Yaşananlar karşısında artık terbiye sınırları içinde kalmak çok zor.
Bazen dilimizin ayarı kaçıyor, fakat elde değil.
Geçen hafta -etkileri uzun zaman sürecek- 3 mühim gelişme oldu:
-AİHM’in Yalçınkaya kararı.
-Gezi davası kararlarının onanması.
-Ankara’da İçişleri Bakanlığı’na bombalı saldırı.
2 de hicran var:
-Kanser tedavi sürecinde annesinden koparılan Yusuf Kerim’in vefatı.
-AİHM kararlarına rağmen bankada hesabı olmak, ByLock kullanmak gibi gerekçelerle anne babaları tutuklanan 6 küçük çocuğun çığlıkları.
**
O arada korkunun nasıl dağları sardığını Antalya’da gördük.
Şehrin mühim markası film festivali rezil bir kriz yönetimi ile kendini bitirdi.
**
Türkiye’de parti muhalefeti son seçimle birlikte bitmiştir.
Onların peşine düşen insanlar da darmadağındır.
**
Hukuku kendi mahallesi için isteyen, yarım ağızla “suçun şahsiliği” deyip grupları linç torbalarına dolduran, lehine bir gelişme olunca da hepsini unutup yargıyı, bürokrasiyi, hatta Saray’ı alkışlayan insanlar topluluğu.
Detayı mühim değil, şu son bir haftada şunlar oldu:
-CHP lideri, İçişleri Bakanını tebrik etti.
-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, İYİP’i ziyaret etti.
-Meral Akşener’in grup konuşmasını TRT Haber ve Sabah, internetten yayımladı.
-Ali Babacan, yeni anayasa çalışmalarına destek vereceklerini açıkladı.
-Antalya Belediye Başkanı, Saray korkusuyla Altın Portakal film festivalini iptal etti.
-Karamollaoğlu, “İçişleri Bakanı’nın mücadelesini takdirle karşılıyoruz” dedi.
**
AKP+MHP seçmenini bilmem.
Muhalefet seçmeni Ankara’da kendini buluyorsa…
Oy verdiklerinin faaliyetleri içine siniyorsa…
Bize “mutluluklar dilemekten” başka laf düşmez.
Lakin durum öyle değil.
Türkiye’de siyaset ve siyaset kurumundan soğuyan ve uzaklaşan…
Ankara’dakilerin kendini temsil etmediğini, kendi için çalışmadığını düşünen insanların sayısı artıyor.
Bu, bir noktaya geldikten sonra olacakları kestirmek güçtür.
Örgütlü olsa devlet bir biçimde kontrol eder, değilse bir kere kıvılcım aldı mı daha da tutmak mümkün olmaz.
**
Ayşenur Arslan, Halk TV’de bir gün önceki terör saldırısını kritik etti diye evinden alınıp savcılığa götürüldü.
Kanalı, onu kovduğu halde “program durdurma” ve para cezasından kaçamadı.
Bir de demezler mi, “İktidarın sopası RTÜK iş başında!”
İktidarın sopası ise orada muhalefet üyelerinin ne işi var?
Tıpkı HSK, YSK gibi kurumlarda olduğu gibi.
İktidarla anlaşıp üyelikleri paylaşmıyorlar mı?
Meclis’te de öyle değil mi?
**
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a ayar vermiş:
-Bize gelmiş, “demokratik anayasa yapalım.” Sen önce mevcut anayasaya bir uy.
Sanki CHP anayasaya çok saygılı.
Erdoğan’ın üçüncü kez aday olmasına itiraz ettiler mi?
Hayır.
Açık anayasa ihlalini AYM’ye filan götürdüler mi?
Hayır.
Bilakis, “buradan mağduriyet çıkarmasın” deyip kabul ettiler, onayladılar.
**
Bakın, Türkiye ekonomisi duvara tosladı ve battı.
Faturayı ülkedeki herkes ödeyecek.
Yakın gelecek büyük gelişmelere gebe.
Muhalefet, açık etmese de Erdoğan’ın sonunu bekliyor, bunu satın almış durumda.
Oysa mesele artık Saray’dakinin sağlığı olmaktan çıktı.
Ülkenin sağlığı -geri döndürülemeyecek- biçimde kötüleşiyor.
**
“Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta” diyor ya Mehmet Akif.
Öyle demiyorum, sırtlan sonuçta bir hayvan ve haddimizi bilmemiz gerekir.
Ama zevzekliğin lüzumu yok yani.
Sersemliğin de.
Gangsterle iş tutan da gangsterdir.