İnsanlığın iftihar tablosu Efendimiz buyuruyor ki: “Sabır, kurtuluşun ve sevincin anahtarıdır.” (el Deylemi- el Müsned) Müminler, Allah’ın sonsuz lütufları ve nimetlerine mukabil şükürle, musibet ve meşakkatlerine de sabırla, metanetle mukabelede bulunmalıdırlar.
Sebeplerde kusur yapmama kaydıyla, “Kadere iman eden, gam ve hüzünden emin olur.” (ed Deylemi, el Müsned)
İman etme kaydıyla, her derdin, çile ve ızdırabın en kudsi dermanı olan imanı, imanı bilkader ve kazaya rıza inancı, tam sabır içinde şükretme imkanını kazandırıyor.
Bakara Suresi 153. ayette Cenab-ı Hakk, “Ey iman edenler! Sabır göstererek ve namazı vesile kılarak Allah’dan yardım dileyin. Muhakkak ki, Allah sabredenlerle beraberdir.”
155. ayette, “Biz mutlaka sizi biraz korkuyla, biraz açlıkla, yahut mala, cana veya ürünlere gelecek noksanlıkla deneriz. Sen sabredenleri müjdele.”
156. ayette, “Sabırlılar o kimselerdir ki, başlarına musibet geldiğinde, “Biz Allah’a aidiz ve vakti geldiğinde elbette O’na döneceğiz” derler.
Gıda aç olanlar içindir. İlaç hastalara lazımdır. İslam ve İman da, hayatı müstakim yaşamak için gerekir. Bizi sevdiklerimizden-geçicide olsa- ayıran ölüme, musibet, hastalık ve sıkıntılara karşı da, en müessir ilacın Sabır olduğunu görüyoruz.
………..“ O halde ey Resülüm! O üstün azim sahipleri olan peygamberler nasıl sabrettilerse, sen de öyle sabret. Onlar hakkında azap gelmesi için acele etme!…..”
Kaf Suresi 39. ayette, “O halde sen onların söylediklerine karşı sabret. Gerek güneşin doğuşundan, gerek batışından önce Rabbine hamd ederek ibadet et.”
İnsanın iman, amel ve ahlakında sağlam kalması, sadakat ve sabrına bağlıdır.
Tur Suresi 48. ayette, “ (Habibim) Rabbinin hükmü yerine gelinceye kadar sabret! Çünkü, sen Bizim himayemiz altındasın. ……”
Mearic Suresi 5. ayette, “(Habibim) O halde sen- tebliğle mükellef olduğun bu yolda- müşriklerin eziyetlerine güzelce sabret! Çünkü, azabın inmesi yaklaşmaktadır.” Buyuruyor.
Cenab-ı Hakk Asır Suresinde, “ Zaman hakkı için; insanlar hüsrandadırlar. Ancak şunlar müstesna: İman edip yararlı işler yapanlar. Birde birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler.” Buyurmaktadır.
İnsan kabili tahammül olmayacak zahmetlere, zulüm ve işkencelere maruz kaldığında, Allah’a tevekkül ve teslimiyet içinde kader ve kazaya razı olur, sabır içinde şükreder. Çünkü, insanlar zahiri sebeplere bakar zulmeder, kader hakiki sebeplere bakıp adalet eder.
Allah Hakim’dir. Abes ve lüzumsuz iş yapmaz. Her icraatında Hikmet gizlidir. Onun için olup biten her icraata Cenab-ı Hakk’ın Hakim ismiyle bakmalı,ona göre değerlendirmelidirler.
Hz. Yusuf’u(as), kardeşleri kuyuya attılar zulmettiler, Allah vesilelerle kuyudan çıkardı, köle pazarlarında bir emtia gibi satıldı ve kendini sarayda buldu. Bu defa Zelihanın iftira ve isnatlarına maruz kaldı ve yedi yıl hapishanelerde zulüm gördü. Netice de iffet abidesi olduğu anlaşıldı ve kader adalet edip sarayda maliye nazırı olma şerefini Allah lütfeyledi. Netice itibariyle, kendisini kuyuya atan kardeşlerini Allah, ona muhtaç hale getirdi. O ise, bir peygambere yakışır tavırla onlara muamelede bulundu.
