Osmanlı’nın zaafiyeti neticesinde bilhassa 18 -19 ve 20. Yüzyıllar’da İslâm Ülkeleri ve Medeniyeti Batılılar karşısında çok ciddi gerileme, neredeyse mağlubiyet yaşar.
Batı ve Medeniyeti’nin İslam Dünyası’na tasallutu bir kısım İslam Aydınları’nı câreler aramaya iter.
Cemalettin Afgani, Muhammed Abduh gibi zatların İslâm’ı siyasileştiren görüşleri Osmanlı Coğrafyası’nda Namık Kemal, Ali Suavi ve Genç Osmanlılar’da fikir olarak karşılık bulur.
Düşüncenin temel sebebi Batı’ya, batının tahakkümüne ve batılı değerlere reaksiyondur.
Yani anlayacağınız Siyasal İslâm Düşüncesi bir aksiyon değil, reaksiyon hareketidir…
Siyasal İslâm esas itibari ile Anadolu’da II. Meşrutiyet sonrasında yükselir ve kökleşir, Cumhuriyet sonrasında ise Milli Nizam, Selâmet, Refah Partisi gibi partilerle kurumsallaşır ve temsil edilir.
Türkiye’de yaşanan Siyasal İslâm içerisinde biraz Türkîlik, biraz Suûdilik, biraz İrânilik, biraz Selefilik, biraz İhvancılık vardır ve tam olarak reaksiyonerdir.
Her reaksiyoner hareket gibi Siyasal İslamcılık’ta da güç, kuvvet ve şiddete karşı eğilim vardır…
Eğer Recep Tayyip Erdoğan‘ın İslamcılığı gerçek ise, böyle bir geri plandan gelmektedir…
Bahsi geçen dönem itibarıyla yaşamış olan Üstâd Bedîüzzamân Saîd Nursî Hazretleri ise İslam’ın Uyanışı için farklı bir yol çizer.
Nurculuk ; Sûfi Gelenek kaynaklı, muhabbet, emniyet ve ilim ile bezenmiş, sevgi soluklayan bir tecdîd hareketidir. Şiar’ı müspet hareket ve tabileri ise muhabbet ehli olup, husumete vakitleri yoktur. Reaksiyoner değil aksiyonerdir…
İşte Hocaefendi’nin Hizmet Hareketi ve gönüllüleri bu backgroundun çocuklarıdır…
Önemle belirtmek gerekir ki Nurculuk tam bir Anadolu hareketidir, çıkış itibarıyla dış unsurları içerisinde barındırmaz, muhabbet ehli Anadolu Erenleri’nin Çağdaş çizgisidir.
Evet, son günlerde Türkiye’de yaşanan olaylar sebebiyle Siyasal İslâmcı AKP ve Erdoğan’ın yetiştirdiği nesille Hocaefendi ve Hizmet Hareketi’nin yetiştirdiği nesli mukayese ettim…
Düşünebiliyor musunuz ?
Müslüman olduğu zannedilen insanlar işkence yaptıkları zatlara “Namazdan sonra devam edeceğim, (tecâvüzü ima ederek) orucumu seninle açacağım” diyebiliyor ve masumlara açık alanda copla öldürürcesine vurabiliyor, gözden ırak yerleri düşünmek bile istemiyorum.
İslâm emn-u eman dinidir.
Müslüman ; İnsanların elinden, dilinden, belinden emîn olduğu kimsedir, kim bunlar ?
Bu nasıl kin ?
Bunlar nasıl Müslüman ?
Evet Erdoğan’ın istediği ve yetiştirdiği gençlikte bir gariplik var ;
Her yerde Müslüman olduklarını insanların gözlerine soktukları halde çoğu namaz kılmıyor, örtüyü bir güzellik aracı, çalıp çırpmayı meşru görüyor, inşaallah, maşaallahla insanları avutup, uyutuyor, zâlimi ve zulmü alkışlarken masumları kınıyor, bir kısmı itibarıyla uyuşturucu müptelası olarak türlü ahlaksızlık içerisinde, bohemce yaşıyorlar…
Har vurup, harman savurduklarının ve yaptıkları israfın haddi hududu yok.
Nasıl olsa Siyasal İslâm kolay, iki slogan, iki bağırıp çağırma ile iyi müslüman olduğunu zannedersin, İslam’ın şartına rüknüne ne hacet, ibadet de neymiş, İslam’ı yaşama Müslüman görün yeter…
Okumamış, yeterince eğitim görmemiş bu tipler ellerine güç ve iktidarı aldıklarında Siyasal İslâm’ın şiddeti “câiz” gören eğilimi ile birer küçük Tiran, birer küçük Zalim kesiliyorlar, sonra gelsin cop, gelsin işkence…
Kin yiyip, kinle beslenen, kin kusan, kindar bir nesil…
Hızla radikalleşip, İŞİD, el-Kâide, Boko Haram gibi terörist örgütlere destan diziyorlar.
Hizmet Hareketi’nin tabilerine, gençlerine gelince ;
Hiçbir yerde Müslüman olduklarını insanların gözlerine sokmaz, her hal ve şartta namazlarını kılar, örtüyü bir edep aracı bilir, çalıp çırpmayı asla meşru görmez, inşaallah, maşaallahla insanları avutup, uyutmaz, zâlimi ve zulmü kınayıp masumun yanında durur, bütünü itibarıyla sigara dahi içmez, uyuşturucu ve benzerlerine yerle gök arası kadar uzak, ahlaksızlığı tanımaz, insanca yaşarlar…
Har vurup, harman savuracakları birşeyleri yoktur, olanı da insanlık için kullanırlar.
