15 Temmuz gecesi cezaevinde olduğu halde darbe yapmakla suçlanan avukat Turan Canpolat, hücrede yazdığı mektupla mağduriyetlere sebep olanlara seslendi. Türkiye’nin fikren ve vicdanen hür insanlarına çağrı yaptı.
SEVİNÇ ÖZARSLAN | BOLD
Bağlı bulunduğu Malatya Barosu ve Türkiye Barolar Birliği’ne sesini duyurmayan, tutukluluğuna itiraz için 25 kez dilekçe veren Turan Canpolat, 16 Mart 2020’de kaleme aldığı ilk mektubunda söz konusu hukuksuzlukları 19 sayfada anlattı. Canpolat’ın sesini başta Avrupa Barolar ve Hukuk Birlikler konseyi (CCBE) olmak üzere 13 insan hakları örğütünden hakları örgütü duydu. Adı geçen kurumlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ile Türkiye’deki 3 resmi kuruma mektup göndererek tutsak avukatın tahliye edilmesini istedi.Turan Canpolat, 6 Ocak 2021 tarihli ikinci mektubunda ise kendisi gibi hukuksuzluklara maruz kalan mağdurların sesi oluyor.Yargıtay kararlarıyla, bir nevi papatya falına dönen Bylock, ankesör, dini sohbetlere katılma, öğrenciler ve ihtiyaç sahipleri için kermes ve pilav günü düzenleme, kurum çalışanı, dernek veya vakıf üyesi olma, çocuğunu dershane veya okula gönderme, gazete ve dergi abonesi olma, basın açıklamasına katılma gibi hususlarda hukuki değerlendirmede bulunmanın anlamsızlığına ve gereksizliğine dikkat çekiyor.
Canpolat, makdülü olmayan bir cinayet yargılamasında cinayet delillerini sergilemek gibi gayr-i hukuki ve gayr-i ahlaki bir tablo ile karşı karşıya olduklarını ifade ediyor.“Tarihe geçtiğimin farkındayım” diyen Canpolat mektubunu sonunda ruhen, fikren ve vicdanen hür; hukuk insanlarına, avukatlara, hakim ve savcılara, aydınlara, gazetecilere, siyaset, bilim ve sanat insanlarına ve bütün masum, mazlum, mağdur, mahkum ve mahzunlara selam gönderiyor.
TURAN CANPOLAT’IN MEKTUBUNUN ORİJİNALİ
6 Ocak 2021
2 Nolu Yüksel Güvenlikli Cezaevi
D-17 Koğuşu ELAZIĞ
Kamuoyuna Açık Mektup…
Bu mektup 60 aylık esaret günlerimde bir şehirdeki cezaevinden diğerine, tavuk kümesi boyutlarındaki tek kişilik tecrid koğuşlarına savrulurken tanıdığım, tanıştığım yakınlarım ile sayıları binleri bulan ve onlarla aynı kaderi paylaşan gözü yaşlı eş, çocuk, anne, baba, beli bükülmüş nine ve dedeleriyle birlikte milyonlarca masum, mazlum, mahkum ve mahzunun nam ve hesabına…
Makam, koltuk, menfaat, rant, güç ve iktidar uğruna hayali, afaki, düzinece suç, suçlama, iftira ve tuzaklarla göz yaşartan, vicdan sızlatan mağduriyetlere, mahrumiyetlere, perişaniyetlere sebep olanları hak, hukuk, adalet ve tarih önünde, insanlık vicdanında mahkum etmek ve ettirmek için kaleme alınmıştır.
Kimi, nerede, nasıl, ne ile öldürdüğü mahkumiyet kararında yazmayan birinin cinayetten hapis cezasının hak, hukuk ve hakikat nazarında bir hukuki değeri, karşılığı ve geçerliliği varsa..
Terör örgütünün ne zaman, nerede, nasıl, kimler tarafından kurulduğu, cebir ve şiddet içeren eylemleri ile bu eylemlerle olan illiyet bağının hangi fiili ve hukuki delillerden ibaret olduğu ortaya konulmadan örgüt üyeliği veya yöneticiliğinden verilen cezaların da bir hukuki geçerliliği vardır…!
