ERHAN BAŞYURT
28 Şubat Kararları’nın üzerinden tam 22 yıl geçti.
1997 yılındaki Milli Güvenlik Kurulu’nun 9 saat süren ve o zamana kadarki en uzun toplantısında alınan kararların altında AKP’nin ayrılarak kurulduğu Refah Partisi’nin imzası var…
28 Şubat’ta altına imza atılan 18 maddeden bazıları şöyleydi:
- Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Milli Eğitim Bakanlığı’na devri sağlanmalıdır.
- Yasa ile yasaklanmış tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli.
- İrticai faaliyetleri nedeniyle TSK’dan ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK’nın dine karşıymış gibi göstermeye çalışan bazı medya gruplarının silahlı kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır.
- TSK’nden ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkân verilmemelidir.
- Türk Silahlı Kuvvetlerine aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşlarında da uygulanmalıdır.
- Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye’yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, kamuda titizlikle uygulanmalıdır.
- Rejim aleyhtarı, örgüt ve kuruluşların deri toplaması engellenmeli, kanunla verilmiş yetki dışında kurban derisi toplattırılmamalıdır…
***
25 Ağustos 2004’te yani 28 Şubat’tan 7 yıl sonra RP’den kopan AKP iktidardaydı.
28 Şubat kararlarının altına imza atan RP baskılara dayanamış ancak ondan kopan ‘Yenilikçi Siyasal İslamcılar’ iktidara gelmişti.
Onlar da mirasını devam ettirdiği selefleri gibi utanç veren bir başka karara 25 Ağustos 2004’te imza attılar…
MGK’da, Gülen Hareketi’nin ‘’yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması’’ kararı verildi.
Kararın altında dönemin Başbakanı Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Gül’ün de imzaları bulunuyordu.
MGK’nın sonrasında bu karara atfen kamu kurumlarına ‘tavsiye kararlar’ ve ‘eylem planı’ gönderdiği biliniyor.
“Nurculuk faaliyetleri ve Gülen grubunun yurt içi ve yurt dışı faaliyetleri”ne dair 481 sayılı 25 Ağustos 2004 tarihli MGK kararlarının ardından Başbakanlık tarafından ilgili bakanlıklara tamim gönderiliyor.
23 Ocak 2014’te Yeni Asya gazetesinde Cevher İlhan tarafından yayınlanan ‘’Dini Cemaatlere Takip ve Fişleme’’ başlıklı köşe yazısında şu vurgular yapılıyor;
‘’Başbakanlık Uygulamayı Tâkip ve Koordinasyon Kurulu’nun (BUTKK) mevzubahis (25 Ağustos 2004) MGK kararıyla “irtica ile mücadele”ye dair hazırlanıp devlet kurumlarına gönderilen “eylem plânları” tâlimatlarıyla “geri bildirimleri”nin alındığı, devlet kurumlarınca gönderilen cevabî resmî raporlarla, tâkip, fişleme, uygulama ve engelleme operasyonlarına dair resmî yazışmalarla ortaya çıkıyor…’’
2006’dan bu yana Cemaat’e yönelik fişlemeler yapıldığı, yurt içi ve yurt dışında okulların takibe alındığı, kamuda ve bağış yapanların fişlendiği, MASAK’ın da devreye sokulduğu ortaya çıktı…
Tüm bu ‘Eylem Planı’ hazırlanıp, Cemaat’e karşı icraya konulurken ‘’Siyasal İslamcı’’ AKP iktidardaydı…
AKP, altına imza attığı kararı, ‘’Bakanlar Kurulu kararı olmaksızın bu kararın icrası imkansızdır, bu yönde bir Bakanlar Kurulu kararı da verilmemiştir…’’diye savundu ve kamuoyunu aldattı yıllarca…
***
Nisan 2009’da TSK’nın kara propaganda birimince hazırlandığı belirlenen ‘‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’’ ortaya çıktı.
Plan, AKP’nin iktidardan devrilebilmesi için öncelikle Cemaat’in bitirilmesi gerektiği tezine kurulu.
Plan, Cemaat’in bitirilebilmesi için de bir Eylem Planı sunuyor.
