Washington Post: NATO üyesi ve 10 yıl
kadar önce Müslüman demokrasisine örnek kabul edilen ülke! Şimdi ise
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinde dünyanın en baskıcı rejimi haline
gelmiş durumda.
Türkiye’nin başta
Hollanda ve Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkeleriyle yaşadığı ciddi
gerginlikler, ABD basınının başyazılarına da konu oluyor. ABD’yi Türkiye
konusunda “sesini yükseltmediği” için eleştiren Washington Post
gazetesi, “nazi” benzetmelerine tepki gösteren Almanya Başbakanı
Angela Merkel’i övdü.Washington Post gazetesi, “Editör’den” imzasıyla
yayımladığı yazıda Türkiye’deki insan hakları ihlallerine sessiz kalan Trump
yönetimi eleştirildi.
İşte “Amerika, Türkiye’nin Başaşağı
Gidişi ile İlgili Bir Açıklama Yapacak mı?” başlıklı yazıda
Türkiye’nin şimdi bir Rusya ve Çin’in seviyesinde insan hakları ihlalleri
yaptığını, 10 yıl önce Müslüman bir demokrasi modeli olarak kabul edilirken
şimdi en baskıcı rejimlerden biri olduğunu vurgulandı ve ABD hükümetine
seslenerek ‘buna karşı sesinizi çıkaracak mısınız?’ diye soruldu.
“DÜNYANIN EN BASKICI
REJİMİ”
Bu yazı, New York Times’ın bir hafta önce yayınladığı, Erdoğan’ın dudak
uçaklatıcı ikiyüzlülüğü’ başlıklı başyazısını takip etti:
150 civarında gazeteci hapiste, 170 civarında medya organı kapatılmış durumda.
Üniversite profesörleri elleri kelepçelenerek hapse gönderildi. Hükümet 3
binden fazla yargı mensubunu, binlerce memuru ihraç etti. Akıllı telefon
sahipleri şifreli uygulama kullanandıkları için tutuklu. Tıpkı Rusya ya da
Çin’deki tasfiyeler olduğunu mu düşündünüz? Tekrar bir düşünün: Bahsettiğimiz
ülke Türkiye! NATO üyesi ve 10 yıl kadar önce Müslüman demokrasisine örnek
kabul edilen ülke! Şimdi
ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinde dünyanın en baskıcı rejimi
haline gelmiş durumda.
15 Temmuz darbe girişiminden beri Erdoğan, darbe girişiminin arkasında
Pensilvanya’da gurbette yaşayan din adamı Fethullah Gülen’in olduğunu
iddia ederek binlerce insanı terörist bir organizasyonun parçası olmakla
suçladı ve tasfiye dalgasını genişletti. Erdoğan’ın eline yeni güçler verecek
olan Nisan referandumu yaklaşırken tasfiyeler hala devam ediyor. Bu arada
eğitimli bürokratlar, akademisyenler ve işadamları umutsuzca Türkiye’den
Yunanistan ya da Gürcistan’a kaçmaya çalışıyor.
“ASIL MESELE DAMAT”
Geçtiğimiz günlerde Die Welt’in muhabiri, gazeteci Deniz Yücel ‘Terör orgütünün
propagandasını yapmak’ ve ‘Halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek’ suçlamalarıyla
tutuklandı. Asıl suçu ise muhtemelen Erdoğan’ın damadı Enerji Bakanı Berat
Albayrak’ın ele geçirilen özel mailleri ile ilgili yazdığı haber. Almanya
Şansölyesi Angela Merkel tutuklamanın acı verici olduğunu ve hayal kırıklığı
meydana getirdiğini söyledi. Erdoğan bunların hiçbirini duymadığı gibi, Deniz
Yücel’i ‘Alman ajanı’ ve bir ‘terörist’ olmakla suçladı.
“ABD’NİN BOŞLUĞUNU MERKEL
DOLDURDU“
Referandumla gücünü arttırma peşinde olan Erdoğan, Türk bakanların Almanya ve
Hollanda’daki gurbetçilere hitap etmelerinin engellenmesi üzerine, hem
Türkiye-Almanya, hem de Türkiye-Hollanda arasını, kışkırtıcı argümanlarla
karıştırmaktan çekinmedi. Almanya’da iki belediyenin getirdiği yasak sonrası
Erdoğan, yapılanların ‘Nazi’ uygulamalarından farklı olmadığını açıkladı. Merkel
ise bu çıkışa doğrudan cevap vererek, kullanılan dilin kabul edilemez olduğunu
söyledi. Şansölye, Orta Doğu’dan gelebilecek göçmenler sebebiyle adeta ip
üzerinde oldukça temkinli yürüyor. Türkiye bu eğilimi sınırlandırıyor ve
Almanya ile büyük çapta ticari ortalıklar sözkonusu. Fakat Erdoğan’ın
baskısıyla karşı karşıya gelince Alman Şansölyesi vicdan sesinin duyurulması
adına memnuniyet verici bir ses haline geldi ve belki de böylece Amerika’nın
yokluğundan doğan boşluğu dolduruyor.
Trump göreve başladığından beri ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin içine
düştüğü girdap ile ilgili büyük bir sessizlik içinde. 2016 İnsan Hakları Raporu
baskılar ve hak ihlalleri hakkında detaylarla dolu olsa da raporun 3 Mart
revizyonunda Dışişleri Bakanı Rex Tillerson konuyu devam ettirmedi. Başka
ülkelerdeki insan haklarının korunmasıyla ilgilendiğini iddia eden Tillerson’un
bu konuda bir şey yapıp yapamayacağı ise tartışmalı.