Doç.Dr.Salih Yücel
Ehli nifak, ehli dalalet ve ehli haset zannediyorlar ki Hocaefendinin vefatıyla bu Hizmet bitecek veya dağılacak. Tarihe baktığımızda bütün büyüklerin vefatından sonra asıl hizmetlerinin o zaman başladığını ve büyük kitleleri etkilediğini görüyoruz. Bu sosyolojik bir hakikattır. Az biraz sosyoloji okuyanlar bunu bilir.
İmamı A’zam, hem Emevi’lerden hem de Abbasi’ler den çok zulüm gördü. Rivayetlere göre, hapishanede zehirlendi ve şehit oldu. Tarih kitaplarına baktığımızda adı bilinen talebe sayısı kırkı geçmez. Ama bugün Müslümanların yaklaşık yüzde elli beşi onun fıkhı ile amel ediyor. İmam Şafii Mekke’den Bağdat’a zincirlenerek götürüldü. Orada bir fırsatını bulup hapishaneden kaçtı. Mısır’da gizlenirken Hakkın rahmetine kavuştu. Bugün alemi islam’ın yaklaşık yüzde yirmi beşi onun fıkhı ile amele ediyor. Ahmed b. Hanbel Kur’an mahluk değildir yani yaratılmamıştır dediği için çekmediği zulüm kalmadı. O bütün bunlara rağmen Mutezile mezhebine karşı dik durdu. Neticede Abbasilerin resmi mezhebi olan Mutezile yok olup gitti. Yakın tarihimizde Osmanlı yıkılırken pek çok İslam alimi vardı. En çok zulüm gören Bediüzzaman Said Nursi’nin eserleri bugün Kur’an ve Hadis kitaplarından sonra en çok okunan dini kitaplardır.
Hocaefendi’de bütün büyüklerin kaderini yaşadı. O, on sekiz yaşından bu yana kendisine hiç rahat verilmedi. Derin devletin içinde bir klik onun yakasını hiç bırakmadı. Ömrünün yarısından fazlası mahkemelik geçti. İnsanlık tarihinde hiç kimse için istenilmeyen cezalar onun için istendi. 28 şubatçılar onu idamla yargıladılar. Günümüzdeki zulüm düzeni belki yüz milyon insanın ölümüne sebep olan Nazilere verilen cezanın otuz katını merhum Fethullah Gülen Hocaefendi için istediler. Hakkında uydurulmayan yalan, atılmayan iftira kalmadı. Ama o iman ve Kuran davasından asla vazgeçmedi.
O zulüme karşı Hz. Hüseyin gibi dik durarak Hüseyni oldu. O bütün varını yoğunu tıpkı Hz Ebubekir gibi hak yolunda harcayarak Bekri oldu. Bu zulüm sürecinde birkaç milyona yapılan adaletsizlikten, hukuksuzluktan ve zulümden dolayı adaletten ayrılmayarak Ömeri oldu. Onbinlerce masum kadın, binlerce bebek, yüz binlerce insan haksız yere hapse atıldı, işinden oldu. O asla intikam alın demedi. Hz. Yusuf’un kardeşlerini affettiği gibi, o kendisini sevenlere ‘size bu haksızlıkları yapanları affedin’ diyerek Yusufi oldu.
Kardeşleri vefat ettiği gün dahi verdiği derslere ara vermedi. Cenabı Allah İslam tarihinde hiç bir alime nasip olmayan çok insan yetiştirmeyi ona lutfetti. Kitapları onlarca dile çevrildi.28 Şubatçılar onun tohum olduğunu bilmerek gömdüklerini zannetiler. Fakat toprağa atılan tohum gibi dünyada neşvü nema oldu. Son on yıllık zulüm sürecinde ise onu bitirdik dediler. Fakat dünya onu tanıdı.
Alaaddin Keykubat, Mevlana’nın babası Sultan Ulema Bahaddin Veled’e sorar. “ Efendim, ikimiz de bir gün öleceğiz. Sonra ne olacak”. Bahattin Veled Hazretleri şöyle der. “Sultanım siz ölünce sizin sultanlığınız bitecek. Ama ben gözlerimi ebediyet için kapayınca benim sultanlığım asıl o zaman başlayacak”. Nitekim öyle de oldu ve sultanlığı hala devam ediyor.
Evet Hocaefendinin vefatıyla asıl sultanlığı başladı. Cenabı Allah’ın onu ve bu Hizmetteki erleri dünyada milyonların yetişmesine vesile kıldı. Bediüzzaman Said Nursi “…Ben ölürsem toprağa atılan bir tohumun yüzer sümbüller vermesi gibi, bir Said yerine yüzler Said size o yüksek hakikati haykıracaktır.” Nitekim de öyle oldu. Aynı şekilde Hoca Efendinin vefatı ile milyonlar Hoca Efendi’nin iman ve Kur’an hizmetinde açtığı bu çıgırı devam ettirecekler.
Ey asrın dertlisi, gözlerinden yaş dinmeyen Hak dostu!
Allah Resulunun, onun ashabının ve onun yolunda gidenlerin diktiği bu sancağı bütün zulümler, iftiralar, ölümle tehditler, münafikane planlara rağmen, yere düşürmedin. O sancağı, sizi sevenler Allah’ın inayet ve keremi ile daha çok gönüllere dikecekler.
Bundan zerre kadar şüphemiz yok. Nur içinde yat asrın dertlisi Hocam