Açık Mektubuma cevaplar
Onun içindir ki toplumda “suskun ekseriyet”, her zaman yaşanan bir realitedir. Bunları göz önünde bulundurarak, otuz kadar arkadaşın duyarlılıklarını dile getirmelerinin, milletten ümid kesmenin doğru olmadığını ispatlamaya yeter olduğunu, memnuniyetle söyleyebilirim. Allah kendilerinden razı olsun. Bu haklarını teslim etmeyi borç bildiğim için de bu yazıyı kaleme alıyorum. üç mesaj saygılı eleştiri, İki mesaj katı taassup ifadesi olup diğerleri olumlu intibalar içermekte.
Hepsi de akademisyenler tarafından kaleme alınmış. Zahmetleri için hepsine teşekkür ediyorum. Bundan sonraki bölümde onların ifadelerini iktibas etmeyi, kadirşinaslık gereği buluyorum.
Yalnız, kişiye özel mektubun mahremiyetini ihlal etmemek ve kendilerine zarar vermemek düşüncesiyle, adlarını yazmayıp sadece, baş harfleri ile yetineceğim.
Mektupların en fazla vurguladıkları husus: anayasal düzeni yıkmak için terör örgütü kurmak, devlet ve millet aleyhinde casusluk ithamlarına inanacak tek kişi bile çıkmadığıdır.
“Sizin gibi bir alime bu muamele yapıldığı için gerçekten üzgünüm. Bu ve benzeri olaylar Türkiye için büyük bir kayıptır. İçinde bulunduğunuz durum sizin için bir “gaza”dır. Size bu yolda en yüksek hayır ve başarıları diliyorum. Elimden gelen bir şey varsa yapmaya hazırım”. (N.N.A)
“mail’inizi aldım. Çok üzüldüm. Size yapılmış olan o suçlama büyük bir haksızlıktır. Allah yardımcınız olsun Selamlar.(M.B) (İ.E) (M.E.E)
“Elektronik mektubunu okudum ve çok memnun oldum. Sizlere iftira atıldığını, herkes gibi ben de biliyorum. Bu iftiralar bana ve benim gibi cahillere yapılsa fazla üzülmem. Ancak, sizin gibi büyüklere yapılınca çok üzülüyorum. Bu sıkıntıların başımıza neden geldiğini, eminim ki, sizler daha iyi bilirsiniz” (S.Ç)
“Sizleri ve ali cenap ailenizi otuz altı yıldan beri tanıyorum.
Hakkınızda, “Bir Asr-ı Saadet Müslümanıdır” diye şahitlik ederim”. (M.Ç)
Bazı dostlar, bu sıkıntıların sabırla geçeceğini, Allah’ın sabr edenlerle beraber olduğunu bildiriyorlar:
“Allah’ın selametinde daim ol ! Allah sabırlılarla beraberdir kardeşim . . .”
Bu da geçer inşallah ! (S.T) (M.E) (F.T) (N.Y)
“Sahit ol Allah’ım. Suat Yıldırım, senin davan yolunda hayatını sürdürdü ve bizlere güzel örnek oldu” (E.K)“Malumunuz olduğu üzere ülkemiz zor günlerden geçiyor. Hepimiz imtihan oluyoruz. Böyle bir süreçte zat-ı alinize atılan iftira ve töhmetler karşısında mahzunuz, kederliyiz, duacıyız. Sizi ağır ithamlar altında bırakanları adil-i mutlak olan yüce Allah’a havale ediyoruz”. (A.A.)
“Bu mesaj size ulasır mı bilmiyorum. Ama en samimi duygularımla gecmis olsun diyorum. Hic birsey degil ama en azından kalben bu zalimlerin yaptıklarına bugz ediyorum. Allah sizi en yuksek rızasıyla taclandırsın insallah hocam. Kalbimiz ve dualarımız sizinle insallah. Benim yapabilecegim herhangi birsey olursa da emredin hocam”. (A.Ç)
“Sizin gibi ilim insanlarına yapılan bu iftira, mevcut yönetimin ne kadar hakkaniyetten uzaklaştığının delili olur ancak. Sizin değerinize, şahsiyetinize bir leke bulaştıramaz. Siz bu dünyada kıyamete kadar ve ahirette ilelebet çok kıymetli eserleri olan bir tefsir alimi olarak anılacaksınız inşallah. İnsanların korkudan bir şey diyememeleri de sizi çok üzmesin, Hakk katındaki kıymetimizdir asıl olan”. (A.G) (H.I) (S.A)
“Merak etmeyin Allah’in izniyle bunların hepsi gecer. zahmetleri biter, sevapları kalır. cok cok selam.”
