ENES CANSEVER-HAFTANIN YORUMU
Bosna Hersek, Sırp ateşiyle kavrulurken, Merhum Aliya İzzetbegoviç, Müslüman ülkelerin sessizliğine şöyle isyan etmişti:“Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız tek şey; düşmanların sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır!..”
Bu anlamlı söz, sanki bugünler için de ifade edilmiş.
Yıllarca ‘Adriyatik’ten Çin seddine‘ lakırdısını yapanlar “Milliyetçi ve mukaddesatçılar!” Uygurların çığlığına sessiz.
Orta Asya çöllerine kadar gidip uluyanlar, Aladağlar’ın ötesindeki Uygurların çığlığını duyamıyorlar.
Çin, Uygurlara her türlü insanlık dışı muameleyi sürdürtüyor.
Komünist ülke, Müslümanlara her türlü acıyı çektiriyor.
Tuvalete dönüşen camiyi, kadın-erkek levhalarını bile asarak kullanmaya başlamışlar.
Kadınların ırzı payimal, asimile son hız…
Cami ve mabetler umuma açık helaya dönüştürüldü ama ‘Ümmet‘ten çıt yok!.
Bu faşizme karşı 39 ecnebi ülkeler (Bosna Hersek hariç), Çin yönetimine ortak bir mektup gönderdi.
Toplama kamplarında inim, inim inleyen Uygurların derhal serbest bırakılması çağrısı yapıldı.
Almanya misyonunun kaleme aldığı mektupta, Doğu Türkistan’da bir milyondan fazla insanın kamplarda gözaltında olduğuna dikkat çekiliyor. Pekin’in, orantısız şekilde baskı yaptığını, Uygurların zorla kısırlaştırıldıkları ve zorunlu doğum kontrolü yaptırıldığına dikkat çekiliyor.
Çağrı mektubunda 39 ülke arasında ne yazık ki bir tek Müslüman ülke var: Bosna Hersek.
Yani, yeryüzünde bulunan 1.6 milyar Müslümanın şerefini, 3.5 milyonluk Bosnalılar kurtarıyor.
Ar, namus kalmayınca şereften bahsedilebilir mi?
İslam Dünyası’nın çıkarlarını korumak için oluşturulan, İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) üye 57 ülkeden tık yok.
“Ümmete ümit” olduğu savıyla yola çıkanlar, şimdilik ülkelerinde, inananlara soykırıma tabi tutmakla meşgul. Yani Çinli yoldaşlarıyla benzerı işi görüyorlar.
Müminlere tuzak hazırlama meşgalesindeler. Çin’deki çığlığı duyma bir yana, Uygurları Çin yönetimine teslim ediyor, iadelerde bulunuyorlar.
HA BOSNA, HA SİNCAN, HA ANKARA!
Efsanevi Lider Aliya İzzetbegoviç’in ülkesi.
Uygurların çektiğini çeyrek asır önce Bosnalılar çekmişti.
‘Sırp kasabı’ Ratko Mladiç, Hollandalı General Karremans’ın gözleri önünde kadınları ve 11 yaşına kadarki çocukları ayırıp 8 bin Boşnak Müslüman’ı hunharca öldürmüştü, cani. Miloseviç, hapishanede ölmüş, Maldiv’se, 16 yıl kaçtıktan sonra yakalanıp soykırım suçundan Lahey’deki mahkemede mahkûm edilmişti.
Bilge lider İzzetbegoviç şöyle diyordu yıllar önce başta Müslümanlara, sonra dünyaya: “Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır”.
Ruhu şad olsun.
Bilge’nin hakkını teslim etmek lazım tabii ki…
Her söz altın değerinde.
Aman anlayana tabi ki..
Sırplar’ın, Bosnalı kadınlara çektirdiği acı, yapılan iğrençlikler bugün Çin’de ve dünyanın pek çok noktasında yaşanıyor. Ülkemizde insanlar bir cemaate mensup diye, kitlesel kıyıma tabi tutuluyorlar.
Bırakın Çin’i, Müslümanın Müslümana reva gördükleri mide bulandırıcı, tiksindirici.
Yok etmeye, yok saymaya kilitlenince, zalimin gözü dönüyor, hiçbir şey göremez hale geliyor.
Bosna’da Doğu Türkistan’da, Türkiye’de…
Srebrenitsa ve Sincan soykırımı ile Ankara’nın göbeğindeki “TEM Toplama Merkezinde” yapılan insanlık dışı taciz, tecavüz ve işkenceler arasında hiçbir fark yok.
Varsa bir fark, Sırplar ile Çinliler gayri Müslim, bizdekiler ise…
Sözde Müslüman!
Ne acı…
İslam ülkeleri darmadağın, bu yok saymalar karşısında.
Liderlerin her biri ayrı bir fırıldağın peşinde.
Ahireti unutunca zalimleştikçe zalimleşiyor, güç sahipleri.
Dünyanın gözü önünde yapılan soykırıma sessiz, sözümona liderler, kof kabadayılar.
