Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın tahliye olmasından sonra sosyal medyada buna tepki gösterenleri ve yazdıklarını görünce herhalde benim gibi bir kez daha ülkenin içine düştüğü bataklığa üzülmüşsünüzdür. Pek de şaşırtıcı gelmese de.
Ezici bir çoğunluğun aslında hiçbir bilgi sahibi olmadan Ergenekon olsun, cemaat olsun, Altanlar olsun benzer konularda algıya dayalı fikirlerinin olduğunu kolayca görüyorsunuz. Yoksa ne Ali Tatar’ın nasıl öldüğünü bilirler, ne Ahmet Altan’ın bu konuda defalarca açıkladığı şeyleri bilirler. Tahliye olduktan yıllar sonra eceliyle ölen Ergenekoncuları kopyala yapıştır listelerde dolaştırmaları da bundandır. Çoğuna sorsanız, Türkan Saylan yıllarca cezaevinde kalmıştır.
Sağdan ve soldan tepki gösterenlere baktığınızda aslında iki kitlenin de birbirinden beslendiğini görürsünüz. Birinin varlığını diğerinin varlığının mümkün kıldığını, hatta birbirlerine muhalif de görünseler son tahlilde aynı tornanın ürünü olduğunu da.
Mesela Atatürkçü olarak tanımlanabilecek seküler hayat tarzını benimsemiş sosyal medya fanatikleri var. Hani zamansız, konusuz meseleyi içkiye getirip bir şekildeki promil laikler. Çok ciddi siyasi görüşleri yoktur ama Atatürk üzerinden bir kimlik tanımı yapılabilir. Bunlar daha ilk günden varoluşsal bir şekilde yani AKP’nin zaten varlığından hazetmedikleri için geldiğimiz noktada kendilerinin ne kadar haklı olduğunu, ilk günden beri söylediklerinin doğru çıktığını söyler dururlar.
2003’ten bugüne gelene kadar, hatta daha öncesi 28 Şubat’ı milat kabul edersek ülkedeki her türlü hukuksuzluğun yapıtaşı, AKP’yi doğuran, büyüten ve ayakta tutan kesim bunlardır. Bunu da hiç kabul etmezler. Bunları taban kabul eden siyasilerin ve askerin kibri yüzünden bugünlere gelindiğini bilmezler. 28 Şubat’ı üzerlerine almazlar. Başörtü zulmünü kabul etmezler. Parti kapatma davasını hatırlamazlar bile. 367 denen garabeti kendilerinin uydurup ülkeyi kitlediğini de, Anayasa Mahkemesi’nin saçmalıklarını da, Sezer’i de… Son gelinen noktada yıllarca itilip kakılan İslamcıların onlardan daha görgüsüz bir şekilde yolsuzluk ve güç sarhoşluğuyla ülkenin içine etmesinin günahlarında yıkandıklarını sanırlar. Sadece din ve dindar düşmanı değildirler bir o kadar da Kürt düşmanıdırlar. Son derece AKP muhalifi görünürler ama Suriye operasyonunda hazır ola geçmekten bir saniye bile tereddüt etmezler. İstanbul’da seçim kazandırırken Kürtleri bir bir sayarlar, işleri bitince hatırlamazlar bile. Bunların her zaman dindarları taciz potansiyeli olduğu için Erdoğan’ın en çok sevdiği kesimdirler. Çünkü biz gidersek bunlar gelecek dediği zaman epey bir aval muhafazakar kesimi teyakkuz haline getirebilirsiniz.
Dün akşam televizyonda konuşan bir gerizekalıyı dinlerken kim bu adam diye merak ettim, meğerse bir CHP’li milletvekiliymiş. Diyor ki Baykal’a kumpas kuran Fetö yerine getireceği yapıyla neyi planladı, falan filan? Sahtekar adam, Baykal’ın yerine gelen Kılıçdaroğlu. Git Kılıçdaroğlu’na sor, o zaman Baykal devrilince sen nasıl geldin diye. Tek kale maç olduğu için bütün bu saçmalıkları her gün ekranlardan boca ediyorlar.