(Z.S)
Emile Zola gibi bazı kahramanlar, “Şahitlik için Mahkemeye adımı yazdırabilirsin” diyorlar:
“Sizin şahsınızda ulemaya yapılan muameleyi asla tasvip etmiyorum. Bir mücrim gibi evinizin arandığını, sizin yurt dışına gitmek zorunda kaldığınızı işittim. O günlerde size ulaşamadım, ancak etrafımdaki dostlarımla üzüntümü paylaştım.
Önceki gün iki dostum vasıtasıyla sizin yazdığınız açık mektuptan haberim oldu. Sosyal medya ortamlarında da sizin lehinize şahitliğimi beyan ettim. Mahkeme-i suğrada da, mahkeme-i kübrada da lehinizde şahidim”. (F.O)
“Her yerde sizin hakkınızda hüsnü şahadette bulunurum. Esasen bu haberler çıktığı zaman “Yahu bunu bari Suat beye yapmayın diye” çevreme söyledim. Ama bizi dinleyen yok. Hakkınızda hiçbir şüpheye kapılmadım. Sizin vatansever, inançlı, imanlı bir kişi olduğunuza şahadet ederim. Hakkınızda hüsnü şahadette bulunmak üzere beni şahit olarak yazdırabilirsiniz. Savcılar dinlese de anlatsak. Ama kim dinler?
Sizin hakkınızda yapılan suçlamadan çok derin üzüntü duyduğumu bilmenizi isterim. Allah yardımcınız olsun”. (H.A)
“ Sağ ol Suat Kardeşim. Fakire sahsımla ilgili olarak düsen bir şey olursa adli makamlarda, her yerde hüsnü şehadette bulunurum, sizin hizmet ehli olduğunuza inanırım” (Y.K)
İnce düşünen şefkatli arkadaşlar aile fertlerinin ihtiyaçları ile ilgilenmeye hazır olduklarını belirtiyorlar:
“Suat kardeşim, sizin çocuklar buralarda iseler, bir ihtiyaçları olursa fakir gayret edeyim” (Y.K)
“Maaşınızı hala alabiliyor musunuz? Ekonomik durumunuz ve sağlınız moraliniz ne durumdadır?” Çok geçmiş olsun! Allah sağlık, sıhhat, selamet ve afiyetler versin…” (R.Ş.)
Otuz beş yıldan beri tanıdığım eski bir öğrencimiz olan bir hoca hanımın tanıklığı ise ayrıca bir değer taşıyor:
“Bunun ispatı şudur ki ben nurcu değilim bunu herkes de biliyor. Bunu açıkça söylediğim halde beni (…) kız kolejinde öğretmenliğe aldılar…Eğitimde güzel çalışmalar yaptılar…Bütün çocuklarımızı o dershanelere verdik üniversiteyi kazansınlar diye. Kim vermedi ki…Siz ayrım yapsaydınız beni oraya aldırmazdınız….
siz ayırım yapmadınız….Buna hep şahidiz (…)
Hayret ediyorum ya hu…Erzurum Atatürk üniversitesinde İslami iİimler Fakültesi ve diğer Fakültelerden öğrencileri evinizde yemeğe alırdınız….
Yıldız abla devasa bir yer sofrası donatırdı…Her guruptan öğrenciler gelirdi…Ordada ayırım yapmazdınız….
Abdurrahman beyin Erbakanla bile resmi var onların sempatizanıydı ama sizi çok sever….şimdi bile hala sever….Bizler müslümaniz ve alimlerimizden asla vazgeçmeyiz….
Erzurumun kara kışında bizler başörtüsü yüzünden yurtlardan bile atılınca yine ayırım yapmadan şu gurup bu gurup demeden evlerinize aldınız….Orda da her guruptan her fakülteden başörtüsü mağduru öğrenci vardı .Bunları asla unutmayız…Unutursak Allah sorar….
Alimlerimize dokunmasınlar
Allah’ın zoruna gider…”