Ülkenin niye bu halde olduğunu anlatan bir video önermek istiyorum. Üç gündür sosyal medyada hakkında binlerce paylaşım yapılan siyasetçi basın toplantısıyla kendini savunuyor.
Altı buçuk dakika süren açıklamanın sonunda ‘sorularınız varsa, sorularınızı alırım’ diyor. Mikrofonları, sanki demir ayaklara tutturup gitmişler gibi, gazeteciler kısmından hiç ses çıkmıyor. Bir kaç saniye süren derin sessizliği bir kadın muhabirin ‘teşekkür ederiz’ ifadesi bozuyor. Ve herkes dağılıyor.
AKP Manisa milletvekili Uğur Aydemir’in yanına Plan Bütçe Komisyonu üyesi partidaşlarını alarak düzenlediği toplantısından söz ediyorum. Normal medya düzeni olsa o vekil o sırıtışın hesabını vermeden o toplantı bitmezdi. Tayyip Erdoğan neden önce basını susturdu? sorusunun cevabı bu videoda. Hakeza aynı kaydı Ahmet Hakan nasıl yayın yönetmeni oldu? sorusuna cevap arayanlara da önerebilirim.
Konuyu takip edemeyenler için kısaca özetleyeyim: AKP Manisa milletvekili Uğur Aydemir, bütçe görüşmelerinde ekonomideki başarılarını anlatırken “2002’de asgari ücretle 1707 yumurta alınıyordu, 2019’da ise 4 bin 375 tane alınıyor.” dedi ve sırıttı. ‘Elektriği, doğalgazı onları geçiyorum’ cümlesi de sırıtışına eşlik ediyordu.
Doğalgaz bulamıyorsanız yumurta yiyin; gerçi onun sebep olduğu gazı, fırında sobada kullanamazsınız ama olsun; en azından AKP’nin gazına gelmiş olursunuz!
Sözkonusu ifadeler AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun simit çay hesabını hatırlattı. Akbaşoğlu, 5 kişilik ailenin sabah, öğlen ve akşam bir ay boyunca sadece çay simitle beslenmesi durumunda asgari ücretin yeteceğini hatta para bile kalacağını öne sürerek, “Asgari ücretli çalışan kişi 5 kişilik ailesine günde 3 öğün simit yedirse, ayda cebine 1120 lira para kalır, iyi değil mi?” diye muhtarlara sormuştu. Şimdi bir başka AKP’li pişkinlik ve halden anlamazlık çıtasını biraz daha yükseltti.
Asgari ücretin tam bir sefalet ücreti olması, vergiden muaf tutulması gerektiği ve asgari ücretle çalışanların sayısındaki astronomik artış gibi konuları da pas geçiyor AKP’liler, tıpkı doğalgaz fiyatları gibi. Aydemir aslında bir sırıtışla iki kuş vuruyor. Milyonlarca ücretlinin çektiği geçim sıkıntısı çok konuşuldu. Madalyonun öbür yüzünde ise batık bir sektör var. İnternet arama motoruna ‘Tavuk ve iflas’ yazın karşınıza çıkan tablodan ürkeceksiniz. Sektörün büyük oyuncularının neredeyse tamamı iflas bayrağını çekmiş durumda. Onlar adına üretim yapan küçük çaplı işletmelerin milyonlarca tavuğu ölüme terkettiği biliniyor. Yumurta üreticileri üstüne bir de kapanan Irak kapısından dolayı can çekişiyor. Fiyatların düşüşü batan geminin malları psikolojisi yüzünden. Bu tablodan başarı hikayesi çıkarabilmek için AKP’li olmak gerekiyor herhalde.
Aydemir’in, sosyal medyadaki eleştiriler üzerine yaptığı basın açıklamasını, ‘düşük ihtimal ama belki özür dilemiştir’ umuduyla izledim. Tam tersine söylediklerini savunmaya devam ediyor. En küçük özür iması bile yok. Lakin çok öğretici bir basın toplantısı. İki aboneli kendi youtube kanalında var bulup muhakkak izleyin. Ülkenin niye bu halde olduğunu ve bunların nasıl bu kadar pişkin ve şımarık olabildiğini anlatan bir video. Aynı zamanda basının hali pürmelalinin özeti gibi; muhabirler sadece mikrofon tutan aparatlara dönüşmüş durumda. Gazete ve televizyon haberleri tek merkezde hazırlanıp servis ediliyor. Editörler, Erdoğan’ı kızdıracak bir şey girmesin diye sayfaların başında duran parti komiserleri. Hepsi bu kadar!
‘Basın böyle de sendikalar nasıl diyeceğim’ fakat bana güleceksiniz, biliyorum. 200 bin işçinin zam pazarlığı görüşmelerinde mikrofon açık kaldığını farketmeden Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’a dönerek “Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle” diyen Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’ı hatırlatacaksınız haklı olarak. Eleştirilmesini beka sorununa bağladığı ve ‘terörü destekleyen çevreler’ tarafından yıpratılmak istendiği yönündeki beyanatları önüme koyacaksınız. Yine de kayıtlara geçmesi açısından sorayım: bu sırıtışın hesabını soramayan sendika niye var ki?
Muhalefet partileri hakkında ise bir şey söylemeyeceğim, zira ölünün arkasından konuşulmaz…