Mesela tepki gösteren İslamcılar… Altan ile Ilıcak’a muhaliflikleri tamamen ezberden. Halbuki AKP’nin ilk yıllarında bu partiye en çok destek veren ve askeri vesayete karşı en fazla müdafaasını yapanların başında bu ikisi gelir. “Taraf’ın gazeteciliğini beğenirsiniz, beğenmezsiniz” lafı çok komik bir laftır. Taraf’ın tekzip edilen belgeli bir haberini hatırlamıyorum. Hele hele Balyoz diyorsanız, bizzat başındaki general bütün herşeyi kabul etmiş daha sonra işin nerelere gideceğini görünce epey tükürdüğünü yalamıştır. Altan’ın son savunmasında dahi Balyoz için darbe planı demesi gerçekten çok büyük karakter göstergesidir.
İslamcılara dönersek Taraf’ın hiç bir haberi yoktur ki bu kesimi rahatsız etmiş olsun. AKP ve avanesi asker asker diye tir tir titrerken “Önce o elini indir” diyerek bir çok kesimin üzerindeki korku şalını kaldırmış bir gazetedir. Peki bir muhafazakar neden Ahmet Altan’dan, Nazlı Ilıcak’tan -ki zaten birazcık insanlıkları, vefaları olsa, zerre insanlıktan nasiplerini alsalar Nazlı Ilıcak bir gün bile hapis yatmazdı- nefret eder. Bilinen hikaye. Elbette Erdoğan’a olan muhaliflikleri yüzünden. Yoksa Altan’ın da, Ilıcak’ın da Cemaat ile uzaktan yakından ilgisi olmadığını pek tabii bilirler. Ki olsa n’olur! Kimin kimlerden olduğu konusunda İslamcılar, Atatürkçülerden daha bilgilidir. Atatürkçülerin neredeyse tamamı bu konularda zır cahildir. Sosyal medyada Fetö diye böğüren nargile tosuncuklarını getirin, “Altan neden içeride? Ilıcak neden içeride? diye sorduğunuzda fetö’den başka kelime diyemezler.
Bir de tabi ki süzme Ergenekoncular var ki onların bir kuyruk acısı ve gelecek endişesi var. Suçlu olmanın getirdiği bir an önce bütün davaların kapatılması ve intikam. Rüyalarında bile göremeyecekleri şeyleri Erdoğan eliyle yapmanın verdiği konforla yakında bütün geçmişin hatırasını Erdoğan’a kesip onu ekarte etme hayalleri. Tabi Erdoğan da bunları güttüğü için mutualizm devam ediyor.
Altan’a, Ilıcak’a Ergenekon hesabı soran cesaret patlaması yaşayan eli kanlı işkencecilerin, geçmişin ittihatçı subaylarının, dün olduğu gibi bugünde devlet görevlisi gazetecilerin Erdoğan’dan bahsederken ki saygı ifadelerini görmek epey eğlendirici ve öğretici.
Türkiye’de tarafların birbirlerini sözle ikna etmeleri diye bir şey zaten yoktu. Artık hiç yok. Algılar savaşında Ergenekoncular galip geldi. Derin devlet kazandı. 15 Temmuz ile birlikte Erdoğan da kendisine referandumu ve cumhurbaşkanlığını getirecek rüzgarı yakaladı. Ama bu algıların yaşam süresi otobüs duvara çarpana kadar. Pek çok ehli vicdan ve aklın gördüğü Türkiye maalesef bugünleri arar hale gelecek ve o zaman bu algıların sürüklediği kitleler epey sahipsiz kalacak ve o zamanki kavga bugünden çok daha çetin olacak. Gerçeklerle tanışma çok daha sancılı olacak.
Evvelsi günkü tahliyeleri duyduğumda davanın kamuoyunda pek bahsedilmeyen ama yıllarca beraber çalıştığımız diğer sanıkları Fevzi Yazıcı ve Yakup Şimsek’in de tahliye olabilme ihtimaliyle Twitter’a girdiğimde bütün sevincim kursağımda kaldı. Tuğrul Özşengül’ e de çok üzüldüm.
Yakup Şimşek müebbetle sonuçlanan davasının yeniden görülen duruşmasında örgüt üyeliğinden ceza alıp yattığına sayılıp belki de tahliye olacağı gün “Evet Zaman’da çalıştım, bununla gurur duyuyorum. Merhamet değil adalet istiyorum” diyerek onunla beraber çalışmış olmaktan dolayı bizleri gururlandırdı, ne kadar mert ve delikanlı olduğunu bir kez daha gösterdi. Mutlaka utandırdıkları da olmuştur.