Kazakistan’ın önde gelen gazetecilerinde Saule Meşitbaykızı Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e gönderdiği açık mektupta, ülkede uzun yıllar eğitim faaliyetlerinde bulunan eğitim sevdalısı öğretmenlerin Erdoğan’ın siyasetine kurban edilmemesini istedi. Cumhurbaşkanlığı özel ödülüne de sahip olan ünlü gazetecinin mektubu Kazakistan’da yayın yapan Prezident Jane Halk (Cumhurbaşkanı ve Halk) ve elana.kz internet sitesi başta olmak üzere bir çok sitede haber olurken; sosyal medyada en çok konuşulan konu oldu.
“Sevgili Nursultan Abişoğlu” diye başlayan mektupta ünlü gazeteci, bağımsızlığının 26. yılında Kazakistan’ın gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak dünyanın önde gelen bir ülkesi haline geldiğini ve bütün bu başarılarda Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in başarısının tartışmasız olduğuna dikkat çekti.
Türk Dünyasının kontrolü Nazarbayev’de:
Cumhurbaşkanının gerek bölgesel gerekse de uluslararası arenada ülkesi için gece gündüz çalıştığına vurgu yapılan mektupta, Türk Dünyasının kontrolünün de yine Nazarbayev’de olduğuna dikkat çekti. Mektupta, Nazarbayev’in başarısının her kesim tarafından kabul gördüğüne işaret eden gazeteci Saule Meşitbaykızı, geride kalan 26 yıl içerisinde ülkenin hayal edilemez başarılar elde ettiğini belirterek: “Nazarbayev’in önderliğinde ülke tüm sahalarda büyük başarılara ulaştı. 26 yıl içerisinde eğitim, kültür, ekonomi, sosyal alanlarda Kazakistan hayal edilemez zirvelere ulaştı. Bunun yanında izlediği barışçıl siyaset ile dünyada prestijini artırdı. Kazakistan’ın izlediği aktif dış politika ile Astana siyasi merkez haline geldi” dedi.
Duygularımı bir “Anne” olarak size aktarmak istedim:
Son zamanlarda Kazakistan’da çalışan ve emekleri ile ülkeye büyük katkı sağlamakta olan Türk kardeşlerimizi kaygılandıran olayların artmasından dolayı eline kalemi aldığını söyleyen ünlü gazeteci mektupta: “Bir ana olarak hislerim ve yüreğimdeki bu annelik duygularımı kâğıda dökmek istedim. Bir annenin bu duygularını kabul etmenizi sizlerden rica ediyorum. Türk kardeşlerimizin yaşadıkları sıkıntıları kendi gözlerimle gördüm, Kazakistan’ın kalkınmasına uzun yıllar hizmet vermiş bu insanların Türkiye’de yaşanan siyasete kurban edilmemesini sizlerden istirham ediyorum.” diye yazdı. Uzun yıllar ülkeye hizmet ettiğini ve bundan dolayı da bizzat Nazarbayev tarafından “Kazakistan Cumhuriyeti’nin Onur” ödülüne layık görüldüğüne dikkat çeken Saule Meşitbaykızı: “Bu benim için büyük bir şeref ve sizin bana yüklediğiniz büyük bir güven olduğunu düşünüyorum. Bu güvenin karşılığını halkımız arasında iki kardeş ülke arasına bölünmeye neden olabilecek zor durumu sergrgilemek istedim. Şu anda 71 yaşına geldim. Gazetecilik hayatımda Türk kardeşlerim ile içli dışlı oldum. Onların kendi işlerine karşı duydukları sorumluluk, size, halkımıza karşı sergiledikleri sadakate şahit oldum. Onlar beni kendi anneleri gibi kabul etti. Yaşananları bir anne, bir öğretmen olarak size arz etmeyi kendime bir görev bildim.” şeklinde yazdı.
Kazak halkı bu öğretmenlerden iyilikten başka bir şey görmedi:
Ünlü gazeteci mektubunda: “Sayın Cumhurbaşkanım! Devletimiz 26 sene içerisinde özellikle eğitim alanında büyük başarılara imza attı. Burada Kazak Türk Eğitim Vakfına (KATEV) ait olan eski KTL şimdiki BİL Liseleri olarak devam eden kurumların büyük katkısı olmuştur. Söz konusu okullar 90’lı yıllarda bağımsızlığımız ile aynı zamanda dünyaya geldi. Bu okulların açılması sizin ve merhum Turgut Özal’ın bilge siyasetinin sonucu diyebilirim. Şu anda ise ülkemizde değişik formatta yemi eğitim merkezleri ve eğitim sistemi yerleşti ki bunda (Kazak Tür Liseleri) KTL lerin katkısı olduğunu da söyleyebiliriz. Bu okul sistemi bize 90’lı yıllarda hava gibi, su gibi lazımdı. Yeni bağımsızlık kazanmış bir ülkenin dağılmış ekonomisi ve sosyal durumuna rağmen bu sistemi kurmak oldukça cesaret gerektiren bir adımdır. Bize yapılan bu iyiliği halkımız ve memleketimiz hiç unutmayacaktır! Aynı zamanda bu okullara hıyanet edilecek olursa, bunu tarih unutmayacaktır. Böyle bir hareket, Kazak halkı ve halkımızın insanlık değerlerine aykırı bir davranıştır. Buna karşın 26 senedir sadakatle çalışan, uluslararası bilim yarışmalarında gök bayrağımızı dalgalandıran bu öğrencileri yetiştiren öğretmenleri değişik bahanelerle ülkemizden dışlamak Kazak halkına yakışır bir davranış değildir! Tüm Avrupa Ülkeleri, açılan bu okulların faaliyetlerinin devam etmesine izin vermekte. Bu durum 1937-39 yıllarında Sovyet politikasının kurbanı olan aydın atalarımız maruz kaldığı gibi, kendi elimizle bu eğitim kurumlarına kilit vurmayalım. Tarih önünde utanacak hiçbir şeyimiz yok. Gelecekte tarih önünde yüzümüzün ak olmasını isteyen analardan biri de benim. Çünkü 26 yılda bu öğretmenlerden iyilikten başka hiçbir şey görmedim.”