Yolları yani adanmışlık zordur, iki slogan, iki bağırıp çağırma ile iyi müslüman olunmadığını bilirler, İslam’ın şartına, rüknüne, ibadete teslim ve düşkün olarak, İslam’ı yaşar, insanlığa hizmet ederler.
Müslüman görünmezler Müslümandırlar…
Okumuş, yeterince üst seviye eğitim görmüş bu insanlar ellerine güç ve iktidarı aldıklarında Siyasal İslâm’ın şiddeti “câiz” gören eğilimini asla teşvik etmezler, küçük Tiranlara, küçük Zalimlere kök söktūrūrler, cop, işkence yok olur gider…
Kesinlikle radikalleşmeyip, radikalizmden nefretle, İŞİD, el-Kâide, Boko Haram gibi terörist örgütlere meydan vermezler.
Hizmet Erleri gelenek-görenek, geldikleri kültür itibarıyla aşırılığa radikalizme taviz vermezler. Üstad, Hocaefendi, Nurlar, Pırlantalar “itidâl-i dem” yâni serinkanlı hareketi emir ve tavsiye edip, ders verir…
Mecburen yine tekrar edeceğim Nurculuk ; Sûfi Gelenek kaynaklı, muhabbet, emniyet ve ilim ile bezenmiş, sevgi soluklayan bir tecdîd hareketidir. Şiar’ı müspet hareket ve tabileri ise muhabbet ehli olup, husumete vakitleri yoktur. Reaksiyoner değil aksiyonerdir…
İşte Hocaefendi’nin Hizmet Hareketi ve gönüllüleri de bu backgroundun çocuklarıdır, Hocaefendi’nin Cemaat’ine salık verdiği şey “vurana elsiz, sövene dilsiz olmak” bütün zulme rağmen yumruklarını dahi sıkmamaları ve asayişin manevi muhafızı olmalarıdır.
Hizmet Gönūllūleri’nin bırakın aşırılığı yada aşırılığa kaçmayı siyasileşmeye dahi meyli yoktur, insanlığı sevip insanlığa hayran olmayı ve hizmet etmeyi yaradılışlarının gâyesi bilirler.
Bütün bunlara bakınca Cemaat’in geleceğinin radikal tavırlara ve radikalizme evrilebileceğini düşünmek mümkün değil, Şakirdler’in zihin kodlarında ne fiîli ne de fikrî olarak böyle bir iz görünmüyor…
Hizmet Gönüllüleri radikalleşebilir mi ? Sorusu Hizmet Hareketi’nden bir “kült” doğar mı ? Sorusu ve beklentisi kadar absürttür.
Eğer Hizmet Hareketi mensuplarının böyle bir meyli olsaydı hiç kimsenin, hiçbir grubun yaşamadığı kadar sıkıntılar yaşamalarına rağmen, neredeyse 10 yıldır sabır, afv ve muhabbetle mukabele etmez çoktan çizgilerini değiştirirlerdi…
Eylem, söylem ve inanç düzleminde aynı yerde durmaktadırlar…
Gerçektende Cemaât’in ihtiyaç aktivasyonu, gidişâtı, ideolojik anlatıları, etkileşimleri ve networku radikalleşmeye müsâit değil.
Bununla beraber Hizmet Hareketi’nin geleceği üst seviye eğitimli, dil bilen, dünyaya-çağa bütünüyle açık, uzlaşmacı, merhamet ehli ve her coğrafyada modern Sûfi tarzında “Dindar” insanlarca kuruluyor…
Yaşadıkları dünyayla, bütün uluslarla bu kadar entegre bir topluluğun fikren ya da fiîlen radikalleşmesi nerdeyse imkansızdır.
Yakışıksız bir kıyas olacak ama ifâde etmek zorundayım Erdoğan’ın şahsiyet, tarz ve tutumu ile Hocaefendi’nin şahsiyet, tarz ve tutumu karşılaştırıldığında dahi ardıllarınca “örneklenen” bu şahısların peşinden kimin nasıl gideceği görülecektir...
Orta yerde elmas ile kömür, altın ile bakır kadar birbirinden ayrı iki nesil, iki gençler topluluğu duruyor…
Müsadenizle burada beni bütün bunları yazmaya zorlayan soruyu soracağım ; Altın gibi bir nesli terör yaftası ile yaftalayanlar, vefâsız, eğitimsiz bir gençliğin kin ve coplarına muhatap oluyorsunuz ve olacaksınız memnun musunuz ?
Ne dersiniz ? Rejimin güdümlü askerleri, polisleri, bekçileri, gençleri mi terörist ? Yoksa Hizmet’in mübârek, muallâ gençleri mi ?
“Dindar” diye yurtlarından sürdüğünüz gençliğin yerini alanlar öyle “Kindar” öyle kindar ki yarın hem sizi yakacak, hem yurdu yakıp yıkacaklar !
Evet bu rezalete zemin hazırlayanlar, gerçekten memnun musunuz ?
@mansurturgut