ERHAN BAŞYURT -TR724.COM
Siyasette yeni bir dönem yaşanıyor.Yeni aktörler sahneye çıktıkça, AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) içinde panik havası artıyor.
Yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul hezimeti, İmamoğlu’nun iki kez seçim kazanması AKP’nin kimyasını bozmuştu.
Şimdi de AKP, içinden kopan yeni muhalefet partileri ile yüzleşme sancısı çekiyor.
Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan merkezli oluşum sürecindeki siyasi partiler, iktidar kanadında panik havası estiriyor.
Davutoğlu ve Babacan’ın, halihazırda MHP ile Cumhur İttifakı oyları yüzde 50’nin altına düşen AKP’den koparacağı her oy, Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesini daha da zora sokacak.
Bağımsız anketler, Erdoğan’ın AKP içerisinde sadık oyunun yüzde 73 olduğunu gösteriyor. Yani AKP’ye oy verenlerin yüzde 25’i, toplam seçmenin en az yüzde 10’u AKP’den yeni partilere kaçabilir…
Babacan’ın yeni parti kurma sürecinde ilk kez çıktığı bir canlı yayında, aldığı izlenme reytingleri, anketlerde kişisel olarak öne çıkması iktidarda alarm zilleri çaldırıyor.
AKP’liler bir süredir, ‘dillerini ısırıp beklemek…’ gibi, sessiz kalıp olacakları görmeye çalışıyordu.
Ancak Erdoğan tam da bu uzun sessizliğin ortasında bombayı patlattı.
Uzun yıllar birlikte çalıştığı DAVUTOĞLU ve BABACAN’ı DOLANDIRICILIK ve ÖKSÜZÜN HAKKINI YEMEK ile suçladı…
uhalif hareketlere destek veren Gül ve Mehmet Şimşek’in isimlerini de verdi.
‘DAVUTOĞLU, 450 DÖNÜM ARAZİYİ BEDELSİZ DEVRETTİ’
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, İstanbul İl Başkanlığı Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda beklenmeyen önceden planlandığı belli açıklamalar yaptı.
AKP Genel Başkanlığı, Başbakanlık ve Erdoğan’ın Dışişleri Bakanlığı görevlerini yapmış olan Ahmet Davutoğlu, Erdoğan’ın Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığını ve Dışişleri Bakanlığını yapmış Ali Babacan, ‘iki eski dost’, ‘kardeş’ yeni ağır ithamların hedefi oldular.
Erdoğan, adını bile anmadan tepeden bir hitapla ‘malum zat’ diyerek, Davutoğlu’nu suçlamalarının odak noktası yaptı.
“Şehir Üniversitesi’nin tahsisini Başbakanlığım döneminde yapan benim. Daha sonrasında malum zat Başbakan olunca bu tahsisi Şehir Üniversitesi’ne mülkiyet devrine dönüştürmüştür. Hiçbir üniversitenin daha önce mülkiyet devri olmamıştır. Öksüz ve yetimin hakkını orada gözetmeksizin devir gerçekleştirdiler… Burası tabi 2,5 milyarlık bir bedele sahip önemli bir yer ve tapu devri yapıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Hani dürüsttünüz?…”
Erdoğan, Davutoğlu’nu kurucusu olduğu Şehir Üniversitesi’ne 450 dönüm değerli araziyi haksız şekilde bedava devrederek, öksüz ve yetimin hakkını yediğini iddia etti.
Erdoğan’ın Davutoğlu’na ikinci ithamı da milletin parasını çalmak kadar ağır: ‘Dolandırıcılık…’
‘Bunlar Halkbank’ı da dolandırmaya çalıştılar. Banka bunlara ciddi bir kredi veriyor fakat ödeme planlarında bunlar bankaya ödeme gerçekleştirmiyorlar. Şu an bankaya borçları 417 milyon noktasında…’
‘GÜL’E DEDİM: KASAYI BOŞALTMAYIZ…’
Erdoğan eleştirilerini Davutoğlu ile sınırlı tutmadı. Yeni siyasi hareketlenmenin merkezinde yer alan Eski Cumhurbaşkanı ve AKP AKP iktidarının ilk Başbakanı Abdullah Gül’ü, Ali Babacan’ı ve Mehmet Şimşek’i de eleştirdi…
‘Halef-selef olduğum’ diyerek yine isim vermeden Gül’ün kendisini aradığını belirtti ve Şehir Üniversitesi konusunda aralarında geçen özel bir görüşmeyi ifşa etti:
‘Bizi eski Cumhurbaşkanı aradı, dedim ki keşke benim yerimde olsaydınız. Siz bankaların nasıl battığını biliyorsunuz, dedim ki biz de kasayı boşaltamayız…’
Yani ‘kardeşim’ dediği Gül’ün Halkbank’ın içini boşaltmayı ve kredinin silinmesi tarzı bir teklif ile geldiği, Erdoğan’ın da halkın parasını savunup ‘‘kasayı boşaltmayız, bankayı batırtmayız’’ resti çektiği ileri sürülüyor, bu açıklamalarla…
BABACAN’A ‘HANİ BUNLAR DÜRÜSTTÜ?’