Bu okullar Kazakistan’ı dünyaya tanıttı:
Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in eski ismi Kazak Tütrk Liseleri yeni ismi olan Bilim İnovasyon Liseleri olan bu okullar hakkındaki ifadelerinin bu kurumlarda çalışan gerek yerli gerekse Türk vatandaşlarını ziyadesi ile memnun ettiği vurgusu yapan Saule Meşitbaykızı, BİL okullarının Kazakistan’ı dünyaya tanıttığını söyledi. “Bu okullardan sadece son beş yıl içerisinde uluslararası olimpiyatlarda 220 altın, 304 gümüş, 421 bronz madalya kazanması hepimizin gururu olmuştur” diyen gazeteci mektubunda; bu ülkeye ve Kazak halkına bu mutlululuğu yaşatan sözkonusu öğretmenlere sahip çıkılması gerektiğinin altını çizdi.
Erdoğan büyük bir strateji hatası yapıyor:
Türkiye’nin Astana Büyükelçisi Nevzat Uyanık’ın Mart ayında verdiği röportajın ardından Kazakistan Dışişleri Bakanlığı ile Bilim ve Eğitim Bakanlığının “Bu okullar Kazakistan standartlarına göre eğitim vermekte ve Kazakistan Hükümetine aittir. Biz kendi iç meselemize kimsenin karışmasına müsaade etmeyeceğiz” şeklinde yaptıkları ortak açıklama ile Kazak halkının rahatladığını belirten Saule Meşitbaykızı, Türkiye’deki mevcut durumun bir paranoya haline döndüğüne işaret etti. Gerek Türkiye’de gerekse de dünyanın herhangi bir ülkesinde kendileri gibi düşünmeyen Türk insanını düşman ilan edilmesinin hiçbir izahı olmadığına dikkat çeken gazeteci, Erdoğan’ın bu siyasetinin büyük bir strateji hatası olduğuna dikkat çekti.
Türkiye Erdoğan demek değil:
Türklüğün ve Türkiye’nin sadece Erdoğan’dan ibaret olmadığını vurgulayan Gazeteci yazar: “Evet aynı kökten gelmekteyiz, ama her devletin kendi tarihi, kendi yönetim şekli ve kültürü vardır. Türkiye’nin Kazakistan’da daha önce KTL olarak, (şimdilerde BİL) adlandırılan eğitim kurumlarıyla hiçbir ilişkisi olmadığını anlaması, en büyük temennimdir. Çünkü bu okullarda eğitim alan çocukların hepsi Kazakistan’ın öz evlatları. Eğitim seviyesi konusunda bu kurumlara söylenecek hiçbir söz yok. Bilim olimpiyatları, değişik yarışmalarda galip gelen bu okulların öğrencileridir. Bundan dolayı Türklük ve Türkiye sadece Erdoğan demek değildir. Bu meseleyi doğru anlamak lazım” diye konuştu.
Bu insanları Türkiye’deki mevcut siyasete kurban etmeyin:
Uzun yıllardır Kazak halkı ile içiçe yaşayan bu insanların Türkiye’deki mevcut siyasete kurban edilmemesi gerektiğinin altını çizen Meşitbaykızı: “Türkiye’de huzurun olması hepimizin dileği. Daha dün bağımsızlığımızı ilan ettiğimizde bizi ilk olarak tanıyan memleketin Türkiye olduğunu asla unutmayacağız. Bağımsız ülkemize ilk olarak yatırım yapan ve sizin siyasetinizi destekleyen, birçok yetenekli çocuklarımızın zirveye yükselmesine imkân tanıtan Türk öğretmenler, değişik siyasetin kurbanı olmuş ve sizden yardım istemektedir. Sığınak olunuz! Kazak neslini yetiştirmeye yardım eden kardeşlerinizi, Atayurt’ta yetim bırakmadan bağrınıza basınız. Destekçi olunuz. Koruyucu olunuz! Onlar sizin yardımınıza muhtaçtır!”
Giden Türk öğretmenleri, gözyaşları içinde uğurluyoruz:
Ünlü gazeteci mektubu yazmaya sebep olan konuyu da gündeme getirerek şunları dedi: “Geçenlerde Astana’daki liseden bir öğretmen yurtdışına gitmeye mecbur kaldı. Büyük tecrübe sahibi olan bu öğretmeni veliler ve öğrencileri gözyaşları içinde uğurladı. Çocukların gözyaşları içerisinde öğretmeninden ayrılmasını görmek dayanılmaz bir acı. Şu anda Kazakistan’da eğitim alanında çalışmakta olan bazı öğretmenlerin vizesi bitmiş durumda. Çaresiz bir şekilde kendilerini göçmen olarak kabul eden ülkelere gitmeye mecbur bırakılıyor. Çünkü Türkiye’ye geri döndükleri takdirde suçlu suçsuz ayırt edilmeden hemen hapse atılma ihtimalleri var. Ülkemiz için bunca fedakârlıklara katlanan Türk vatandaşlarının bu duruma terk edilmesi bizim için ayıp bir durumdur.
