Suriye’de artan katliamla birlikte komşu ülkelere kaçanların sayısı hızla yükselirken Türkiye ile ABD “daha kötü ihtimallere karşı somut operasyonel planlamalara” başladı. Sürekli tartışılan tampon bölge konusunda Türk yetkililer “Tüm sınır boyunca böyle bir şey mümkün değil.
Türk yetkililer, “Tehdit sadece askerî; değildir. Sınırımıza yüz binlerce insanın akın etmesi durumunda kendi güvenliğimiz için Suriye içinde güvenli bölgelere başvurabiliriz. Her şey sahadaki gelişmelere bağlı.” yorumu yaptı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın İstanbul ziyaretiyle ilgili ise yetkililer şunu aktardı: “Bizim değerlendirmelerimizi alıp resmi birlikte oluşturmak istiyorlar. ABD, stratejisini Türkiye ile uyumlu hale getirmek istiyor.” Yeni bir aşamaya geçildiğini vurgulayan yetkililer, “Artık ABD’nin ağırlığı daha fazla hissedilecek.” diye konuştu.
Krizin en başından beri tartışılan tampon bölge seçeneğini Türkiye artık çok daha açık şekilde dillendirmeye başladı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, önceki gün Clinton ile görüşmesinden sonra, “Mültecilerin Suriye içinde korunması gerekebilir.” açıklaması yaptı. Ankara öncelikle tüm Suriye sınırı boyunca bir tampon bölge oluşturulmasına karşı. Bu seçenek daha çok “işgal” olarak değerlendiriliyor. Ankara’nın planı ise Suriye içinde savunma amaçlı güvenli bölgeler oluşturmak. Bunun için o bölgenin Esed güçlerinden arındırılması ve uçuş yasağının sağlanması gerekiyor. Muhaliflerin kontrol ettiği bölgelerde böyle bir adımın atılması daha kuvvetli bir seçenek. Böyle bir adım ancak ‘Suriye’den her gün binlerce sığınmacının Türkiye’ye akın etmesi ve sınırda yüz binlerce kişinin birikmesi’ durumunda hayata geçirilecek. Ankara net rakam vermekten kaçınıyor. Sahadaki gelişmelere göre karar verecek. Ankara ‘çekiç güç’ örneğinden yola çıkarak gelişmelere göre meseleyi BM Güvenlik Konseyi’ne taşıma hazırlığı içinde. 1991’de BMGK 688 sayılı kararında K.Irak’ta ‘güvenli bölge’ye yeşil ışık yakmıştı. Rusya ve Çin’in tavrı sebebiyle BMGK’dan nasıl bir karar çıkacağı şüpheli. Ankara’nın değerlendirmesine göre yüz binlerce kişinin komşu ülkelere sığınması durumunda Rusya’nın hâlâ aynı tavrı göstermesi kolay olmayacak. Türk yetkililer, “Zaten böyle bir durumda artık Türkiye’nin güvenliği meselesi devreye girer. Yüz binlerce sığınmacı Türkiye’nin güvenliği ve istikrarı için bir tehdittir.” yorumunu yaptı.
ABD’NİN AĞIRLIĞI DAHA FAZLA HİSSEDİLECEK
“ABD, Türkiye’yi yatıştırmaya geldi.” yorumlarını ise Ankara şiddetle reddediyor. Buna göre Clinton, Başbakan Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasında geçtiğimiz hafta gerçekleşen telefon görüşmesini takip ve detaylarını konuşmak üzere İstanbul’a geldi. Artık iki taraf da yeni bir aşamaya geçildiğini gördü. Kötü senaryolar giderek artarken iki ülke “Neler yapılabilir?” sorusuna birlikte cevap arıyor. ABD’nin Suriye konusunda Türkiye kadar ilgili olmadığı yorumlarını sessiz kalarak doğrulayan Türk yetkililer, “Ama artık ABD’nin ağırlığının hissedilmeye başlayacağının sinyallerini aldık. Bunu bir harekât olarak değil, diğer unsurları etkileme açısından algılamalı.” diye konuştu. Potansiyel risk alanlarını masaya yatırdıklarını anlatan yetkililer bunları “Çatışmaların ve katliamın hız kesmeden sürmesi. Sadece Kürt değil Nusayriler gibi fiilî; bölücü unsurların ortaya çıkması. Esed’in gidişini hızlandıracak faktörler.” olarak sıraladı. Artık asker ve istihbarat yetkililerinin birlikte ihtimaller planlaması yapacağını kaydeden yetkililer, “Yarın bir günde 3-5 bin kişi öldürülürse ne yapacağız?” diye sordu. Yetkililer, “İki ülke de rejimin değiştiği ama devlet kurumlarının çökmediği bir Suriye istiyor.” şeklinde konuştu. Türk tarafı ziyaretin özünü ise “ABD değerlendirmelerimizi aldı, stratejisini bizimle daha uyumlu hale getirmek istiyor.” diye özetledi. Kasım ayında yapılacak seçimlerden dolayı ABD’nin askerî; operasyona karşı olduğu iddialarıyla ilgili Türk yetkililer yorum yapmaktan kaçındı. Ancak Ankara’nın kanaati şöyle: “Elbette birçok ülke seçimden önce böyle bir adımdan uzak durmak isteyebilir. Ancak sahadaki gelişmeler kararı belirler. On binlerce kişinin katledildiği bir durum ortaya çıkar; bunların görüntüsü televizyona yansıdığında liderler ne yapacak?”
