HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “SADAT, doğrudan Türkiye içinde ve dışında cihatçı faaliyetleri yürütmekle görevli bir şirkettir” iddiasında bulunduğu konuşmasında AKP’li Karadenizli iş adamlarının terör örgütü PKK’ya ciddi yardımlarda bulunduğunu da ileri sürdü.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKP’nin HDP’li belediyelere yönelik “teröre destek” iddiasıyla kayyum düzenlemesinin “eşkıyalık ve darbe” olduğunu savunarak, “Eğer bazı kişiler ve şirketler PKK’ye yardım yaptı diye suçlanacaksa Rizeli iş adamlarından başlayabilirler. Özellikle Doğu’da; baraj, yol ve köprü ihalesi almış AKP’li Karadenizli iş adamları… Bunlar PKK’ye ciddi yardımlarda bulunduklarını da saklamıyorlar” iddiasında bulundu. “AKP’ye yakın söz konusu şirketlerin PKK’ye çok büyük paralar verdiğini bildiğini” öne sürenDemirtaş, “Belediyeler PKK’ye yardım yaptı yalanına sığınmak yerine mümkünse kayyum atayacaklarsa bu AKP’li büyük şirketlere atasalar daha iyi olur” diye konuştu.Demirtaş, DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in “Lice’de PKK’ya yönelik düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 34 köylü özel bir birim tarafından yakılarak öldürülmek istendi”iddiasında işaret ettiği Sadat A.Ş.’yle ilgili de açıklama yaptı. Demirtaş, sitesindeki ‘eğitim paketleri’nin arasında ‘Gayri nizami harp kursu’nda da bulunduğu Sadat A.Ş.‘ye ilişkin olarak,“Bu SADAT denen şirketin de aslında doğrudan Türkiye içinde ve dışında cihatçı faaliyetleri yürütmek, eğitmek bunları koordine etmekle görevli bir şirket olduğu anlaşılıyor. Bunlar AKP tarafından korunuyor. Bildiğim kadarıyla Emniyet ve ordu içerisinde de bunlardan rahatsızlık var” ifadelerini kullandı.Cumhuriyet’ten Mahmut Lıcalı’nın haberine göre, bir grup gazetecinin sorularını yanıtlayan Demirtaş’ın açıklamaları şöyle:
Bunun adı kayyum değil, darbedir. İsmine kayyım demekle kayyum atamış olmuyorsunuz. Kayyımın hukukta tanımı bellidir. Hükümetin hem bazı şirketlere uyguladığı kayyım uygulaması hem de belediyeler için düşündüğü tümüyle gasptır, eşkıyalıktır, darbedir. Hükümetin yanıldığı şudur: Gerçekten toplumu belediyelere el koyma suretiyle PKK’yi bitireceğine ve ‘terörle mücadelede’ etkili olacağına inandırmış durumda. PKK ve belediyeler bağlantısı kesinlikle bir yalandır. PKK’nin belediyelerden destek aldığı tümüyle bir iftiradır. İkincisi kayyım atanmış hiçbir belediye o belediyeyi yönetemeyecektir. Halk ve personel buna izin vermeyecektir. Tümüyle boşa çıkmış bir belediye olacaktır. Belediye hizmetleri belki de duracaktır. Kayyım atanmış şehirlerde artık belediyecililk faaliyeti uygulanamayacaktır.
“ERDOĞAN BİLİYOR”
Eğer bazı kişiler ve şirketler PKK’ye yardım yaptı diye suçlanacaksa Rizeli iş adamlarından başlayabilirler. Özellikle Doğu’da ihale almış; baraj, yol ve köprü ihalesi almış AKP’li Karadenizli iş adamları… Erdoğan bunları ismen biliyor. Bunlar PKK’ye ciddi yardımlarda bulunduklarını da saklamıyorlar. Erdoğan’a bunu defalarca gidip şikâyet babında da ifade etmişlerdir. ‘Biz PKK’ye vergi ödemeden orada çalışamıyoruz’ diye. Erdoğan da bunu engellemediğini birkaç defa üstü kapalı toplantılarda söyledi. O AKP’li şirketlere kayyım atayacaklar mı? Çünkü onlar bildiğim kadarıyla PKK’ye çok büyük paralar verdiler. Gönüllü mü yoksa mecburi mi verdiler bilemem. Ama belediyeler PKK’ye yardım yaptı yalanına sığınmak yerine mümkünse kayyım atayacaklarsa bu AKP’li büyük şirketlere atasalar daha iyi olur.