Örgütü, cebir ve şiddet eylemlerini, bunlarla olan bağı gösterir hukuki delilleri göstermeden banka hesabını, haberleşme programını, telefon kayıtlarını…vs örgüt üyeliği delili saymak; maktulü olmayan bir cinayet yargılamasında cinayet delillerini sergilemek gibi gayr-i hukuki ve gayr-i ahlaki bir tablodur.
Bu minvaldeki bütün iddianameler, suçlamalar, kesinleşmiş mahkumiyet kararları hak, hukuk ve hakikat nazarında maddi gerçeğe aykırı olduğu için yok ve hiç hükmündedir. Maddi gerçeğe yani hak ve hakikate aykırılığın hukuki tanımı: sahtelik ve sahteciliktir. Mahkeme kararları için de bu böyledir… Maddi gerçeğe ve hakikate aykırı mahkeme kararları sahte olduğu için yok ve hiç hükmündedir… Kesin bilgidir… Nokta…
Ancak hakim, savcı ve diğer ilgililerin hukuki ve cezai sorumluluğu açısından, bu kararlar, her türlü şüpheden uzak, aksi ve inkarı mümkün olmayan kesin delil mahiyetindedir.Adalet Bakanlığının ihalesi, izni, denetimi ile faaliyet gösteren ortak şirketine veya işletmesine herhangi bir sebep veya terör suçlamasıyla kayyım atanması, el konulması, araçlarını otoparka EMANETEN bırakan hakim, savcı ve bakanlık personeli için terör örgütü üyeliği delili sayılıp araçlara el konabiliyorsa, hukuken, ahlaken, vicdanen ve aklen bu mümkünse…
Devletin izin, denetim ve ruhsatı ile faaliyet gösteren bir bankadaki (Bank Asya) hesaba EMANETEN bırakılan para ve mevduattan dolayı hesap sahipleri örgüt üyeliği ile suçlanabilir, hesaplara bloke konabilir…
“Delildir, delil değildir” şeklindeki neredeyse aylık değişen, taban tabana zıt, birbirini TEKZİP eder mahiyetteki mahkeme ve Yargıtay kararlarıyla, bir nevi papatya falına dönen Bylock, ankesör, dini sohbetlere katılma, öğrenciler ve ihtiyaç sahipleri için kermes ve pilav günü düzenleme, kurum çalışanı, dernek veya vakıf üyesi olma, çocuğunu dershane veya okula gönderme, gazete ve dergi abonesi olma, basın açıklamasına katılma gibi hususlarda hukuki değerlendirmede bulunmak anlamsız ve gereksiz…
Bedenen esir olsam da ruhen, fikren ve vicdanen hürüm… Hak, hukuk, demokrasi, insan hak ve hürriyetleri ile inandığım değerler noktasında esaret altına alındığım 27 Ocak 2016 tarihindeki yerimdeyim…
Hak, hukuk, adalet, demokrasi, insan hak ve hürriyetleri ile akıl ve bilimden yana; ruhen, fikren ve vicdanen hür;
Hukuk insanlarına,
Avukatlara,
Hakim ve savcılara,
Aydınlara,
Gazetecilere,
Siyaset,
Bilim ve Sanat insanlarına,
Ve bütün masum, mazlum, mağdur, mahkum ve
Mahzunlara selam olsun…
Saygı ve sevgilerimle…
Turan CANPOLAT
2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi
D-17 Koğuşu Elazığ/TÜRKİYE
15 Temmuz gecesi cezaevinde olduğu halde darbe yapmakla suçlanan avukat Turan Canpolat, hücrede yazdığı mektupla mağduriyetlere sebep olanlara seslendi. Türkiye’nin fikren ve vicdanen hür insanlarına çağrı yaptı.
SEVİNÇ ÖZARSLAN | BOLD
Bağlı bulunduğu Malatya Barosu ve Türkiye Barolar Birliği’ne sesini duyurmayan, tutukluluğuna itiraz için 25 kez dilekçe veren Turan Canpolat, 16 Mart 2020’de kaleme aldığı ilk mektubunda söz konusu hukuksuzlukları 19 sayfada anlattı. Canpolat’ın sesini başta Avrupa Barolar ve Hukuk Birlikler konseyi (CCBE) olmak üzere 13 insan hakları örğütünden hakları örgütü duydu. Adı geçen kurumlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ile Türkiye’deki 3 resmi kuruma mektup göndererek tutsak avukatın tahliye edilmesini istedi.Turan Canpolat, 6 Ocak 2021 tarihli ikinci mektubunda ise kendisi gibi hukuksuzluklara maruz kalan mağdurların sesi oluyor.Yargıtay kararlarıyla, bir nevi papatya falına dönen Bylock, ankesör, dini sohbetlere katılma, öğrenciler ve ihtiyaç sahipleri için kermes ve pilav günü düzenleme, kurum çalışanı, dernek veya vakıf üyesi olma, çocuğunu dershane veya okula gönderme, gazete ve dergi abonesi olma, basın açıklamasına katılma gibi hususlarda hukuki değerlendirmede bulunmanın anlamsızlığına ve gereksizliğine dikkat çekiyor.