Suriye’de artan katliamla birlikte komşu ülkelere kaçanların sayısı hızla yükselirken Türkiye ile ABD “daha kötü ihtimallere karşı somut operasyonel planlamalara” başladı. Sürekli tartışılan tampon bölge konusunda Türk yetkililer “Tüm sınır boyunca böyle bir şey mümkün değil.
Türk yetkililer, “Tehdit sadece askerî; değildir. Sınırımıza yüz binlerce insanın akın etmesi durumunda kendi güvenliğimiz için Suriye içinde güvenli bölgelere başvurabiliriz. Her şey sahadaki gelişmelere bağlı.” yorumu yaptı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın İstanbul ziyaretiyle ilgili ise yetkililer şunu aktardı: “Bizim değerlendirmelerimizi alıp resmi birlikte oluşturmak istiyorlar. ABD, stratejisini Türkiye ile uyumlu hale getirmek istiyor.” Yeni bir aşamaya geçildiğini vurgulayan yetkililer, “Artık ABD’nin ağırlığı daha fazla hissedilecek.” diye konuştu.
Krizin en başından beri tartışılan tampon bölge seçeneğini Türkiye artık çok daha açık şekilde dillendirmeye başladı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, önceki gün Clinton ile görüşmesinden sonra, “Mültecilerin Suriye içinde korunması gerekebilir.” açıklaması yaptı. Ankara öncelikle tüm Suriye sınırı boyunca bir tampon bölge oluşturulmasına karşı. Bu seçenek daha çok “işgal” olarak değerlendiriliyor. Ankara’nın planı ise Suriye içinde savunma amaçlı güvenli bölgeler oluşturmak. Bunun için o bölgenin Esed güçlerinden arındırılması ve uçuş yasağının sağlanması gerekiyor. Muhaliflerin kontrol ettiği bölgelerde böyle bir adımın atılması daha kuvvetli bir seçenek. Böyle bir adım ancak ‘Suriye’den her gün binlerce sığınmacının Türkiye’ye akın etmesi ve sınırda yüz binlerce kişinin birikmesi’ durumunda hayata geçirilecek. Ankara net rakam vermekten kaçınıyor. Sahadaki gelişmelere göre karar verecek. Ankara ‘çekiç güç’ örneğinden yola çıkarak gelişmelere göre meseleyi BM Güvenlik Konseyi’ne taşıma hazırlığı içinde. 1991’de BMGK 688 sayılı kararında K.Irak’ta ‘güvenli bölge’ye yeşil ışık yakmıştı. Rusya ve Çin’in tavrı sebebiyle BMGK’dan nasıl bir karar çıkacağı şüpheli. Ankara’nın değerlendirmesine göre yüz binlerce kişinin komşu ülkelere sığınması durumunda Rusya’nın hâlâ aynı tavrı göstermesi kolay olmayacak. Türk yetkililer, “Zaten böyle bir durumda artık Türkiye’nin güvenliği meselesi devreye girer. Yüz binlerce sığınmacı Türkiye’nin güvenliği ve istikrarı için bir tehdittir.” yorumunu yaptı.
