Cumartesi Anneleri, kayıp Mustafa Yılmaz, Gökhan Türkmen ve Yunus Bilge Tunç’u sordu.755. haftaki eylemde “Diyarbakır’daki ailelerin acılarını en İyi biz anlarız. Onların acılarının araçsallaştırılması, günlük siyasetin bir parçası haline getirilmesi en çok bizi yaralar” ifadeleri yer aldı.
Mustafa Yılmaz, Gökhan Türkmen ve Yunus Bilge Tunç nerede diye soran Cumartesi Anneleri, devlet yetkililerinin sessizliğine tepki gösterdi.Eyleme katılan Mustafa Yılmaz’ın eşi Sümeyye Yılmaz, yaptığı konuşmada, ‘Başvurmadığım yer kalmadı. Artık çok yıprandım ve tükendim. Eşimden 19 Şubat’tan bu yana hiçbir haber alamıyorum. Artık anaları, şleri ağlatmayın.” diye seslendi.
Cumartesi Anneleri 755. hafta eylemlerinde, Diyarbakır’da HDP İl binası önünde oturan “Diyarbakır Aileleri’ne”, 12 Eylül’de gözaltında kaybedilenlere ve Kızıltepe Jitem davasındaki adaletsizliğe dikkat çekti. Ellerinde karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarını taşıyan Cumartesi İnsanları/Anneleri’ne HDP milletvekili Hüda Kaya ve CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu da destek verdi.Eylem, İnsan Hakları Derneği( İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu Çukurluçeşme Sokak’ta yapıldı. Haftanın açıklamasını Cumartesi Anneleri’nden Maside Ocak yaptı. “755 haftadır söyledik, söylemeye devam edeceğiz; evlat acısı her anne için aynı yakıcılıktadır” diyerek sözlerine başlayan Ocak şöyle dedi:
“Evlat yolu gözlemenin ne demek olduğunu bilen aileler olarak, Diyarbakır’daki ailelerin acılarını en İyi biz anlarız. Onların acılarının araçsallaştırılması, günlük siyasetin bir parçası haline getirilmesi en çok bizi yaralar. Her annenin evladına kavuşma talebi bizim de talebimizdir. Yüksek sesle haykırıyoruz; barış olsun anneler evlatlarına kavuşsun! Barış olsun ne asker, ne polis, ne gerilla annesi ağlamasın.
12 EYLÜL’DE KAYBEDİLENLERİN AKIBETLERİ HALA KARANLIKTA
12 Eylül Askeri Darbesi’nin üzerinden 39 yıl geçti. 12 Eylül faşist darbesine liderlik eden beş Milli Güvenlik Konseyi üyesi generalden dördü, AKP iktidardayken öldü ve ulusal törenle devlet mezarlığına gömülerek onurlandırıldı. İşledikleri insanlığa karşı suçların hesabını vermeden ölen darbeci generallere karşı iktidar darbeyi meşrulaştıran, insanlık suçlarını normalleştiren, halka karşı suç işlemeyi teşvik eden bir yaklaşım sergiledi. 12 Eylül işkencehanelerinde gözaltında kaybedilen insanlarımızın akıbetleri ise hala karanlıkta bırakılmaya, failleri hala korunmaya devam ediyor.
’12 EYLÜL 39 YILDIR SÜRÜYOR’
“Cemil Kırbayır, Hüseyin Morsümbül, Mahmut Kaya, Hayrettin Eren, Nurettin Yedigöl, Zeki Altunbaş, Veysel Güney, Süleyman Cihan, Mustafa Hayrullahoğlu, Maksut Tepeli, Nurettin Öztürk 12 Eylül işkencehanelerinde kaybedildiler. Süleyman Cihan’ın işkence ile öldürülen bedenine 3 ay sonra, Mustafa Hayrullahoğlu’nun işkence ile öldürülen bedenine 5 ay sonra kimsesizler mezarlığında ulaşıldı. Diğerlerinin ise hala mezarları gizleniyor. 12 Eylül darbecilerinin idam ettiği İlyas Has’ın mezarına 28 yıl sonra ulaşılabildi. İdam edilen Veysel Güney’in mezarı İse hala gizleniyor. Tanıklara rağmen, belgelere rağmen, Adli Tıp raporlarına rağmen, TBMM raporuna rağmen 12 Eylül’de gözaltında kaybedilen evlatlarımız için adalet sağlanmıyor. Özetle 12 Eylül bizim için 39 yıldır sürüyor.
1992-1995 yılları arasında 12 kişinin gözaltında kaybedilmesi ve 10 kişinin infaz edilmesi ile ilgili yürütülen Kızıltepe JİTEM davası, delillere rağmen, tanıklara rağmen 9 Eylül’de beraatle sonuçlandı. Mahkeme JİTEM’in varlığını inkar etti. JİTEM’in Bıçak Timi aklandı. Mahkeme eliyle hakikatin üzeri kalın bir örtüyle kapatıldı. Hakikat ve adalet zaman aşımında yok edildi. Bin bir zorlukla yargıya taşınan bu dava da cezasızlık geleneğinin bir parçası oldu. Cevap verin o zaman; gözaltına alındıktan çok uzun yıllar sonra ölüm kuyularında kemiklerine ulaştığımız evlatlarımızı davanın sanıklarından Albay Hasan Atilla Uğur ve diğer 8 kişi öldürmediyse, onları işkenceyle öldürüp kuyulara kim gömdü?”