Son hamle ise, Babacan’a… Erdoğan, haksız olarak mülkiyet devri yapılan kararın altında imzası olanları da açıkladı. Babacan’ın da ‘dürüst olmadığını’ savundu.
‘Peki bu nasıl doğruluk? Peki yanında kim var? Yine bir başka isim o da Sayın Babacan var. Onun da imzası var bu işin altında. Başka kim var? Mehmet Şimşek var. Başka kim var? O zaman Ulaştırma Bakanı olarak Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun içinde olan Feridun Bilgin var. Hani bunlar dürüsttü ya. Dürüstlüğü bunlar kimseye bırakmıyordu…’
DANIŞTAY’IN İPTAL KARARINI ARKADAN DOLANDILAR
Davutoğlu, ‘dolandırıcılık’ ve ‘yetimin öksüzün malının çalınması’ suçlamalarına yazılı olarak aynı sertlikte cevap erdi.
Ancak bu cevaplara geçmeden önce bir parantez açıp, üzerinde tartışılan konuyu biraz açalım…
Ahmet Davutoğlu’nun kurucularından olduğu Bilim ve Sanat Vakfı, 2008 yılında İstanbul Şehir Üniversitesi’ni kurdu.
Üniversite aynı yıl, TEKEL’e ait olduğu halde Özelleştirme İdaresi’ne devir olunan İstanbul Kartal’daki 450 dönümlük değerli arazinin 49 yıllığına kullanım hakkının kendilerine verilmesini talep etti.
TEKEL’e ait değerli arazi, Erdoğan’ın onayı ile Şehir Üniversitesi’ne sembolik bir bedel ile kiralandı.
Mimarlar Odası’nın öncülüğünde 2009’da ‘Cevizli Tekel Dayanışması’ adlı kampanya grubu kuruldu.
Kamu zararı nedeniyle davalar açıldı.
Danıştay, arazinin kullanım hakkını bir kaç kez durdurdu.
Bu engeli aşmak, Danıştay’ın iptal kararının arkasından dolanmak için Özelleştirme Yüksek Kurulu, 2015’te dönemin Başbakan’ı Ahmet Davutoğlu’nun talimatıyla söz konusu araziyi bedelsiz olarak üniversiteye devretti.
Mimarlar Odası, bu kez öğrencilerinden ücret alan Şehir Üniversitesi’ne kamu arazisinin ücretsiz devrinin iptali için dava açtı.
Danıştay 13. Dairesi, Ekim 2018’de dava konusu devir işleminin iptaline karar verdi.
Ancak, üniversite bu araziyi ipotek gösterip Halkbank’tan kredi almıştı.
Burada yeni kampüs inşa edip, üniversiteyi 2017’de buraya taşımıştı.
Halkbank, Danıştay iptal kararından tam bir yıl sonra 18 Ekim 2019’da ihtiyati haczin kesin hacze çevrilmesi için takip başlattı.
Üniversitenin kredi teminatlarını durdurdu sonra da tüm bankalardaki varlıklarına tedbir koydurdu…
Bu arada siyasi baskılar nedeniyle, Ülker Grubu da üniversiteye maddi desteğini kesti.
7 bin öğrencili Şehir Üniversitesi’ne şu an kayyım atanması veya Marmara Üniversitesi’ne devri söz konusu…
DAVUTOĞLU’NDAN ERDOĞAN’A REST: ‘SERVETLERİMİZ ARAŞTIRILSIN…’
Davutoğlu, Erdoğan’ın ‘dolandırıcılık’ suçlamasına ‘bu bir milattır’ ve ’hodri meydan’ diyerek cevap verdi.
Davutoğlu, şahsına ve kurucusu olduğu üniversiteye saldırının siyasi amaçlı olduğunu iddia etti.