Canpolat, makdülü olmayan bir cinayet yargılamasında cinayet delillerini sergilemek gibi gayr-i hukuki ve gayr-i ahlaki bir tablo ile karşı karşıya olduklarını ifade ediyor.“Tarihe geçtiğimin farkındayım” diyen Canpolat mektubunu sonunda ruhen, fikren ve vicdanen hür; hukuk insanlarına, avukatlara, hakim ve savcılara, aydınlara, gazetecilere, siyaset, bilim ve sanat insanlarına ve bütün masum, mazlum, mağdur, mahkum ve mahzunlara selam gönderiyor.
TURAN CANPOLAT’IN MEKTUBUNUN ORİJİNALİ
6 Ocak 2021
2 Nolu Yüksel Güvenlikli Cezaevi
D-17 Koğuşu ELAZIĞ
Kamuoyuna Açık Mektup…
Bu mektup 60 aylık esaret günlerimde bir şehirdeki cezaevinden diğerine, tavuk kümesi boyutlarındaki tek kişilik tecrid koğuşlarına savrulurken tanıdığım, tanıştığım yakınlarım ile sayıları binleri bulan ve onlarla aynı kaderi paylaşan gözü yaşlı eş, çocuk, anne, baba, beli bükülmüş nine ve dedeleriyle birlikte milyonlarca masum, mazlum, mahkum ve mahzunun nam ve hesabına…
Makam, koltuk, menfaat, rant, güç ve iktidar uğruna hayali, afaki, düzinece suç, suçlama, iftira ve tuzaklarla göz yaşartan, vicdan sızlatan mağduriyetlere, mahrumiyetlere, perişaniyetlere sebep olanları hak, hukuk, adalet ve tarih önünde, insanlık vicdanında mahkum etmek ve ettirmek için kaleme alınmıştır.
Kimi, nerede, nasıl, ne ile öldürdüğü mahkumiyet kararında yazmayan birinin cinayetten hapis cezasının hak, hukuk ve hakikat nazarında bir hukuki değeri, karşılığı ve geçerliliği varsa..
Terör örgütünün ne zaman, nerede, nasıl, kimler tarafından kurulduğu, cebir ve şiddet içeren eylemleri ile bu eylemlerle olan illiyet bağının hangi fiili ve hukuki delillerden ibaret olduğu ortaya konulmadan örgüt üyeliği veya yöneticiliğinden verilen cezaların da bir hukuki geçerliliği vardır…!
Örgütü, cebir ve şiddet eylemlerini, bunlarla olan bağı gösterir hukuki delilleri göstermeden banka hesabını, haberleşme programını, telefon kayıtlarını…vs örgüt üyeliği delili saymak; maktulü olmayan bir cinayet yargılamasında cinayet delillerini sergilemek gibi gayr-i hukuki ve gayr-i ahlaki bir tablodur.
