Uluslararası siyasetin önde gelen isimleri ve kuruluşlara ait gizli belgeleri paylaşan Wikileaks, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Enerji Bakanı Berat Albayrak’a ait olduğunu öne sürdüğü e-postalarını yayınladı. Redhack de daha önceden Albayrak’a ait olduğu iddia edilen mailleri yayınlamıştı.
Haberdar.com’un çevirisini yayınladığı wikiLeaks duyurusu şöyle: “WikiLeaks Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı, Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın kişisel email adreslerinden, 57.934 adet emailin bulunduğu arama yapılabilir şekilde düzenlenmiş güvenilir arşivi yayınlıyor. Emailler Nisan 2000 – 23 Eylül 2016 arasındaki onaltı yılı kapsıyor ve çoğunlukla Albayrak’ın Türkiye’nin yönetici elitinden politikacılarla, işadamlarıyla ve aile üyeleriyle yazışmalarından meydana geliyor.
23 Eylül’de, hacktivist grup Redhack, Albayrak’ın emaillerini ele geçirdiğini ve Aslı Erdoğan ve Alp Altınörs’ü özellikle belirterek, solcu muhalif tutuklular serbest bırakılmaz ise, e-mailleri 26 Eylül’de yayınlacağını duyurdu.
Hiç bir şey yapılmadığında, Redhack arşivi Google Drive ve Dropbox’a yükledi. Akabinde Türk Devleti Google Drive, Dropbox, Microsoft Cloud ve Github’a normal internet erişimini sansürledi ve Redhack şüphelisi olduğunu iddia ettiği insanları gözaltına aldı. Bu değerli arşivle ilgili haber yapmak şimdiye kadar hem sansür sebebiyle hem de güvenilir, arama yapılabilir, atıfta bulunulabilir bir arşivin yokluğu sebebiyle engellenmişti.
Emailler Albayrak’ın adı İŞİD ile petrol ticareti yapmakla anılan Powertrans gibi çeşitli şirketlerle ilişkisini gösteriyor. 11 Kasım 2011’de Erdoğan hükümeti petrol ve yan ürünlerinin ithalat, ihracat veya transitinin yasaklandığı yasayı yürürlüğe soktu ama yasa aynı zamanda devletin özel durumlarda yasağı geçersiz kılabileceğini de belirtiyordu. Bu istisnayı Powertrans’a, kamusal ihale açılmadan bütün petrol ticareti haklarını vermek için kullandılar. Türk basınında Powertrans’ın İŞİD kontrolündeki petrolün ticaretini yaptığına dair sayısız iddialar yayınlandı. Albayrak, Powertrans ile ilişkisini defalarca inkar etmesine rağmen, e-mailler aksini kanıtlıyor.
Bir email’de Albayrak avukatıyla Powertrans’a olan bütün bağlarını kamusal olarak inkar etmeyi tartışıyor. Avukat “Müvekkilim Sn. Berat Albayrak’ ın adı geçen şirketle hiçbir bağlantısı kalmamıştır” yazılı bir ifade önerdiğinde Albayrak onu “Bu ne demek? Hiçbir şekilde benim bu şirketlerle ilişkim yok. diyerek “düzeltiyor”.
Ancak, arşiv boyunca Albayrak’ın Powertrans ile 2012 yılında ilişkilenmeye başladığı açıkca belli oluyor, bu da devletin Powertrans’a petrol ticareti yapma iznini tanımasıyla yakın zamanlara denk geliyor. Arşivde Albayrak’la CEO’su olduğu Çalık Holding’in insan kaynakları müdürü Betül Yılmaz arasında Powertrans’la ilgili 30 kadar mail bulunuyor. Yılmaz, Powertrans’a işe alınacak aday personel ve çalışan maaşlarıyla ilgili onay istediği görülüyor.
Arşiv,ayrıca Türk basınını ve sosyal medyayı AKP yönetimi lehine kontrol etme girişimlerini de açıkca gösteriyor.
2013 yılında Erdoğan karşıtı protestolar artmaya başladığında, AKP yetkilileri protestolar içinde sosyal medyanın büyüyen rölüyle ilgili endişe duymaya başladılar. Çok sayıda email gösteriyor ki Gezi ayaklanmasından sonra AKP, sosyal medyayı kontrol etmek için yatırım yapmaya başladı, buna bir yandan Türkiye içindeki normal internet erişimini engellemek, bir yandan Twitter’da çalışıp platformdaki mesajlaşmayı etkilemek için insan tutmak da dahildi.
2013’te Wall Street Journal, hükümetin 6000 kişilik güçlü bir sosyal medya takımı kurduğunu iddia etti.
Emailler AKP’nin sosyal medya platformlarında kendi propogandasını yapmak için iki takım oluşturduğunu gösteriyor. Yazılımcılar, grafik tasarımcılar, senaryo yazarları ve iki psikolojik savaş uzmanından oluşan çekirdek bir kadro öneriliyor. Daha geniş bir takım ise sosyal medyada Erdoğan yandaşı mesajlar yayan twitter botlarından oluşuyor. 28 Haziran 2013’de, troll takımı #DirenÇözüm hashtagi altında “diren” anahtar kelimesini kullanarak, hükümetin barışçıl bir çözüm istediğini iddia eden ilk kampanyayı başlattı. Bu mailde takım, AKP trollerine kullanmaları gereken hashtagi ve seçenek olarak 6 değişik mesaj gönderiyor.
