Şeyh Said isminin bir bulvara verildiği ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Kayyım belediyesi, “Bizden önce verilmiş, halk da böyle biliyor. Ne var bunda!” şekilde savunma yapmıştı. Halbuki o ismi verenler halen yargılanıyor.
Yani ‘Biz yaparsak helal, başkası yaparsa ona haram’ zihniyeti tam gaz!
Hal böyle olunca icraatı yapan iktidar olmasına rağmen tartışma yoğun bir şekilde muhalefet partilerinde devam ediyor.
Konuyla ilgili Fatih Altaylı, ‘Hitler’in bile ismini bir caddeye vermenin mantığı olabilir ama Şeyh Said’in ismi verilemez’ mealinde bir şeyler söyledi. Sadece Altaylı’nın kişisel görüşü olsa belki çok ciddiye alınmazdı ama egemen bir zihniyeti temsil ettiği için konuşulması gerekiyor.
“Savaş suçlusu, Almanya’yı felakete sürüklemiş, falan-filan bir sürü şey ama hain değil. Seçimle gelmiş ve Almanya’ya ihanet etmiş birisi değil.” dedi Altaylı.
Seçimle gelmiş kısmındaki subliminal yalamaya bugün girmeyeceğim. “İngilizlerle işbirliği yaptığı için haindir.” iddiası ile de ilgili değil anlatacaklarım.
İki ana mesele var; o ‘bir sürü şey’ diye kesip atılan şeyler yakın zamanın dünya tarihindeki en iğrenç şeyler.
‘Almanya’yı felakete sürüklemiş’ dediği şey yıkılan binalar falan herhalde. Milyonlarca Alman hayatını kaybetti faşist ve ırkçı bir yönetimin ihtirasları yüzünden. İkinci Dünya Savaşı’ında ölenlerin sayısı da yaklaşık 80 milyon.
Yahudi ve Roman soykırımında ölenlerin sayısı 6 milyondan fazla. 600 bin olsa ne olur o ayrı bir şey ama bir şeyin ne kadar büyük bir trajedi olduğu maalesef rakamlarla kuvvet buluyor.
Dünya tarihinde ilk defa bir katliamın endüstrileşmesini sağlayan yönetimdir Naziler. Tasvir çirkin ama insan öldürmenin sanayisini kurdular. Muhaliflerine de aynı sertlikte mukabele ettiklerini söylemeye gerek yok.
Türkiye’de bu ‘Holokost’ meselesinin tam dehşeti ile anlaşıldığını sanmıyorum. Sebepleri malum olmakla birlikte hatta biraz kurcalasanız yok İsrail’in kurulması için özelikle Yahudilerin bölgeye sevk edilmesi için yapılan bir oyun olduğundan tutun da aslında ölenlerin Hazar Türkleri olduğuna kadar birçok farklı hikaye dinlersiniz.
Yer yaştan milyonlarca insanın sadece milletlerinden dolayı Avrupa’nın her yerinden işgal edilen bölgelerdeki kamplara getirilip burada katledilmelerinin nasıl bir vahşet olduğunu tartışmak bile ayıp. Hemen güncele bağlayarak, “Ama İsrail de…” denecek bir mesele değil.
Bunu yapan bir lider ama Almanya’ya ihanet etmemiş işte!
Yani bu zihniyete göre bir lider ülkesi için insanlığa karşı her türlü zalimliği yapsa da son kertede mazur görülebilir!
Hitler vakti zamanında Alman devleti demekse, Hitler’e karşı gelen örneğin Hans ve Sophie Scholl kardeşler ki bugün hayırla yad ediliyorlar, en büyük hain olarak kalmaya devam etmeli.
Hatta biraz zorlansa Hitler için Alman sanayinin gelişmesine katkı sağladığı, birçok icadın bulunmasına imkan verdiği ve mimari de birçok yeniliği kazandırdığı bile söylenebilir. Almanların bugün bile sitayişle bahsedilen otobanlarını yapması da ayrıca bir başarıdır.
O zaman şimdi güncele girerek, Netanyahu da her şeyi İsrail devleti için yapıyor.
Ülkeyi belki de kuruluşundan beri esir alan en ilkel düzeydeki devletçi ve milliyetçi zihniyetin bir dışa vurumu aslında Altaylı’nın sözleri. 1915’te el konulan Ermeni mallarının mirasçısı olan birisi için tutarlı olduğunu da belirtmek gerekir.
Aslında zihniyet şudur; insanın bir değeri yoktur, herkes ve her şey devlet içindir. Ve devlet bugün hangi görüşteyse ben ona biat ederek varlığımı devam ettiririm. Kaybedelerden olmam!
İslamcıların büyük bir put olarak görüp, sahip olduktan sonra tapmaya başladıkları devlet ile günümüz ilişkileri de budur.
Onlar da sonunda her konuda haklı çıkmanın en kolay bir yolu olarak her türlü aykırı sesi devleti yıkmaya tevil ettiler.
Komplo teorilerine bakmayın. Her ülkede devleti kimlerin yönettiği kendi mekanizmasından bağımsız olarak her dönem değişir. Bugünün devlet tapıcılarının en büyük “devlet düşmanı” olmalarındaki hıza şaşar kalırız. İnşallah o zaman bu ülkenin insanlarına yaptıkları zalimlikler konuşulur.
Yarın öbür gün şu an başımızda ‘seçimle’ gelmiş adam gittiğinde yapılan yollara, havaalanlarına güzellemeler yapacak, ‘Başörtüsüne özgürlük getirdi’ diyecekler olacak.
O yolların 3 liralık maliyetinin 10 liraya nasıl çıkarılıp nasıl soyulduğunu kendisinin nasıl fakirleştiğini, kimlerin servet biriktirdiğini yine es geçerek. Camilerin ne kadar boşaldığı ve dinin ne kadar itibar kaybettiğini söylemeye de yüzleri olmayacak.
‘Evet her şeydi ama hain değildi’ güzellemeleriyle.