Bu minvaldeki bütün iddianameler, suçlamalar, kesinleşmiş mahkumiyet kararları hak, hukuk ve hakikat nazarında maddi gerçeğe aykırı olduğu için yok ve hiç hükmündedir. Maddi gerçeğe yani hak ve hakikate aykırılığın hukuki tanımı: sahtelik ve sahteciliktir. Mahkeme kararları için de bu böyledir… Maddi gerçeğe ve hakikate aykırı mahkeme kararları sahte olduğu için yok ve hiç hükmündedir… Kesin bilgidir… Nokta…
Ancak hakim, savcı ve diğer ilgililerin hukuki ve cezai sorumluluğu açısından, bu kararlar, her türlü şüpheden uzak, aksi ve inkarı mümkün olmayan kesin delil mahiyetindedir.Adalet Bakanlığının ihalesi, izni, denetimi ile faaliyet gösteren ortak şirketine veya işletmesine herhangi bir sebep veya terör suçlamasıyla kayyım atanması, el konulması, araçlarını otoparka EMANETEN bırakan hakim, savcı ve bakanlık personeli için terör örgütü üyeliği delili sayılıp araçlara el konabiliyorsa, hukuken, ahlaken, vicdanen ve aklen bu mümkünse…
Devletin izin, denetim ve ruhsatı ile faaliyet gösteren bir bankadaki (Bank Asya) hesaba EMANETEN bırakılan para ve mevduattan dolayı hesap sahipleri örgüt üyeliği ile suçlanabilir, hesaplara bloke konabilir…
“Delildir, delil değildir” şeklindeki neredeyse aylık değişen, taban tabana zıt, birbirini TEKZİP eder mahiyetteki mahkeme ve Yargıtay kararlarıyla, bir nevi papatya falına dönen Bylock, ankesör, dini sohbetlere katılma, öğrenciler ve ihtiyaç sahipleri için kermes ve pilav günü düzenleme, kurum çalışanı, dernek veya vakıf üyesi olma, çocuğunu dershane veya okula gönderme, gazete ve dergi abonesi olma, basın açıklamasına katılma gibi hususlarda hukuki değerlendirmede bulunmak anlamsız ve gereksiz…
Bedenen esir olsam da ruhen, fikren ve vicdanen hürüm… Hak, hukuk, demokrasi, insan hak ve hürriyetleri ile inandığım değerler noktasında esaret altına alındığım 27 Ocak 2016 tarihindeki yerimdeyim…
Hak, hukuk, adalet, demokrasi, insan hak ve hürriyetleri ile akıl ve bilimden yana; ruhen, fikren ve vicdanen hür;
Hukuk insanlarına,
Avukatlara,
Hakim ve savcılara,
Aydınlara,
Gazetecilere,
Siyaset,
Bilim ve Sanat insanlarına,
Ve bütün masum, mazlum, mağdur, mahkum ve
Mahzunlara selam olsun…
Saygı ve sevgilerimle…
Turan CANPOLAT
2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi
D-17 Koğuşu Elazığ/TÜRKİYE
15 Temmuz gecesi cezaevinde olduğu halde darbe yapmakla suçlanan avukat Turan Canpolat, hücrede yazdığı mektupla mağduriyetlere sebep olanlara seslendi. Türkiye’nin fikren ve vicdanen hür insanlarına çağrı yaptı.
SEVİNÇ ÖZARSLAN | BOLD
Bağlı bulunduğu Malatya Barosu ve Türkiye Barolar Birliği’ne sesini duyurmayan, tutukluluğuna itiraz için 25 kez dilekçe veren Turan Canpolat, 16 Mart 2020’de kaleme aldığı ilk mektubunda söz konusu hukuksuzlukları 19 sayfada anlattı. Canpolat’ın sesini başta Avrupa Barolar ve Hukuk Birlikler konseyi (CCBE) olmak üzere 13 insan hakları örğütünden hakları örgütü duydu. Adı geçen kurumlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ile Türkiye’deki 3 resmi kuruma mektup göndererek tutsak avukatın tahliye edilmesini istedi.Turan Canpolat, 6 Ocak 2021 tarihli ikinci mektubunda ise kendisi gibi hukuksuzluklara maruz kalan mağdurların sesi oluyor.Yargıtay kararlarıyla, bir nevi papatya falına dönen Bylock, ankesör, dini sohbetlere katılma, öğrenciler ve ihtiyaç sahipleri için kermes ve pilav günü düzenleme, kurum çalışanı, dernek veya vakıf üyesi olma, çocuğunu dershane veya okula gönderme, gazete ve dergi abonesi olma, basın açıklamasına katılma gibi hususlarda hukuki değerlendirmede bulunmanın anlamsızlığına ve gereksizliğine dikkat çekiyor.
Canpolat, makdülü olmayan bir cinayet yargılamasında cinayet delillerini sergilemek gibi gayr-i hukuki ve gayr-i ahlaki bir tablo ile karşı karşıya olduklarını ifade ediyor.“Tarihe geçtiğimin farkındayım” diyen Canpolat mektubunu sonunda ruhen, fikren ve vicdanen hür; hukuk insanlarına, avukatlara, hakim ve savcılara, aydınlara, gazetecilere, siyaset, bilim ve sanat insanlarına ve bütün masum, mazlum, mağdur, mahkum ve mahzunlara selam gönderiyor.
