CEMİL TOKPINAR-TR724.COM
Geçen hafta Alparslan Kuytul Hoca, son yedi yıldır yaşanan zulüm ve zalimler aleyhinde öyle bir konuşma yaptı ki, gazeteler, televizyonlar, haber siteleri ne yapacaklarını şaşırdı.
İktidar şakşakçısı havuz medyası haberi görmemezlikten geldi. Çünkü aleyhte bile haber yapsalar daha fazla insanın duymasına sebep olacaklardı. Bu yüzden “yokmuş-olmamış” gibi davrandılar.
İktidara muhalefet eden medyanın bir kısmı ise haberi vermeye korktu. Bu yüzden tek satır bile bahsetmeyen çoktu.
İktidarın haksız uygulamalarını eleştiren internet haber siteleri Alparslan Hocanın konuşmasını birkaç paragrafla geçiştirdi.
Şaşırdığım bir başka husus da benim görebildiğim kadarıyla konuşmanın hiçbir yazarın yazısında konu edilmemesiydi.
Hiç anlamadığım ve açıklayamadığım asıl önemli konu ise bu cesur konuşmanın sosyal medyadaki güya zulmün karşısında duran güçlü hesaplar tarafından bile paylaşılmaması.
Evet, bu tespitler bir tarafta dursun…
Şurası bir gerçek ki, Alparslan Kuytul Hoca, zulmü ve zalimi eleştirmek ve lanetlemekle milyonlarca mağdur ve mazlumun takdirini ve duasını kazandı.
Konuşmasını izlerken vaktiyle zalimlerin karşısında kükreyen bir aslan gibi dik duran Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin şu sözleri aklıma geldi:
“İstikbalde gelecek nefret ve tahkirden sakınmak için, şu mahrem zeyil yazılmıştır. Yani, ‘Tuh o asrın gayretsiz adamlarına!’ denildiği zaman yüzümüze tükürükleri gelmemek için veyahut silmek için yazılmıştır. Avrupa’nın insaniyetperver maskesi altında vahşî reislerinin sağır kulakları çınlasın! Ve bu vicdansız gaddarları bize musallat eden o insafsız zalimlerin görmeyen gözlerine sokulsun! Ve bu asırda, yüz bin cihette ‘Yaşasın Cehennem’ dedirten mim’siz medeniyetperestlerin başlarına vurulmak için yazılmış bir arzuhaldir.”
Ömrü harp meydanlarında, esaret zindanlarında, memleket hapishanelerinde geçen, memleket memleket sürgüne gönderilen Bediüzzaman böyle diyor.
Peki, gerek onun eserlerini okuyan cemaatlere, gerekse diğer dinî gruplara ve bilhassa önderlerine, gelecek yıllarda ve ahirette, “Tuh o asrın gayretsiz insanlarına. Neden zulme karşı çıkmadınız?” diye sorulsa, ne cevap verecekler?
Öyle zulümler işleniyor ki, Alparslan Kuytul Hocanın yaptığı şu özet bile dehşeti ortaya koyuyor:
“OHAL kararnameleriyle 140 bin insanı işten attınız, 600 bin kişi hakkında işlem yaptınız, 215 bin kişiyi ByLocktan suçladınız, bir ay sonra aynı MİT, raporunu değiştirdi, 102 bine indirdi, onun da 5 bini iptal edildi, 97 bine düştü. Onun da 11 bin 480’i iptal edildi mor beyin meselesinden dolayı, yani adamların telefonuna yüklenmiş haberleri dahi yok! 85 binlere düştü!
“600 bin kişi hakkında işlem yapıyorsunuz yalnızca 80-90 bin kişiyi hapse atıyorsunuz! Gerisi sırf göz korkutma! 80-90 binin birçoğu bırakıldı, birçoğu da beraat etti, 26 bin civarında takipsizlik ve beraat kararı var. İşten kovulanların 46 bin kadarı geri alındı, ancak birçoğu suçu günahı olmadığı halde mimlendikleri için geri alınmıyor. Bu insanlar ne yiyor, ne içiyor devletin umurunda değil!”
