temsil yeteneklerini kaybettikleri iddiasıyla Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nu ve yönetim kurulu üyelerini istifaya davet ettik ve seçimli olağanüstü genel kurul kararı alınmasını istedik. Bu tavrımızı, 4 Mayıs 2019 tarihinde Samsun’da yapılan Mali Genel Kurulda da gösterdik.
Mali Genel Kurul’dan iki gün sonra, 6 Mayıs’ta YSK eliyle bir darbe yapıldı ve İstanbul seçimleri iptal edildi. Buna sessiz kalan Türkiye Barolar Birliği Başkanı, 30 Mayıs’ta açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi toplantısına katılmayı tercih etti. Hukuk devletine, kuvvetler ayrılığına, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına, savunmanın yargı içindeki rolüne ve pozisyonuna ilişkin hiçbir temel önermesi olmayan bir girişimin cilalanıp reform diye sunulmasından dolayı Antalya Barosu olarak biz buna gitmedik.Ardından, kayyum pratikleriyle halkın iradesinin, seçme ve seçilme hakkının üzerine çöküldü. TBB Başkanı buna da sessiz kalmayı tercih etti, ama yeni adli yılın açılışında boy göstermekten de geri kalmadı. Antalya Barosu olarak biz, buna da katılmadık. “Ülkemizi yargı bağımsızlığı sıralamasında 140 ülke arasında 111’inci sıraya, hukukun üstünlüğü endeksinde de 126 ülke arasında 109’uncu sıraya gerileten bir anlayışla mekansal sorumluluğu bile paylaşmayız” dedik.
Bu ve bunun gibi birçok nedenden dolayı biz de Avukatlık Kanunu’nun 115. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “10 baronun yönetim kurullarının yazılı başvurusu üzerine olağanüstü genel kurul toplanır” şekil şartını yerine getirmek için çalışmalara başladık ve 12 baro olarak yazılı başvuru yaptık.
Ancak TBB yönetim kurulu bunu reddetti… Bu yasal olarak mümkün mü?
Biz “seçimsiz bir genel kurul yapar, seçimsiz genel kuruldan kaçamaz” diye düşünüyorduk. Ama hiç beklemediğimiz bir gelişme oldu ve TBB yönetim kurulu, avukatlık kanununu çiğneyerek, 6’ya 3 çoğunlukla reddetti. 115. maddenin 2. fıkrası, çok açık bir düzenlemedir ve emredici bir hükümdür. TBB gibi bir hukuk örgütü başkanının ve başkanla birlikte aynı yönde oy kullanan beş yönetim kurulu üyesinin hukuku bu kadar açık ve göz göre göre katletmeleri, hukuku yok saymaları, anlaşılır ve kabul edilebilir değil. Belli ki birilerinin kimyası bozulmuş ve hukuk tanımaz bir yere savrulmuşlar.
Bir kere şunu netlikle ifade edebilirim: TBB Başkanı ve onunla aynı yönde oy kullanan yönetim kurulu üyeleri suç işlemiştir. Avukatlık Kanunu’nun emredici hükmünü bile uygulamamak, açık bir suçtur. Yalnızca bu bile, bizim Olağanüstü Seçimli Genel Kurul çağrımızda ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koyan bir gelişmedir. Bu aşamadan sonra Metin Feyzioğlu da meşru değildir, o kararın altında oyu olan yönetim kurulu üyeleri de meşru değildir. İşgalci pozisyonundadırlar.
TBB tarihinde Metin Feyzioğlu’nun durumuna benzer bir olay var mı?
Hayır. TBB, 1969 yılında kurulan; 50 yıllık bir geleneğe, tarihe sahip olan bir kurum. Metin Feyzioğlu gibi bir örnek yok, ama aksi örnekler mevcut.
Örneğin 1971 yılında, TBB’nin kurucu başkan olan Faruk Eren’e, bu görevini sürdürürken Adalet Bakanlığı teklifi yapılır. Ama o, kabul etmez. Bir başka örnek de Özdemir Özok’tur. Özok, Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanmak istenir. Ama o da “Ben, TBB başkanıyım” diyerek bu öneriyi kabul etmez. TBB’nin böyle bir tarihi vardır. Ancak şimdi, koltukta kalmak uğruna hukuku yok sayan bir hukuk örgütü ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla şu soruyu sormak gerekmektedir: Ne oldu da o koltukta oturmakta ısrar ediyorsunuz?
Biliyorsunuz biz, Olağanüstü Seçimli Genel Kurul çağrısı yapan 12 baroyuz. 12 baro başkanıyla birlikte, mümkün olan en kısa zamanda bir araya gelmeyi düşünüyoruz. Bir araya geldiğimizde de bundan sonra neler yapılabileceğine ilişkin konuşacağız ve yeni bir yol haritası çizeceğiz.
Olasılıklar belli mi peki, neler yapılabilir?
Çok olasılık var, ama bunların hepsi tartışma düzeyinde, henüz olgunlaştırılmış bir karar yok. Bu seçeneklerden biri, yeniden seçimli olağanüstü genel kurul istemi olabilir. Belki başka barolar da buna katılabilir. Çünkü 12 baronun seçimli olağanüstü genel kurul çağrısını doğru bulmayan, ancak Avukatlık Kanunu’nun aradığı şekil şartı yerine getirildiği halde buna uymadığı için TBB yönetimine tepki gösteren açıklamaların sayısı artıyor. Bu yönde düşünen baro ve avukat sayısı artacaktır diye düşünüyorum. Biz de izleyeceğiz gelişmeleri.