11 Ocak 2016 tarihli bir emaile göre , Albayrak Türkiye’deki üçüncü büyük medya grubu olan İpek Medya’yı hak sahiplerine geri döndürmek yerine devlet kontrolü altında tutmak veya devlete yakın bir şirketler grubuna sattırmak için lobi yapıyordu. İpek Grubu, 2015 Ekim’inde polis zoruyla ele geçirilmişti.
Email arşivi, Türkiye devletinin medyaya yönelik baskılarını ve Türkiye’de durumun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor.
Türkiye devletinin Kürtlere yönelik politik soykırımı tekrar başlatması esnasında, polis özel harekatın insanları öldürürken ve evleri yağmalarkenki kendi videolarını sosyal medyada paylaşmasıyla durum iyice kötüleşti. Bu bariz yasadışılığı haber yapma gücünü kaybeden çoğu Türk medya kuruluşu, AKP ile Gülen hareketi arasındaki koalisyonun bozulmasından sonra hükümetin Gülen’le ilişkilendirilen medyayı zor kullanarak ele geçirmeye başlamasıyla Kasım 2015 seçimlerinden önce özellikle savunmasız kaldı.
Bununla birlikte eleştirel medyayı zor kullanarak ele geçirip,yönetimini devletin atadığı bir “kayyum”a devretme stratejisi geldi. 2016’da, özellikle darbeden sonra, polis neredeyse her medya kuruluşuna baskın yaptı. Kürt hareketinin en yaygın okunan gazetelerinden olan Özgür Gündem, 16 Ağustos’ta basıldı ve kapatıldı. Hemen ardından 19 Ağustos’ta yayın danışma kurulu üyesi ve köşe yazarlığı yapan Aslı Erdoğan gözaltına alındı ve tutuklandı. Medyaya yapılan baskınlara karşı dayanışma gösteren ve aralarında ünlü dilbilimci ve yazar Necmiye Alpay’ın da olduğu insanlar “terör örgütü üyeliği” ve “devletin birlik ve beraberliğini bozma” suçlamalarıyla hapise atıldı.
Kuzey Kürdisyan’ın en çok izlenen TV kanalı IMC TV’nin uplinkinin bulunduğu İstanbul stüdyosu, 4 Ekim’de polis tarafından basılarak kapatıldı.
Geçtiğimiz bir kaç ay içinde içlerinde çocuklar için Kürtçe çizgi film yayınlayan bir kanalın da bulunduğu düzinelerce TV ve radyo kanalı, FETO veya PKK ile bağlantılı oldukları iddia edilerek kapatıldı. Son darbelerden biri CHP ile ilişkilendirilen ve Türkiye’nin en eski gazetelerinden biri olan Cumhuriyet’e, 31 Ekim’de bütün yayın kurulunu gözaltına alarak vuruldu. Sonuç olarak, Türkiye’de neredeyse hiç eleştirel medya kalmadı. Bu boşluğu doldurabilecek sosyal medya ise ağır sansür ve AKP kontrolündeki bot ve trollerle dolduruldu.
Wikileaks de AKP hükümetinin sansüründeki artıştan etkilenen tarafta yer aldı. Darbenin akabinde bu senenin Ağustos’unda WikiLeaks AKP’nin email database’ini yayınladı. Aynı gün hükümet Türklerin “wikileaks.org” sitesine erişimlerini engelleyen bir genelge yayınladı. Wikileaks bugün hala yasaklı durumda. Sonrasında WikiLeaks’in yanlış bir şekilde “milyonlarca Türk kadınının” kayıtlarını yayınladığını iddia eden bir propaganda çalışması başlatıldı. Bu da Wikileaks’in Hillary Clinton ifşalarından dikkat dağıtmak isteyen liberal batı basını tarafından genişçe yayıldı.
Eleştirel medyaya saldırının ardından, muhalif milletvekillerine yapılan darbe geldi. 4 Ekim’de gece yarısı operasyonu ile içlerinde HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu 11 HDP’li milletvekili polis tarafından rehin alınarak hücrelere konuldu.
Redhack sızıntısı kısa bir sürede yayıldı ve Berat Albayrak’la işbirliği belgelenen Doğan Medya Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ’ın istifasına sebep oldu.
Bugün Wikileaks’in arşivi yayınlaması bu tarihsel kaydın emniyetini sağlıyor ve onu kolayca aranabilir ve atıfta bulunabilir kılarak kamunun erişimine uygun hale getiriyor.
WikiLeaks editörü Julian Assange “Türkiye’de yaşayan insanların özgür medya ve özgür internete ihtiyacı var.Devletin karşı darbe çabaları, ‘sözde ikinci bir Gülen darbesi’nden korunma amaçlarının çok ötesine geçti ve şimdi öncelikli olarak mal çalmak ve eleştirenleri etkisiz hale getirmek için kullanılıyor. Türk devleti kabakuvvet kullanarak, gazetecileri hapise atmaya, medya kuruluşlarını kapatmaya ve vatandaşlarının internet erişimini kısıtlamaya, onları durumlarına dair malumata erişim kabiliyetlerinden mahrum bırakmaya devam ediyor, buna Wikileaks’i yasaklamak da dahil. Recep Tayyip Erdoğan’ın etrafındaki dikey güç yoğunlaşması nihai olarak Türkiye kurumsallığını zayıflatıyor, Türkiye’yi Erdoğan’ın emir komuta zinciri içindekilerden gelecek darbelere elverişli bırakıyor.” dedi.”
KAYNAK: Wikileaks.org