Halife Ömer oğlu
Abdullah ile Medine sokaklarında ahvali kontrol için dolaşmaktadır. Bakımsız
küçük bir kız çocuğu görür. “Bu kimin kızı niye bakılmıyor ?” diye sorunca,
oğlu Abdullah “Baba senin torunun. İmkanlarımız yok ki bakalım. Bize biraz
devlet hazinesinden yardım etsen” der.
Hz. Ömer “Size
asla ayrıcalık yapmam” diyerek yardım isteğini geri çevirir. Böylece bu tür
adil davrananlara İslam tarihçileri “Ömeri” derler. Bugünkü Türkiye’nin on
katına hükmeden Halife Ömer’in elbisesinde tam on dört yama vardır.
O halife olduğu
gün ve öldüğü gün servetine bir dinar dahi eklememiştir. Onun için alimler “mebde
ve munteha’’ tabirini kullanırlar. Sufiler dünyaya gelirken bir şeyin yok,
giderken de bir şeyin olmamalı derler. İdareciler içinde idareyi ele aldıkları
gün ve ayrılırken maddi servet olarak aynı çizgide duruyorlarsa işte o zaman
Ömeri yoldalar. Değilse haramilerin yolundadırlar.
Evet dünyada İslam
ülkeleri içinde kaç tane Ömeri idareci var. Onun gibi olmak mümkün değil ama en
az o yolda olanlar varmı. İdareciler Ömeri olmadığı müddetçe Alemi İslam’ın çok
çekeceği var.
Hz. Hüseyin,
Şam’da hilafetini ilan eden Yezid’in sarayda büyük günah işlemesini, halka
zulmetmesini asla kabul etmez. Kendisinin Yezid’e biat edilmesi
istenir ama o dedesinin yolundadır. Kufe’liler kendisinin halife olmasını
ister. Bunun için amcası oğlu Müslim’i Kufe’ye gönderir. Kufe’liler on iki bin
kişilik bir ordu ile destekleyeceklerini söz verince o da yaklaşık iki bin kişi
ile Medine’den ayrılır. Fakat Kufe’liler kendisine ihanet edip amcası oğlunu
şehit ederler. Hz. Hüseyin’e bu haber ulaşınca dönmesi için yakın akrabaları adeta
kendisine yalvarırlar. Fakat o “Dedemi rüyamda gördüm, gitmem gerekiyor
ve dönmem” der. Netice de kendisi ve ailesi “Bir taş sudan dahi mahrum edilir”
ve şehit edilir. Mübarek başı kesilir. Yezid ve avanesi o mübarek başı kırk gün
sokaklarda dolaştırırlar. Ama onların bu zulümleri ehli beyte olan sevgiyi daha
da arttırır. Onlar bu defa bu sevgiyi kırmak için her türlü yalan ve iftiralara
başvururlar. Hatta 30 küsür yıl boyunca Cuma günleri hutbede binlerce
imam vasıtasıyla ehli beyte lanet okuturlar. Kimisini korkuturlar, kimi
imamlarıda para ile satın alarak yaptırırlar. Ancak Ömer Bin Abdulaziz
halife olunca, bu lanet okutmayı kaldırır. Yerine bugün hala hutbelerin sonunda
okutulan “Allah adaleti emreder…” ayetini koyar. Onuncu asrın büyük alimlerinden
el-Isfehani “Eğer Hz.Hüseyin Yezid’in yaptıkları zulme ve günaha karşı
dik durmayıp beyat etseydi, ondan sonra kimse zulme ve günaha karşı dik
durmayacaktı” diyor.Evet gelin hepimiz hem Ömeri hem de Hüseyni olmaya
çalışalım.
Bu kadar zulmün
hikmeti ne ola?
1947’de devrin
zalimleri yetmiş küsur yaşındaki Bediüzzaman ve yaklaşık talebelerinin dörtte
birini ‘gizli cemiyet kuruyorlar’ diye Afyon’da hapse atarlar. Üstadı camı
kırılmış ve soba olmayan bir hücreye koyarlar ki, soğuk kış gününde donsun
ölsün. Fakat Üstad zikir ve hareket yaparak kurtulur. Bu defa zehirlerler. Ama
Allah’ın inayeti ile yine kurtulur. Sonra kaldığı hücrenin penceresini dahi
kapatırlar ki, mahkumlarla dahi konuşmasın. O zaman Risale-i Nurlar üç beş ilde
okunmaktadır. Hapisten sonra hemen hemen bütün Türkiye’ye hatta dünyaya
yayılır. Evet zulüm nurların yayılmasına sebep oldu ve küfrün belini kırdı.
Dostlar soruyor.
Hizmeti İmaniyye ve Kuraniyye (Hizmet Harketi) gönüllülerine tarihte görülmeyen
bu zulüm neden? Büyük alimlerin hayatlarını inceledim. İmam Azam hemen hemen
bütün idarecilerden zulüm görüp, hapishanede vefat etti, kimilerine göre şehit
edildi. Peygamber torunu İmam Safi Mekke’den zincirlenerek Bağdat’a götürülüp
hapse atıldı. İmam Malik defalarca öldürülmek istendi. Ahmet Bin Hanbel bir
halife hariç bütün idarecilerden sadece “Kur’an mahluk değildir” deyip devletin
resmi mezhebi Mutezilenin görüşlerini red ettiği için ölünceye kadar zulüm
gördü. Neden biat etmiyorsun diyenlere “Ben bunu kabul edersem gelecek
asırlarda bu yanlışı bütün Müslümanlar kabul eder” der. İmam Buhari vali
tarafından sürgüne gönderilirken yolda vefat etti. Dört büyük imam zamanında
yüzlerce imam vardı. Onlarca hak mezhep vardı. Ama kimisi korkudan, kimisi de
idareciler tarafından satın alınarak zulüm karşısında boyun eğdiler. En çok
zulüm gören İmamı Azam’ın görüşlerini bugün İslam dünyasının yaklaşık yüzde
55-60’I kabul edip uyguluyor. Bütün imamlar silinip giderken harama, günaha,
yalancılığa, halkın malını yiyenlere, haramı helalleştirenlere, idareciliği
halka hizmet için değil de, zulme vasıta yapanlara biat etmedikleri için en çok
zulüm gören dört imamın görüşleri, İslam dünyasına hakim oldu.
Hizmeti
İmaniyye ve Kuraniyye gönüllülerine İslam tarihinde sahabeden sonra en büyük
zulüm yapılıyor. Bu zulüm ile hizmetin prensiplerini İmam Azam’ın fıkıhta
ortaya koyduğu prensipler gibi asırlara mal olacak. Evet bugün kayıp var fakat
gelecekte Allah’ın inayet ve keremi ile olacaklara karşı devede kulak kalacak.
Zalimler, bel’amlar unutulur ama mazlumlar gönüllerde taht kurup fikirleri
dünyaya ışık salacak. Eğer dik durulmasaydı halk, yalanı cihat, gaspı ganimet,
nifakı İslam’ın bir rüknü gibi kabul edecekti. Evet müesseseler kapandı, mallar
gasp edildi, on binler hapiste, fakat buna karşılık İslam’ın namusu
kurtarıldı.