Taraf Gazetesi’nde 16 Haziran 2009’da yayınlanan Eylem Planı haberinde şu satırlar yer aldı;
“Fetö” OLARAK YARGILANACAKLAR
- Gülen Cemaati’nin, Işık Evleri baskınlarında bulunması sağlanacak silah ve mühimmat sayesinde, Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü olarak yargılanması sağlanacak.
- Cemaatin, PKK ile işbirliği yaptığı; CIA, MOSSAD gibi kuruluşlarla ilişkide olduğu ve Ergenekon Davası’nı yönettiği izlenimini yaratma amaçlı eylemler icraya konacak…
***
İktidara yakınlığı ile bilinen Vakit Gazetesi, 29 Nisan 2010 tarihinde birinci sayfasından “MİT‘ten Şaşırtan Rapor” başlığıyla bir haber yayınladı. Haberde şu ifadeler yer aldı:
‘’MİT‘in bu yıl Yıkıcı Dini Faaliyetler kapsamında, Fethullah Gülen cemaatini de “Öncelikli Takip Listesi”ne aldığı ortaya çıktı.
Güvenlik İstihbarat Başkanlığı yıkıcı Dinî Faaliyetler Daire Başkanlığı 2010 Yılı Hedef Öncelik Tablosu‘na göre talip edilecek “yıkıcı dini örgütler” derecelere ayrılmış.
MİT‘in 2010 yılı takip tablosunda 1. Derece Örgütler listesinde;
-Süleymancılar,
-Nakşibendiler,
-İHH ve Nurcu Gruplar,
-Fethullah Gülen Cemaati gibi gruplar yer aldı.
Tablonun 2. ve 3. Derece örgütler bölümünde Milli Görüş, ASDER, AKDER, ve Mazlum-Der gibi sivil toplum kuruluşları da bulunuyor.
2009 yılında takip edilecek örgütler listesinde yer almayan Fethullah Gülen Grubu, “1. Dereceden Takip Edilecek Örgütler” listesine konurken, El Kaide, takip edilecek örgütler listesinden çıkarılmış…’’
Vakit’in haberi, iktidarın Cemaat ile en yakın göründüğü dönemde bile, el altından ‘’Cemaat’i Bitirme Eylem Planı’na’’ destek verdiğini ve icrası için adım adım faaliyet yürüttüğünü gösteriyor…
***
‘‘Siyasal İslamcı’’ AKP, Nisan 2007 Muhtırası’na kadar her türlü belgeye imza atarken, her şeye rağmen kendisinin de hedef olduğunu görüp, bir süreliğine ‘’askeri vesayetin tasfiyesi’’ için demokratik adımlar attı…
Ancak sonrasında, karıştığı yolsuzluk ve rüşvetler önüne konuldu, hassaten ‘mabeyni humayun’a adamlar sızdırıldı ve yeniden ‘derin devlet’ ile el sıkışması sağlandı…
Ya da perde arkasında ‘’derin yapılar’’ ile Cemaat’i ve Cemaatleri bitirme planını her daim icra etmeye devam etti…
***
‘Siyasal İslamcı’ AKP hassaten 2012’den bu yana yeniden 28 Şubat ve uzantısı kararların icrası için bilfiil çalışmaya başladı.
Dershanelerin kapatılması kararı için Kasım 2013’te durduk yere bu nedenle adım atıldı.
Üstüne 17/25 yolsuzluk ve rüşvet operasyonları Aralık 2013’te yaşanınca, suçüstü olan iktidar daha önce suçüstü yaptığı ‘derin yapılar’a teslim oldu…
28 Şubat’ta başlayan 2004’te şekillenen Cemaat’i Tasfiye Planı adım adım devreye sokuldu.
Yıllar önce başlayan fişlemeler baz alınarak, kamuda geniş tasfiyeler gerçekleştirildi.
***
Sedat Ergin 28 Haziran 2017’de Hürriyet’teki köşesinde şu satırlarla 17/25 Aralık sonrası yaşanan gelişmelere yer verdi;
‘’17/25 Aralık 2013 tarihindeki hamlelerinin ardından Gülenciler’in yeniden devletin tehdit değerlendirmeleri kapsama alanına girdiğini görüyoruz. Orgeneral Özel, 2014 ile birlikte cemaatin MGK kararlarında önce “İllegal Yapılanma”, ardından “Paralel Devlet Yapılanması” ve “Legal Görünümlü İllegal Faaliyet Yürüten Paralel Yapılanma” şeklinde ifade edildiğini anlatıyor. 29 Nisan 2015’te yenilenen “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi” (Kırmızı Kitap) ile Gülenciler ilk defa “Milli Güvenliği Tehdit Eden Legal Görünümlü İllegal Yapı” olarak adlandırılmış.