Sayın Cumhurbaşkanım, tarihe not düşmesi adına bir öğretmen ve ana olarak bu mektubu size yazmaya karar verdim. Bizzat gördüğüm ve yaşadığım olayları sizinle paylaşmak istedim. Size gerçekleri söylemeyi, hakikati beyan etmeyi kendime bir görev addettim. Tüm duygularımı, samimiyetle dile getirdiğimi düşünüyorum. Kazakistan eğitimine emek harcayan bu kişilere sahip çıkılsın istiyorum….Kaynak:Stephaber
Kazakistan’ın önde gelen gazetecilerinde Saule Meşitbaykızı Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e gönderdiği açık mektupta, ülkede uzun yıllar eğitim faaliyetlerinde bulunan eğitim sevdalısı öğretmenlerin Erdoğan’ın siyasetine kurban edilmemesini istedi. Cumhurbaşkanlığı özel ödülüne de sahip olan ünlü gazetecinin mektubu Kazakistan’da yayın yapan Prezident Jane Halk (Cumhurbaşkanı ve Halk) ve elana.kz internet sitesi başta olmak üzere bir çok sitede haber olurken; sosyal medyada en çok konuşulan konu oldu.
“Sevgili Nursultan Abişoğlu” diye başlayan mektupta ünlü gazeteci, bağımsızlığının 26. yılında Kazakistan’ın gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak dünyanın önde gelen bir ülkesi haline geldiğini ve bütün bu başarılarda Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in başarısının tartışmasız olduğuna dikkat çekti.
Türk Dünyasının kontrolü Nazarbayev’de:
Cumhurbaşkanının gerek bölgesel gerekse de uluslararası arenada ülkesi için gece gündüz çalıştığına vurgu yapılan mektupta, Türk Dünyasının kontrolünün de yine Nazarbayev’de olduğuna dikkat çekti. Mektupta, Nazarbayev’in başarısının her kesim tarafından kabul gördüğüne işaret eden gazeteci Saule Meşitbaykızı, geride kalan 26 yıl içerisinde ülkenin hayal edilemez başarılar elde ettiğini belirterek: “Nazarbayev’in önderliğinde ülke tüm sahalarda büyük başarılara ulaştı. 26 yıl içerisinde eğitim, kültür, ekonomi, sosyal alanlarda Kazakistan hayal edilemez zirvelere ulaştı. Bunun yanında izlediği barışçıl siyaset ile dünyada prestijini artırdı. Kazakistan’ın izlediği aktif dış politika ile Astana siyasi merkez haline geldi” dedi.
Duygularımı bir “Anne” olarak size aktarmak istedim:
Son zamanlarda Kazakistan’da çalışan ve emekleri ile ülkeye büyük katkı sağlamakta olan Türk kardeşlerimizi kaygılandıran olayların artmasından dolayı eline kalemi aldığını söyleyen ünlü gazeteci mektupta: “Bir ana olarak hislerim ve yüreğimdeki bu annelik duygularımı kâğıda dökmek istedim. Bir annenin bu duygularını kabul etmenizi sizlerden rica ediyorum. Türk kardeşlerimizin yaşadıkları sıkıntıları kendi gözlerimle gördüm, Kazakistan’ın kalkınmasına uzun yıllar hizmet vermiş bu insanların Türkiye’de yaşanan siyasete kurban edilmemesini sizlerden istirham ediyorum.” diye yazdı. Uzun yıllar ülkeye hizmet ettiğini ve bundan dolayı da bizzat Nazarbayev tarafından “Kazakistan Cumhuriyeti’nin Onur” ödülüne layık görüldüğüne dikkat çeken Saule Meşitbaykızı: “Bu benim için büyük bir şeref ve sizin bana yüklediğiniz büyük bir güven olduğunu düşünüyorum. Bu güvenin karşılığını halkımız arasında iki kardeş ülke arasına bölünmeye neden olabilecek zor durumu sergrgilemek istedim. Şu anda 71 yaşına geldim. Gazetecilik hayatımda Türk kardeşlerim ile içli dışlı oldum. Onların kendi işlerine karşı duydukları sorumluluk, size, halkımıza karşı sergiledikleri sadakate şahit oldum. Onlar beni kendi anneleri gibi kabul etti. Yaşananları bir anne, bir öğretmen olarak size arz etmeyi kendime bir görev bildim.” şeklinde yazdı.
Kazak halkı bu öğretmenlerden iyilikten başka bir şey görmedi:
Ünlü gazeteci mektubunda: “Sayın Cumhurbaşkanım! Devletimiz 26 sene içerisinde özellikle eğitim alanında büyük başarılara imza attı. Burada Kazak Türk Eğitim Vakfına (KATEV) ait olan eski KTL şimdiki BİL Liseleri olarak devam eden kurumların büyük katkısı olmuştur. Söz konusu okullar 90’lı yıllarda bağımsızlığımız ile aynı zamanda dünyaya geldi. Bu okulların açılması sizin ve merhum Turgut Özal’ın bilge siyasetinin sonucu diyebilirim. Şu anda ise ülkemizde değişik formatta yemi eğitim merkezleri ve eğitim sistemi yerleşti ki bunda (Kazak Tür Liseleri) KTL lerin katkısı olduğunu da söyleyebiliriz. Bu okul sistemi bize 90’lı yıllarda hava gibi, su gibi lazımdı. Yeni bağımsızlık kazanmış bir ülkenin dağılmış ekonomisi ve sosyal durumuna rağmen bu sistemi kurmak oldukça cesaret gerektiren bir adımdır. Bize yapılan bu iyiliği halkımız ve memleketimiz hiç unutmayacaktır! Aynı zamanda bu okullara hıyanet edilecek olursa, bunu tarih unutmayacaktır. Böyle bir hareket, Kazak halkı ve halkımızın insanlık değerlerine aykırı bir davranıştır. Buna karşın 26 senedir sadakatle çalışan, uluslararası bilim yarışmalarında gök bayrağımızı dalgalandıran bu öğrencileri yetiştiren öğretmenleri değişik bahanelerle ülkemizden dışlamak Kazak halkına yakışır bir davranış değildir! Tüm Avrupa Ülkeleri, açılan bu okulların faaliyetlerinin devam etmesine izin vermekte. Bu durum 1937-39 yıllarında Sovyet politikasının kurbanı olan aydın atalarımız maruz kaldığı gibi, kendi elimizle bu eğitim kurumlarına kilit vurmayalım. Tarih önünde utanacak hiçbir şeyimiz yok. Gelecekte tarih önünde yüzümüzün ak olmasını isteyen analardan biri de benim. Çünkü 26 yılda bu öğretmenlerden iyilikten başka hiçbir şey görmedim.”