ABD’NİN AĞIRLIĞI DAHA FAZLA HİSSEDİLECEK
“ABD, Türkiye’yi yatıştırmaya geldi.” yorumlarını ise Ankara şiddetle reddediyor. Buna göre Clinton, Başbakan Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasında geçtiğimiz hafta gerçekleşen telefon görüşmesini takip ve detaylarını konuşmak üzere İstanbul’a geldi. Artık iki taraf da yeni bir aşamaya geçildiğini gördü. Kötü senaryolar giderek artarken iki ülke “Neler yapılabilir?” sorusuna birlikte cevap arıyor. ABD’nin Suriye konusunda Türkiye kadar ilgili olmadığı yorumlarını sessiz kalarak doğrulayan Türk yetkililer, “Ama artık ABD’nin ağırlığının hissedilmeye başlayacağının sinyallerini aldık. Bunu bir harekât olarak değil, diğer unsurları etkileme açısından algılamalı.” diye konuştu. Potansiyel risk alanlarını masaya yatırdıklarını anlatan yetkililer bunları “Çatışmaların ve katliamın hız kesmeden sürmesi. Sadece Kürt değil Nusayriler gibi fiilî; bölücü unsurların ortaya çıkması. Esed’in gidişini hızlandıracak faktörler.” olarak sıraladı. Artık asker ve istihbarat yetkililerinin birlikte ihtimaller planlaması yapacağını kaydeden yetkililer, “Yarın bir günde 3-5 bin kişi öldürülürse ne yapacağız?” diye sordu. Yetkililer, “İki ülke de rejimin değiştiği ama devlet kurumlarının çökmediği bir Suriye istiyor.” şeklinde konuştu. Türk tarafı ziyaretin özünü ise “ABD değerlendirmelerimizi aldı, stratejisini bizimle daha uyumlu hale getirmek istiyor.” diye özetledi. Kasım ayında yapılacak seçimlerden dolayı ABD’nin askerî; operasyona karşı olduğu iddialarıyla ilgili Türk yetkililer yorum yapmaktan kaçındı. Ancak Ankara’nın kanaati şöyle: “Elbette birçok ülke seçimden önce böyle bir adımdan uzak durmak isteyebilir. Ancak sahadaki gelişmeler kararı belirler. On binlerce kişinin katledildiği bir durum ortaya çıkar; bunların görüntüsü televizyona yansıdığında liderler ne yapacak?”
Suriye’de artan katliamla birlikte komşu ülkelere kaçanların sayısı hızla yükselirken Türkiye ile ABD “daha kötü ihtimallere karşı somut operasyonel planlamalara” başladı. Sürekli tartışılan tampon bölge konusunda Türk yetkililer “Tüm sınır boyunca böyle bir şey mümkün değil.
Türk yetkililer, “Tehdit sadece askerî; değildir. Sınırımıza yüz binlerce insanın akın etmesi durumunda kendi güvenliğimiz için Suriye içinde güvenli bölgelere başvurabiliriz. Her şey sahadaki gelişmelere bağlı.” yorumu yaptı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın İstanbul ziyaretiyle ilgili ise yetkililer şunu aktardı: “Bizim değerlendirmelerimizi alıp resmi birlikte oluşturmak istiyorlar. ABD, stratejisini Türkiye ile uyumlu hale getirmek istiyor.” Yeni bir aşamaya geçildiğini vurgulayan yetkililer, “Artık ABD’nin ağırlığı daha fazla hissedilecek.” diye konuştu.
Krizin en başından beri tartışılan tampon bölge seçeneğini Türkiye artık çok daha açık şekilde dillendirmeye başladı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, önceki gün Clinton ile görüşmesinden sonra, “Mültecilerin Suriye içinde korunması gerekebilir.” açıklaması yaptı. Ankara öncelikle tüm Suriye sınırı boyunca bir tampon bölge oluşturulmasına karşı. Bu seçenek daha çok “işgal” olarak değerlendiriliyor. Ankara’nın planı ise Suriye içinde savunma amaçlı güvenli bölgeler oluşturmak. Bunun için o bölgenin Esed güçlerinden arındırılması ve uçuş yasağının sağlanması gerekiyor. Muhaliflerin kontrol ettiği bölgelerde böyle bir adımın atılması daha kuvvetli bir seçenek. Böyle bir adım ancak ‘Suriye’den her gün binlerce sığınmacının Türkiye’ye akın etmesi ve sınırda yüz binlerce kişinin birikmesi’ durumunda hayata geçirilecek. Ankara net rakam vermekten kaçınıyor. Sahadaki gelişmelere göre karar verecek. Ankara ‘çekiç güç’ örneğinden yola çıkarak gelişmelere göre meseleyi BM Güvenlik Konseyi’ne taşıma hazırlığı içinde. 1991’de BMGK 688 sayılı kararında K.Irak’ta ‘güvenli bölge’ye yeşil ışık yakmıştı. Rusya ve Çin’in tavrı sebebiyle BMGK’dan nasıl bir karar çıkacağı şüpheli. Ankara’nın değerlendirmesine göre yüz binlerce kişinin komşu ülkelere sığınması durumunda Rusya’nın hâlâ aynı tavrı göstermesi kolay olmayacak. Türk yetkililer, “Zaten böyle bir durumda artık Türkiye’nin güvenliği meselesi devreye girer. Yüz binlerce sığınmacı Türkiye’nin güvenliği ve istikrarı için bir tehdittir.” yorumunu yaptı.