‘Her şeyden önce üniversite ile ilgili böyle bir kararın bir siyasi partinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulunda alınmış olması hem üniversiteye yönelen husumetin altında yatan gerçek niyeti hem devlet düzenimizin gelmiş olduğu durumu bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır…’
Davutoğlu açıklamasında, “Her gördüğü araziye dolar hesabı ile değer biçenler bunu anlayamazlar” diyerek Erdoğan’ın ‘kupon arazi’ düşkünlüğüne ve 17/25 Yolsuzluk tapelerinde yer alan ‘‘kupon arazileri benden habersiz satamazsınız’’ çıkışana gönderme yapıyor.
‘Başbakanlığım süresince yaptığım uygulamalar konusunda şahsıma yöneltilen tek ithamın, hiç bir şahsi hakkımın ve çıkarımın olmadığı, kızıma, oğluma, damadıma, gelinime bırakmayacağım bir eğitim kurumuna arazi devri olmasından sadece onur duyarım…’ diyerek Erdoğan ve ailesine yönelik iddialara gönderme yapan Davutoğlu cevabında, en son ABD’nin yapıp başarı elde ettiği ‘Erdoğan’ın ve yakınlarının servetinin araştırılması’ tarzı bir hamle ile elini yükseltiyor.
Erdoğan ve yakınlarının haksız zenginleşme yaşadıklarını şöyle ima ediyor:
‘Yaşayan bütün Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, kamu bankalarının bağlı olduğu bakanlar ve özelleştirme yüksek kurulunda görev yapmış yetkililerin ve onların birinci ve ikinci derece hısımlarının ve akrabalarının mal varlıklarını ve bu varlıklardaki değişimi, bu kişilerin siyasete girdikleri/devlet görevi üstlendikleri günden bugüne kadar araştırmak ve soruşturmak üzere TBMM’nde gerekli komisyonlar oluşturulmalı…’
‘DİĞER ARAZİ TAHSİSLERİ VE KREDİLER DE ARAŞTIRILSIN…’
Erdoğan’ın ‘bedelsiz mülkiyet devri yapılan tek üniversite Şehir Üniversitesi’ ve ‘Halkbank’ı dolandırdılar…’ iddiasına da şöyle meydan okuyor:
‘Bu komisyonlarda kamu bankalarının, Şehir Üniversitesi de dahil olmak üzere hangi vakıflara ve şirketlere nasıl kredi verdikleri, hangi şirketlerin borçlarının yapılandırıldığı, kimlerin hangi yöntemlerle kurtarıldığı, kimlerin ise batmasına seyirci kalındığı şeffaf bir şekilde ortaya konmalıdır…’
Davutoğlu, ‘öksüz ve yetimin hakkını yediler’ suçlamasına da karşı hamle yapıyor:
‘Bu araştırma ve soruşturma neticesinde objektif hukuki kriterlerle izah edilemeyen varlıklar ve kaynaklar Hazineye intikal ettirilerek bir ‘yetim ve yoksul’ fonu oluşturulmalı ve bu fon yetimlere, öksüzlere, şehit yakınlarına, gazilere ve sayıları her geçen gün artan işsizlere dağıtılmalıdır…’
***
Özel telefon görüşmesi ifşa edilen ‘’Kasayı boşalttırmam…’’ resti çekildiği iddia edilen Abdullah Gül ve ‘’Öksüz ve yetimin hakkını bedelsiz devrettiler… Hani bunlar dürüsttü?’’ diye suçlanan Ali Babacan’dan konuya ilişkin henüz bir açıklama gelmedi…
YASAL BİLE OLSA ETİK DEĞİL!
Peki, kim haklı?
Davutoğlu’nun kurucusu olduğu vakfa ait bir üniversiteye ücretsiz arazi bağışı yasal bile olsa etik değildir. Eğitim amacına uygun kullanılması da bu kararı etik kılmaz…
Tam bir değerlendirme yapabilmek için yargının ancak karar verebileceği çapta ağır suçlamalar bunlar.
Ancak ortada bağımsız ve güvenilir bir yargı yok!
Meclis Komisyonu kurulması fikri kağıt üstünde güzel ancak 17/25 Aralık Yolsuzluk Fezlekesi’ni aklayan, kamuoyunu ilgilendiren bir çok konuda komisyon kurulmasını engelleyen, 15 Temmuz Raporu’nu bile kamuoyu ile paylaşamayan bir Meclis, mevcut zayıf konumuyla bunu maalesef yapamaz.