TURAN CANPOLAT’IN MEKTUBUNUN ORİJİNALİ
6 Ocak 2021
2 Nolu Yüksel Güvenlikli Cezaevi
D-17 Koğuşu ELAZIĞ
Kamuoyuna Açık Mektup…
Bu mektup 60 aylık esaret günlerimde bir şehirdeki cezaevinden diğerine, tavuk kümesi boyutlarındaki tek kişilik tecrid koğuşlarına savrulurken tanıdığım, tanıştığım yakınlarım ile sayıları binleri bulan ve onlarla aynı kaderi paylaşan gözü yaşlı eş, çocuk, anne, baba, beli bükülmüş nine ve dedeleriyle birlikte milyonlarca masum, mazlum, mahkum ve mahzunun nam ve hesabına…
Makam, koltuk, menfaat, rant, güç ve iktidar uğruna hayali, afaki, düzinece suç, suçlama, iftira ve tuzaklarla göz yaşartan, vicdan sızlatan mağduriyetlere, mahrumiyetlere, perişaniyetlere sebep olanları hak, hukuk, adalet ve tarih önünde, insanlık vicdanında mahkum etmek ve ettirmek için kaleme alınmıştır.
Kimi, nerede, nasıl, ne ile öldürdüğü mahkumiyet kararında yazmayan birinin cinayetten hapis cezasının hak, hukuk ve hakikat nazarında bir hukuki değeri, karşılığı ve geçerliliği varsa..
Terör örgütünün ne zaman, nerede, nasıl, kimler tarafından kurulduğu, cebir ve şiddet içeren eylemleri ile bu eylemlerle olan illiyet bağının hangi fiili ve hukuki delillerden ibaret olduğu ortaya konulmadan örgüt üyeliği veya yöneticiliğinden verilen cezaların da bir hukuki geçerliliği vardır…!
Örgütü, cebir ve şiddet eylemlerini, bunlarla olan bağı gösterir hukuki delilleri göstermeden banka hesabını, haberleşme programını, telefon kayıtlarını…vs örgüt üyeliği delili saymak; maktulü olmayan bir cinayet yargılamasında cinayet delillerini sergilemek gibi gayr-i hukuki ve gayr-i ahlaki bir tablodur.
Bu minvaldeki bütün iddianameler, suçlamalar, kesinleşmiş mahkumiyet kararları hak, hukuk ve hakikat nazarında maddi gerçeğe aykırı olduğu için yok ve hiç hükmündedir. Maddi gerçeğe yani hak ve hakikate aykırılığın hukuki tanımı: sahtelik ve sahteciliktir. Mahkeme kararları için de bu böyledir… Maddi gerçeğe ve hakikate aykırı mahkeme kararları sahte olduğu için yok ve hiç hükmündedir… Kesin bilgidir… Nokta…
Ancak hakim, savcı ve diğer ilgililerin hukuki ve cezai sorumluluğu açısından, bu kararlar, her türlü şüpheden uzak, aksi ve inkarı mümkün olmayan kesin delil mahiyetindedir.Adalet Bakanlığının ihalesi, izni, denetimi ile faaliyet gösteren ortak şirketine veya işletmesine herhangi bir sebep veya terör suçlamasıyla kayyım atanması, el konulması, araçlarını otoparka EMANETEN bırakan hakim, savcı ve bakanlık personeli için terör örgütü üyeliği delili sayılıp araçlara el konabiliyorsa, hukuken, ahlaken, vicdanen ve aklen bu mümkünse…
Devletin izin, denetim ve ruhsatı ile faaliyet gösteren bir bankadaki (Bank Asya) hesaba EMANETEN bırakılan para ve mevduattan dolayı hesap sahipleri örgüt üyeliği ile suçlanabilir, hesaplara bloke konabilir…
“Delildir, delil değildir” şeklindeki neredeyse aylık değişen, taban tabana zıt, birbirini TEKZİP eder mahiyetteki mahkeme ve Yargıtay kararlarıyla, bir nevi papatya falına dönen Bylock, ankesör, dini sohbetlere katılma, öğrenciler ve ihtiyaç sahipleri için kermes ve pilav günü düzenleme, kurum çalışanı, dernek veya vakıf üyesi olma, çocuğunu dershane veya okula gönderme, gazete ve dergi abonesi olma, basın açıklamasına katılma gibi hususlarda hukuki değerlendirmede bulunmak anlamsız ve gereksiz…