ABD’NİN AĞIRLIĞI DAHA FAZLA HİSSEDİLECEK
“ABD, Türkiye’yi yatıştırmaya geldi.” yorumlarını ise Ankara şiddetle reddediyor. Buna göre Clinton, Başbakan Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasında geçtiğimiz hafta gerçekleşen telefon görüşmesini takip ve detaylarını konuşmak üzere İstanbul’a geldi. Artık iki taraf da yeni bir aşamaya geçildiğini gördü. Kötü senaryolar giderek artarken iki ülke “Neler yapılabilir?” sorusuna birlikte cevap arıyor. ABD’nin Suriye konusunda Türkiye kadar ilgili olmadığı yorumlarını sessiz kalarak doğrulayan Türk yetkililer, “Ama artık ABD’nin ağırlığının hissedilmeye başlayacağının sinyallerini aldık. Bunu bir harekât olarak değil, diğer unsurları etkileme açısından algılamalı.” diye konuştu. Potansiyel risk alanlarını masaya yatırdıklarını anlatan yetkililer bunları “Çatışmaların ve katliamın hız kesmeden sürmesi. Sadece Kürt değil Nusayriler gibi fiilî; bölücü unsurların ortaya çıkması. Esed’in gidişini hızlandıracak faktörler.” olarak sıraladı. Artık asker ve istihbarat yetkililerinin birlikte ihtimaller planlaması yapacağını kaydeden yetkililer, “Yarın bir günde 3-5 bin kişi öldürülürse ne yapacağız?” diye sordu. Yetkililer, “İki ülke de rejimin değiştiği ama devlet kurumlarının çökmediği bir Suriye istiyor.” şeklinde konuştu. Türk tarafı ziyaretin özünü ise “ABD değerlendirmelerimizi aldı, stratejisini bizimle daha uyumlu hale getirmek istiyor.” diye özetledi. Kasım ayında yapılacak seçimlerden dolayı ABD’nin askerî; operasyona karşı olduğu iddialarıyla ilgili Türk yetkililer yorum yapmaktan kaçındı. Ancak Ankara’nın kanaati şöyle: “Elbette birçok ülke seçimden önce böyle bir adımdan uzak durmak isteyebilir. Ancak sahadaki gelişmeler kararı belirler. On binlerce kişinin katledildiği bir durum ortaya çıkar; bunların görüntüsü televizyona yansıdığında liderler ne yapacak?”
Suriye’de artan katliamla birlikte komşu ülkelere kaçanların sayısı hızla yükselirken Türkiye ile ABD “daha kötü ihtimallere karşı somut operasyonel planlamalara” başladı. Sürekli tartışılan tampon bölge konusunda Türk yetkililer “Tüm sınır boyunca böyle bir şey mümkün değil.
Türk yetkililer, “Tehdit sadece askerî; değildir. Sınırımıza yüz binlerce insanın akın etmesi durumunda kendi güvenliğimiz için Suriye içinde güvenli bölgelere başvurabiliriz. Her şey sahadaki gelişmelere bağlı.” yorumu yaptı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın İstanbul ziyaretiyle ilgili ise yetkililer şunu aktardı: “Bizim değerlendirmelerimizi alıp resmi birlikte oluşturmak istiyorlar. ABD, stratejisini Türkiye ile uyumlu hale getirmek istiyor.” Yeni bir aşamaya geçildiğini vurgulayan yetkililer, “Artık ABD’nin ağırlığı daha fazla hissedilecek.” diye konuştu.