Bu okullar Kazakistan’ı dünyaya tanıttı:
Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in eski ismi Kazak Tütrk Liseleri yeni ismi olan Bilim İnovasyon Liseleri olan bu okullar hakkındaki ifadelerinin bu kurumlarda çalışan gerek yerli gerekse Türk vatandaşlarını ziyadesi ile memnun ettiği vurgusu yapan Saule Meşitbaykızı, BİL okullarının Kazakistan’ı dünyaya tanıttığını söyledi. “Bu okullardan sadece son beş yıl içerisinde uluslararası olimpiyatlarda 220 altın, 304 gümüş, 421 bronz madalya kazanması hepimizin gururu olmuştur” diyen gazeteci mektubunda; bu ülkeye ve Kazak halkına bu mutlululuğu yaşatan sözkonusu öğretmenlere sahip çıkılması gerektiğinin altını çizdi.
Erdoğan büyük bir strateji hatası yapıyor:
Türkiye’nin Astana Büyükelçisi Nevzat Uyanık’ın Mart ayında verdiği röportajın ardından Kazakistan Dışişleri Bakanlığı ile Bilim ve Eğitim Bakanlığının “Bu okullar Kazakistan standartlarına göre eğitim vermekte ve Kazakistan Hükümetine aittir. Biz kendi iç meselemize kimsenin karışmasına müsaade etmeyeceğiz” şeklinde yaptıkları ortak açıklama ile Kazak halkının rahatladığını belirten Saule Meşitbaykızı, Türkiye’deki mevcut durumun bir paranoya haline döndüğüne işaret etti. Gerek Türkiye’de gerekse de dünyanın herhangi bir ülkesinde kendileri gibi düşünmeyen Türk insanını düşman ilan edilmesinin hiçbir izahı olmadığına dikkat çeken gazeteci, Erdoğan’ın bu siyasetinin büyük bir strateji hatası olduğuna dikkat çekti.
Türkiye Erdoğan demek değil:
Türklüğün ve Türkiye’nin sadece Erdoğan’dan ibaret olmadığını vurgulayan Gazeteci yazar: “Evet aynı kökten gelmekteyiz, ama her devletin kendi tarihi, kendi yönetim şekli ve kültürü vardır. Türkiye’nin Kazakistan’da daha önce KTL olarak, (şimdilerde BİL) adlandırılan eğitim kurumlarıyla hiçbir ilişkisi olmadığını anlaması, en büyük temennimdir. Çünkü bu okullarda eğitim alan çocukların hepsi Kazakistan’ın öz evlatları. Eğitim seviyesi konusunda bu kurumlara söylenecek hiçbir söz yok. Bilim olimpiyatları, değişik yarışmalarda galip gelen bu okulların öğrencileridir. Bundan dolayı Türklük ve Türkiye sadece Erdoğan demek değildir. Bu meseleyi doğru anlamak lazım” diye konuştu.
Bu insanları Türkiye’deki mevcut siyasete kurban etmeyin:
Uzun yıllardır Kazak halkı ile içiçe yaşayan bu insanların Türkiye’deki mevcut siyasete kurban edilmemesi gerektiğinin altını çizen Meşitbaykızı: “Türkiye’de huzurun olması hepimizin dileği. Daha dün bağımsızlığımızı ilan ettiğimizde bizi ilk olarak tanıyan memleketin Türkiye olduğunu asla unutmayacağız. Bağımsız ülkemize ilk olarak yatırım yapan ve sizin siyasetinizi destekleyen, birçok yetenekli çocuklarımızın zirveye yükselmesine imkân tanıtan Türk öğretmenler, değişik siyasetin kurbanı olmuş ve sizden yardım istemektedir. Sığınak olunuz! Kazak neslini yetiştirmeye yardım eden kardeşlerinizi, Atayurt’ta yetim bırakmadan bağrınıza basınız. Destekçi olunuz. Koruyucu olunuz! Onlar sizin yardımınıza muhtaçtır!”
Giden Türk öğretmenleri, gözyaşları içinde uğurluyoruz:
Ünlü gazeteci mektubu yazmaya sebep olan konuyu da gündeme getirerek şunları dedi: “Geçenlerde Astana’daki liseden bir öğretmen yurtdışına gitmeye mecbur kaldı. Büyük tecrübe sahibi olan bu öğretmeni veliler ve öğrencileri gözyaşları içinde uğurladı. Çocukların gözyaşları içerisinde öğretmeninden ayrılmasını görmek dayanılmaz bir acı. Şu anda Kazakistan’da eğitim alanında çalışmakta olan bazı öğretmenlerin vizesi bitmiş durumda. Çaresiz bir şekilde kendilerini göçmen olarak kabul eden ülkelere gitmeye mecbur bırakılıyor. Çünkü Türkiye’ye geri döndükleri takdirde suçlu suçsuz ayırt edilmeden hemen hapse atılma ihtimalleri var. Ülkemiz için bunca fedakârlıklara katlanan Türk vatandaşlarının bu duruma terk edilmesi bizim için ayıp bir durumdur.
