Bilindiği üzere Ali Babacan, geçtiğimiz hafta KHK mağdurlarıyla alakalı 18 maddelik bir eylem planı açıkladı.
Partisinin hazırladığı eylem planını burada tek tek ele alacak değilim. Sadece şunu belirtmeliyim.
Kanayan bir yara durumundaki KHK’lılar meselesini gündeme getirmesinden dolayı teşekkür ediyorum.
Bu girişten sonra onunla ilgili iki meseleye değinip sonra da iki çift sözümü söyleyeceğim.
Bunlardan biri şu ki. KHK’lılar ile ilgili yaptığı o açıklamada şöyle diyor: “Bildiğiniz gibi hain terör örgütü F.TÖ’nün…” İkincisi de şu ifade: “F.TÖ’nün devlet kurumlarında örgütlenmiş vs. …”
Sayın Babacan, daha baştan ifade edeyim.
Hiçbir zaman iki yanlış bir doğru etmez.
Bu iki ifadenizin ikisi de yanlış.
Çünkü sen de biliyorsun ki Erdoğan 2013 yılı Aralık ayında Büyükelçiler toplantısında; “Bir savcı 3 polisle hizmeti terör örgütü ve çete kapsamına sokarız, bitiririz” demişti.
Demek ki “hizmeti terör örgütü” ilan etmeden çok önce söylen bu söz her şeyin daha önce planlandığını gösteriyor.
Ancak bütün uğraşlarına rağmen bu emeline ulaşamayınca çakma darbe bahanesiyle karıncayı incitmeyen insanları terör örgütü ilan etti. Sen de biliyorsun ki Türkiye’deki mevcut terör yasasına göre Hizmet Hareketine terör örgütü demek mümkün değildir. Durum bu iken Hizmet Hareketi hakkında “hain terör örgütü FET.” ifadeniz ancak Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürer. Ayrıca dünyadaki bütün ülkelerin kabul ettiği ölçülere göre de Hizmet Hareketi bir terör örgütü değildir.
Olsaydı zaten ne Erdoğan’ın ve ne de senin gibilerin söylemelerine gerek duymadan onlar bunu delilleriyle ortaya koyardı. Dolayısıyla siz baştan gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemiş durumdasınız.
Bu yüzden sizden muhalefette olmaz iktidar da!.
Hatta bir cacık da olmaz.
Çünkü siz, mevcut baskıcı rejimi inşa eden Erdoğan’ın sakızını çiğnemekle onunla aynı çizgide hareket ediyor ve Hizmet Hareketine yaptığı zulme payanda oluyorsun.
Şimdi gelelim başlıktaki “iki çift sözüm” ifadesine.
İlki şu: 17-25 Aralık operasyonlarının yapılması maalesef zatınızın eseridir. Sen o günlerde hem ekonomiden sorumlu bakan ve hem aynı zamanda başbakan yardımcısı idin.
Sanırım Ekrem Dumanlı’nın youtube kanalında (“Ali Babacan, Zarrab için Süleyman Aslan’ı bizzat görevlendirdi”) anlattığı İranlı Reza Zarrab’ın ‘Amerikan ambargosunu’ delme hikayesini, bizzat faili olduğunuz için biliyor olmalısınız.
Ancak ben okuyucular için yeniden hatırlayım.
O günün başbakanı sana bu problemin çözümü için görev vermişti.
Sen, bunun üzerine kamu bankalarının genel müdürlerini Meclis’te bir araya getirdin ve bu konuyu onlara aktardın.
Orada bulunan genel müdürlerden biri, ABD’nin bu durumu en geç bir yıl içinde fark edeceğini söylemesine rağmen Vakıf Bank Genel Müdürü Süleyman Aslan, ‘Ben ABD’ye yakalanmadan bu işi çözerim” deyince neticesini bile bile bu görevi sen ona verdin.
Sonra bu yolsuzluk olayı fark edilip savcılar tarafından soruşturma açılınca Erdoğan, kendi hırsızlığını ört bas etmek için “Paralel yapı hükümetimize darbe yapmaya kalktı” dedi. Ve sen milyar dolarları bulan bu yolsuzluğun hem yapılmasında hem de ortaya çıkarıldıktan sonra ört bast edilmesinde ortak değil misin?
İkinci sözüme gelince, yaptığın o açıklamada; “15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından OHAL KHK’ları ile ihraç edilen vatandaşlarımızın hakları… gibi bir laf ediyorsun.
Bu ifadeyi söylerken yüzüne iyice baktım.
Yüzünde ne bir utanma ne de bir kızarma ifadesi vardı.
Allah’tan kork.
Bu günahın altında senin de imzan yok mu?
Siz ne pişkin adamlarsınız?
Şimdi de kalkmış “ama, fakat, lakin” diyerek KHK’lıların haklarını geri alacağız diyorsun.
Akif’in, “… edepten yok payesi bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi.” dediği gibi edepsizce çıkmış bir de haktan hukuktan bahsediyorsun.
Sayın Babacan, Şair Rıza Tevfik’in Abdül Hamid’in ruhundan istimdat istediği bir şiiri var, bilir misin?
Hatırlatayım.
O şiirde şöyle der: “Târihler ismini andığı zaman, Sana hak verecek, ey koca Sultan; Bizdik utanmadan (sana) iftira atan... İşte sen de KHK’larla ilgili eylem planını açıklamak için kameraların karşısına geçtiğin zaman bu şiirden mülhem şöyle demeliydin. “Ey KHK’lılar târihler sizden bahsettiği zaman, Size hak verecek, zira bizdik utanmadan size terör örgütü diyerek iftira atan…”
Ayrıca şiirin devamında şu mısralar da var: “Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz… Sade deli değil, edepsizmişiz. Tükürdük atalar kıblegâhına.” Bu mısralarda olduğu gibi sen de şöyle demeliydin: “Terörist siz değildiniz, ancak bizler sizin gibi masum insanları terörist ilan eden makyavelist bir adamın peşinden gittik. Böyle yapmakla sade deli değil, hem de edepsizlik ettik. Tükürdük zamanında göklere çıkardığımız masum insanların yüzüne.”
Sayın Babacan, ben Din Kültürü öğretmeniyim.
Eşim de Kur’an Kursu öğretmeni.
Sence bizden terörist olur mu?
Ve biz ilk çıkarılan KHK ile ihraç edildik.
Ben, KHK’lılar ile ilgili açıklamaları yapmadan önce senden özür dilemeni ve sonrasında da şunu söylemeni bekledim: “Diploması olmayan bir Reis-i Cumhur tarafından imzalanan o KHK’ların hepsi geçersizdir. Biz o KHK’lar ile mesleklerinden atılan ve böylece açlığa mahkûm edilen insanların hamisi olacağız”
Böyle demiş olsaydın işte o zaman Hz Ömer’in sırtındaki gömleği sorgulayan adamın doğruyu öğrendikten sonra “Şimdi anlat Ya Ömer, seni dinliyor ve itaat ediyoruz” dediği gibi derdik.
Ancak şimdi senin “ama, fakat, lakin” teranelerini dinlemek istemiyoruz.
Ta ki aklını başına alıp düğmeyi doğru ilikleyinceye kadar!..