Krizin en başından beri tartışılan tampon bölge seçeneğini Türkiye artık çok daha açık şekilde dillendirmeye başladı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, önceki gün Clinton ile görüşmesinden sonra, “Mültecilerin Suriye içinde korunması gerekebilir.” açıklaması yaptı. Ankara öncelikle tüm Suriye sınırı boyunca bir tampon bölge oluşturulmasına karşı. Bu seçenek daha çok “işgal” olarak değerlendiriliyor. Ankara’nın planı ise Suriye içinde savunma amaçlı güvenli bölgeler oluşturmak. Bunun için o bölgenin Esed güçlerinden arındırılması ve uçuş yasağının sağlanması gerekiyor. Muhaliflerin kontrol ettiği bölgelerde böyle bir adımın atılması daha kuvvetli bir seçenek. Böyle bir adım ancak ‘Suriye’den her gün binlerce sığınmacının Türkiye’ye akın etmesi ve sınırda yüz binlerce kişinin birikmesi’ durumunda hayata geçirilecek. Ankara net rakam vermekten kaçınıyor. Sahadaki gelişmelere göre karar verecek. Ankara ‘çekiç güç’ örneğinden yola çıkarak gelişmelere göre meseleyi BM Güvenlik Konseyi’ne taşıma hazırlığı içinde. 1991’de BMGK 688 sayılı kararında K.Irak’ta ‘güvenli bölge’ye yeşil ışık yakmıştı. Rusya ve Çin’in tavrı sebebiyle BMGK’dan nasıl bir karar çıkacağı şüpheli. Ankara’nın değerlendirmesine göre yüz binlerce kişinin komşu ülkelere sığınması durumunda Rusya’nın hâlâ aynı tavrı göstermesi kolay olmayacak. Türk yetkililer, “Zaten böyle bir durumda artık Türkiye’nin güvenliği meselesi devreye girer. Yüz binlerce sığınmacı Türkiye’nin güvenliği ve istikrarı için bir tehdittir.” yorumunu yaptı.
ABD’NİN AĞIRLIĞI DAHA FAZLA HİSSEDİLECEK
“ABD, Türkiye’yi yatıştırmaya geldi.” yorumlarını ise Ankara şiddetle reddediyor. Buna göre Clinton, Başbakan Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasında geçtiğimiz hafta gerçekleşen telefon görüşmesini takip ve detaylarını konuşmak üzere İstanbul’a geldi. Artık iki taraf da yeni bir aşamaya geçildiğini gördü. Kötü senaryolar giderek artarken iki ülke “Neler yapılabilir?” sorusuna birlikte cevap arıyor. ABD’nin Suriye konusunda Türkiye kadar ilgili olmadığı yorumlarını sessiz kalarak doğrulayan Türk yetkililer, “Ama artık ABD’nin ağırlığının hissedilmeye başlayacağının sinyallerini aldık. Bunu bir harekât olarak değil, diğer unsurları etkileme açısından algılamalı.” diye konuştu. Potansiyel risk alanlarını masaya yatırdıklarını anlatan yetkililer bunları “Çatışmaların ve katliamın hız kesmeden sürmesi. Sadece Kürt değil Nusayriler gibi fiilî; bölücü unsurların ortaya çıkması. Esed’in gidişini hızlandıracak faktörler.” olarak sıraladı. Artık asker ve istihbarat yetkililerinin birlikte ihtimaller planlaması yapacağını kaydeden yetkililer, “Yarın bir günde 3-5 bin kişi öldürülürse ne yapacağız?” diye sordu. Yetkililer, “İki ülke de rejimin değiştiği ama devlet kurumlarının çökmediği bir Suriye istiyor.” şeklinde konuştu. Türk tarafı ziyaretin özünü ise “ABD değerlendirmelerimizi aldı, stratejisini bizimle daha uyumlu hale getirmek istiyor.” diye özetledi. Kasım ayında yapılacak seçimlerden dolayı ABD’nin askerî; operasyona karşı olduğu iddialarıyla ilgili Türk yetkililer yorum yapmaktan kaçındı. Ancak Ankara’nın kanaati şöyle: “Elbette birçok ülke seçimden önce böyle bir adımdan uzak durmak isteyebilir. Ancak sahadaki gelişmeler kararı belirler. On binlerce kişinin katledildiği bir durum ortaya çıkar; bunların görüntüsü televizyona yansıdığında liderler ne yapacak?”