Hz. Ali (r.a) “ Bir zulüm, insanı Allah’a yaklaştırıyorsa, o gerçek manada zulüm değildir.” buyuruyor. Hz. Üstad da, “Gerçek musibet, dine gelen musibettir,” diyor. Öbürleri ikazı ilahidir, arındırmadır. Tabii ki, musibetleri sabırla karşılama, Allah’a tevekkül ve kadere teslim olma şartıyla.
H.E. “ Ka^dir biz değiliz ki, kader bize bağlı olarak cereyan etsin” diyor.
Küçük göllerde bile yüzmesini bilmeyenler, okyanuslarda yüzmeye kalkarlarsa boğulabilirler.
Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyanda: Kafirlerin, zalim ve münafıkların, ihanet şebekelerinin plan, proje ve tuzaklarının anlatıldığı yerde, sabır ve sebat istenmektedir. Hemen akabinde zikir ve ibadet emri yer almaktadır. Demek ki, gücümüzün yettiği ve yetmediği yerde, mutlak kudret sahibi, Malik’el Mülk sahibi Allah’ın güç ve kuvvetine sığınmamız gerektiğine dikkatimiz çekilmektedir.
Biz aciz kullar, Allah’ı hiç bir icraatında, işinde O’nu mecbur etmeye yetkimiz, hakkımız yoktur. Allah,(cc) mülkünde dilediği gibi tasarruf hakkına sahiptir. Şu an her şeyimizi elimizden almaya, kıyameti koparmaya muktedirdir. Bizim vazifemiz, kulluğun hakkını vermek, O’nun Rızası yolunda, meşru dairede maddi manevi nimetlerin şükrünü Eda etmek ve hizmetin hakkını vermektir.
İnsan(dehr) suresi 24. ayette, “ O halde Rabbinin hükmü gelinceye kadar sabret, sakın günaha ve küfre dadananlara itaat etme!” 12. ayette ise, (Allah)(cc)” Sabretmelerine karşılık onlara cennet ve ipekli giysiler İhsan eder.” buyurulmaktadır.
Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan, Sarp yokuşu tarif ederken, köleyi, esiri hürriyetine kavuşrurma, kıtlık zamanında yetimi, fakiri doyurma şeklinde ifade edilirken, birde Beled Suresi 17. ayette, “Gönülden iman edip, birbirlerine sabır ve şefkat dersi vermek, sabır ve şefkat örneği olmaktır.” ifade buyurulmaktadır.
Hz. İbrahim(as) ciğerpare evladını kurban etmekle, oğlu İsmail(as) da kurban edilmekle imtihana tabi tutulmuşlardır. İismail(as): Babacığım, hiç çekinme, Allah ne emrediyorsa onu yap. İnşeallah beni sabredenlerden bulacaksın! Diyor ve baba oğul her ikisinde Allah’a teslim oluyorlar. Geniş izahı saffat suresinde anlatılmaktadır.
Bu gün nice hizmet kahramanı bay bayan kardeşlerimiz varlık sebebi anne babalarının cenazelerine katılamama ıztırabından tutun da, evladı ruhunu teslim ederken yüzünü görmeye bile imkan verilmeyen anne babalar, hapishanelerde garip bir şekilde şehitlik Şeref’ine mazhar olan mazlum, mağdur ve mahkum kardeşlerimize yapılan zulümlere kadar sabredip, katlanan kardeşlerimize vadedilen mükafat, Fecr suresi 27-30. ayetlerde şöyle müjdelenmektedir.
“ Ey gönül huzuruna ermiş ruh! Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine! Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime!”