Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, Saray’a çıkarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüştü. Pek çokları bu buluşmanın ardında büyük hikmetler arıyor, sükseli gerekçeler sunuyor. Erdoğan’ın gündeme getirdiği anayasa değişikliği konusunda istişare edeceklermiş. Yok efendim, bunları bir kalem geçiniz. Düpedüz itibar dilenmeye gitti. Hani haracını ödediği halde sokak çetelerinden dayak yemeye devam eden çarşı esnafının büyük babaya çıkması var ya, işte öyle…
Erdoğan, AYM’nin sistemdeki yerini teyit edecek, onun kendisini fasulye gibi nimetten saymasına yol açacak bir pozisyona izin vermez. Daha dün 6 günlük Yargıtay üyesi İrfan Fidan’ı AYM’ye atayarak iki yüksek mahkemeyi birden aşağıladı, haddini bildirdi. Bugün anayasa değişikliği gibi önemli ve itibarlı bir konuda istişare makamına yükseltmez. “Kararlarını tanımıyorum, saygı da duymuyorum” dediği yüksek mahkemeye iade-i itibar yapmaz. Bu yalnızca AYM ile ilgili bir durum da değil. Sistemin parçalarının fonksiyonlarını yerine getirmeye başlamasına izin vermez. Normalleşme anlamına gelecek hiçbir adımı atmaz, atamaz.
Ayrıca AYM’nin anayasa değişikliği konusundaki yetkileri sınırlı; sadece şekli şartlara uygunluğu denetleyebiliyor. Daha doğrusu denetleyebiliyordu. Son verdiği kararlarla bu yetkisini de Erdoğan’a devretti. Dokunulmazlıkların kaldırılması için yapılan anayasa değişikliği görüşmelerinde AKP milletvekilleri açık oy kullandı. Anayasa ve içtüzüğe açıkça aykırı olan ve oylamanın şekil şartını sakatlayan bu durumla ilgili CHP ve HDP’nin yaptığı başvuruyu reddetti. Kendisini hükümsüz hale getiren ve saygıyı hak etmeyen bir kurum olmasına yol açan çok sayıda karara bunu da ekledi.
AYM Başkanı Zühtü Arslan büyük ihtimalle Erdoğan’a şunları demiştir: “İhlal kararlarını verirken çok seçici davranıyoruz. HDP’lilere vermiyoruz, Cemaat üyeleri aklımızdan bile geçmiyor. AİHM ile çatışma pahasına Selahattin Demirtaş’ı ve hatta kendi üyemiz Alparslan Altan’ı bile reddettik. Enis Berberoğlu kararını uygulatsanız da hiç olmazsa kuyruğu biraz dikleştirsek. Çoluk çocuğun maskarası olduk.” Eminim ama ispatlayamam!
Enis Berberoğlu hakkındaki üçüncü ihlal kararına baktığımızda gerçekten ibretlik bir acziyet görüyoruz. AYM, aynı konuda üç kez ihlal kararı vermiş ve bunun da uygulanacağına inanmadığı için diğer aktörleri göreve davet ediyor. “… Kararların gereğinin yerine getirilmesi yalnızca ilgili derece mahkemelerinin değil başta Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Hakimler ve Savcılar Kurulu olmak üzere kamu gücünü kullanan diğer organların da görevidir. Bu sebeple ihlal kararının ilgili kurumlara da gönderilmesi gerekir.” Bu ifade aslında bir imdat çağrısı. Ne yazık ki olumlu cevap alma ihtimali düşük bir çaba.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop ilk günden olumsuz cevabı verdi bile. Kararı iade edeceklerini ve bir yazı göndereceklerini açıklayan Şentop’a göre mahkemenin böyle bir çağrı ya da öğüt verme yetkisi yok. Şentop hem “İhlal kararlarının uygulanması ve yeniden yargılama yapılması lazım” diyor hem de bunu gerçekleştirmek için katkı vermeye yanaşmıyor. Vekilliği kesin hüküm gelince kaldırdıklarını hatırlatıyor. AYM kararını uygulayıp kesin hükmü ortadan kaldırması gereken yerel mahkeme buna direniyor. Kanunlar böyle absürt bir durumu öngörmemiş. Hukuk sisteminin bir mahkemenin elinde oyuncak olmaması için parlamento başkanı olarak sorumluluk üstleneceğine ‘sen bana öğüt veremezsin’ gibi bir ergen atarlanmasını tercih ediyor.
Yetkisi dahilinde tahliye kararı veren birçok heyeti görevden alıp soruşturma açan Hakimler Savcılar Kurulu’ndan da farklı bir duruş beklemiyorum. Açık hukuksuzluğa karşı bugüne kadar harekete geçmedi, AYM söyledi diye de geçmez. Ancak Saray’dan emir gelirse…
AYM Başkanı Arslan, Erdoğan’ı ikna edebilmiş midir? Başkanlıktan istifa etmesi ve İrfan Fidan’ın seçilmesi gündeme gelmiş midir? Ne dersiniz?