Bedenen esir olsam da ruhen, fikren ve vicdanen hürüm… Hak, hukuk, demokrasi, insan hak ve hürriyetleri ile inandığım değerler noktasında esaret altına alındığım 27 Ocak 2016 tarihindeki yerimdeyim…
Hak, hukuk, adalet, demokrasi, insan hak ve hürriyetleri ile akıl ve bilimden yana; ruhen, fikren ve vicdanen hür;
Hukuk insanlarına,
Avukatlara,
Hakim ve savcılara,
Aydınlara,
Gazetecilere,
Siyaset,
Bilim ve Sanat insanlarına,
Ve bütün masum, mazlum, mağdur, mahkum ve
Mahzunlara selam olsun…
Saygı ve sevgilerimle…
Turan CANPOLAT
2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi
D-17 Koğuşu Elazığ/TÜRKİYE
15 Temmuz gecesi cezaevinde olduğu halde darbe yapmakla suçlanan avukat Turan Canpolat, hücrede yazdığı mektupla mağduriyetlere sebep olanlara seslendi. Türkiye’nin fikren ve vicdanen hür insanlarına çağrı yaptı.
SEVİNÇ ÖZARSLAN | BOLD
Bağlı bulunduğu Malatya Barosu ve Türkiye Barolar Birliği’ne sesini duyurmayan, tutukluluğuna itiraz için 25 kez dilekçe veren Turan Canpolat, 16 Mart 2020’de kaleme aldığı ilk mektubunda söz konusu hukuksuzlukları 19 sayfada anlattı. Canpolat’ın sesini başta Avrupa Barolar ve Hukuk Birlikler konseyi (CCBE) olmak üzere 13 insan hakları örğütünden hakları örgütü duydu. Adı geçen kurumlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ile Türkiye’deki 3 resmi kuruma mektup göndererek tutsak avukatın tahliye edilmesini istedi.Turan Canpolat, 6 Ocak 2021 tarihli ikinci mektubunda ise kendisi gibi hukuksuzluklara maruz kalan mağdurların sesi oluyor.Yargıtay kararlarıyla, bir nevi papatya falına dönen Bylock, ankesör, dini sohbetlere katılma, öğrenciler ve ihtiyaç sahipleri için kermes ve pilav günü düzenleme, kurum çalışanı, dernek veya vakıf üyesi olma, çocuğunu dershane veya okula gönderme, gazete ve dergi abonesi olma, basın açıklamasına katılma gibi hususlarda hukuki değerlendirmede bulunmanın anlamsızlığına ve gereksizliğine dikkat çekiyor.
Canpolat, makdülü olmayan bir cinayet yargılamasında cinayet delillerini sergilemek gibi gayr-i hukuki ve gayr-i ahlaki bir tablo ile karşı karşıya olduklarını ifade ediyor.“Tarihe geçtiğimin farkındayım” diyen Canpolat mektubunu sonunda ruhen, fikren ve vicdanen hür; hukuk insanlarına, avukatlara, hakim ve savcılara, aydınlara, gazetecilere, siyaset, bilim ve sanat insanlarına ve bütün masum, mazlum, mağdur, mahkum ve mahzunlara selam gönderiyor.
TURAN CANPOLAT’IN MEKTUBUNUN ORİJİNALİ
6 Ocak 2021
2 Nolu Yüksel Güvenlikli Cezaevi
D-17 Koğuşu ELAZIĞ
Kamuoyuna Açık Mektup…
Bu mektup 60 aylık esaret günlerimde bir şehirdeki cezaevinden diğerine, tavuk kümesi boyutlarındaki tek kişilik tecrid koğuşlarına savrulurken tanıdığım, tanıştığım yakınlarım ile sayıları binleri bulan ve onlarla aynı kaderi paylaşan gözü yaşlı eş, çocuk, anne, baba, beli bükülmüş nine ve dedeleriyle birlikte milyonlarca masum, mazlum, mahkum ve mahzunun nam ve hesabına…
Makam, koltuk, menfaat, rant, güç ve iktidar uğruna hayali, afaki, düzinece suç, suçlama, iftira ve tuzaklarla göz yaşartan, vicdan sızlatan mağduriyetlere, mahrumiyetlere, perişaniyetlere sebep olanları hak, hukuk, adalet ve tarih önünde, insanlık vicdanında mahkum etmek ve ettirmek için kaleme alınmıştır.