Davutoğlu ancak bunu bir seçim vaadi yapar ve koalisyon ortağı olursa da, ön şart olarak bu maddeleri masaya sürebilir o kadar…
Erdoğan ve ailesinin, hiç bir bağımsız soruşturmaya evet demesi mümkün değil, ABD’nin son hamlelerinin nasıl geri adım attırdığı görüldü…
Bu noktada, bazı sorular aydınlanabilirse, nispeten sağlıklı yargılara varmak mümkün olur.
Yapılanın etik sınırını aşıp aşmadığını ise ancak şu 3 soruya yanıt bulunduğunda vermek mümkün;
– Şehir Üniversitesi dışında, kamu arazilerinin bedelsiz devredildiği veya kiralandığı başka vakıf veya dernek var mı?
– Erdoğan’ın çocuklarının içinde yer aldığı vakıf ve derneklere, yapılan devirlerin tamamı yasaya uygun mu?
– Halkbank ve diğer kamu bankalarının, başka vakıf girişimlerine açtığı krediler nelerdir ve geri ödemeleri düzenli gerçekleşiyor mu?
ERDOĞAN’IN İTHAMLARI TAMAMEN SİYASİ AMAÇLI…
Değerli arazinin ‘tahsisi’ Erdoğan’ın onayı ile 2009’da gerçekleşiyor. Danıştay durduruyor.
Bu kez Davutoğlu, 2015’te kendisi Başbakan iken bu bedelsiz devri gerçekleştiriyor. Danıştay 2018’de bu bedelsiz devri de iptal ediyor.
Halkbank tam bir yıl sonra 2019 Ekim’de, üniversiteyi kilitleyecek haciz işlemlerine başlıyor…
Erdoğan’ın konuyu parti MKYK’da ele olmuş olması, Halkbank’ın siyasi talimat olmadan böyle bir adım atamayacağı bilindiğine göre, devir etik olmasa bile iktidarın tavrı da etik üzerine değil siyasi intikam amaçlı…
Erdoğan’ın devir kararının altında imzası olanları sıralarken, halen AKP’de siyaset yapmaya devam eden Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’nin adını telaffuz etmemesi de, açıklamalarının siyasi olduğunun teyidi…
Suçlamalar, net bir şekilde AKP içinde yükselen muhalefeti acımasızca yok etmeye yönelik.
Erdoğan, ‘kardeşim’ dediği 15 yıl birlikte yol aldığı arkadaşlarına bile ‘acımayacağını’ gösterdi.
Devletin bekası için ‘kardeş katli’ni caiz görenler, Erdoğan’ın bugüne kadar ki hukuksuzluklarını destekleyip, sessiz kalanlar şu an elleriyle büyüttükleri bir kontrolsüz gücün kendileri de kurbanı oluyorlar.
DOLANDIRICILIK VARSA BİLE AKP İKTİDARINDA YAPILDI!
Erdoğan’ın derdinin, Halkbank’ın kasasının boşalması veya öksüzün yetimin hakkı olmayacağını, Halkbank’ın şu an ABD’de yürüyen soruşturması tek başına açıklamaya yeterli.
Halkın bankasını İran’ın dolarlarını aklamak için Zarrab’ın önüne yatıranlar, yasa dışı işlem yapanlar, bundan komisyon alanlardır esas hesap vermesi gerekenler…
Halkbank’ın milyarca dolarlık cezaya çarptırılması ve belki iflası söz konusu olacak bu tarihi hatanın bedeli olarak.
Tabii halkın cebinden, öksüzün ve yetimin cebinden çıkacak tüm bu paralar…
Yaşanan kavga, ‘tencere dibin kara, senin ki benden kara’ tartışmasıdır.
Şayet Davutoğlu AKP Genel Başkanı ve Başbakan iken, Babacan AKP hükümetinde Başbakan Yardımcısı iken, Mehmet Şimşek AKP’li hükümetinin bakanı iken ‘dolandırıcılık’ yaptıysa, ‘öksüzün ve yetimin hakkını gasp etti’ ise, bu o isimler kadar AKP’nin de suçudur.
Bu çamura batmış olan tepeden tırnağa AKP’dir…
Erdoğan bir taşla 4 kuş vumaya çalışıyor ancak panik ile kendisinin en zayıf olduğu noktadan saldırdı.
Eski yol arkadaşlarını ve görev arkadaşlarını vurmak için yaptığı hamle, bumerang misali dönüp kendisini de yaralayacak.