Sayın Cumhurbaşkanım, tarihe not düşmesi adına bir öğretmen ve ana olarak bu mektubu size yazmaya karar verdim. Bizzat gördüğüm ve yaşadığım olayları sizinle paylaşmak istedim. Size gerçekleri söylemeyi, hakikati beyan etmeyi kendime bir görev addettim. Tüm duygularımı, samimiyetle dile getirdiğimi düşünüyorum. Kazakistan eğitimine emek harcayan bu kişilere sahip çıkılsın istiyorum….Kaynak:Stephaber
Kazakistan’ın önde gelen gazetecilerinde Saule Meşitbaykızı Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e gönderdiği açık mektupta, ülkede uzun yıllar eğitim faaliyetlerinde bulunan eğitim sevdalısı öğretmenlerin Erdoğan’ın siyasetine kurban edilmemesini istedi. Cumhurbaşkanlığı özel ödülüne de sahip olan ünlü gazetecinin mektubu Kazakistan’da yayın yapan Prezident Jane Halk (Cumhurbaşkanı ve Halk) ve elana.kz internet sitesi başta olmak üzere bir çok sitede haber olurken; sosyal medyada en çok konuşulan konu oldu.
“Sevgili Nursultan Abişoğlu” diye başlayan mektupta ünlü gazeteci, bağımsızlığının 26. yılında Kazakistan’ın gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak dünyanın önde gelen bir ülkesi haline geldiğini ve bütün bu başarılarda Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in başarısının tartışmasız olduğuna dikkat çekti.
Türk Dünyasının kontrolü Nazarbayev’de:
Cumhurbaşkanının gerek bölgesel gerekse de uluslararası arenada ülkesi için gece gündüz çalıştığına vurgu yapılan mektupta, Türk Dünyasının kontrolünün de yine Nazarbayev’de olduğuna dikkat çekti. Mektupta, Nazarbayev’in başarısının her kesim tarafından kabul gördüğüne işaret eden gazeteci Saule Meşitbaykızı, geride kalan 26 yıl içerisinde ülkenin hayal edilemez başarılar elde ettiğini belirterek: “Nazarbayev’in önderliğinde ülke tüm sahalarda büyük başarılara ulaştı. 26 yıl içerisinde eğitim, kültür, ekonomi, sosyal alanlarda Kazakistan hayal edilemez zirvelere ulaştı. Bunun yanında izlediği barışçıl siyaset ile dünyada prestijini artırdı. Kazakistan’ın izlediği aktif dış politika ile Astana siyasi merkez haline geldi” dedi.
Duygularımı bir “Anne” olarak size aktarmak istedim:
Son zamanlarda Kazakistan’da çalışan ve emekleri ile ülkeye büyük katkı sağlamakta olan Türk kardeşlerimizi kaygılandıran olayların artmasından dolayı eline kalemi aldığını söyleyen ünlü gazeteci mektupta: “Bir ana olarak hislerim ve yüreğimdeki bu annelik duygularımı kâğıda dökmek istedim. Bir annenin bu duygularını kabul etmenizi sizlerden rica ediyorum. Türk kardeşlerimizin yaşadıkları sıkıntıları kendi gözlerimle gördüm, Kazakistan’ın kalkınmasına uzun yıllar hizmet vermiş bu insanların Türkiye’de yaşanan siyasete kurban edilmemesini sizlerden istirham ediyorum.” diye yazdı. Uzun yıllar ülkeye hizmet ettiğini ve bundan dolayı da bizzat Nazarbayev tarafından “Kazakistan Cumhuriyeti’nin Onur” ödülüne layık görüldüğüne dikkat çeken Saule Meşitbaykızı: “Bu benim için büyük bir şeref ve sizin bana yüklediğiniz büyük bir güven olduğunu düşünüyorum. Bu güvenin karşılığını halkımız arasında iki kardeş ülke arasına bölünmeye neden olabilecek zor durumu sergrgilemek istedim. Şu anda 71 yaşına geldim. Gazetecilik hayatımda Türk kardeşlerim ile içli dışlı oldum. Onların kendi işlerine karşı duydukları sorumluluk, size, halkımıza karşı sergiledikleri sadakate şahit oldum. Onlar beni kendi anneleri gibi kabul etti. Yaşananları bir anne, bir öğretmen olarak size arz etmeyi kendime bir görev bildim.” şeklinde yazdı.
Kazak halkı bu öğretmenlerden iyilikten başka bir şey görmedi:
Ünlü gazeteci mektubunda: “Sayın Cumhurbaşkanım! Devletimiz 26 sene içerisinde özellikle eğitim alanında büyük başarılara imza attı. Burada Kazak Türk Eğitim Vakfına (KATEV) ait olan eski KTL şimdiki BİL Liseleri olarak devam eden kurumların büyük katkısı olmuştur. Söz konusu okullar 90’lı yıllarda bağımsızlığımız ile aynı zamanda dünyaya geldi. Bu okulların açılması sizin ve merhum Turgut Özal’ın bilge siyasetinin sonucu diyebilirim. Şu anda ise ülkemizde değişik formatta yemi eğitim merkezleri ve eğitim sistemi yerleşti ki bunda (Kazak Tür Liseleri) KTL lerin katkısı olduğunu da söyleyebiliriz. Bu okul sistemi bize 90’lı yıllarda hava gibi, su gibi lazımdı. Yeni bağımsızlık kazanmış bir ülkenin dağılmış ekonomisi ve sosyal durumuna rağmen bu sistemi kurmak oldukça cesaret gerektiren bir adımdır. Bize yapılan bu iyiliği halkımız ve memleketimiz hiç unutmayacaktır! Aynı zamanda bu okullara hıyanet edilecek olursa, bunu tarih unutmayacaktır. Böyle bir hareket, Kazak halkı ve halkımızın insanlık değerlerine aykırı bir davranıştır. Buna karşın 26 senedir sadakatle çalışan, uluslararası bilim yarışmalarında gök bayrağımızı dalgalandıran bu öğrencileri yetiştiren öğretmenleri değişik bahanelerle ülkemizden dışlamak Kazak halkına yakışır bir davranış değildir! Tüm Avrupa Ülkeleri, açılan bu okulların faaliyetlerinin devam etmesine izin vermekte. Bu durum 1937-39 yıllarında Sovyet politikasının kurbanı olan aydın atalarımız maruz kaldığı gibi, kendi elimizle bu eğitim kurumlarına kilit vurmayalım. Tarih önünde utanacak hiçbir şeyimiz yok. Gelecekte tarih önünde yüzümüzün ak olmasını isteyen analardan biri de benim. Çünkü 26 yılda bu öğretmenlerden iyilikten başka hiçbir şey görmedim.”
