Ahmet Altan, BUGÜN TV’de bir programda…
Yaklaşık 10 dakika boyunca…
Avrupa’daki kimi faşist eski örnekleri anlatınca…
Ortaya hayli karamsar bir tablo çıkmıştı.
Sene 2015’ti, akıllarda Türkiye vardı, çıkış nasıl olacaktı?
Buna da cevap verdi, hiç unutmam.
Mealen dedi ki:
-Elektronik çağda bu baskılar ilelebet yürümez.
-İnternet var, sosyal ağlar var, iletişim var.
-Eski diktatörlüklerde bu yoktu.
**
Diyeceksiniz ki:
“Aradan 5 sene geçmiş.
Elektronik çağ ‘çare’ olmadı!
Bunların hepsi var, Twitter, YouTube, WhatsApp vs.
İktidar durduğu yerde duruyor.
Bilakis…
Korku atmosferi büyüdü, aman vermiyor.
1868’de kurulmuş koca Kızılay’ı dahi ‘çantacı’ yapmışlar.
Polis/istihbarat devleti olunduğu yetmezmiş gibi bekçileri de silahlandırıyorlar.”
**
Bizim topraklardan çıkan insanların pek çok ortak özelliği var.
Biri de şu: Çok aceleciyiz.
Hemen olsun, istiyoruz.
Batı’da mesela, yemeği hızlı getiren restoranları tercih etmemiz de bundan biraz.
**
Çağ elektronik çağ.
İktidar paydaşları, bunun çok farkında.
Oluşan kollektif tepki, en büyük korkuları.
Bu tepki oluşmadığı, oluşamadığı için de ‘elektronik çağ’ görevini ifa etmiyor, edemiyor.
Misal:
‘Cumartesi Anneleri’ ile evladı dağa çıkan annelerin eylemi arasında ‘teknik yönden’ fark yok.
Diyarbakır’daki anneler, iktidar eliyle pohpohlanırken…
Beyoğlu’ndaki anneler polis gücüyle dağıtılıyorsa…
Tepkinin neden konsolide olmadığı üzerinde duracaksınız.
**
Birgün ve Evrensel gazetesi çalışanlarının basın kartları iptal edildi.
“Basın kartını meslek örgütlerini dağıtsın” sesleri yükselince…
Saray’ın propaganda bakanı, anında geri adım attı.
Kartları sahiplerine iade etti.
Ve olay kapandı.
Birgün ve Evrensel camiası herhalde şöyle düşünmüyordur:
“Görüyorsunuz, dişimizi gösterdik, kartlarımızı aldık, söke söke…”
**
Halbuki, bu olay basının özgürleşmesi için vesile olmalı, kampanyaya dönüşüp uygulamaya geçmeliydi.
Olmadı, olamadı.
İktidar gibi ülkedeki ‘bağımsız’ gazetecilik de geri adım attı.
Devletten beklentinizi sıfırlamadan gazetecilik yapamazsınız.
Korkuyorlar ve korkuttuklarından daha korkak olduklarını halen göremiyor musunuz?
**
“İnternet çağında baskıcı yönetimlerin ömrü uzun olmaz.”
Baştaki önermemiz buydu.
Şimdi, külahlarımızı önümüze koyalım ve düşünelim:
Ankara, interneti kontrol edemediği için çare arıyor.
Elinden gelse hepten kapatacak, ‘altında kalırım’ diye cesaret edemiyor.
Mecrayı yönetemese de iyi takip ettiği muhakkak.
Gündem değiştirmede mahir.
Ürettiği ‘öcüleri’ benimsetmede usta.
Muhalif söylemin sınırlarını belirlemede uzman.
Oradan bir şey filizlenmeye başlarsa bunu imhada hayli tecrübeli.
**
Ezcümle:
Sosyal ağlar var ama hatlar kopuk, birader!