Özel’in açıklamasına göre, örgüt 21 Ekim 2015’teki MGK kararlarında “Milli Güvenliği Tehdit Eden ve Terör Örgütleri ile İşbirliği İçinde Hareket Eden Paralel Devlet Yapılanması” ve 26 Mayıs 2016’da da “Bir Terör Örgütü Olan Paralel Devlet Yapılanması” şeklinde ifade edilmiş…’’
***
Cemaat’in “Milli Güvenliği Tehdit Eden ve Terör Örgütleri ile İşbirliği İçinde Hareket Eden Paralel Devlet Yapılanması” olarak nitelendiği 21 Ekim 2014’teki toplantı 28 Şubat MGK’sını da aşıp 10 saat 20 dakika sürmüştü. Ve Erdoğan ilk kez Cumhurbaşkanı olarak toplantıya başkanlık etmişti…
Cemaat’in “Bir Terör Örgütü Olan Paralel Devlet Yapılanması” olarak nitelendiği 26 Mayıs 2016 tarihli toplantının hemen ertesi günü Kırşehir’de konuşma yapan Erdoğan şöyle dedi;
“Paralel yapının ‘Fethullahçı terör örgütü’ olarak nitelendirilmesi için dün tavsiye kararı aldık, Bakanlar Kurulu kararı çıkınca PKK ve PYD ile aynı kategoride yargılanacaklar. Dün MGK’da Fetullahçı terör örgütü olarak tavsiye kararını alıp, hükümete gönderdik…”
Erdoğan, Cemaat’in ‘’FETÖ’’ olarak nitelenmesi yönünde MGK kararı aldığını iddia ediyor…
***
Döneminin Genelkurmay Başkanı olan Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun ‘’1000 yıl sürecek’’ dediği 28 Şubat, onun imzacısı partinin devamı niteliğindeki ‘’siyasal islamcılar’’eliyle, iktidarda kalmak karşılığında işte böyle adım adım yürürlüğe konuldu.
15 Temmuz 2016 darbe girişimi ya da ‘kumpas darbesi’, MGK’nın ‘’FETÖ’’ kararının ardından gerçekleşti.
Ardından fişlemeler baz alınarak bir kalemde 2 bini aşkın özel okul, dernek, vakıf, dershane, medya kuruluşu, özel hastane ve özel üniversite kapatıldı.
Yine fişlemelere dayalı olarak kamudan 150 bini aşkın insan ihraç edildi. Generallerin yarıdan fazlası olmak üzere TSK’dan 20 bini aşkın asker, 30 bini aşkın polis ihraç edildi…
500 bini aşkın insan gözaltına alındı, haksız yere tutuklananların sayısı toplamda 100 bini buldu…
***
28 Şubat’ta RP’nin altına imza attığı aşağıdaki kararlar ve ‘’Gülen’i Bitirme Eylem Planı’’ AKP eliyle bire bir işte böyle uygulandı;
‘’Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Milli Eğitim Bakanlığı’na devri sağlanmalıdır…
Yasa ile yasaklanmış tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli…
TSK’nden ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkân verilmemelidir…
Türk Silahlı Kuvvetlerine aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşlarında da uygulanmalıdır…’’
***
Sonuçta, 28 Şubat post-modern darbesi altına imza atan ‘’Siyasal İslamcılar’’ eliyle olanca hızıyla uygulanmaya devam ediliyor.
AKP, bu süreçte kendi muhaliflerini de topyekün bu torbanın içine koyup yok etmeye ve rejim değişikliği ile iktidarda tutunma hesapları yapıyor.
‘’Derin devlet’’ ise, kendisinin yapması imkansız olan Cemaat’i ve/veya Cemaatleri ‘Siyasal İslamcı’ AKP eliyle bitirip, AKP’nin de fişini çekme, sifonu üzerine çekme hesabı yapıyor.
Kazanan kim olur, kimin hesabı tutar bilinmez ama kaybeden görüldüğü gibi sadece Cemaat değil Türk halkı, Türkiye demokrasisi ve Türkiye oluyor…