Bu okullar Kazakistan’ı dünyaya tanıttı:
Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in eski ismi Kazak Tütrk Liseleri yeni ismi olan Bilim İnovasyon Liseleri olan bu okullar hakkındaki ifadelerinin bu kurumlarda çalışan gerek yerli gerekse Türk vatandaşlarını ziyadesi ile memnun ettiği vurgusu yapan Saule Meşitbaykızı, BİL okullarının Kazakistan’ı dünyaya tanıttığını söyledi. “Bu okullardan sadece son beş yıl içerisinde uluslararası olimpiyatlarda 220 altın, 304 gümüş, 421 bronz madalya kazanması hepimizin gururu olmuştur” diyen gazeteci mektubunda; bu ülkeye ve Kazak halkına bu mutlululuğu yaşatan sözkonusu öğretmenlere sahip çıkılması gerektiğinin altını çizdi.
Erdoğan büyük bir strateji hatası yapıyor:
Türkiye’nin Astana Büyükelçisi Nevzat Uyanık’ın Mart ayında verdiği röportajın ardından Kazakistan Dışişleri Bakanlığı ile Bilim ve Eğitim Bakanlığının “Bu okullar Kazakistan standartlarına göre eğitim vermekte ve Kazakistan Hükümetine aittir. Biz kendi iç meselemize kimsenin karışmasına müsaade etmeyeceğiz” şeklinde yaptıkları ortak açıklama ile Kazak halkının rahatladığını belirten Saule Meşitbaykızı, Türkiye’deki mevcut durumun bir paranoya haline döndüğüne işaret etti. Gerek Türkiye’de gerekse de dünyanın herhangi bir ülkesinde kendileri gibi düşünmeyen Türk insanını düşman ilan edilmesinin hiçbir izahı olmadığına dikkat çeken gazeteci, Erdoğan’ın bu siyasetinin büyük bir strateji hatası olduğuna dikkat çekti.
Türkiye Erdoğan demek değil:
Türklüğün ve Türkiye’nin sadece Erdoğan’dan ibaret olmadığını vurgulayan Gazeteci yazar: “Evet aynı kökten gelmekteyiz, ama her devletin kendi tarihi, kendi yönetim şekli ve kültürü vardır. Türkiye’nin Kazakistan’da daha önce KTL olarak, (şimdilerde BİL) adlandırılan eğitim kurumlarıyla hiçbir ilişkisi olmadığını anlaması, en büyük temennimdir. Çünkü bu okullarda eğitim alan çocukların hepsi Kazakistan’ın öz evlatları. Eğitim seviyesi konusunda bu kurumlara söylenecek hiçbir söz yok. Bilim olimpiyatları, değişik yarışmalarda galip gelen bu okulların öğrencileridir. Bundan dolayı Türklük ve Türkiye sadece Erdoğan demek değildir. Bu meseleyi doğru anlamak lazım” diye konuştu.
Bu insanları Türkiye’deki mevcut siyasete kurban etmeyin:
Uzun yıllardır Kazak halkı ile içiçe yaşayan bu insanların Türkiye’deki mevcut siyasete kurban edilmemesi gerektiğinin altını çizen Meşitbaykızı: “Türkiye’de huzurun olması hepimizin dileği. Daha dün bağımsızlığımızı ilan ettiğimizde bizi ilk olarak tanıyan memleketin Türkiye olduğunu asla unutmayacağız. Bağımsız ülkemize ilk olarak yatırım yapan ve sizin siyasetinizi destekleyen, birçok yetenekli çocuklarımızın zirveye yükselmesine imkân tanıtan Türk öğretmenler, değişik siyasetin kurbanı olmuş ve sizden yardım istemektedir. Sığınak olunuz! Kazak neslini yetiştirmeye yardım eden kardeşlerinizi, Atayurt’ta yetim bırakmadan bağrınıza basınız. Destekçi olunuz. Koruyucu olunuz! Onlar sizin yardımınıza muhtaçtır!”
Giden Türk öğretmenleri, gözyaşları içinde uğurluyoruz:
Ünlü gazeteci mektubu yazmaya sebep olan konuyu da gündeme getirerek şunları dedi: “Geçenlerde Astana’daki liseden bir öğretmen yurtdışına gitmeye mecbur kaldı. Büyük tecrübe sahibi olan bu öğretmeni veliler ve öğrencileri gözyaşları içinde uğurladı. Çocukların gözyaşları içerisinde öğretmeninden ayrılmasını görmek dayanılmaz bir acı. Şu anda Kazakistan’da eğitim alanında çalışmakta olan bazı öğretmenlerin vizesi bitmiş durumda. Çaresiz bir şekilde kendilerini göçmen olarak kabul eden ülkelere gitmeye mecbur bırakılıyor. Çünkü Türkiye’ye geri döndükleri takdirde suçlu suçsuz ayırt edilmeden hemen hapse atılma ihtimalleri var. Ülkemiz için bunca fedakârlıklara katlanan Türk vatandaşlarının bu duruma terk edilmesi bizim için ayıp bir durumdur.