Peki ya diğer zulümler? Beş yıldır hücrede tutulanlar, hasta mahpuslar, cezaevinde vefat edenler, Ege Denizinde ve Meriç Nehrinde boğulanlar, yurdunu terk etmek zorunda kalanlar, zulmün acısıyla kansere yakalanan, beyin kanaması veya kalp krizi geçirenler, intihar edenler, malları gasp edilenler, evlat acısıyla vefat eden anne ve babalar ve daha nice acı ve ıztırap çekenler…
İşte tüm bu zulümler karşısında susan hocalara, âlimlere, entelektüellere ateş püskürüyor Alpaslan Hoca:
“Acaba konuşmayan cemaatlerin, tarikatların ya da susan hocaların, susan aydınların yüzü kızarıyor mu? Bunlar ne zaman konuşacaklar acaba? Bakan bile konuşuyor artık. Yargı reformu yapacağız diyor. Cumhurbaşkanı da bunu söylemiş herhalde. Tutuksuz yargılama esas olacakmış! Maşallah! Bu bin yıldan beri bilinen bir şey. Yeni mi keşfettiniz? Hüküm verilmeden sen nasıl bir adamı hapse atarsın? Haydi delilleri toplamak için bir ay attın bir ay sonra çıkar. Yıllarca hapiste tutuyorsun. Lanet olsun senin adaletine.
“Korkaklar ancak herkes konuşmaya başladığı zaman konuşur! Herkes konuştuğu zaman konuşan aydın, hoca, entelektüel, hak taraftarı değildir! Korkaktır! Cahildir! Haktan değil, güçlüden taraf olanlardır! Herkes layık olduğu yere iner ya da yükselir, bu susanlar layık oldukları yere indirler!
“Haksızlık karşısında susanların hoca olmadığı, adalet taraftarı olmadığı meydanda! Mazlumdan taraf olmadılar, zalime bir şey demediler! Bunlardan ne cemaat olur, ne hoca olur! Layık oldukları yere indiler!”
Alparslan Hoca bu konuşmadan sonra furkanhaber.net’in kendisiyle yaptığı bir röportajda ise yine İslâm davetçilerinin zulüm karşısındaki suskunluğunu eleştirdi:
“Hakkı yaymak, bedel ödemeyi göze almak ile mümkündür. Aynı şekilde zulme engel olmak da yine bedel ödemeyi göze almakla mümkün olabilir. Zulme karşı susmanın bir vebali vardır. Bu vebali kaldırabileceğine inananlar susmaya devam etsinler. Hakkı söyleyenler bu dünyada, hakkı söyleyemeyenler ahirette bedelini öder. Zulme ve haksızlıklara karşı gelenler bu dünyada bedel öder, karşı gelmeyenler ise ahirette bedel öderler. Ben bu dünyada bedel ödemeyi tercih ettim. Susanlar da herhalde ahirette bedel ödemeyi kabul etmiş demektir. Bir taraftan ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ diyerek edebiyat yaparlar, bir taraftan da bunca haksızlık ve zulüm olurken hepsine susuyorlar.”
Şimdi soruyorum:
Ey milyonlara zulmedilirken susmayı tercih eden, hatta zalime yardım eden hocalar, âlimler, cemaat liderleri, kanaat önderleri, Müslüman yazarlar, gazeteciler, bilim adamları…
Haksızlık karşısında ne zaman konuşacaksınız?
Şimdi sizi tek tek, isim isim sayayım mı?
Gerçi nasıl olsa siz kendinizi biliyorsunuz.
Haksızlık karşısında susup dilsiz şeytan rolü oynamayı ne zaman bırakacaksınız?
Zalimler iktidardan düşünce mi?
Konuşmak kolaylaşıp riskler ortadan kalkınca mı?
Yoksa siz dünyada değil, ahirette bedel ödemeyi mi seçtiniz?
Vallahi bu işin hesabını ahirette vermek çok zordur.
Bakın ne buyuruyor Rabbimiz:
“Sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur; sonra yardım da göremezsiniz” (Hud: 113).
Yoksa zulüm sadece İsrail tarafından Filistin’de olursa mı zulümdür?
“Zulüm sizdense zulüm değil midir?”
Ne zaman Filistinlilere yapılan zulme karşı çıkarken canını feda eden Rachel Corrie gibi, “Zulüm bizdense ben bizden değilim” diyeceksiniz?
Yoksa, “Bu iktidar İslam’a hizmet etti” mi diyorsunuz?
Vallahi zerre kadar zulmetmekten peygamberler bile korkmuş, kaçınmış.
Sizi de, zalimleri de, ne yapılan camiler, ne açılan imam hatipler, ne yardım edilen dinî cemaatler, hiçbiri ama hiçbiri kurtaramaz.
Çünkü zulüm zulümdür.
Gelin, ölmeden tövbe edin, zalime karşı çıkın, hakkı savunun, mazlumlardan helallik dileyin.