İÇ TÜZÜK İÇİN UZLAŞI ŞARTI
Mevcut İçtüzük’ün iyi olmadığını biz de düşünüyoruz. Daha demokratik bir İçtüzük yapmak lazım. Ama AKP’nin ve Erdoğan’ın istediği bu değil. Erdoğan muhalefetin yetkilerinin fazla olduğunu düşünüyor. Bir talimat verdiğinde şak diye görevini yerine getirecek bir parlamento istiyor. Komisyon bir araya gelecek ve ilk değerlendirmelerini yapacak. Partilerin yaklaşımlarını göreceğiz, eğer muhalefetin sesini kısmaya dönük bir teklifle AKP gelirse oradan uzlaşmayla çıkmak kesinlikle mümkün değil. İçtüzük’ü değiştirmek için yapacakları her hamle de biz en sert muhalefeti yürütürüz. Demokratik yeni bir İçtüzük yapmak isterlerse hazırız. Erdoğan’ın derdi anayasa değişikliklerini çok hızlı bir şekilde Meclis’ten çıkaracak ve muhalefetin muhalefet ederek engelleme Meclis’i tıkama yetkilerini elinden alacak bir değişiklik beklentisidir.
“ÖLDÜRMEKLE ÇÖZÜLMEZ”
Bizim elimizde istihbarat kaynakları yok. Devletin istihbarat örgütü var. Devletin resmi ajansı bu haberi ilk geçti. Birincisi PKK’nin üst düzey bir yetkilisinin öldürülmesinin gerçekten de sorunun çözüleceğine dair bir inanç yaratıyor olması çok hazin bir durumdur. PKK’de bugüne kadar neredeyse 30 bine yakın insan öldürüldü. Aralarında çok üst düzey PKK’liler de vardı. Fakat gördük ki bu süre zarfında PKK’nin kadro sayısı bin ise on bin oldu. Ortada Kürt sorunu var; Bahoz Erdal sorunu yok. Başbakan’ın, istihbaratın ve AA’nın ortaya koyduğu bilginin de kesinlikle güvenilir olmadığını söylebilirim. Bir bakarsınız hükümetin ‘Yüzde yüz teyit ettik’ dediği bilgi yüzde yüz yanlış da çıkabilir.
“ÖNCE BAKANLAR BUYURSUN”
Muhalefetin bu anayasa değişikliğini desteklemiş olmasının ne kadar vahim bir hata olduğu her gün ortaya çıkıyor. CHP’deki milletvekillerinin büyük bir kısmı hayır oyu verdiler ama sonuçta CHP yönetiminin desteğiyle bu çıktı. CHP yönetimi desteklemeseydi; bu teklif Meclis’e sunulmayacaktı bile. CHP yönetimini çıkıp bundan sonraki süreçte özeleştiri vermesi lazım. AKP’nin ne mal olduğunu belli de fakat CHP’nin bu tuzağa düşmüş olması kabul edilebilir değil. Başbakan ‘Vekiller gitsin ifade versin’ diye çağrı yapıyor. Biz kendisine çağrı yapalım: Hırsızlıkta suçlanan bakanlarınız önden buyursun. Madem adil yargılama var onları neden yargıdan kaçırdınız?
-Vekillere yönelik savcılık ifadesi verilmeden yargı sürecinin başlayacağı yorumları yapılıyor…
Savcı bunu yapabilir. İfade almadan dava açabilir ama mahkeme savunma almadan yargılama yapamaz. Savcı ifadeye çağırır gelmezse dava açıyorum diyebilir. Ama dava açıldıktan sonra mahkeme savunma almadan ilerleyemez. Şu ana kadar hiçbir milletvekillimiz ile ilgili zorla getirme kararı alınmadı.