Sayın Cumhurbaşkanım, tarihe not düşmesi adına bir öğretmen ve ana olarak bu mektubu size yazmaya karar verdim. Bizzat gördüğüm ve yaşadığım olayları sizinle paylaşmak istedim. Size gerçekleri söylemeyi, hakikati beyan etmeyi kendime bir görev addettim. Tüm duygularımı, samimiyetle dile getirdiğimi düşünüyorum. Kazakistan eğitimine emek harcayan bu kişilere sahip çıkılsın istiyorum….Kaynak:Stephaber
Kazakistan’ın önde gelen gazetecilerinde Saule Meşitbaykızı Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e gönderdiği açık mektupta, ülkede uzun yıllar eğitim faaliyetlerinde bulunan eğitim sevdalısı öğretmenlerin Erdoğan’ın siyasetine kurban edilmemesini istedi. Cumhurbaşkanlığı özel ödülüne de sahip olan ünlü gazetecinin mektubu Kazakistan’da yayın yapan Prezident Jane Halk (Cumhurbaşkanı ve Halk) ve elana.kz internet sitesi başta olmak üzere bir çok sitede haber olurken; sosyal medyada en çok konuşulan konu oldu.
“Sevgili Nursultan Abişoğlu” diye başlayan mektupta ünlü gazeteci, bağımsızlığının 26. yılında Kazakistan’ın gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak dünyanın önde gelen bir ülkesi haline geldiğini ve bütün bu başarılarda Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in başarısının tartışmasız olduğuna dikkat çekti.
Türk Dünyasının kontrolü Nazarbayev’de:
Cumhurbaşkanının gerek bölgesel gerekse de uluslararası arenada ülkesi için gece gündüz çalıştığına vurgu yapılan mektupta, Türk Dünyasının kontrolünün de yine Nazarbayev’de olduğuna dikkat çekti. Mektupta, Nazarbayev’in başarısının her kesim tarafından kabul gördüğüne işaret eden gazeteci Saule Meşitbaykızı, geride kalan 26 yıl içerisinde ülkenin hayal edilemez başarılar elde ettiğini belirterek: “Nazarbayev’in önderliğinde ülke tüm sahalarda büyük başarılara ulaştı. 26 yıl içerisinde eğitim, kültür, ekonomi, sosyal alanlarda Kazakistan hayal edilemez zirvelere ulaştı. Bunun yanında izlediği barışçıl siyaset ile dünyada prestijini artırdı. Kazakistan’ın izlediği aktif dış politika ile Astana siyasi merkez haline geldi” dedi.
Duygularımı bir “Anne” olarak size aktarmak istedim:
Son zamanlarda Kazakistan’da çalışan ve emekleri ile ülkeye büyük katkı sağlamakta olan Türk kardeşlerimizi kaygılandıran olayların artmasından dolayı eline kalemi aldığını söyleyen ünlü gazeteci mektupta: “Bir ana olarak hislerim ve yüreğimdeki bu annelik duygularımı kâğıda dökmek istedim. Bir annenin bu duygularını kabul etmenizi sizlerden rica ediyorum. Türk kardeşlerimizin yaşadıkları sıkıntıları kendi gözlerimle gördüm, Kazakistan’ın kalkınmasına uzun yıllar hizmet vermiş bu insanların Türkiye’de yaşanan siyasete kurban edilmemesini sizlerden istirham ediyorum.” diye yazdı. Uzun yıllar ülkeye hizmet ettiğini ve bundan dolayı da bizzat Nazarbayev tarafından “Kazakistan Cumhuriyeti’nin Onur” ödülüne layık görüldüğüne dikkat çeken Saule Meşitbaykızı: “Bu benim için büyük bir şeref ve sizin bana yüklediğiniz büyük bir güven olduğunu düşünüyorum. Bu güvenin karşılığını halkımız arasında iki kardeş ülke arasına bölünmeye neden olabilecek zor durumu sergrgilemek istedim. Şu anda 71 yaşına geldim. Gazetecilik hayatımda Türk kardeşlerim ile içli dışlı oldum. Onların kendi işlerine karşı duydukları sorumluluk, size, halkımıza karşı sergiledikleri sadakate şahit oldum. Onlar beni kendi anneleri gibi kabul etti. Yaşananları bir anne, bir öğretmen olarak size arz etmeyi kendime bir görev bildim.” şeklinde yazdı.
Kazak halkı bu öğretmenlerden iyilikten başka bir şey görmedi:
Ünlü gazeteci mektubunda: “Sayın Cumhurbaşkanım! Devletimiz 26 sene içerisinde özellikle eğitim alanında büyük başarılara imza attı. Burada Kazak Türk Eğitim Vakfına (KATEV) ait olan eski KTL şimdiki BİL Liseleri olarak devam eden kurumların büyük katkısı olmuştur. Söz konusu okullar 90’lı yıllarda bağımsızlığımız ile aynı zamanda dünyaya geldi. Bu okulların açılması sizin ve merhum Turgut Özal’ın bilge siyasetinin sonucu diyebilirim. Şu anda ise ülkemizde değişik formatta yemi eğitim merkezleri ve eğitim sistemi yerleşti ki bunda (Kazak Tür Liseleri) KTL lerin katkısı olduğunu da söyleyebiliriz. Bu okul sistemi bize 90’lı yıllarda hava gibi, su gibi lazımdı. Yeni bağımsızlık kazanmış bir ülkenin dağılmış ekonomisi ve sosyal durumuna rağmen bu sistemi kurmak oldukça cesaret gerektiren bir adımdır. Bize yapılan bu iyiliği halkımız ve memleketimiz hiç unutmayacaktır! Aynı zamanda bu okullara hıyanet edilecek olursa, bunu tarih unutmayacaktır. Böyle bir hareket, Kazak halkı ve halkımızın insanlık değerlerine aykırı bir davranıştır. Buna karşın 26 senedir sadakatle çalışan, uluslararası bilim yarışmalarında gök bayrağımızı dalgalandıran bu öğrencileri yetiştiren öğretmenleri değişik bahanelerle ülkemizden dışlamak Kazak halkına yakışır bir davranış değildir! Tüm Avrupa Ülkeleri, açılan bu okulların faaliyetlerinin devam etmesine izin vermekte. Bu durum 1937-39 yıllarında Sovyet politikasının kurbanı olan aydın atalarımız maruz kaldığı gibi, kendi elimizle bu eğitim kurumlarına kilit vurmayalım. Tarih önünde utanacak hiçbir şeyimiz yok. Gelecekte tarih önünde yüzümüzün ak olmasını isteyen analardan biri de benim. Çünkü 26 yılda bu öğretmenlerden iyilikten başka hiçbir şey görmedim.”