Kimi, nerede, nasıl, ne ile öldürdüğü mahkumiyet kararında yazmayan birinin cinayetten hapis cezasının hak, hukuk ve hakikat nazarında bir hukuki değeri, karşılığı ve geçerliliği varsa..
Terör örgütünün ne zaman, nerede, nasıl, kimler tarafından kurulduğu, cebir ve şiddet içeren eylemleri ile bu eylemlerle olan illiyet bağının hangi fiili ve hukuki delillerden ibaret olduğu ortaya konulmadan örgüt üyeliği veya yöneticiliğinden verilen cezaların da bir hukuki geçerliliği vardır…!
Örgütü, cebir ve şiddet eylemlerini, bunlarla olan bağı gösterir hukuki delilleri göstermeden banka hesabını, haberleşme programını, telefon kayıtlarını…vs örgüt üyeliği delili saymak; maktulü olmayan bir cinayet yargılamasında cinayet delillerini sergilemek gibi gayr-i hukuki ve gayr-i ahlaki bir tablodur.
Bu minvaldeki bütün iddianameler, suçlamalar, kesinleşmiş mahkumiyet kararları hak, hukuk ve hakikat nazarında maddi gerçeğe aykırı olduğu için yok ve hiç hükmündedir. Maddi gerçeğe yani hak ve hakikate aykırılığın hukuki tanımı: sahtelik ve sahteciliktir. Mahkeme kararları için de bu böyledir… Maddi gerçeğe ve hakikate aykırı mahkeme kararları sahte olduğu için yok ve hiç hükmündedir… Kesin bilgidir… Nokta…
Ancak hakim, savcı ve diğer ilgililerin hukuki ve cezai sorumluluğu açısından, bu kararlar, her türlü şüpheden uzak, aksi ve inkarı mümkün olmayan kesin delil mahiyetindedir.Adalet Bakanlığının ihalesi, izni, denetimi ile faaliyet gösteren ortak şirketine veya işletmesine herhangi bir sebep veya terör suçlamasıyla kayyım atanması, el konulması, araçlarını otoparka EMANETEN bırakan hakim, savcı ve bakanlık personeli için terör örgütü üyeliği delili sayılıp araçlara el konabiliyorsa, hukuken, ahlaken, vicdanen ve aklen bu mümkünse…
Devletin izin, denetim ve ruhsatı ile faaliyet gösteren bir bankadaki (Bank Asya) hesaba EMANETEN bırakılan para ve mevduattan dolayı hesap sahipleri örgüt üyeliği ile suçlanabilir, hesaplara bloke konabilir…
“Delildir, delil değildir” şeklindeki neredeyse aylık değişen, taban tabana zıt, birbirini TEKZİP eder mahiyetteki mahkeme ve Yargıtay kararlarıyla, bir nevi papatya falına dönen Bylock, ankesör, dini sohbetlere katılma, öğrenciler ve ihtiyaç sahipleri için kermes ve pilav günü düzenleme, kurum çalışanı, dernek veya vakıf üyesi olma, çocuğunu dershane veya okula gönderme, gazete ve dergi abonesi olma, basın açıklamasına katılma gibi hususlarda hukuki değerlendirmede bulunmak anlamsız ve gereksiz…
Bedenen esir olsam da ruhen, fikren ve vicdanen hürüm… Hak, hukuk, demokrasi, insan hak ve hürriyetleri ile inandığım değerler noktasında esaret altına alındığım 27 Ocak 2016 tarihindeki yerimdeyim…
Hak, hukuk, adalet, demokrasi, insan hak ve hürriyetleri ile akıl ve bilimden yana; ruhen, fikren ve vicdanen hür;
Hukuk insanlarına,
Avukatlara,
Hakim ve savcılara,
Aydınlara,
Gazetecilere,
Siyaset,
Bilim ve Sanat insanlarına,
Ve bütün masum, mazlum, mağdur, mahkum ve
Mahzunlara selam olsun…
Saygı ve sevgilerimle…
Turan CANPOLAT
2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi
D-17 Koğuşu Elazığ/TÜRKİYE