Bu durumu görmek için salı günü Strasbourg’da Avrupa Parlamentosu (AP) genel kurulunda gerçekleşen “Türkiye’deki Durum” konulu oturumu izlemek yeterliydi. Geçen hafta birlikte Ankara’yı ziyaret eden AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve Avrupa Komisyonu’nun Komşuluk ve Genişleme’den sorumlu üyesi Johannes Hahn, oturuma katılarak darbe girişimi sonrası AB-Türkiye ilişkilerini AB perspektifinden Avrupalı parlamenterlere anlattılar.
Federica Mogherini, diplomatik üslupla eleştiriler yöneltmek isteyen her usta konuşmacı gibi öncelikle eleştireceği tarafın hoşuna gidecek noktaları ön plana çıkardı. Kendisini darbe girişimine geç tepki göstermekle suçlayan Ankara’ya mesaj gönderircesine, o gece Moğolistan’da olduğunu, “(Türkiye’de) gece yarısı olmadan tweet atıp darbeyi kınadığını” söyledi. 15 Temmuz’u “dramatik gece” olarak tanımladı, darbe girişiminde hayatını yitirenleri andı ve Ankara ziyaretinde “Türk halkına büyük saygılarını ifade ettiklerini” dile getirdi.
Mogherini: Türkiye’de yargılamalar adil olmalı
Darbe girişimcilerinin kim olduğu konusuna hiç değinmeden, 15 Temmuz sonrası gözaltına alınanların adil yargılanma hakkını gündeme getirdi. Türkiye’nin; hukuk devleti, özgürlükler ve çoğulculukla ilgili yükümlülüklerine sadık kalması gerektiğine vurguda bulundu. Darbe girişimcilerinin hesap vermesi gerektiğini, ancak bunun adil yargılanma hakkı çerçevesinde yapılması gerektiğini belirtti. Davaların “bağımsız denetim” altında yapılmasının şart olduğunu söyledi. Tüm bu alanlarda Ankara’nın Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi ile işbirliğini desteklediklerini hatırlattı.
“Kürt sorununda saygın siyasi süreç başlatılmalı”
Mogherini asıl mesajını ise bundan sonra verdi. Türkiye ve AB’nin “ortak olduklarını tekrar teyit etmeleri” ve “ortak olarak, birbirlerine karşı açık, samimi, yapıcı, saygılı ve net olmaları gerektiğini” söyledi. Bir diğer deyişle bugün bu konularda sorun yaşandığını itiraf etmiş oldu. Kürt sorunu konusunda Ankara ile görüş ayrılıklarını saklamadı. AB’nin PKK’yı terör örgütü olarak gördüğünü belirtmekle birlikte, sorunun çözümü için “saygın bir siyasi süreç başlatılması” çağrısında bulundu.
Hahn: Türkiye Erdoğan’dan ibaret değil
Benzer mesajlar Johannes Hahn tarafından da verildi. Oturum sonunda söz alan Hahn, Türkiye’de istikrarın AB açısından önemli olduğu tezinden yola çıkıp, Avrupalı parlamenterlerden “kullandıkları dil ve üsluba dikkat etmelerini” istedi. Oturumda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan parlamenterlere de “Türkiye sadece Erdoğan’dan ibaret değil, bütünüyle görün, sadece Cumhurbaşkanına odaklanmayın” şeklinde seslendi. “Gülen hareketinin önemini yeterince kavrayamamışız” ifadeleri de not edilmeye değerdi.
AP cephesinde ise üslup farklı. Aşırı sağcı ve popülist gruplar her zaman olduğu gibi Ankara ile üyelik müzakerelerinin derhal sona erdirilmesini savunuyor. 15 Temmuz’un yarattığı ortam bu grupların eline yeni bir koz daha vermiş görünüyor. Son zamanlarda Hıristiyan Demokrat, Muhafazakâr ve Liberal gruplar içinde bu fikre sıcak bakan üyeler var.
Avrupa genelinde siyasi popülizmin yükselişi, Fransa ve Almanya’da seçim takvimlerinin işlemeye başlaması, AP’deki İngiliz üyelerin dikkatlerini büyük ölçüde Brexit konusuna vermiş olması, parlamentoda gelecek aylardaki Türkiye tartışmalarının geleceğini de hiç şüphesiz etkileyecek. AP Türkiye raportörü, Hollandalı parlamenter Kati Piri’nin hem önemi hem de omuzlarındaki yükün artacağı söylenebilir.
Piri: Belediyelerin 15 Temmuz ile ilişkisini anlamak zor
Kati Piri, dünkü oturumda yaptığı konuşmada, darbe girişimi sonrası “bazı önlemlerin anılmasının anlaşılabilir olduğunu”, ancak “mevcut durumun kendilerini çok kaygılandırdığını” söyledi. Piri, “Aslı Erdoğan gibi gazetecilerin veya kayyım atanan bazı belediyelerin 15 Temmuz olaylarıyla ilişkisini anlamanın zor olduğu” görüşünü savundu.© Deutsche Welle Türkçe