Bu okullar Kazakistan’ı dünyaya tanıttı:
Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in eski ismi Kazak Tütrk Liseleri yeni ismi olan Bilim İnovasyon Liseleri olan bu okullar hakkındaki ifadelerinin bu kurumlarda çalışan gerek yerli gerekse Türk vatandaşlarını ziyadesi ile memnun ettiği vurgusu yapan Saule Meşitbaykızı, BİL okullarının Kazakistan’ı dünyaya tanıttığını söyledi. “Bu okullardan sadece son beş yıl içerisinde uluslararası olimpiyatlarda 220 altın, 304 gümüş, 421 bronz madalya kazanması hepimizin gururu olmuştur” diyen gazeteci mektubunda; bu ülkeye ve Kazak halkına bu mutlululuğu yaşatan sözkonusu öğretmenlere sahip çıkılması gerektiğinin altını çizdi.
Erdoğan büyük bir strateji hatası yapıyor:
Türkiye’nin Astana Büyükelçisi Nevzat Uyanık’ın Mart ayında verdiği röportajın ardından Kazakistan Dışişleri Bakanlığı ile Bilim ve Eğitim Bakanlığının “Bu okullar Kazakistan standartlarına göre eğitim vermekte ve Kazakistan Hükümetine aittir. Biz kendi iç meselemize kimsenin karışmasına müsaade etmeyeceğiz” şeklinde yaptıkları ortak açıklama ile Kazak halkının rahatladığını belirten Saule Meşitbaykızı, Türkiye’deki mevcut durumun bir paranoya haline döndüğüne işaret etti. Gerek Türkiye’de gerekse de dünyanın herhangi bir ülkesinde kendileri gibi düşünmeyen Türk insanını düşman ilan edilmesinin hiçbir izahı olmadığına dikkat çeken gazeteci, Erdoğan’ın bu siyasetinin büyük bir strateji hatası olduğuna dikkat çekti.
Türkiye Erdoğan demek değil:
Türklüğün ve Türkiye’nin sadece Erdoğan’dan ibaret olmadığını vurgulayan Gazeteci yazar: “Evet aynı kökten gelmekteyiz, ama her devletin kendi tarihi, kendi yönetim şekli ve kültürü vardır. Türkiye’nin Kazakistan’da daha önce KTL olarak, (şimdilerde BİL) adlandırılan eğitim kurumlarıyla hiçbir ilişkisi olmadığını anlaması, en büyük temennimdir. Çünkü bu okullarda eğitim alan çocukların hepsi Kazakistan’ın öz evlatları. Eğitim seviyesi konusunda bu kurumlara söylenecek hiçbir söz yok. Bilim olimpiyatları, değişik yarışmalarda galip gelen bu okulların öğrencileridir. Bundan dolayı Türklük ve Türkiye sadece Erdoğan demek değildir. Bu meseleyi doğru anlamak lazım” diye konuştu.
Bu insanları Türkiye’deki mevcut siyasete kurban etmeyin:
Uzun yıllardır Kazak halkı ile içiçe yaşayan bu insanların Türkiye’deki mevcut siyasete kurban edilmemesi gerektiğinin altını çizen Meşitbaykızı: “Türkiye’de huzurun olması hepimizin dileği. Daha dün bağımsızlığımızı ilan ettiğimizde bizi ilk olarak tanıyan memleketin Türkiye olduğunu asla unutmayacağız. Bağımsız ülkemize ilk olarak yatırım yapan ve sizin siyasetinizi destekleyen, birçok yetenekli çocuklarımızın zirveye yükselmesine imkân tanıtan Türk öğretmenler, değişik siyasetin kurbanı olmuş ve sizden yardım istemektedir. Sığınak olunuz! Kazak neslini yetiştirmeye yardım eden kardeşlerinizi, Atayurt’ta yetim bırakmadan bağrınıza basınız. Destekçi olunuz. Koruyucu olunuz! Onlar sizin yardımınıza muhtaçtır!”
Giden Türk öğretmenleri, gözyaşları içinde uğurluyoruz:
Ünlü gazeteci mektubu yazmaya sebep olan konuyu da gündeme getirerek şunları dedi: “Geçenlerde Astana’daki liseden bir öğretmen yurtdışına gitmeye mecbur kaldı. Büyük tecrübe sahibi olan bu öğretmeni veliler ve öğrencileri gözyaşları içinde uğurladı. Çocukların gözyaşları içerisinde öğretmeninden ayrılmasını görmek dayanılmaz bir acı. Şu anda Kazakistan’da eğitim alanında çalışmakta olan bazı öğretmenlerin vizesi bitmiş durumda. Çaresiz bir şekilde kendilerini göçmen olarak kabul eden ülkelere gitmeye mecbur bırakılıyor. Çünkü Türkiye’ye geri döndükleri takdirde suçlu suçsuz ayırt edilmeden hemen hapse atılma ihtimalleri var. Ülkemiz için bunca fedakârlıklara katlanan Türk vatandaşlarının bu duruma terk edilmesi bizim için ayıp bir durumdur.
Sayın Cumhurbaşkanım, tarihe not düşmesi adına bir öğretmen ve ana olarak bu mektubu size yazmaya karar verdim. Bizzat gördüğüm ve yaşadığım olayları sizinle paylaşmak istedim. Size gerçekleri söylemeyi, hakikati beyan etmeyi kendime bir görev addettim. Tüm duygularımı, samimiyetle dile getirdiğimi düşünüyorum. Kazakistan eğitimine emek harcayan bu kişilere sahip çıkılsın istiyorum….Kaynak:Stephaber