İslam’ın elmas güzelliklerini günlük siyasetle kirletiyorlar, yığınları çirkin politikalarıyla köleleştirip, kör sağır kıldılar.
Masumları, Çin zulmüne teslim edenler veya türlü kirli pazarlıklarla vatandaşını ecnebiye derdest ettirenler; “Yakasını Çin zulmünden kurtaran Uygur sığınmacıları, geri göndermemeli” çağırısını yapan 39 ülkenin safında yer alacak yüzü olabilir mi?
MÜMİNCE DURUŞ VE İMZA ATAN ÜLKELER
Bu “mümince duruşa ve mektuba imza atan ülkeler:
Dünya’nın ucundaki Yeni Zelanda, Avustralya ve kanada gibi ülkeler.
Danimarka,
İzlanda,
Hollanda,
İsviçre,
İngiltere…
Liste uzun, 39 ülke.
Hal böyle olunca, Müslüman ülkelerin dünyadaki karnesi de içler acısı haliyle.
George Washington Üniversitesi her yıl;“İslam ülkeleri ne kadar İslami” indeksler tutup, yayınlar yapıyor.
115 ülkede yapılan ankette, gayri müslim ülkeler daha “islami”.
Çin zulmüne “dur” diyen ülkeler, bu Endekste ilk 40’ı teşkil eden devletler.
Yani Ecnebi ülkeler, İslam’ın ruhuna daha yakın.
Hristiyan liderler, daha duyarlı, çok daha insani.
Baksanıza,Çin zulmüne dur diyen 39 ülkenin içinde bir Müslüman ülke olduğu gibi; ‘İslamilik Endeksi’nde de ilk 45 ülke arasında sadece bir Müslüman ülke mevcut.
“Ümmetin ümidi” Türkiye 95. sırada yer bulabildi.
Sadece bu konuda nal toplamıyor ki Müslümanlar!
HELAL GIDA, GAYRİ MÜSLİMLERİN ELİNDE!
Alın size bir hazin tablo daha:
Yaklaşık 4 trilyon dolarlık ‘Helal Gıda’ pazarının yüzde 80’ni gayrimüslim ülke ve şirketlerin elinde.
Brezilya 5 milyar dolarla ‘helal et’ ihracatında dünyada ilk sırada.
Müslüman ülkelere ‘helal et’ buradaki ülkemiz, Avustralya gönderiyor.
Kıta ülkesini, Hindistan takip ediyor.
İthalatçılarsa, Müslüman ülkeler:
S.Arabistan, Malezya, Arap Emirlikleri, Endonezya ve Mısır vs.
“İslamcı gençlik yetişiyor” diye böbürlenenlerin ülkeyi getirdiği şu hazin tabloya bakar mısınız?
Yeditepe Üniversitesi ve MAK Danışmanlık işbirliğinde, 18-29 yaş grubu arasında yapılan araştırmada; gençlerimizin yüzde 76’sı yurt dışında yaşamak istiyor.
Ülkenin geleceğinden ümidini kesmiş yani.
“Nüfusun %99’u Müslüman” söz kalıbı, dilimize pelesenk, ama tablo acı…
Gençlerin ancak, yüzde 82’si bir dini inanca sahip olduğunu söylüyor.
5 vakit namaz kılanlar ise; yüzde 14.
Z KUŞAĞI MI DEDİNİZ?
Yani “A kuşak” çoktan “Z kuşağın” geleceğini çalmış, ümidini yok etmiş.
Mantar gibi açılan camiler veya Diyanet’e akıtılan paralar, hastalığa çare değil.
18 yıllık iktidar.
Ülkeyi getirdiği nokta.
Peki insanların fevc, fevc İslamiyet’e yönelmesi nasıl oluyordu.
Hz. Peygamber ve arkadaşlarının samimiyeti, yüce ahlakı, adaleti, insanlara saygı ve sevgisiydi.
İlim ve irfana verdiği önem ve faziletiydi.
Bu değerlerin hepsi bir bir heba edildi, ne yazık ki…
İslam’ın drahşan çehresi, günlük politikalarla kirletildi.
Müslüman görünümlü siyasetçiler ve peşinden gidenlerin ‘sayesinde’ terörle, şiddetle, cehalet ve sefaletle kavruluyor İslam Coğrafyası!
Şimdi sormamız gereken soru:
Ecnebiler bize bakıp niye Müslüman olsunlar ki?
Yusuf İslam (Cat Stevens) haksız mı?
Kıbrıslı Rum bir babanın ve İsveçli bir annenin oğlu, bir dönemin ünlü sanatçısı Yusuf İslam, Kur’an-ı Kerim sayesinde İslam’la tanıştığını söylüyor. Ve ekliyor, “Eğer Müslüman olmadan önce Müslümanlar ile tanışsaydım, belki de İslam’a giremezdim.”
Bilge insan İzzetbegoviç’in altın değerindeki sözüyle başladık onunla bitirelim:
“Din hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder.!
e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au