“EMNİYET VE ORDU SADAT’TAN RAHATSIZ”
Devlet içerisinde AKP’nin desteğiyle örgütlenmiş bir cihatçı IŞİD anlayışı var. Bu SADAT denilen şirketin de aslında doğrudan Türkiye içinde ve dışında cihatçı faaliyetleri yürütmek, eğitmek bunları koordine etmekle görevli bir şirket olduğu anlaşılıyor. Bunlar AKP tarafından korunuyor. Bildiğim kadarıyla Emniyet ve ordu içerisinde de bunlardan rahatsızlık var. Bunlar çok ayrı bir birim gibi çalışıyorlar. Kendilerini doğrudan saraya bağlı gibi hissediyorlar. Böyle yansıtıyorlar.
CHP ve MHP’nin bölgeye gelmesinde Başbakan’dan çok biz memnuniyet duyarız. Çünkü gerçekten de boylarını ölçüsünü almak istiyoruz. Gelsinler boylarının ölçüsünü alsınlar istiyoruz. Çünkü AKP’nin boyunun ölçüsünü aldık; ama CHP ve MHP de bence şansını denemeli. Başbakan; HDP’nin aldığı oylara hiçbir şekilde saygı duymadan CHP ve MHP’yi ‘Gelin işinizi kolaylaştıracağız yeter ki HDP’yi bitirelim’ çağrısı yapıyor. Bu çok terbiyesizce ve saygısızca bir yaklaşımdır. Düşük profilli Başbakanı da terbiyeli olmaya, haddini bilmeye davet ediyoruz. Oradaki insanların verdiği oylar gayrimeşru mudur? HDP’ye oy verenler bu ülkenin yurttaşı değil mi? Biz Kürtlerin yaklaşık yüzde 55’inin oyunu aldık. Sadece Şırnak’ta değil İzmir’de de aldık. MHP’nin Hakkâri’den aldığı oydan çok daha fazlasını Osmaniye’den alıyoruz.
“PUTİN’LE PLATONİK AŞK”
-Önce Cemil Çiçek, ardından Başbakan “içerideki dostlarımızla barışmalıyız” açıklaması yaptı. HDP kendini “içerideki dost” olarak görüyor mu?
Hayır. Şu anda Esad’a ve Putin’e karşı kullandıkları dile bir bakın, bize karşı kullandıkları dile bir bakın. Putin ile neredeyse platonik aşk noktasına geldiler, bize karşı düşman için kullanmadıkları dili kullanıyorlar. Barış derken, içeride barıştan söz etmiyorlar. Kendi aile içi barıştan söz ediyorlar. Rantı paylaşamadıkları için birbirine girmiş AKP’lilerin artık kendi içlerinde barış kurmasından bahsediyorlar. Türkiye toplumuyla barışmaktan bahsetmiyorlar. Putin’e bu kadar yalvar yakar olmalarının nedeni içeride artık muhalefete karşı güç kaybetmelerindendir. İsrail ile bu kadar aleni bir şekilde rezilce bir anlaşma yapmalarının tek nedeni içeride muhalefet ile baş edemiyor olmalarından dolayıdır. Yoksa içeride barış, Kürtlerle Alevilerle, sol kesimle olacaksa; baş göz üstüne, çok saygın olur. Yapmaları da gerekir ama böyle bir niyetleri yok.
“HDP DEĞİL ONLAR YANLIŞ”
Kadir Yıldırım ve Altan Tan arkadaşlarımız da parti içerisinde sert bir şekilde eleştirildiler. Hepsine HDP çizgisi hatırlatıldı. Yanlış olan HDP değil, yanlış olan onların durduğu yerdi. Zannedersem arkadaşlarımız bu konuda daha dikkatli olacaklardır. Asıl olan HDP’nin sözcülerinin yaptıkları açıklamalardır.